Çok eski tarihlerden beri savaşta esir düşenler, ağır suç işleyenler, borcunu ödeyemeyenler, korsanlar tarafından kaçırılanlar köle kabul edilir, köle pazarlarında satılırdı.
Kölelerin çocukları da köle olurdu. Ziraat ve ticaretle uğraşan bütün toplumlarda köleliğin çeşitli şekillerine rastlanmaktadır. Mezopotamya’da, eski Mısır’da Yunan’da, Roma’da, İslam öncesi İran, Orta Asya ve Anadolu’da yaşayan kavimlerde kölelik son derece doğal sosyal bir olgu olarak kabul edilir, bunun meşruiyeti bile tartışılmazdı.
Köleliğin insani ve ahlaki bir kurum olmadığı aydınlanma çağında ilk olarak seslendirilmeye başlanmıştır. İlk kanunlar İngiltere’de ve ABD’de 19. yüzyılın ilk çeyreğinde, 1807 yılında çıkarılmış, daha sonra diğer Avrupa devletleri onları izlemişti. Avrupa'da İngiltere'den sonra köleliği ilk kaldıran Osmanlı İmparatorluğu'dur. Osmanlı'da kölelik , Sultan Abdülmecid döneminde 1847 ’de bir fermanla yasaklanmıştır.Ancak,tarihte esirlerin ve kölelerin en mutlu olduğu ülke Osmanlı topraklarıydı. Çünkü Osmanlı topraklarında kölelere insan gibi davranılıyordu. Baron de Tott şöyle demiştir: "İtiraf etmeliyiz ki , kölelerine ve cariyelerine kötü davranan Avrupalılardır.Bunun sebebi de : doğuluların köle satın almak için para biriktirmeleri , Avrupalıların ise para biriktirmek için köle satın almalarıdır."
1926’da Milletler Cemiyeti bütün dünyada köleliği yasaklamış, daha sonra Birleşmiş Milletler de bu hükmü teyid etmiştir.