Savaş öncesinde Irak-İran ilişkileri
Soğuk Savaş boyunca Irak-İran ilişkileri iyi olmadı. 1969 Nisan ayında, Amerika Birleşik Devletleri’nin de desteğini alan İran Şahı, önemli bir su yolu olan ve 1937 yılı Irak-İran sınır antlaşması ile Irak’a bırakılan Şatt-ül-Arap’ı geri almak istedi. Bu amaçla, güç gösterisi olarak gemilerini bölgeye gönderdi. 1970 yılında kesilen diplomatik ilişkiler, 1973 yılında tekrar kuruldu ve 1975’te bir antlaşma imzalandı. Buna göre iki ülke arasındaki sınır, su yolunun en derin noktasından geçecekti. Ayrıca İran, Irak’taki Kürtleri merkezi hükümete karşı desteklemeyeceğini taahhüt ediyordu. Fakat 1971 yılındaki silahlı çatışmalar sırasında İran’ın ele geçirdiği Körfez adalarından çekilmemesi, iki ülke arasındaki ilişkinin gelişmesine engel oldu.İran’da Humeyni iktidarı
Adalar sorunu yüzünden zaten gergin olan Irak-İran ilişkileri, İran’da Şiiliğin savunucusu olan Humeyni iktidarının başa gelmesi ile iyice bozulmaya başladı. Bağdat’taki Saddam Hüseyin hükümeti, İran’daki Şii hükümetin, Irak’taki Şii çoğunluğu Sünni iktidara karşı kışkırtmasından endişe ediyordu. Bu arada Irak, İran’daki Arap bölgesi Kuzistan’a özerklik verilmesi fikrini savunmaya başlamıştı.İran ve Irak arasındaki savaş. Irak Hava Kuvvetleri'nin Tahran havaalanı da dahil olmak üzere bazı İran havaalanlarını bombalaması ve bunun sonucunda İran'a ait petrol alanlarında ve havalanı tesislerinde ciddi hasarın ortaya çıkmasından sonra 22 Eylül 1980 tarihinde resmen başlamıştır. Savaş, Irak'ın Ağustos 1988'de Birleşmiş Milletler kararını kabul etmesi ile sona ermiştir. ABD, İran birliklerinin hareketleri ve muharebe düzenleri konusunda Irak'a istihbarat yardımında bulunmak suretiyle, bu savaşta etkin bir rol oynamıştır. İran, 4 Kasım 1979'da Tahran'daki ABD Büyükelçiliği'nde 62 Amerikalıyı rehin almış ve ABD'nin İran'daki bu yeni İslamcı rejim ile herhangi bir diplomatik ilişkisi olmamıştır. ABD önderliğindeki Batılı ülkeler Şii İslam düşüncesinin Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Kuveyt ve Birleşk Arap Emirlikleri'ne yayılmasından endişe etmiştir. Bu bölge, coğrafya (bölgede Sovyet yayılmasına karşı stratejik bir denge) ve petrol açısından uluslararası düzeyde önem arzetmektedir. Savaşta, zehirli gaz ilk kez Iraklılar tarafından kurbanlar arasında çocuk yaştaki gençlerin çoğunlukta olduğu İranlılara karşı kullanmıştır. Her iki taraf da bir-iki milyon civarında ölü verdiklerini iddia etmişlerdir.
Bu savaş, üçüncü dünya ulusları arasında ortaya çıkan gerçek anlamdaki ilk önemli savaştı. Savaş boyunca ABD Irak'a yardım ederken, İsrail de silah ve savaş aracı satmak suretiyle İran'a yardım etmiştir. Türkiye, bu iki komşusu arasındaki savaşta tarafsız kalmaya gayret etmiş ve her iki ülke ile olan ilişkilerini kesintiye uğratmamıştır.
İran şah yönetimi sırasında tamamıyla ABD yanlısı bir politika izlemekteydi. Humeyni önderliğinde gerçekleşen devrimin ardından, İran saf değiştirerek ABD karşıtı politikalar güttü. İran rejimi ayrıca kendi ideolijisi diğer Ortadoğu ülkelerine ihraç etmeye çalışarak diğer ülkeler için de bir tehlike oluşturmaya başladı.
Daha önceden ABD müttefiki olan İran’dan Irak çekinmekteydi. Kendi bünyesinde bulunan şii unsurlardan dolayı güçlü ve etkin bir İran Irak’ın işine gelmiyordu.
Ayrıca batı ülkeleri de Ortadoğu’da kendi çıkarlarının zedelenmemesi için İran’daki gelişmelerin durdurulması ve diğer ülkelere yayılmasının engellenmesini istiyorlardı. İran’ın İsrail karşıtı söylemi bu ülkeyi de oldukça rahatsız ediyordu.
Bu durum Saddam yönetimindeki Irak için bulunmaz bir fırsattı. Irak yapacağı bir savaşla İran’ı gafil avlayacağını biliyordu. İran’da bir devrim yaşanmış ve taşlar daha yerine oturmamıştı. İç karışıklıklar ve yeni rejime karşı oldukça yoğun bir muhalefet vardı. Irak çıkaracağı bu savaşla İran rejimini yıkmayı, Bu rejimin kendi ülkesindeki Şiileri etkilemesini engellemeyi, yıllardır süren Şattülarap su yolu üzerinde olan sınır anlaşmazlığını kendi lehine çözmeyi ve İran’ın Kuzistan bölgesinde bulunan Sünni Arapları ayaklandırarak: bu toprakları kendine katmayı planlıyordu.
1980 yılında Irak’ın İran’a saldırmasıyla 20. Yüzyılın en uzun savaşı başlamış oldu. Irak bu savaşın kısa süreceğini ve hemen bir netice alacağını düşünüyordu. Savaşın başlarında Irak üstünlük kursa da daha sonra durum değişti. Batı ülkelerinden alınan yardımlara rağmen savaşta üstünlük zamanla İran’ın eline geçti.
Savaş sonuçta iki ülkeye de bir yarar sağlamadan onuçlandı. Savaşın özellikle Irak açısından başarılı olmadığını söyleyebiliriz. Irak savaş öncesinde hedeflediği toprakları ele geçiremedi. Kuzistan’da başlattığı isyan bir sonuç vermedi. Humeyni yönetimi ayakta kaldı. İran beklenenin aksine iç güvenliğini sağlamış, savaşın oluşturduğu etki ile kurdukları devrimi yerleştirme imkanı buldu.
Irak’ta ise savaşın sonucu olarak kendi ekonomisinde ve petrol üretiminde düşüşler yaşandı. Savaş nedeniyle büyük bir borcun altına girdi. Bununla birlikte savaş Baas rejimi açısından olumlu bir etki yapmış yükselen Arap milliyetçiliği Saddam Hüseyin rejiminin Irak’a daha hakim olmasını sağladı. Irak – İran savaşı esnasında Arap ülkeleri kendileri için tehdit olarak İran’ı algıladıklarından Irak’ın yanında yer aldılar. Arap ülkeleri içinde sadece Suriye İran’dan yana tavır aldı. Suriye’nin bu tavrı Irak ve Suriye arasındaki düşmanlığı daha da körükledi. Arap Dünyası için de Suriye ve Irak düşman kardeşler olarak isimlendirilmektedir.
Irak savaştan büyük bir borçla fakat güçlü bir ordu ile çıktı. Özellikle batıdan aldığı yardımlarla silah gücünü yeniledi. Askeri araştırmalarını konvensiyonel olmayan silahlar üzerine yöneltti. Özellikle yeni biyolojik ve kimyasal silahlar geliştirirken, atom bombasına sahip olmak için çalışmalar yaptı.