Dedesinin ve babası Süleyman Çelebi’nin ümera sınıfından olması sebebiyle, zamanın geleneği icabı önce askeri sınıfa girdi. Sultan İkinci Bayezid Hanın seferlerine sipahi olarak katıldı. Sonra ilmiye sınıfını seçti. İbn-i Kemal, bu sınıfa geçişini şöyle anlatır:
“Sultan İkinci Bayezid Hanla bir sefere çıkmıştık. O zaman vezir, Halil Paşanın oğlu İbrahim Paşaydı. Şanlı, değerli bir vezirdi. Bu zamanda Ahmed ibni Evrenos adında bir kumandan vardı. Kumandanlardan hiç biri onun önüne geçemez, bir mecliste ondan ileri oturamazdı. Ben ise vezirin ve bu kumandanın huzurunda ayakta, esas vaziyette dururdum. Bir defasında eski elbiseler giyinmiş bir alim geldi. Bu kumandanlardan da yüksek yere oturdu ve kimse ona mani olmadı. Buna çok hayret ettim. Arkadaşlarımdan birine kumandandan da yüksek oturan bu zatın kim olduğunu sordum. Filibe Medresesi müderrisi alim Molla Lütfi’dir, dedi. Ne kadar maaş alır, dedim. Otuz dirhem, dedi. Makamı bu kadar yüksek olan bu kumandandan yukarı nasıl oturur dedim. Âlimler ilimlerinden dolayı tazim ve takdim olunur, hürmet görürler. Geri bırakılırsa bu kumandan ve vezir buna razı olmazlar, dedi. Düşündüm. Ben bu kumandan derecesine çıkamam, ama çalışır, gayret edersem şu alim gibi olurum, dedim ve ilim tahsiline niyet ettim. Seferden dönünce o alimin huzuruna gittim. Sonra Edirne’deki Darülhadis müderrisliği bu zata verildi. Ondan Metali Şerhi’nin haşiyelerini (açıklama ve ilavelerini) okudum.” İbn-i Kemal Paşa, bu zattan sonra Molla Kestelli ismiyle meşhur Muslihiddin Mustafa Efendi, Molla Hatibzade, Molla Muarrifzade, Muhyiddin Mehmed Efendi gibi zamanın tanınmış alimlerinden okuyup icazet (diploma) aldı. Tefsir, fıkıh ve hadis ilimlerinde derin alim olarak yetişti.
Edirne’de Taşlık Medresesi adıyla bilinen Ali Bey Medresesine müderris tayin edildi. Burada müderrisken, padişahın emriyle Tevarih-i Âl-i Osman adlı eserini yazdı. Daha sonra Üsküp’te İshak Paşa, Edirne’de Halebiye ve Üç Şerefeli, İstanbul’da Sahn-ı Seman (Fatih) ve Sultan Bayezid Medreselerinde müderrislik yaptı. Çok alim yetiştirdi. Bu vazifelerinden sonra Rumeli, peşinden de Anadolu kazaskeri oldu.
İbn-i Kemal, dahili ve harici din ve mezhep düşmanlarına karşı ilmi ve yazdığı kitaplarıyla mücadele etti. Eshab-ı kiram düşmanlığı propagandasıyla doğu Anadolu’da yer yer büyümeye başlayan fitneye karşı Ehl-i sünnet itikadını bütün gayretiyle müdafaa etti. Yazdığı risalelerle Yavuz Sultan Selim Hanı, Safevilere karşı mücadeleye teşvik etti. Aynı zamanda Hazret-i Îsa’nın Muhammed aleyhisselamdan daha efdal (üstün) olduğunu iddia eden İranlı Molla Kabız’ın iddialarının doğru olmadığını, aleni bir mahkemede onu susturarak ispat etti. Yazdığı risalelerle Kabız’ın halk efkarında uyandırdığı tereddütleri de gidermiş oldu.
Mısır seferinde ise, Anadolu kazaskeri sıfatıyla Yavuz Sultan Selim Hanın yanında bulunan İbn-i Kemal Paşa, Padişah’tan büyük bir itibar gördü. Mısır’ın tahririnde vazife aldı. Bu sefer dönüşünde İbn-i Kemal Paşanın atının ayağından sıçrayan çamurların Padişah’ın kaftanını kirletmesi üzerine Yavuz Sultan Selim Han:
“Ulemanın atının ayağından sıçrayan çamur, benim için ziynet ve iftihar vesilesidir. Bu kaftanım, vefatımdan sonra sandukamın üzerine örtülsün!” diye vasiyet etti. Bu vasiyeti yerine getirilmiştir.
Mısır’ın fethinden sonra oradaki büyük alimlerle sohbetlerde ve münazaralarda bulundu. Burada fazilet ve üstünlüğü iyice anlaşıldı. 1527 senesinde Şeyhülislamlığa tayin edildi. İbn-i Kemal Paşa, sekiz yıl bu görevde kaldıktan sonra 1534'te (H.940) İstanbul’da vefat etti. Vefatı için; “Kemalle birlikte ilimler de gitti” manasına gelen “İrtehale’l ulumü bi’l kemali” sözüyle; “Vay gitti Kemali bu asrın” tarihi düşürüldü. Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır. Boğaz Köprüsü çevre yolu yapılırken kabri tarihi bir eser olarak on metre geri alınmıştır.
İbn-i Kemal Paşa bütün vaktini ilme veren alimlerdendir. İlmi ile büyük şöhret kazandığından, devrinin alimleri, içinden çıkamadıkları meselelerde ona başvururlardı. Hatta bir kısım ulema, yazdıkları eserleri, tashih (düzeltme) için, ona gönderirlerdi. O, on altıncı asrın ilk yarısında, Osmanlı kültürünün en büyük temsilcisi olarak görülmektedir. Ahlakı güzel, edebi mükemmel, zekası ve aklı kuvvetli, ifadesi açık ve veciz olup, ilmi yeniden ihya eden, iki dünya faydalarını bilen ve bildiren pek nadir simalardan biriydi. Cinnilere de fetva verirdi. Bunun için Müftiyü’s-Sekaleyn (İnsanların ve Cinnilerin Müftüsü) adı ile meşhur oldu. Büyük bir alim olduğu gibi güçlü bir tarihçi, değerli bir edip, kuvvetli bir şairdi. Tasavvufta da, ileri derece sahibi olup büyük velilerin teveccühünü kazanmıştır.
Eserleri:
İbn-i Kemal Paşanın, ekserisi risaleler olmak üzere üç yüz civarında eseri vardır. Bu eserlerin çoğu yazma olup, otuz altı tanesi Ahmed Cevdet Paşa tarafından yayınlandı. Usul-i fıkıhta Tağyir-üt-Tenkih; kelam ilminde Risale-i Mümeyyize ve Tecrid-üt-Tecrid, Risale fi Evsafı Ümm-il-Kitap; fıkıhta Müferric-ül-Kulub, Telvih Haşiyesi, Risale-i Münire, Hidaye Şerhi; nahivde Felah Şerhi Merah; Saffat suresine kadar hazırladığı tefsiri; Beydavi Haşiyesi; Seyyid Şerif’in Keşşaf şerhine ve Miftah şerhine haşiyesi; Meşarik-ül-Envar Şerhi, Hadis-i Erbain şerhi; fetvalarını içine alan bir kitabı; Farsça Nigaristan, Arapça ve Farsça Muhit-ül-Lügat, Galatat ve en mühim eseri sayılan süslü nesrin en güzel örneklerinden olan Tevarih-i Âli Osman; Meani ilminde bir metin ve şerhi; feraizde metin ve şerhi; Molla Hocazade’nin Tehafüt’üne haşiyesi gibi kitaplar başlıca eserlerdir.
Divan’ı ve Molla Cami’yi esas alarak yazdığı 7777 beyitlik manzum Yusuf ve Züleyha adlı eseriyle iyi bir şair olduğunu da göstermiştir. Şair olarak şiirlerinde mahlas kullanmadığı için, Divan’ına başka şairlerin şiirleri de karışmıştır. Yavuz Sultan Selim Hanın ölümü üzerine yazdığı mersiyesi yıllarca dilden dile dolaştı. Ayrıca darbımesel halini almış kıt’a ve beyitleri vardır. Nitekim:
Mansıbda bir olsa dahi ger alim ü cahil, Zahirde müsaviyse hakikatte bir olmaz. Altun ile faraza ki beraber çekile seng, Vezn içre bir olmak ile kıymette bir olmaz.
kıtası ile:
Sakla kurt enciğin derin oysun Besle kargayı gözlerin oysun
beyti bunlardandır.
İbn-i Kemal Paşa, kıymetli eserlerinden başka yine tarihe ait olmak üzere, Mısır Seferi sırasında, Yavuz Sultan Selim Hanın emriyle İbn-i Tagriberdi’nin En-Nücum-üz-Zahire fi Müluki Mısır ve’l-Kahire adlı Arapça eserini de Türkçe'ye tercüme etmiştir.