- III. Lí©opold
- Prens Charles, Flandre Kontu, 1944 ila 1951 arasında Belçika tahtı vekili.
- Marie-Josí©, Belçika Prensesi, İtalya Kraliçesi (1946).
I. Dünya Savaşı`ndan sonra, I. Albert, ülkesini işgal eden Almanya`ya ait olduğu gerekçesiyle Saksonya Dükü ve Saxe-Cobourg-Gotha Prensi ünvanlarını terk etti. Buna karşın, bu ünvanlar resmi belgelerde (doğum ve ölüm kayıtları, vb.) varlıklarını sürdürmektedir.
1893 ila 1909`da Prens Albert senatörlük yaptı, ülkenin kara, deniz ve demiryolu ulaştırma altyapısının geliştirilmesi için çalıştı. 1906`da fakir balıkçı gençler için deniz kıyısında Ibis Kraliyet Okulu`nu açtı.
Basit bir hayat yaşayan, gösterişten hoşlanmayan I. Albert ve eşi, halk tarafından çok sevildi. II. Lí©opold`ün ardından 23 Aralık 1909`da kral oldu. Brüksel`deki taç giyme töreninde büyük bir kalabalık toplandı ve tezahüratta bulundu. I. Albert, hem Fransızca hem de Flemenkçe yemin ederek tahta geçen ilk kral oldu.
I. Albert`in hükümranlığının ilk yıllarından itibaren Avrupa`da gerilim artıyor, ülkeler paktlara katılıyor ve ordularını güçlendiriyordu. 1913`te Almanya ve Fransa`ya giderek ülkesinin tarafsızlığı konusunda israr etti, topraklarının işgal edilmemesi için çaba gösterdi. Zorunlu askerlik kanununu onayladı. Bu sayede 180.000 kişiden oluşan Belçika ordusu, 340.000 kişiye çıktı.
`te" target="_blank"> kralı at üstünde gösteren heykel.]
1914`de Cihan Harbi başladı. 2 Ağustos`ta Almanya Belçika`ya bir ultimatum verdi: Alman ordularının serbest geçişine izin vermezse, Almanya, Belçika`yı düşman kabul edecekti. Albert bunu reddetti ve ordunun komutasını aldı. 4 Ağustos`ta Alman ordusu sınırı geçti. Lií¨ge ve Anvers`deki kanlı çarpışmalardan sonra 15 Ekim`de Belçika ordusu Yser nehrinin gerisine çekildi ve bu hattı dört yıl boyunca savundu.
Kral, Le Havre`a kaçan hükümetin peşinden gitmedi, ordusunun başında kaldı. Askerleri cesaretlendirmek için düzenli olarak cephe hattına gitti. Cesareti, kendisine "asker kral" ve "süvari kral" lakaplarının takılmasına neden oldu.
I. Dünya Savaşı`nın ardından Kral I. Albert, Versailles`daki barış görüşmelerinde ülkesini temsil etti. Bu görüşmelerde ülkesinin çıkarlarını savunduğu gibi, Almanya`nın ağır koşullar altında aşırı derecede ezilmesini de önledi. Bundan sonra kendini savaşta harap olan ülkesinin yeniden inşa edilmesine adadı. Bu çalışmaların en iyi örneği, Lií¨ge ve Anvers şehirleri arasında, kendi ismini taşıyan kanaldır. Bir bilim tutkunu olarak, 1928`de Ulusal Bilimsel Araştırma Fonu (le Fonds National de la Recherche Scientifique (F.N.R.S.))`nu kurdu. Ülkeyi bölmeye başlayan etnik soruna çok duyarlı davranarak Gent Üniversitesi`nin 1930`da Flemenkçe tedrisata geçmesini destekledi. I. Albert, Eşi Kraliçe í‰lisabeth ile birlikte pek çok sanatçı, yazar ve biliminsanının arkadaşıydı.
Hobi olarak kaya tırmanışı yapmaya başladı, ancak 17 Şubat 1934`te Meuse vadisinde, Namur yakınlarındaki Marche-les-Dames kayalıklarında düşerek öldü. Laeken`deki Notre-Dame Kilisesindeki kraliyet kabrinde, atalarının mezarlarının yanına defnedildi.
Kişiliği, savaş yıllarındaki yararlıkları, fedarkarlığı ve maceralı ölümü, I. Albert`in kamuoyu nezdinde efsaneleşmesine neden oldu.