Balkan Savaşı başlayınca Hüseyin Rauf Bey (Orbay) komutasında Karadeniz`de görevlendirildi. Aralık 1912`de Varna`yı ve öteki Bulgar limanlarını bombaladı. 20 - 21 Aralık 1912 gecesi bir Bulgar torpil gemisince vuruldu. Baş tarafı tümüyle suya gömülü olarak İstanbul`a gelmeyi başardı ve Haliç`te onarıma alındı.
Akın harekatı
Kıdemli Yüzbaşı Hüseyin Rauf Bey komutasındaki Hamidiye Kruvazörü`nün Ege ve Akdeniz`de olağanüstü güç koşullarda icra etmiş olduğu yaklaşık yedi buçuk ay süren Akın Harekatı, Türk Deniz Kuvvetlerinin altın sayfalarından birisini teşkil ettiği gibi, Genel Deniz Harp Tarihi açısından da bu tür harekatın emsalsiz örnekleri arasında gösterilmektedir.
Balkan Savaşı esnasında, Yunan Donanmasının Ege`de siklet merkezi tesis etmesini önlemek, başta Averoff Zırhlısı olmak üzere, Yunanistan`ın ana muharip unsurlarını, kuvvet inkısamı yaratacak şekilde üzerine çekerek Osmanlı Donanması üzerindeki baskıyı hafifletmek amacıyla Hamidiye`nin Ege`deki Yunan askeri tesis ve gemilerine yönelik taarruzi bir harekat icra etmesi kararlaştırılmıştır.
Hazırlanan harekat planında, Gemi Komutanı Rauf Beyin (Hüseyin Rauf Orbay) koşullara bağlı olarak vereceği kararlara istinaden Ege`de tecavüzi hareketlerde bulunması, daha sonra İzmir`e dönmesi, bu mümkün olmadığı takdirde İskenderiye, Brindisi gibi tarafsız limanlarda hem kendisini emniyete alması hem de lojistik destek temin etmesi öngörülmüştür.
Hamidiye Kruvazörü 13 Ocak 1913`te harekat emrini aldıktan sonra Yunan gemileri tarafından tespit edilmeden Çanakkale`den Ege`ye çıkmış ve 15 Ocak 1913 günü Orta Ege`de Siros Adası`ndaki askeri hedefler ile birlikte, fabrika ve barut deposunu 2800 metre mesafeden ateş altına alarak imha etmiş; daha sonra liman önüne yaklaşarak Yunan Donanmasına ait Makedonya Kruvazörünü top taarruzları ile nötralize etmiştir. Rauf Bey, Ege`deki harekat süresince gemi personeline fes giydirmeyerek üçüncü ülkelere ait tarafsız gemilerin Hamidiye`yi Osmanlı Devleti dışında bir ülkenin gemisi olarak değerlendirmelerini hedeflemiştir.
Rauf Bey, Siros Adası`na gerçekleştirdiği harekat sonrasında İzmir Körfezi yaklaşma sularında Yunan Donanmasının üstün kuvvetlerle kendisini karşılayacağını değerlendirerek Akdeniz`e çıkmaya karar vermiş; ancak önce Doğu`ya seyrederek Anadolu`ya müteveccihen hareket ediyor izlenimini verdikten sonra, havanın kararması ile birlikte derhal Güney`e dönerek, düşman kuvvetleri tarafından tespit edilmeden Akdeniz`e çıkmıştır.
Hamidiye Kruvazörü, lojistik destek ve en önemlisi yakıt (kömür, maksimum kapasite 700 ton) temin etmek için yaptığı çeşitli girişimlerden sonra 19 Ocak 1913 günü tarafsız ülke konumunda olan Mısır`a gelmiş; Mısır Hidivi`nin izni ile Süveyş Kanalı`nı geçmiş; İngiliz Komiserliği`nin muhalefetine rağmen, 29 Ocak 1913 günü karasuları dışına özel teknelerle getirilen kömürü gemiye alarak başarı ile ikmalini tamamlamıştır.
Rauf Bey ikmali tamamladıktan sonra tekrar Akdeniz`e çıkmış; Başkomutanlık Vekaletinin de teklif ettiği Yunanistan`ın Batı limanlarına yönelik nakliyatı engellemek üzere bir plan geliştirmiştir. Harekat planına göre, Hamidiye`nin önce Malta`ya hareket ederek orada kömür ikmali yapması; daha sonra İtalya karasularına yakın seyrederek gizlice Adriyatik`e geçmesi ve daha sonra düşman unsurlarına taarruzlar tertiplemesi öngörülmüştür.
Hamidiye, 14 Şubat 1913 günü Malta`nın La Valetta Limanı`na demirlemiştir. Uluslar arası hukuk kaidelerine göre orada ancak 24 saat kalabileceği için makine arızasını gerekçe göstererek limanda 3 gün daha kalmayı başarmış ve 450 ton kömür ikmali yapmıştır. Rauf Bey, mükemmel derecedeki İngilizce dil bilgisi ve diplomasi yeteneğiyle hem İngiliz makamları hem de yerel makamlar ile son derece iyi ilişkiler geliştirmiş; bu sayede gemisine daha kolay lojistik destek temin etmiş ve aynı zamanda limanda uzun süre kalmayı başarmıştır. Bu arada, Hamidiye`nin Adriyatik`te yapacağı muhtemel bir harekattan endişe eden Yunan Donanması, bu bölgedeki kuvvetlerini Ege`den kaydırılan bir zırhlı ve 3 muhriple takviye etmiştir.
Hamidiye Kruvazörü 17 Şubat 1913 günü Malta`dan hareket ederek, 22 Şubat 1913 tarihinde Gazze`ye intikal etmiş ve bir gün sonra Hayfa`ya demirleyerek 395 ton kömür almıştır. Hamidiye`nin limanlardaki lojistik destek temininde bölgede bulunan Erkan-ı Harbiye Umum Reisliği piyade şubesinde görevli Piyade Binbaşı Ömer Fevzi MARDİN Bey çok önemli katkılar sağlamıştır.
Arnavutluk`ta tecrit edilmiş olan Garp Ordusuna ulaştırılmak üzere 50 ton cephane ve 10.000 altını 02 Mart 1913 tarihinde Arvat Adası`nda (Suriye karasuları içinde) teslim alan Hamidiye, 08 Mart 1913 günü Silifke`den ayrılarak, düşman unsurlarına görünmeden 11 Mart 1913`te Adriyatik Denizi`ne girmiştir.
Rauf Bey, 12 Mart 1913 tarihinde karşılaştığı Leros isimli Yunan bandıralı ticaret gemisini, kaptan ve 20 kişilik mürettebatını Hamidiye`ye aldıktan sonra Yunan Donanmasına mevkiini belli etmemek için mahmuzlayarak batırmıştır. Rauf Bey sorguya çektiği Yunanlı Kaptandan: Bir zırhlı ve üç muhribin Korfu`da bulunduğunu, Yunan ticaret gemilerinin Şingin Limanı (Kuzey Arnavutluk)`nda Osmanlı Ordularına karşı savaşan Sırp birliklerini takviye etmek amacıyla asker ve cephane boşaltmakta olduğunu öğrenmiştir.
Bu bilgiler ışığında Rauf Bey, önce Arnavutluk`taki birliklerimize getirmiş olduğu cephane ve altınları teslim etmeyi; daha sonra Şingin`e taarruz etmeyi planlamıştır.
Hamidiye Kruvazörü, Semeni Nehri (Arnavutluk sınırları içinde) deltasına Türk birlikleri için getirmiş olduğu malzemeleri boşaltma işlemine başladıktan hemen sonra, Lonchi isimli bir Yunan Muhribi`nin kendisine 4500 metreye kadar yaklaştığını fark etmiş; bu olay Rauf Beyi ikinci kez durum değerlendirmesi yapmaya yönlendirmiştir. Boşaltmaya devam ettiği takdirde Yunan Donanması`nın ani bir taarruzuna maruz kalabileceğini ve bu durumda gemiyi ve cephaneleri kaybedebileceğini değerlendiren Rauf Bey, kömür miktarının da azalması nedeniyle derhal Şingin Limanı`na yönelip oradaki silah ve cephane yüklü düşman ticaret filosuna taarruz kararı almış; Şingin Limanı`na yaklaşırken gördüğü askeri çadırlara top taarruzları tertipleyerek ağır hasar verdirmiştir.
Hamidiye daha sonra hızla liman içine girerek, limanda bulunan ticaret gemilerine teslim olmaları yönünde çağrı yapmıştır. Ancak bu çağrılarına karşılık tepelerden ateş açılınca, hem yüksek mevkideki askeri hedefleri ve top bataryalarını hem de ticaret gemilerini hedef alarak yaklaşmaya devam etmiştir. Çatışma sonunda karadaki hedeflerin bertaraf edilmesinin yanı sıra Yunan ticaret gemilerinden altı tanesi batmış; bir gemide de ağır bir infilak meydana gelmiştir. Düşman, cepheleri takviye etmek için sevk ettiği çok sayıda askeri personeline ilave olarak büyük miktarlardaki harp mühimmatı ve lojistik destek malzemesini kaybetmiştir.
Hamidiye taarruzlarını tamamladıktan sonra gemide mevcut 250 ton kömür ile intikal edebileceği limanların mevki ve mesafeler açısından analizini yapmış; Yunan Donanması ile temas kurmamak şartıyla, ancak İskenderiye`ye gidebileceğini hesaplamıştır. Rauf Bey, İtalyan karasularına yakın seyrederek Yunan gemilerine görünmeden Akdeniz`e çıkmış; 16 Mart 1913 günü İskenderiye Limanı`na ulaşmıştır.
Hamidiye Kruvazörü daha sonraki dönemlerde de hem Doğu Akdeniz hem de Kızıldeniz`de birçok görevler icra ettikten sonra 26 Ağustos 1913 tarihinde onarım maksadıyla İzmir`e dönmüştür. Onarımını müteakip, Hamidiye Kruvazörü 05 Eylül 1913 tarihinde İzmir`den Çanakkale`ye hareket ederek, 08 Eylül 1913 tarihinde Haliç`e girmiştir.
Bu harekat, gemisiyle birlikte bir komutanın yeterli lojistik destek sistemi ve üs imkanları olmaksızın tek başına planlayarak icra ettiği, gerektiğinde tarafsız ülkeleri de kapsayan uluslar arası hukuk kurullarından en iyi şekilde istifade ederek lojistik destek sağladığı, son derece başarılı aldatma taktiklerinin uygulandığı parlak bir deniz harekatıdır.
Dünyada, Alman Deniz Kuvvetlerine ait Emden, Lowe gibi bu tür akın tipi harekat yapan birçok gemi bulunmasına rağmen, bu gemilerin çoğu harekat esnasında batırılmıştır. Hamidiye ve onun değerli Komutanı Rauf Bey, yaptığı bu akın tipi harekat ile Yunan Donanmasını adeta şaşkına çevirmiş; Yunanlıların sürekli olarak çeşitli yerlere gemi tahsis etmesine neden olarak kuvvet inkısamı yaratmış; düşman harp potansiyeline ard arda darbeler indirmiş; görevini üstün başarı ile tamamlayarak ana üssüne dönmüş ve aynı zamanda Osmanlı Devleti için son derece kötü geçen Balkan Harbi`nde belki de parlayan tek yıldız olmuştur.
Kaynak
- Deniz Kuvvetleri Komutanlığı internet sitesi.