Halet Efendi, Şeyhülislam Şerif Efendinin yanında yetişti. Bir müddet Ataullah Efendinin sonra da rikab-ı hümayun reisi Mehmed Raşid Efendinin mühürdar yamağı oldu. Bir müddet sonra Ohrili Mir-i Miran Ahmed Paşanın hizmetine girdi. Burada da uzun süre kalamadı. İstanbul’a dönüp Galata Mevlevihanesi şeyhi meşhur şair Galib Dede’nin dergahına girdi. Sonra, derya tercümanı Kallimaki vasıtasıyla Fenerli Rumlarla dostluk kurdu. Beylik kesedarı maiyetine girerek haceganlık rütbesi aldı. Kısa süre sonra, baş muhasebeci ve orta elçi olarak Paris’e gönderildi. Üç seneden fazla Paris’te kaldı. Akka’da Cezzar Ahmed Paşaya yenilen Bonapart, mağlubiyetini bir türlü hazmedemediğinden Halet Efendiye yüz vermedi. 1807 tarihinde İstanbul’a döndü. Divan-ı hümayun beylikçiliğine bir süre sonra da rikab-ı hümayun reisliğine getirildi. Bu vazifesi sırasında İngilizlerle gizli ilişkisi olduğu ortaya çıkarılınca Kütahya’ya sürüldü ise de sonra İstanbul’a döndü.
Bağdat Valisi Süleyman Paşanın yerine vezirlik rütbesi ile Said Beyin vali tayinini temin etmek maksadıyla memur olarak Bağdat’a gönderildi. Bir müddet sonra tekrar İstanbul’a dönünce rikab-ı hümayun kethüdalığına tayin edildi.
Fenerli Rumların bazılarına katiplik yaptığından, onların lehinde, devlet aleyhine bazı yolsuz hareketlerde bulundu. Fenerli Rumlardan elde ettiği paralarla servetini çoğaltarak yeniçerilere para dağıtıp taraftar topladı. Mora İsyanında Rumlar tarafını tutarak Tepedelenli Ali Paşayı kötüledi ve idam edilmesine sebep oldu. İkiyüzlü politikaya devam ederek yeniçeriliğin ilgasında daima İkinci Mahmud Han'a muhalif oldu. Yeniçeri ocağını elinde tutarak, kendisine dayanak noktası yaptı.
Halet Efendi, zamanındaki alimlerin en büyüğü Mevlana Halid-i Bağdadi’yi de halifeye çekiştirerek devlet için tehlikeli olduğuna iknaya çalıştı. Fakat İkinci Mahmud Han; “Din adamlarından devlete zarar gelmez” diyerek sözüne itibar etmedi. Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri, bunu duyunca halifeye hayır duada bulunup, “Halet Efendinin işi, piri Mevlana Celaleddin-i Rumi’ye havale olundu. Onu huzuruna çekip cezasını verecektir” buyurmuştur. Az zaman sonra Sultan İkinci Mahmud Han, Mora İsyanına sebep olduğu için Halet Efendi'yi Konya’ya sürdü. 1823 (H.1238) senesinde Hassa hasekilerinden Ârif Ağa tarafından idam edildi.
Halet Efendi zeki, hitabeti kuvvetli biriydi. Son derece kindar olup, muhaliflerini, menfaatine dokunanları bilhassa makamına rakip gördüklerini asla affetmezdi. İkinci Mahmud Hana da devamlı muhalefet etmiştir. Bunu devam ettirebilmek için de yeniçeri ocağının ileri gelenlerini çeşitli hediyelerle elde etme yolunu seçmiştir. Yeniçeri ocağının yeniden tamirine karşı çıkmış ve isyan çıkartmakla tehdit etmiştir. Bunun dışında, bir şair olarak, evini her zaman alimlere ve şairlere açmış, ilmi ve edebi meseleler üzerine münazara etmiştir.
Halet Efendinin “Zinetü’l-Mecalis” adlı Divan’ı ise birçok kasidelerden, bilhassa talebesi olduğu hocalarını övmek için yazdığı şiirlerden meydana gelmiştir. Bu eser matbu olup 1842’de basılmıştır. Galata Mevlevihanesi içinde bir sebil ile bir kütüphane yaptırmıştır. Bu kütüphanenin kitapları bugün Süleymaniye Kütüphanesinde ayrı bir kısım olarak bulunmaktadır.