Hacı Bayram-ı Veli küçük yaşta ilim tahsiline başlayıp din ve fen ilimlerinde yetişti. Ankara’da Melike Hatun’un yaptırdığı Kara Medreseye müderris oldu. İlmi ve talebe yetiştirmekteki mahareti ile kısa zamanda tanındı. Herkes tarafından sevilip hürmet gösterildi.
Bir gün medreseye birisi gelerek; “İsmim Şüca-i Karamani’dir. Hocam Hamideddin-i Veli’nin selamı var. Sizi Kayseri’ye davet ediyor. Bu vazife ile huzurunuza geldim.” dedi. O da, Hamidüddin ismini duyunca; “Baş üstüne, bu davete icabet lazımdır. Hemen gidelim.” diyerek müderrisliği bıraktı. Birlikte Kayseri’ye yöneldiler ve Somuncu Baba diye bilinen Hamideddin-i Veli ile Kurban Bayramında buluştular. O zaman Hamideddin-i Veli; “İki bayramı birden kutluyoruz!” buyurdu ve ona Bayram lakabını verdi. Talebeliğe kabul etti. Din ve fen ilimlerinde yüksek derecelere kavuşturdu.
Hacı Bayram-ı Veli, hocasının vefatından sonra Ankara’ya gelerek doğduğu köye yerleşti. Yeniden talebe yetiştirmekle meşgul oldu. Sohbetleriyle hasta kalplere şifa dağıttı. Talebelerini daha çok sanata ve ziraate sevk ederdi. Kendisi de geçimini ziraatle sağlardı. Açtığı ilim ve irfan ocağına, devrinin meşhur alimleri, hak aşıkları akın etti. Damadı Eşrefoğlu Abdullah-ı Rumi, Şeyh Akbıyık, Bıçakçı Ömer Sekini, Göynüklü Uzun Selahaddin, Edirne ve Bursa ziyaretlerinde talebeliğe kabul ettiği Yazıcızade Ahmed (Bican) ve Mehmed (Bican) kardeşler ile Fatih Sultan Mehmed Hanın hocası Akşemseddin bunların en meşhurlarıdır.
Fatih’in babası Sultan İkinci Murad Han, Hacı Bayram-ı Veli’yi Edirne’ye davet edip, ilim ve manevi derecesini anlayınca, fevkalade hürmet göstermiş, Eski Cami'de vaaz ettirmiş, tekrar Ankara’ya uğurlamıştır.
Sultan İkinci Murad Han, kendisinden nasihat isteyince; İmam-ı A’zam’ın, talebesi Ebu Yusuf’a yaptığı uzun nasihatı yaptı: “Teb'an içinde herkesin yerini tanıyıp bil; ileri gelenlere ikramda bulun. İlim sahiplerine hürmet et. Yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster. Halka yaklaş, fasıklardan uzaklaş, iyilerle düşüp kalk. Kimseyi küçümseyip hafife alma. İnsanlığında kusur etme. Sırrını kimseye açma. İyice yakınlık peyda etmedikçe kimsenin arkadaşlığına güvenme. Cimri ve alçak kimselerle ahbaplık kurma. Kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye ülfet etme. Bir şeye hemen muhalefet etme. Sana bir şey sorulursa ona herkesin bildiği şekilde cevap ver. Seni ziyarete gelenlere faydalanmaları için ilimden bir şey öğret ve herkes öğrettiğin şeyi belleyip tatbik etsin. Onlara umumi şeyleri öğret, ince meseleleri açma. Herkese itimad ver, ahbaplık kur. Zira dostluk, ilme devamı sağlar. Bazen da onlara yemek ikram et. İhtiyaçlarını temin et. Onların değer ve itibarlarını iyi tanı ve kusurlarını görme. Halka yumuşak muamele et. Müsamaha göster. Hiçbir şeye karşı bıkkınlık gösterme, onlardan biri imişsin gibi davran.”
Hacı Bayram-ı Veli, ömrünün sonuna kadar İslamiyeti yaymak için çalıştı. 1429 (H. 833) senesinde Ankara’da vefat etti. Türbesi kendi ismiyle anılan Hacı Bayram Camii'ne bitişik olup, ziyaret mahallidir. Vefatından sonra Bayramiyye yolunu talebelerinden Akşemseddin ve Bıçakçı Ömer Efendi devam ettirdiler.
Hacı Bayram-ı Veli hazretleri, Yunus Emre tarzında şiirler söylemiştir. Şiirlerinde Bayrami mahlasını kullanmıştır.
Hacı Bayram-ı Veli buyurdu ki:
“Hiddet ve kin, hakikatleri gören gözleri kör eder. Öfke, iyi düşünmeyi daraltır, yanıltır.”
“Ayıp ve kusurlarını gördüğünüz arkadaşlarınızın, komşularınızın sırlarını ifşa etmeyiniz. Çünkü bu sırlar, size emanettir. Emanete hıyanet ise, çirkin bir harekettir.”
“Nefsinizi daima kontrol altında tutunuz. Ateşe sürüklenmemesi için, onu kendi haline bırakmayınız.”
N’oldu bu gönlüm, n’oldu bu gönlüm, Derd ü gam ile doldu bu gönlüm, Yandı bu gönlüm, yandı bu gönlüm, Yanmada derman buldu bu gönlüm.
“El-fakru fahri, el-fakru fahri” Demedi mi ol alemler Fahri, Fahrini zikrin, fahrini zikrin, Mahv ü fenada buldu bu gönlüm.
Sevad-ı a’zam, sevad-ı a’zam, Bana gelübdür arş-ı muazzam, Mesken-i canan, mesken-i canan, Olsa aceb mi şimdi bu gönlüm?
Bayram’um imdi, Bayram’um imdi, Bayram ederler yar ile şimdi, Hamd ü senalar, hamd ü senalar, Yar ile bayram kıldı bu gönlüm.