Firavunların saltanatı 3000 yıldan fazla sürdü ve bu arada otuz hükümdar sülalesi birbirini izledi. M.Ö. 1364 yılına gelindiğinde 18'inci sülaleden Ameophis IV (Akheneton) tahta çıktı. Bu sırada Mısırlılar başta Amon (Güneş Tanrısı) olmak üzere birçok tanrıya tapıyorlardı.
Tahta çıktıktan 5 sene sonra 41 yaşında iken kendisinde çok büyük bir manevi değişiklik hasıl oldu. Tanrı'nın bir, isminin ise Aton olduğunu halkına ilan etti. Tapınaklardaki bütün putların kırılmasını, duvarlardaki tanrı isimlerinin kazınmasını emretti. Ameophis (İmparatorluk tanrısı Amus razı olsun) olan adını Akheneton (Aton'un hadimi, yani hizmetkarı) olarak değiştirdi. Mısır'da o asırda halk tam 13 tanrıya inanıyordu.
Akheneton'un inandığı ve halkının da inanmasını istediği tanrı, kendi ifadesine göre, yalnız Mısırlıların değil, bütün insanların, bütün kainatın tanrısı idi. Güneş'i, Ay'ı, yıldızları yaratan "O" idi.
Akheneton, eski inancın baş şehri olan Teb şehrine karşılık yeni bir başkent kurdu ve adına "Aton'un ufku, Aton'un çevresi" anlamına gelen Akhetaton dedi. Ölünceye kadar bu şehirde yaşadı.
Akheneton'un bir şiiri
Tanrı uludur, birdir, tektir. Ondan başkası yoktur. Bir tanedir, O'dur her varlığı yaratan Bir ruhtur Tanrı, görünmeyen bir ruh... Ta başlangıçta vardı Tanrı, Tek varlıktı o. Hiç birşey yokken o vardı. Herşeyi o yarattı (...)Ezelden beri süregelen varlığı, Ebediyete kadar sürecek, Gizlidir Tanrı, kimse görmemiştir onu. İnsanlara ve yarattıklarına sır kalır her zaman.
Mısır'da adetler
Eski Mısır'a yaşlı bir adam gençlerin bulunduğu bir yere gelince gençler oturdukları yerden kalkmak zorundaydılar. Erkekler sünnet oluyorlardı. Domuz eti yemek günahtı. Tapınağa girmeden önce el ve ayaklarla yüz belirli bir ritüele uygun olarak yıkanıyor, yani abdest alınıyordu. Cinsel ilişkiden sonra da mutlaka yıkanmak lüzumu vardı (gusül abdesti).Hz. Yusuf'un Akheneton'dan önce Mısır'a yaşadığını biliyoruz. Demek ki Akheneton'un ortaya çıkmasını, Hz. Adem'den beri süregelen ve Hz. İbrahim'le devam eden ve son peygamber Hz. Muhammed'e (sav.) kadar uzanan o tek kaynağa bağlamak akla daha yatkın olacaktır.
Akheneton'a karşı ayaklananlar
Akheneton'a ilk karşı çıkanlar ve bu yeni inancı beğenmeyenler; din adamları yani rahipler oldu. Bunlar eski sistemin devamından çıkar sağlıyorlardı. Mısır halkından bir kısmını da arkalarına alarak firavunu dinsizlikle suçladılar.Akheneton öldükten sonra yerine geçen Tutankhaton, rahiplerin isteklerine boyun eğdi. Adını Tutankhamon (Bazı kitaplarda Tutankamon olarak geçer) yaparak, başkenti eski yerine taşıdı ve eski din tekrar serbest oldu. Hz. Musa gelene kadar batılın hükmü Mısır'da sürecektir.
Hiyeroglif
İ.Ö. 3000'e doğru güneyliler, krallarının önderliğinde kuzeyi fethettiler ve "her iki toprağın" birliğini sağladılar."Akrep kral" olarak anılan bu kraldan sonra, yerine firavunlar uygarlığının gerçek öncüsü ve başkent Menfis'in kurucusu olan Menes geçti. Bütün vadiye egemen olan bu kral, başında iki taç taşırdı. İlk firavun sülalesi böylece kurulduktan sonra, din ve yönetim işleriyle toplumsal düzenin aşağı yukarı kesin yapıları saptandı. İlk iki sülalenin kralları This kökenliydi ve istekleri üzerine, öldüklerinde Abidos ile Sakkara'ya gömülüyorlardı.Bu dönemde altın, bakır ve fildişi işleme sanatı giderek yaygınlaştı, yazı piktografiye (kavramları resimler yada simgeler aracılığıyla anlatan sistem) dayanmaktan çok hiyeroglif bir nitelik kazandı: Artık firavunlar evrenin yoluna koyulmuştu.
Eski İmparatorluğun (İ.Ö. 2780-İ.Ö. 2380) ilk yıllarında kralın resmi unvanı, yani krallık protokolü, beş ayrı addan oluşmaya başladı. Son iki ad, yatay bir çubuk üstünde bulunan bir çeşit halkanın üstüne yazılıyordu. Oval biçimde olan ve Eski Mısır uygarlığı uzmanları tarafından kartuş diye adlandırılan bu motif, "Güneşin çevrelediği şeyi", bir başka deyişle evreni simgelemekteydi. Mısırlıların inanışına göre de, evrenin sahibi firavundu.
Aşağı yukarı her dönemde Tanrı görünümünde (tanrılar gibi bir tacı, sakalı ve asası vardır) canlandırılan firavun adı, metinlerde "Re'nin oğlu"(değişik kaynaklarda "Ra" diy gçmektedir), efsaneye göre Mısır'ın ilk hükümdarı olan tanrı Horus'un görevinin mirasçısı olarak geçer. XVIII. sülaleden (İ.Ö. 1580-İ.Ö 1314) başlayarak firavunlar doğrudan doğruya tanrılar kralı Amon-Re'den geldiklerini ilan etmişler ve kraliçe Haçepsut tahta çıkışını (İ.Ö. 1505-İ.Ö. 1483) yasal kılmak için, Deyr-ül-Bahri'de bulunan tapınağın bir duvarına, kendisini doğurmak amacıyla annesinin tanrı Amon-Re'yle cinsel birleşmesini canlandıran bir resim yaptırmaktan kaçınmamıştır.
Tutankamon
Eski Mısır inanışına göre tanrıların çocuğu ve kendi de tanrı olan firavunun görevi, gerçeğin, adaletin ve dünyadaki güçlerin kusursuz uyumunun tanrıçası Maat'ın simgelediği biçimde, evrensel dengeyi sağlamaktı. Bir firavun öldüğü zaman, Maat tehlikeye giriyor, kaos egemen olamaya çalışıyor ve yalnızca yeni bir firavunun tahta çıkması, dünyanın, yarı-tanrıdan yaratılışı sırasında edilen uyumu bulmasına ve evrensel dengeyi kurmasına olanak sağlıyordu. Ayrıca firavun, Güneş'in doğuşunu ve Nil'in taşkınlarındaki düzenliliği sağlayan kişiydi. Tanrılar katında insanın tek temsilcisi sayıldığından (din adamları yalnızca firavunun temsilcileriydiler), tapınaklardaki kabartmalarda dinsel törenleri uygulayan kişi hep firavun olarak canlandırılmıştır.Dinsel törenlere, dev heykellere ve kralın propagandasını yapmak için oluşturulmuş metinlere bakılırsa, Mısır halkının gerçekten firavunlarını yeryüzünde yaşayan bir tanrı saydıklarına inanılabilir. Oysa, anlatılandan ve tarih yıllıklarından, bu görüşün doğru olmadı anlaşılır: Uyruklarının gözünde kral, eylemlerine bakılarak yargılanan bir insandır ve her insan gibi yanılgıya düşebilir. Yönetimde yükümlülüklerinin bir bölümünü vezirine aktarmıştır ama, her alandaki (adalet, güvenlik, ordu, iç ve dış siyaset) karar verme ayrıcalığı ondadır. Dolayısıyla resmi ideolojinin, firavunu tanrısal özellikli ve doğaüstü güçlü bir varlık olarak tanıtmasın karşın, halkının ona bütün güçleri elinde toplamış bir devlet başkanı gözüyle baktığı söylenebilir.
misafir - 9 yıl önce