Fazıl Ahmed Paşa, fasılasız olarak 15 sene sadarette bulundu. Bu süre ile Çandarlızade Halil Hayreddin Paşa ile oğlu Çandarlızade Ali Paşadan sonra Osmanlı tarihinin en çok iktidarda kalan sadrazamıdır. Ahmed Paşanın on beş sene süren sadaretinin dokuz senelik bir devri cephelerde muharebeyle geçti. Üç sene Avusturya ile Macaristan’da ve iki buçuk sene Venediklilerle Girit’te ve üst üste üç sene de Lehistan’da savaştı.Osmanlı Devletine parlak zaferler kazandırdı. 1676 yılında padişahla beraber Edirne’ye giderken yolda hastalandı ve hastalığı ağırlaşarak yola devam edemedi. Ergene civarında, Karabiber çiftliğindeyken 3 Kasım gecesi 43 yaşında olduğu halde vefat etti.Cenazesi İstanbul’a getirilerek Divanyolu’nda babasının yanına defnedildi.
Tarihi kaynaklara göre Fazıl Ahmed Paşa, vücutça uzun boylu, beyaz renkliydi. Hal ve tavrı mütevazıydı. Çok düzgün konuşur, karşısındaki kimseyi kolaylıkla ikna ederdi. Cömertti. Haksızlığın büyük düşmanıydı. Çabuk kavrayışlı, metin muhakemeli, işlere kısa yoldan gitmesini bilen ve meselelere vakıf bir şahsiyetti. İhtiyatlı konuşur, gevezelikten hoşlanmazdı. Yapamayacağı şeyleri ima yoluyla da olsa, vaad etmezdi. Fazıl Ahmed Paşa, fikir ve mütalaaya kıymet verir, söz dinler, tecrübeli adamların fikirlerinden istifade eder ve sonra harekete geçerdi. Muharebelerde askerin gayretini arttırmak için esir ve belli sayıda kelle getirene yirmi kuruş bahşiş vermekte idi. Fazıl Ahmed Paşa, hemen hemen bir altının dörtte biri veya yarısı olan bu parayı tamamen kendi kesesinden sarf ederdi. Bir gün kethüdası kendisine:
“Bu ihsana sel gibi akça olsa yine dayanmaz!” demesi üzerine:
“Ya bizim akçemiz ne gün içindir. Hepsi böyle günlere feda olsun. Eğer kifayet etmezse, ödünç alır yine veririz.” cevabını vermişti.
İlmiye sınıfından yetişen Fazıl Ahmed Paşa, fıkıh ve kelamda alimdi. Yazısı güzel olup, sülüs ve nesih yazısını, meşhur hattat Derviş Ali’den öğrenmiştir.Hocası kendisini ziyarete geldiği zaman elini öper ve makamında yanına oturturdu. Paşa, Devletin her yerinde hayır eserleri yaptırdı. Bunlar arasında Divanyolu’nda kütüphane ve Darülhadis, Uyvar Kamaniçe ve Kandiye’de cami, İzmir ve Çemberlitaş’taki han en önemlileridir.