Farisiler, Yahudi halkına tanrı ve öğretileri konusunda gizli ve özel bilgileri olduğunu, Tevrat`ın yorumunu ancak kendilerinin yapabileceğini söylediler. Kötüyle iyinin sürekli mücadele halinde olduğunu, bu mücadeleden nasıl galip çıkılacağını da Tevrat`ı yorumlayarak anladıklarını iddaa ettiler. Musa`nın Sina dağında tanrı tarafından kendisine verilen bilgilerin yalnızca Farisiler yani kendileri tarafından doğru şekilde yorumlanabileceğini söylediler. Bu düşünceye karşı çıkan diğer Yahudi tarikatler vardı: Gruplar arasında Saddukiler ve Esenniler vardı. O yıllarda Yahudi dininde yaşanan bu çelişkiler diğer dinlere de yansımıştır. Bu tarikatlerin düşünceleri dünya dinlerinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır.”
İsrail Krallığı yıkıldıktan sonra 12 kabile dağılmıştır . Kabilenin bir bölümü Pers tarafında bir bölümü de Mısır tarafında kalmıştır. Sürgün yıllarında Musevi dini Kuzeyde Zerdüşt ve Sümer, Güneyde ise Mısır ve Helen etkisiyle değişikliğe uğramıştır. Mısır Yahudileri İskenderiye okulunu kurmuşlardır. Düşünceleri Helen ve Mısır doktrinleriyle bir senteze gitmiştir. Aynı dönemde Oziris rahipleri de İskenderiye Okulunda yahudilerle birlikte çalışmışlardır.
Böylelikle Musevilikte iki ana eksen ortaya çıkmıştır: Filistin Okulu ve İskenderiye Okulu. Zaman içinde giderek Esenilerin oluşturduğu İskenderiye okulundan bir grup ayrılarak John ve İsaa€˜nın başı çektiği Hıristiyanlığa dönüştüğü söylenmektedir.
Yine bazı din tarihçilerine göre, Helen etkisi ve İskenderiye ve Filistin ekolleri John ve İsa her ikisi de fakir Eseni topluluğunun üyeleri olup, Musevi dinine mensuplardı. John, yani John the Babtist, Vaftizci Yahya, Kudüs Tapınağı rahibinin oğluydu. İsa da ona vaazlerinde yardım eden öğrencisiydi. John daha sonra gelip İskenderiye`ye yerleşti. Orada vaazlarına devam etti. Platon`dan çok etkilendiği bilinmektedir. 12 Havariler`den olan Paul, burada yetişen rahiplerden biridir. Paul`ün sonradan Anadolu`ya kaçtığı ve burada Efes`de bir kilise kurduğu söylenmektedir. Mısır Yahudileri yani Eseneler İskenderiye`de bir akademi kurmuşlardır. Burada Helen ve Yahudi kültürü zaman içinde bir senteze gitmiştir. Kutsal Ruh kuramı burada ortaya çıkmıştır. Daha sonra da yeniden diriliş öğesi işlenmiştir.
Esenelerde inisiasyona dayalı dört derece vardı:
- Practici (Tüccar)
- Therapeutici (Bilim)
- 1-Rahipler-Farisiler
- 2-Zenginler -Saddukiler
- 3-Halk -Eseniler
Bu dönem boyunca bu denklem değişmeyecektir.Önceleri ezilenler arasından çıkan Musa kendi dinini kurduktan sonra , yeniden bir yapılanma oluşmuştur. Halk kesiminden çıkan İsa hıristiyanlığı yaymış, daha sonra bu din içinde yeniden oluşumlar gerçekleşmiştir. Müslümanlığın ortaya çıkışı da böyle olmuştur. Müslümanlık dini de Yahıdilikten çok etkilenmiştir.
Bu dönemdeki düşünürler, Therapeuts, Pythagoras ve Orpic adlı düşünürlerdir. Pitagoras`ın sembolü, Konfiçiyus ve Zerdüşt sembolleriyle de çok benzeşmektedir.
Öte yandan Filistinde Helen etkisi bertaraf edilmiştir. Özellikle Farisler, Tevrat`ın kurallarına sıkı sıkı bağlı kalmayı tercih etmişler ve bunu da katı prensilerle sağlamaya çalışmışlardır. Bu tavır aslında Yahudi kültürünün yani Dininin baskın askeri güç olan Helen etkisinde kalmasına karşı çıkmadır. Helen kıralları bu dönemde zorla Helen dinini yaymaya çalışmışlar, özellikle Fenikeliler üzerinde başarılı olmuşlardır. Farisiler daha çok Pers etkisinde kalmışlardır.
Farislerin gündoğumu ayinleri dikkat çekici olarak anlatılmaktadır. MÖ 323 yılında Büyük İskender ölünce, Suriye ve Mısır da iki kralın etkisi arttı.
- Suriye Kralı : Seleucus
- Mısır Kralı ; Ptolomy
Bu kralların izlediği din baskıcı politika Makabeler isyanının çıkmasına neden olmuştur.
Bu savaşlar ve göçler arasında yüzyıllar geçmiş, Filistin ekolü ise Farisiler ve Saddukiler adlı mezheplerin kuralcı tutumu altında günümüz Musevi dininin temellerini oluşturmuşlardır. Zaman içinde yahudi Tasavvufu Kabala öğretisi de Filistin okulu rabilerinin Avrupa, özellikle İspanya`ya göç etmesiyle oluşan bir ekol olmuştur.