Öncesi
Batı Roma İmparatorluğu`nun İ.S. 476 yılında yıkılışından sonra Doğu Roma İmparatorluğu, Germen kabilelerinin akınlarına direnebilmişti. Ancak VI. yüzyılın ilk çeyreğinde doğuda, Sasani İmparatorluğu orduları karşısında uğradığı yenilgiler, Anadolu topraklarındaki askeri-politik durumunu sarsmıştı. Anadolu`ya yönelik Sasani akınları devam edecekken, Kuzeyden Sasani topraklarına yönelen Hun akınları, Anadolu`da geçici bir barış dönemine neden olmuştu.Hun akınlarının baskısı sona erdiğinde, 525 yılında doğuda savaş yeniden başlamıştır.
Doğu Roma İmparatorluğu`nun Anadolu topraklarına yönelen akınlar giderek genişlemiş, 530 yılında yaklaşık 40.000 kişilik bir Sasani ordusu, Dara Kalesi yönünde sınırı geçmiştir.
Savunma Hazırlıkları
Tahkimat
Bizans doğu kuvvetleri komutanı Belisarius, Dara Kalesi`nin savunmasında keskin dönüşlü bir tahkimat düzeneği oluşturmuştur. Önce, kale önünde, kaledeki okçuların menzininin gerisinde olmak üzere bir siper kazdırmıştır. Öyle ki, kaledeki okçular, bu siperlere taarruza geçen askerlere ok atışı yapabileceklerdir. Bu siper iki ucundan, dik açıyla ileriye uzatılmıştır. Daha sonra da yine dik açıyla ters yönde siperler sürdürülmüştür. Her iki kanadı oluşturan ileri hattaki siperler, vadinin iki yanına kadar uzatılmıştır ve üzerlerine, süvarinin geçebilmesine uygun biçimde belirli aralıklarla geniş geçişler inşa edilmiştir.
Bu tahkimat, kanatların daha dışarıda olması dolayısıyla, merkezi saldırı almayacak bir konuma getirmektedir. Sasani ordusu eğer merkeze saldıracak olsa, daha ileride yerleşmiş kanatlardaki birliklerin manevrasıyla kısa sürede kuşatılacaktır. Bu nedenle Sasani ordusunun merkeze saldırması beklenemez. Belisarius`un bu tahkimat yapısı, Sasani ordusunu kanatlardan bir harekata girişmek durumunda bırakmaktadır. Diğer anlatımla, düşmanının saldırı hattını, Belisarius belirlemiş olmaktadır.
Kuvvetlerin Yerleşimi
Belisarius bu tahkimat düzeninde, kaleye en yakındaki siperlere piyade unsurlarını yerleştirmiştir. Bu düz siperlerin dik açıyla ileriye döndüğü köşelere ise Hun hafif piyade unsurlarını almıştır. Tahkimatın en ileri siperlerine ise kendi ağır süvarilerini yerleştirmiştir.
Sasani ordusunun merkezde taarruzu beklenmediği için, hareketliği en düşük, dolayısıyla darbe yeteneği daha zayıf olan unsurların merkeze yerleştirilmesi normaldir. Aynı şekilde darbe yeteneği en yüksek olan ağır piyadenin, düşmanın olası saldırı hattı olan kanatlarda yer alması gerekmiştir. Hafif süvari birlikleri olan Hun atlılarının, tahkimatın en iç köşelerine yerleştirilmesi ise, Belisarius`un hareketli savunma konusundaki yaratıcılığını sergilemektedir. Sasani ordusunun kanatlardan girişeceği bir taarruz, bir ilerleme kaydedecek olursa, bu Hun birlikleri, taarruz kuvvetinin gerisine sarkabilecek konumda bulunmaktadırlar.