1930`lu Yıllar
1933 yılı, cumhuriyetin on yıllık bir olgunlaşma sürecini doldurduğu, toplumsal ve kültürel alandaki yenileşme ve modernleşme girişimlerinin giderek kurumlaşma aşamasına vardığı bir döneminde başlangıcıdır. Resim sanatına olan ilgi de eski dönemlere göre artmıştır. Yapılacak şey, bu ilginin gerektirdiği üstün düzeyli sanat yapıtlarının üretimini hızlandırmaktı. 1933`te, zamanın akademi müdürü Namık İsmail`in, Milli Eğitim Bakanlığı`na sunduğu raporda, bir kültür inkılabının gerekli olduğuna değinilmiş, sanat konusunda devletin desteği üzerinde durulmuş ve örgütlü bir çalışmanın, daha ileri aşamalara ulaşmakta etken olacağı vurgulanmıştı. Sanatçıları yeni bir grup kurmaya ve böylece sanatsal yönde örgütlenmeye iten nedenlerin başında, sanatı yaygınlaştırma isteği geliyordu. Avrupa`daki eğitimlerini tamamlayarak yurda dönen ressamların 1930`lu yıllarda yapıtlarını sergileyebildikleri tek yer, Galatasaray Lisesi salonlarıydı. İstanbul`da Beyoğlu`nda, ancak küçük bir kesimin gezip görebildiği bu toplu sergi, sanatçıların gereksinimlerine yanıt veremiyordu. D Grubunun kurucularından Elif Naci, ressamların üç beş tuval getirip bıraktıkları ve başta Şevket Dağ olmak üzere birkaç ressamın çabasıyla düzenlenen Galatasaray sergilerinin o dönemde, işlek bir yerde bulunmasına rağmen kitlenin ilgisini çekmekten uzak olduğunu, sergiler hakkında yazılanların övgü dolu makaleler olmaktan öteye geçemediğini anılarında anlatır.Neden D?
Grup; Osmanlı Ressamlar Cemiyeti, Sanayi Nefise Birliği (Güzel Sanatlar Birliği) ve Müstakil Ressam ve Heykeltraşlar Birliği nden sonra Türkiye`de kurulan dördüncü sanatçı birliğidir. Buradan yola çıkarak Nurullah Berk`in önerisiyle alfabemizin dördüncü harfini kendilerine isim olarak seçerler. Sanatsal yönden temel çıkış noktaları; empresyonist eğilimleri reddetmek, kompozisyon u kübist ve konstrüktivist akımlardan esinlenen sağlam bir desen temeline oturtmaktır. Desenlerin, o zamana kadar sergi izleyicilerinin alışmadığı bir çeşniyi yansıtması, büyük bir gürültü kopmasına neden olur. Basında sanatçıların lehinde ve aleyhinde (daha çok aleyhinde) yazılar yazılır. Grubun adından ötürü, sanatçıları deli olarak tanımlayanlar bile olmuştur. Mimoza Şapkacısında yapılan ilk sergide, önsözünü ve tanıtımını Peyami Safa`nın yazdığı bir broşür yayımlanır.Peyami Safa, o broşürde, grubu şöyle tanımlamaktaydı: `D Grubu manga değil, ne sağa çark, ne sola. Ne de başçavuş. Kendi mihveri etrafında dönen altı kafa, altı çift göz ki, maddenin üstüne de bakıyor içine de bakıyor. Ve ölüde bile gizlenen anı arıyor. Yeni resim değil bu. Avrupalı ya da yerli resim değil: Resim.`
Grubun Genişlemesi, Sergiler
D Grubu, 1933 yılında, ilk sergilerini Beyoğlu`ndaki Narmanlı Yurdu`nun altındaki ``Mimoza`` adlı şapkacı dükkanında açmışlardır. 1950`lere kadar yurtiçi ve yurtdışı sergileriyle önemli bir varlık göstermişlerdir. 1934 yılında gruba Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Turgut Zaim katılır. Fakat Zaim daha sonra gruptan ayrılır. 1935 yılında, yedinci D Grubu sergisinde; Halil Dikmen, Eşref Üren, Eren Eyüboğlu, Arif Kaptan ve Salih Urallı`nın katılmasıyla grubun sanatçı sayısı onikiye yükselir. 1941`deki dokuzuncu sergide Hakkı Anlı, Sabri Berkel, Fahrünnisa Zeid ve heykeltraş Nusret Suman`ın katılmasıyla sayı onaltıya yükselir. 1944`teki onbirinci sergilerine Leopold Levy`de katılmıştır. 1947`de Müstakiller`den Zeki Kocamemi`de gruba katılır.D Grubu sergilerinin önemli özelliklerinden biri; dönemin önemli şair ve yazarlarının, düşünürlerinin, bu sergiler nedeniyle konferans vermeleri, yazılar yazmalarıdır. Böylece grubun amaçlarını çevreye ulaştıracak etkinliklere geniş yer vermişlerdir.
Resim Sözlüğü, Ahmet Atan