Misyonerlere çevirmenlik yapan, Zululand (bugün Natal) kökenli John Bunyan Lutuli`nin oğluydu.Babasının ölümü üzerine 10 yaşınadayken Güney Afrika`ya gitti ve Groutville kabilesinin şefi olan amcasının evinde Zulu geleneklerini öğrendi.Annesinin çamaşırcılıktan kazandığı para ve elde ettiği burs sayesinde öğrenim gördü.Durban yakınlarındaki Adams`ta bulunan bir öğretmen okulunu bitirerek bu okulun ilk üç siyah öğretmeninden biri oldu.1927`de bir kabile şefinin torunu olan Nokukhanya Bhengu adlı öğretmenle evlendi.
1936`da öğretmenlikten ayrılarak 5 bin kişilik Groutville kabilesinin şefliğine seçildi.Açlık ve yoksulluk gibi önemli sorunlarla karşı karşıya kaldığı bu dönemde siyasi etkinliklerden uzak durarak Natal Afrika Öğretmenler Birliği ve Güney Afrika Futbol Birliği`nin sekreterliğini üstlendi.Ayrıca Zulu Dili ve Kültürü Derneği`ni kurdu ve Hıristiyan Konseyi Yönetim Kurulu`na, Avrupalı ve Afrikalılar Ortak Konseyi`ne ve Durban`daki Irklar Arası İlişkiler Kurumu2na üye oldu.
1945`te ANC`ye katıldı.Ertesi yıl, üyeleri kabile şeflerinden ve aydınlardan oluşan, danışma kurulu niteliğindeki Yerliler Temsil Kurulu`na seçildi.Tam bu sırada ordu birlikleri ve polis, Siyah maden işçilerinin bir grevini bastırmak için şiddet kullanarak sekiz işçinin ölümüne, yaklaşık bin işçinin de yaralanmasına yol açtı.Lutuli kurulun bu olaydan sonra tepkisiz kalmasını protesto eden halkın yanında yer aldı.1948`de Misyonerlikler Kongregasyon Kurulu`nun davetlisi olarak ABD`ye gitti.Burada yaptığı konuşmalarda Hıristiyanlığın Afrika`da ırk ayrımı nedeniyle büyük bir sınavla karşı karşıya bulunduğunu öne sürdü.Ülkesine döndüğünde, ırk ayrımı politikasını savunan ve Afrikanerlerce desteklenen Ulusal Parti`nin (NP) kısa bir süre önce iktidarı ele geçirmiş olduğunu gördü.Siyahlar üzerindeki baskının yoğunlaştığı bu dönemde ANC`nin Natal bölgesi başkanı seçildi.
1912`de kurulan ve o zamana değin dilekçeler vererek ve kitlesel gösteriler düzenleyerek sürekli bir mücadele yürüten ANC, 1952`de Güney Afrika Hint Kongresi`yle birlikte, ırk ayrımını destekleyen yasalara karşı ülke çapında bir kampanya düzenledi.Bu kampanya sırasında Lutuli`nin Natal`da siyasi önderliği üstlenmesi üzerine, yönetim onun ya ANC`den ya da kabile şefliğinden ayrılmasını istedi.Lutuli, ``özgürlüğün ancak bir bedel ödenerek kazanılacağını`` belirterek yönetimin isteğine uymayı reddetti.Yönetim tarafından şeflikten uzaklaştırıldıysa da kabilesince şef olarak görülmeye devam etti ve ünü daha da yayıldı.Aynı yıl (1952) ANC`nin genel sekreterliğine seçilen Lutuli, sonraki yıllarda yoğun baskılar görmesine karşın düzenlenen çeşitli toplantılara katıldı, birçok kenti dolaşarak kitle toplantılarında konuşmalar yaptı.
Aralık 1956`da 155 arkadaşıyla birlikte vatana ihanet suçuyla tutuklandı.Ama vatan haini olduğu, komünist bir darbe planladığı ve şiddete başvurduğu gibi iddiaların kanıtlanamaması üzerine uzun bir yargılamanın ardından 1957`de serbest bırakıldı.Bu yıllarda sürdürdüğü kararlı mücadele ve gösterdiği cesaretle dış dünyada adını duyurarak Nobel Ödülü`ne aday gösterildi.1957`de işe gitmeme çağrısına beyazların dışında çok sayıda kişi uydu.Daha sonra düzenlediği kitle toplantılarına beyazlar da katılmaya başladı.1959`da ``düşmalık duygularını kışkırttığı`` gerekçesiyle köyünün dışına çıkması ve beş yıl süreyle toplantılara katılması yasaklandı.
Lutuli, 1960`ta polisin Sharpville`de pasaport yasalarını protesto etmek amacıyla gösteri düzenleyen Siyahlara ateş açması üzerine, halkı ulusal yas tutmaya çağırarak kendi pasaportunu yaktı.Bu yüzden hapis cezası aldıysa da cezaevine giremeyecek kadar hasta olduğu için cezası para cezasına çevrildi.Bu olaylar nedeniyle ANC ve bu örgütten ayrılanlarca kurulan Panafrika Kongresi yasadışı ilan edildi.
Aralık 1961`de kısa bir süre için Groutville`den ayrılmasına izin verilen Lutuli Nobel Ödülü`nün almak üzere karısıyla birlikte Oslo`ya gitti.Ödül töreninde yaptığı konuşmada ağır baskılara karşın halkının ırkçılığı reddedişini ve barışçıl tutumunu övdü; ama uzun mücadelelere karşın özgürlükten hala ne kadar uzak olduklarını anlattı.Ülkesine döndükten sonra, yaşamının sonuna değin köyünde gözetim altında tutulan ve yalnızca polisin izin verdiği ziyaretçilerle görüşebilen Lutuli bu dönemde ``Let My People Go`` (1962) başlığıyla yayımlanan hayat öyküsünü yazdı.
21Temmuz 1967`de küçük çiftliğnin yakınındaki bir demiryolu köprüsünden geçerken bir trenin çarpması sonucu öldü.