Felsefe ahlaka iki yönden yaklaşır. İlki ahlaki kavramlar nelerdir ve içerikleri nelerdir sorularına yanıtlar aramak yani ahlaka teorik olarak yaklaşmak ki buna Ahlak teorisi (kuramsal ethik) denir. İkinci yaklaşım ise hangi davranışlarımızın iyi ve doğru olduğunu araştırıp nasıl davranmamız gerektiğini bize dayatan Normatif ahlak ( Uygulamalı – pratik ethik ) tir.
Ahlak felsefe dışında dinlerin, hukukun ve toplumun önemli değerlerinden biridir. İnsan eylemlerinin iyi ve kötü olarak değerlendirilip, yönlendirilmesidir diyebiliriz ahlak için. Ancak toplumsal ahlak anlayışı genellikle cinsel davranışlarla sınırlandırılmaktadır. Oysa genel anlamda ahlak her türlü insan edimini içerir.
Felsefe açısından bakıldığında ahlak diğer alanlardan biraz farklı bir içerik taşımaktadır. Her ne kadar felsefe de insan edimlerine kurallar koymaya çalışsa da onlardan farklı olarak temek kavramları da araştırır. Bu açıdan bakıldığında felsefe iyi-kötü davranış, özgürlük, istenç (irade), vicdan, sorumluluk, haz, ödev, erdem, genel ahlak yasası,ahlaki eylem, ahlaki karar gibi kavramların içeriği doldurulmaya çalışılır.
Ahlak öncelikle davranışları iyi ve kötü ayırmaya çalışmaktır. Her ne kadar toplumun çoğunluğunca olumlu olarak karşılanan davranışlara iyi diğerlerine de kötü dense de iyi-kötü yer zaman ve bakış açısına göre değişebilmektedir. Kaldı ki insan davranışlarının iyi-kötü değerlendirmesinin yapılması da tek başına yeterli olmamaktadır. Bir davranışın ahlakın konusu içine girebilmesi için bireyin farklı davranışlardan birini seçme özgürlüğünün olması gerekmektedir. Bu seçme özgürlüğüdür ki bir davranışı ahlakın konusu içine almaktadır. Seçme özgürlüğünün ve istencinin olmadığı bir davranış için bireyi iyi-kötü diye nitelemek doğru olmayacaktır. Tıpkı hayvanların davranışlarının iyi-kötü diye nitelendirilemeyeceği gibi.
Ahlaki kavramlar insan edimleri üzerine değerlendirileceği içindir ki; insan davranışlarının psikoloji bilimi açısından ele alınmasında yarar vardır.
Ahlak felsefesi (moral philosophy), insan yaşamının ahlaki boyutu ile ilgilenen bilim ve felsefe disiplinidir. Bir başka ifadeyle, ahlak felsefesi, insan yaşamındaki değerler, ilkeler ve yargıları inceleyen felsefe dalıdır.
Ahlak felsefesi ile ahlak arasındaki farklılığı açıklamakta yarar vardır. Ahlak felsefesi, ahlak konusunu inceleyen bir bilim dalı ya da felsefe disiplinidir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, ahlak, insanların birbirleriyle ya da devletle olan ilişkilerinde ortaya çıkan ve insanlardan “yapmaları istenen” davranışlar ve eylemlerdir.
Ahlak felsefesi kendi içerisinde çeşitli açılardan sınıflandırılabilir. İlk olarak, inceleme konusu bakımından ahlak felsefesi “normatif ahlak” ve “pozitif ahlak” olmak üzere ikiye ayrılır. Her iki alan “meta-ahlak” (meta ethics) ’ın konusunu oluşturur. Meta-ahlak, felsefi açıdan ahlaki ilkeleri, normları ve değer yargılarını inceler. Normatif ahlak, yapılması istenen (beklenen) davranış ve eylemler ile yapılmaması istenen (beklenen) davranış ve eylemleri ifade eder. Pozitif ahlak ise “olması gereken” değil, toplumda mevcut ahlaki normlar, kurallar ve değer yargılarıdır. (Bkz. Şekil-2)
Ahlak kuralları “evrensellik” açısından da “objektif ahlak” ve “subjektif ahlak” olmak üzere ikiye ayrılır. Objektif ahlak, bir toplumda herkes tarafından kabul edilebilecek evrensel ahlaki normların olabileceğini savunurken, subjektif ahlak, herkes tarafından kabul edilebilecek evrensel ahlak kurallarının geçerli olamayacağını savunur. “Evrensellik” , ahlak felsefesi alanında oldukça tartışmalı konulardan birisidir ve bu konu daha sonra ayrı bir başlık altında ele alınacaktır.
Ahlak felsefesinde yapılan bir diğer sınıflama ise “mutluluk ahlakı” (eudaimonism) ve “ödev ve sorumluluk ahlakı”dır. Mutluluk ahlakı, insanın mutluluğunu esas alan ve bu yönde ahlaki değer yargıları oluşturmaya çalışan bir ahlak felsefesidir. Ödev ve sorumluluk ahlakı ise insanların sadece kendi mutluluklarının peşinde koşmalarının ahlaki bir davranış olamayacağını, toplumdaki sorunlara karşı da ilgili ve duyarlı olmaları gerektiğini savunmaktadır. Mutluluk ahlakı, bir tür “egoist ahlak”; ödev ve sorumluluk ahlakı ise “alturist ahlak” felsefesidir.
Ahlak felsefesi alanında yapılan diğer bir sınıflama ise “dinsel ahlak” ve “laik ahlak” şeklindedir. İleride daha ayrıntılı olarak ele alınacağı üzere dinsel ahlak, ahlak kurallarının kaynağını Tanrı’da ve Tanrı’nın kutsal kitaplarında ararken; laik ahlak, ahlak kurallarının kaynağını insanda ve insan aklında arar. Laik ahlak, aynı zamanda “rasyonalist ahlak”; dinsel ahlak ise “ilahi ahlak” olarak adlandırılmaktadır. (Bkz: Şekil-2.)
Din ve ahlak konusu birlikte ele alınarak yapılan bir sınıflama daha bulunmaktadır. Dinden hareket ederek Tanrı’ya ulaşmaya çalışan ahlak felsefesi “teolojik ahlak” olarak adlandırılmaktadır. Buna karşın, ahlaktan hareket ederek Tanrı’nın varlığını araştıran ahlak felsefesine ise “ahlaki teoloji” denilmektedir.
Önemle belirtelim ki, ahlak, filozoflar tarafından geliştirilmiş ya da keşfedilmiş normlar değildir. Esasen ahlak, felsefeden önce varolmuş ve ahlaki değer yargıları kendiliğinden oluşmuştur. Ancak felsefe ile birlikte “iyi olan nedir?”, ya da “kötü olan nedir?”, “hangi eylem ve davranışlarımız doğru (yanlış) ve ahlaki (gayriahlaki) dir?” türünde sorular üzerinde durulmuştur. Eski Antik Çağ Yunan Düşüncesi’nden günümüze değin bir çok filozof ahlak konusuna olan felsefi yaklaşımını ortaya koymaya çalışmıştır. Böylece Ahlak Felsefesi adı verilen bir disiplin doğmuştur. Ahlak felsefesi ile yakınlık arzeden bir diğer disiplin ise Aksiyoloji’ dir. Aksiyoloji, değer yargılarının özünü ve niteliklerini araştıran ahlak disiplinidir.
Ahlak felsefesinin gelişimi incelendiğinde neyin “iyi” ya da “doğru” ve neyin “kötü” ya da “yanlış” olduğunun zaman ve mekan itibariyle sürekli olarak değişime uğradığı görülür. Eski Antik Çağ Ahlakı, ahlaki değer yargılarını mutluluk amacına yönelik olarak belirlemeye çalışmıştır. Antik Çağ düşünürlerinin hemen hepsi (Sokrates, Platon, Aristo, Epiküros ve diğerleri) “mutlu olmak için insanoğlu ne yapmalı, nasıl yaşamalı?” sorusu ile ilgilenmişlerdir. Bu bakımdan bu eski Antik Çağ ahlak anlayışı Mutluluk Ahlakı (Eudaimonism) olarak isimlendirilir. (Akarsu, 1982; 21;24) Önemle belirtelim ki, hemen hemen tüm Antik Çağ ahlak öğretileri eudaimonist karekter arzeder. Örneğin, Demokritos (İ.Ö. 460-370)’ a göre mutluluk “euthymia” (ruhun iyi durumda olması) ve “ataraksia” (ruh dinginliği) ile olur. Haz ve acı, yararlı ve yararsızın temel kriterleridir.
Demokritos’un mutluluk ahlakı anlayışı, Kirene Okulu’nun kurucusu Aristippos (İ.Ö. 435-355)’ da daha net bir şekilde görülebilir. Aristippos’e göre “haz” (hedone) veren şey iyi, acı veren şey kötüdür. Kirene Okulu’nun bu Haz Ahlakı anlayışına (Hedonizm) adı verilir. Bu anlayışı Epikuros ve Epiktetos’ un düşüncelerinde de görmek mümkündür. Yakın Çağ’da bu haz ahlakı anlayışına benzer bir ahlak anlayışı da Jeremy Bentham (1748-1832) ve onu takiben John Stuart Mill (1806-1873) tarafından savunulmuştur. Bentham ahlakında “en üstün iyi” (Summum Bonum) faydadır.
Ortaçağda Hiristiyan ve İslam dini de eudaimonist karakterdedir. Bazı dinsel ölçüler ve normlar “öteki dünya mutluluğu” için gereklidir. Gerek Hiristiyan ve İslam dininde, gerekse diğer dinlerde temel dinsel inançlar ve buyruklar, ahlaki değer yargılarının temelini oluşturur. Dinsel ahlakın karşısında bir Laik Ahlak anlayışını ilk savunanların başında ise Francis Bacon (1561-1626) gelir. Bacon’a göre dinsel inançlar ve buyruklar olmadan da ahlaka ulaşılabilir. Ahlaki değer yargılarının akıl (logos) yoluyla bulunabileceğini savunan ahlak felsefesi öğretileri de geliştirilmiştir. Stoa Ahlakı buna bir örnek olarak gösterilebilir. Stoacılara göre genel doğru yasalar ancak “akıl” (logos) yolu ile bulunabilir. Bu bakımdan stoa ahlakını rasyonalist ahlak felsefesi olarak adlandırmak mümkündür.
Mutluluk ahlakının dışında ahlakı başka açıdan ele alan bir diğer öğreti de “ödev ahlakı” dır. Ödev ahlakında “nasıl mutlu olabilirim” sorusu değil “benden istenilen ve beklenilen nedir” sorusu önem taşır. Ödev ahlakını en iyi ortaya koyan düşünür ise Immanuel Kant’dır. Kant’ın ödev ahlakı Kategorik imperatif (koşulsuz kesin buyruk) olarak bilinir. Kategorik imperatif, Kant tarafından şu şekilde ifade edilmiştir:
“Aynı zamanda genel bir yasa olmasını isteyebileceğin bir maxime göre hareket et.”
Bu ilke, neyi yapmamız gerektiğini değil “neyi istememiz” gerektiğinin önem taşıdığını belirtmektedir. Burada “yapma” değil “isteme” önemlidir. Kant’ın ödev ahlakında dışarıdan gelen bir buyruk ya da emir değil, aksine “ben” den gelen bir “iç isteme” sözkonusudur. (Akarsu, 1982; 218-237).
Eski Antik Çağ Yunan düşüncesinden günümüze değin ahlak öğretilerinin bazıları aşağıda yeralmıştır. Aksiyoloji alanında yaptığımız bu sınıflama denemesi, eski Antik Çağdan Yakın Çağa bir çok filozofun ahlak anlayışını ortaya koymaktadır.