Ocak

Kısaca: Ocak Gregoryan Takviminde senenin ilk ayı, 31 günden oluşur. ...devamı ☟

Ocak Gregorian Takviminde senenin ilk ayı, 31 günden oluşur.

Aylar:
Ocak - Şubat - Mart - Nisan - Mayıs - Haziran - Temmuz - Ağustos - Eylül - Ekim - Kasım - Aralık


Ocak ayı

Arapça'da "ocak" anlamına gelen "kanun sözcüğünden Kanun-i Sani olan ayın adı Cumhuriyet'ten sonra İkinci Kanun, İkincikanun olarak kullanıldı, 10 Ocak 1945'te kabul edilen 15 Ocak 1945'te yürürlüğe giren ve dört ayın adlarını değiştiren yasa ile ayın adı Ocak yapıldı.

Adı, eski Türkçede şimdi yerine Farsça ateş sözcüğünü kullandığımız od sözcüğünden gelmektedir. Bir kökten "odun" sözcüğü de "ateşte yanan" demektir.

Sözcüğün, odcak > ocak olduğu savlanırken, öte yandan Eski Türkçedeki "oc-mak, uc-mak" "ateş tutuşturmak" kökünden de olabilir. Ocak, ateş yakılan yer, ev, yuva sözcükleriyle bağlantılı olup ocakların yakıldığı, günlerin dışarıda çalışarak, avlanarak değil de, ocaklarda (evlerde) geçirildiği soğuk ay, anlamını taşımaktadır. Ocak adı ayrıca üç uzun çubukla ateş üstünde pişirme kabının tutulmasına yarayan düzeneğin, üçok'un adının evrilmesi sonucunda da bugünkü formuna kavuşmuş olabilir.

Orijinal Roma takviminde 10 ay (304 gün) vardı. Romalılar kış mevsimini aysız bir süreç olarak tanımlıyorlardı. M.Ö. yaklaşık 700'lerde Romulus, takvimin standart kameri yıl (364 gün) ile hizalanması için Ocak ve Şubat aylarını ekledi. Çift sayılara karşı batıl itikatı olan Romalılar yıla bir gün daha ekleyip gün sayısını 365’e çıkardılar.

Ocak

Alm. Feuerstelle (f), Herd, Kamin (m); Bergwerk (n), Fr. Foyer, réchaud (m); cheminé (f); mine (f), İng. Fireplace, furnace, oven; chimney; mine. İçinde ateş yakılmaya yarayan yer. Eski çağlardan beri evlerde ısınmak, yemek pişirmek için ocaklardan faydalanılırdı. Kömür, taş ve maden çıkarılan yerlere, ziraatçıların bostanlarda her çeşit sebze için ayırdıkları, etrafını toprak parçalarıyla yükselttikleri yerlere de ocak ismi verilmektedir. Herhangi bir şeyin çok bulunduğu veya yapıldığı, belli bir maksat veya gaye için toplanılan yerlere de ocak denmektedir. Özel bir gaye ve hizmette kullanılmak üzere teşkilatlı olarak kurulan, aile gibi bir arada yaşayan kuruluşlar da ocak ismini almaktadır. Osmanlılardaki Yeniçeri Ocağı bu şekilde kurulmuştur. Bugün halk arasında asker ocağı tabiri de bu manada kullanılmaktadır.

Evlerde kullanılan ocağın tarihi, insanoğlunun ateşi bulmasıyla başlar. İlk zamanlarda belli aralıklarla konan birkaç taşın meydana getirdiği ve içinde ateş yakıldığı yerler ocak olarak kullanılırdı. Daha sonraları insanların barındıkları yerlerin içinde ocak vasıtasıyla ateşler yakılmaya başlandı. Odun olarak dayama denen kütükler yakıldı. Ortada da yanan ocağın dumanını dışarı atmak için barınakların üst kısımlarından delikler açıldı. Bu delikler sayesinde dumanların dışarı atılması sağlandı. Bugün ocaklarda gördüğümüz baca şekilleri bu gelişmenin sonucunda ortaçağda meydana çıkarak, zamanımıza kadar çeşitli değişikliklerle geldi.

Eski Türk kabilelerinde ocak ve ocaktan faydalanma vardı. Fakat bunlar göçebe halinde yaşadıkları için bacalı ocaklıkları mevcut değildi. Zaten ihtiyaç da yoktu. Türkler yerleşik düzene geçtikleri zaman kullandıkları ocaklarda da değişiklik oldu. Isınmak ve yemek pişirmek için etrafı kapalı, önü evin içine açık, üzerinde dumanı toplayarak dışarı atmak için bacası olan ocaklar yaptılar. Bunları evlerin duvarına gömülü olarak yapar ve bacasını da aynı duvarın içinden yukarı evin çatısına çıkarırlardı.

Ahi tekkelerinde, Selçuklu medreselerinde ve kervansaraylarda bu tip ocakları görmek mümkündür. Selçuklulardan sonra Osmanlılar zamanında gördüğü iş ve süslemecilik bakımından son derece güzel ocaklar yapıldı. Osmanlı-Türk yapı sanatında ocakların süslenmesi ayrı bir süsleme sanat dalı olarak gelişti. Bursada antika bir ocağın dış kısmı sökülüp kaçırılarak senelerce önce 1000 İngiliz lirasına satılması bunların kıymetini açıkça belirtmektedir.

Evlerde yapılan ocakların önleri açık olduğu için, yapımı büyük ustalıklar istemektedir. Yapılan ocakların bacaları çok iyi çekmelidir. Bunun aksi olursa ocak tüter ve dumandan durulmaz. Bunu önlemek için bacalar evlerin çatısını geçecek şekilde yapılmıştır. Günümüzde modern şekilde yapılan evlerde ocağa pek az rastlanmaktadır. Daha çok salon ve oda süsleme maksadıyla şömine denen ocaklar yapılarak dekoratif bir görünüm verilmektedir. Bugün ocak denilince, ısınmanın dışında yemek pişirmek için kullanılan ocaklar akla gelmektedir. Bunlar havagazı, kömür, gaz, elektrikli ocaklar vs. gibileridir.

ocak

Türkçe ocak kelimesinin İngilizce karşılığı.
n. January, stove, oven, fireplace, cooker, fire, furnace, range, grate, hearth, seedbed

ocak

ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma gibi amaçlarla kullanılan yer; kahvelerde, kuruluşlarda çay, kahve vb.nin yapıldığı yer.
odalarda, genellikle duvar kenarında tuğla ya da taştan yapılmış, bacası olan yer, şömine; taş ya da maden çıkarılan yer.
isı vererek üzerine ya da içine konulan maddeleri ısıtan, pişiren, kaynatan, eriten araç ya da aygıt; bostanlarda her cins sebze için ayrılmış, çevresi yükseltilmiş toprak parçası.

ocak

Türkçe ocak kelimesinin Fransızca karşılığı.
chauffe [la], cheminée [la], fourneau [le]; janvier [le]

ocak

Türkçe ocak kelimesinin Almanca karşılığı.
n. Backofen, Esse, Feuerstelle, Grube, Herd, Januar, Kamin, Ofen

ocak

1 . Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma vb. amaçlarla kullanılan yer:
"Üç balıkçı güneş batarken kumların üzerine iki taştan bir ocak yaptılar ve ateş yaktılar."- Halikarnas Balıkçısı.
2 . Şömine:
"Ocağın önünde oturup acayip bir dikkatle odunların yanışına bakar."- Y. K. Karaosmanoğlu.
3 . Isı vererek üzerine veya içine konulan maddeleri ısıtan, pişiren, kaynatan, eriten araç veya alet:
"Anlaşılan çamaşırcı giderken ocağı tam söndürmemiş olacak."- H. Taner.
4 . Kahvelerde, kuruluşlarda çay, kahve vb.nin yapıldığı yer:
"Konuşmalar iyice kızışmaya başladığı vakit kahve ocağının önünde görünür."- S. Birsel.
5 . Yer üstünde veya yer altında cevher çıkarılan yer:
"Mermer ocağı. Kömür ocağı."-
6 . Bahçelerde ve bostanlarda her tür meyve ve sebze ekimine ayrılmış, çevresinden biraz yükseltilmiş toprak parçası:
"Mustafa, arkasına güçlü kuvvetli bir kadın takmış, üç evleğine çizgiler, ocaklar açıyordu."- S. F. Abasıyanık.
7 . Aynı amaç ve düşünceyi paylaşanların kurdukları kuruluş veya toplandıkları, görev yaptıkları yer:
"Başlangıçtan beri burası bir vatansever ocağı idi."- F. R. Atay.
8 . Ev, aile, soy:
"Henüz temelleri atılmayan kendi ocağım kurulmadan yıkılmıştı."- A. Gündüz.
9 . Bazı hastalıkları iyi ettiğine inanılan aile.
10 . Yılın otuz bir gün süren, birinci ayı, kânunusani:
"Ocak ayını sevmem, oldum olası."- B. Felek.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
ocağı batmak , ocağı kör kalmak , (birinin) ocağına düşmek , (birinin) ocağına incir (veya darı) dikmek (veya ekmek) , ocağını yeşertmek , ocağı sönmek , ocağı tütmek

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Ocak
3 yıl önce

Ocak ayı Gregoryen ve Jülyen takvimlerinde yılın ilk ayıdır. Sözcüğün, odcak >>> "ocak" olduğu savlanırken, öte yandan Eski Türkçedeki "oc-mak, uc-mak"...

Ocak, 10 Ocak, 11 Ocak, 12 Ocak, 13 Ocak, 14 Ocak, 15 Ocak, 16 Ocak, 17 Ocak, 18 Ocak, 19 Ocak
Kara Ocak
3 yıl önce

Kara Ocak (Azerice: Qara Yanvar), Kara Cumartesi veya 20 Ocak faciası, 1990 Ocağında 19'unu 20'sine bağlayan gece Sovyet Ordusu'nun Azerbaycan SSC'nin...

Kâmil Ocak Stadyumu
7 yıl önce

Kâmil Ocak Stadyumu Gaziantep'te bulunan eski stadyumdur. Gaziantepspor'un iç saha maçlarını oynadığı stadyum 16.981 kişi kapasiteliydi. Yapımını dönemin...

20 Ocak
3 yıl önce

20 Ocak, Miladi takvime göre yılın 20. günüdür. Yıl sonuna kadar kalan 345 gün vardır (artık yıllarda 346). 1265 - İlk İngiliz parlamentosu toplandı. 1815...

20 Ocak, 10 Ocak, 11 Ocak, 12 Ocak, 13 Ocak, 14 Ocak, 15 Ocak, 16 Ocak, 1775, 17 Ocak, 1815
18 Ocak
3 yıl önce

18 Ocak, Miladi takvime göre yılın 18. günüdür. Yıl sonuna kadar kalan 347 gün vardır (artık yıllarda 348). 532 - Konstantinopolis'te (günümüzde İstanbul)...

18 Ocak, 10 Ocak, 11 Ocak, 12 Ocak, 13 Ocak, 14 Ocak, 15 Ocak, 16 Ocak, 1778, 17 Ocak, 1840
25 Ocak
3 yıl önce

25 Ocak, Miladi takvime göre yılın 25. günüdür. Yıl sonuna kadar kalan 340 gün vardır (artık yıllarda 341). 1072 - Divânu Lügati't-Türk, Türk kültürünün...

25 Ocak, 1072, 1074, 10 Ocak, 10 ޞubat, 11 Ocak, 12 Ocak, 1327, 1363, 13 Ocak, 14 Ocak
27 Ocak
3 yıl önce

27 Ocak, Miladi takvime göre yılın 27. günüdür. Yıl sonuna kadar kalan 338 gün vardır (artık yıllarda 339). 1521 - Mastaba Meydan Muharebesi: Canberdi...

27 Ocak, 10 Ocak, 11 Ocak, 12 Ocak, 13 Ocak, 14 Ocak, 15 Ocak, 1635, 16 Ocak, 1756, 1785
23 Ocak
3 yıl önce

23 Ocak, Miladi takvime göre yılın 23. günüdür. Yıl sonuna kadar kalan 342 gün vardır (artık yıllarda 343). 1556 - Tarihin en yüksek ölü sayısına sahip...

23 Ocak, 10 Ocak, 11 Ocak, 12 Ocak, 13 Ocak, 14 Ocak, 1556, 15 Ocak, 16 Ocak, 1719, 1783