Osman hakimiyetini kabul etmeyen örgüt I. Dünya Savaşı'nı fırsat bilerek 30 Ağustos 1914 tarihinde fiilen isyana başladı. Takip neticesinde 60 kadar silahlı Ermeni yakalanmış ve bir süre sükunet sağlanmışsa da Aralık (1914) ayında, Zeytunlu Ermeniler tekrar mülkiye memurlarına ve jandarmalara saldırmaya başlamışlardı . Bu arada Maraş kışlasına getirilen Ermeni erler de silahlarıyla kaçarak, çeteler kurdular. Çevreye özellikle askere, jandarmaya hücumlara başladılar. Terhis edilmiş olan yüz kadar askeri soydular, öldürdüler.
Zeytun'da öteden beri var olan Zeytun Hınçak Komitesi faal bir şekilde çalışmalarını sürdürmekteydi. Bu komite mensupları Zeytun Ermenilerine "İngilizlerin İskenderun'a çıkacaklarını, Adana ve Maraş alınıncaya kadar isyanlarla seferberliği uğraştırarak, İngilizlerin hareketlerine destek olunmasını" tavsiye etmişlerdi . Bütün bu olanlar yetmezmiş gibi, bu komite başkanı Çakıroğlu Panos'un evinde hükumet dairelerini ansızın basarak elde edilen martinlerle, cephaneleri ele geçirmek, kaymakam ve devlet memurlarının ailelerini öldürmek, telgraf tellerini kesmek maksadıyla müzakereye giriştiler. Tedbir ve tertipler zamanlandı. Tertiplerin ayrı ayrı evlerde toplanmaları kararlaştırıldı. Fakat ilk hücum için verilecek işaretin zamanında verilmemesinden, bu olay tam anlamıyla gerçekleşemedi .
Zeytun Ermenileri, İngiltere ve Fransa hükumetleri tarafından yapılan propaganda sonucunda ihtilal örgütü görevini üstlenen Zeytun Hınçak Komitesi Şubat (1915) ayı içerisinde faaliyetini yoğunlaştırdı. Bunlar hükumet mensuplarına karşı silaha sarılarak, hükumet binasını kuşattılar. Bu olaylara karşı Osmanlı Hükumeti'ne düşen görev, ihtilali bastırmak ve genel güvenliği temine çalışmaktan ibaretti . Bu olayları bastırmak amacıyla 27 Şubat günü Zeytun'a gelen Maraş mutasarrıfı ile gece kasabada devriye gezen jandarmalar taciz edilmişti edilmişti .
Esasen önemli sayıda silah altına alınıp, komitenin gizli talimatı ile kıtalardan kaçan bir çok silahlı Ermeni askerleriyle birlik olan köylü Ermeniler, beraberce hareket ederek Zeytun'daki hükumete ait olan silah depolarını basarak, silah ve cephaneye el koymuşlardı. Bundan sonra kışlaya saldıran Ermeniler isyanın genişletilmesini kararlaştırarak, hükumet konağına taarruz edip, iki asker ve bir jandarmayı şehit etmişlerdi. Hükumet memurları ile de ailelerini tehdit ederek, onlardan tutuklu olan Ermenileri serbest bırakmalarını istemişlerdi . Devam eden bu olaylara daha fazla kan dökülmeden son vermek amacıyla hıristiyanlardan oluşan bir nasihat heyeti gönderilmişse de, bu heyet de direnişi tavsiye edince, bir sonuç alınamamıştı .
Bu tür yollarla da çare bulunamayınca, bölgeye Maraş Jandarma Bölük Komutanı Süleyman Efendi komutasında askeri birlik gönderilmiştir. 25 Mart 1915 günü sabahtan akşama kadar süren çarpışma sonucunda Ermeniler Süleyman Efendi dahil, askerlerden 8 kişiyi şehit edip, 26 kişiyi de yaralamışlardı . Bunun üzerine mutasarrıf Mümtaz Bey, olayların üstüne daha ciddi bir şekilde gitmişti. Bundan sonra da dağlık bölgelere sığınan Zeytun Ermenileri eylemlerini Türk köylerine saldırarak ve yol keserek sürdürmüşlerdi. Zeytunluların bu isyan hareketi tehcir kararının tatbikine kadar sürmüş, bölgede sığınabilecekleri yer kalmayınca, yakalanamamış olan eşkiya da bölgeden uzaklaşmış ve sükunet sağlanmıştır .
Eşkiyanın takip ve tenkilleri ve silah toplamak için sevkedilen askerin icraatı sonucu olarak Zeytun'da otuz mavzer (Türk ordusunun resmi silahı), muaddel martin, bir martin Hanri, 69 yapma martin ve gra, 612 çeşitli tüfek, 21 çifte, 12 mavzer tabanca ile çeşitli cins adi tabanca, bombalar, yetmiş kadar nakil hayvanı, Ermeni piskoposunun da içinde bulunduğu 61 eşkiya ve bunlara ait evrak, komite mühürleri elde edilmiştir.