4 Ekim 1851 günü, Osmanlı İmparatorluğu adına bu konferansa katılan İstanbul Sağlık Meclisi Üyesi Dr.Bartoletti şunları söylemiştir:
“Kolera, Türkiye'yi 1830'da istila ettiğinde, bu memleketin karantinaları dahi yoktu. Bu müesseseler 1838'de kuruldular. Bu yüzden salgın İran hududunu tehdit ettiği zaman, memleket daha tecrübe sahibi değildi. Avrupa devletlerinin başarısızlıkla tatbik etmiş oldukları sıhhi kordon usulünden haberdar olan Meclis-i Kebir-i Umur-ı Sıhhiye, aslen büyük ölçüde tatbiki fevkalade zor olacak yeni bir denemeye girişmek istemedi. Mamafih yine de, Rusya'yı istila etmiş olan salgını önlemek için, [[Meclis-i Sıhhiye]], denizden gelen emtia ve yolcuları, gemide kolera vakası olmadığı takdirde, yolculuk müddeti dahil, tam sekiz günlük bir karantinaya tabi tutmayı münasip buldu. Hastalıkla bulaşmış gemiler için daha sıkı tedbirler düşünüldü. Karadan gelen mallar ve yolcular için karantinalar ihdas edildi. Buna rağmen kolera, ara mıntıkaları aşarak, Trabzon'u kasıp kavurdu. Bundan sonra, ara şehirleri atlamak suretiyle, İstanbul'da bir sene müddetle hüküm sürdü. Tecrübe bir defa daha karantinaların aczini ispat ediyordu.”
“ (...) Türkiye yakın bir zamanda Batum'dan Basra'ya ve bütün Kızıldeniz sahiline yayılacak bir karantina hattını, kamilen ve makul bir tarzda tanzim etmek durumunda olacak. Bunu yapınca koleranın şüphe götürmez menbaı ve merkezi olan Hindistan'dan gelen mallar ve yolcuları kontrol altında tutabilecek. Ben şahsen iki sene müddetle, halen tam teşkilat yolunda olan bu servisin temellerini atmak için Türkiye'nin Asya ile olan sınırını ziyaret ettim ve koleranın Türkiye'ye nasıl girdiğini mahallinde müşahede ettim. Katiyetle diyebilirim ki, Hint'ten gelen Müslüman hacılar, Kızıldeniz yolu ile hastalığı Mekke'ye getirdiler ve orada Osmanlı hacılarına yaydılar. Türkiye bu yönden yeni teminat verebilecek. Rusya da ondan örnek alıp harekete geçecek olursa, Avrupa emniyete kavuşur ve ticari münasebetlerini bozmadan, Türkiye'nin tatbik ettiği bu geniş ve doktrin olarak, intan merkezlerine dayanan karantina sistemini kabul edebilir.”
Osmanlı delegesi Dr. Bartoletti, 25 Kasım 1851 günlü oturumda da Osmanlı ülkesindeki çalışmalar hakkında şu bilgileri aktarmıştır:
“Yüzyıllardan beri Avrupa'da karantina sistemi Doğu'nun sağlık durumuna bağlı bir korkuya dayanıyordu. Osmanlı devletinde taun daimi olarak hüküm sürerdi. (...) Halk bu afeti Allah'ın cezası olarak kabul ederdi. 1838 senesine kadar bu hal böyle devam etti. Durum, karantinalar kurucusu, ünlü Sultan Mahmut II'nin saltanatı zamanında değişti. Devrin en meşhur kanuncularının mutantan bir toplantısında, yeni tedbir sistemi olan karantinanın imana karşı gelmediği, aksine karantina hükümlerini inançların bir ifadesi olduğu benimsendi ve karantinanın zorladığı tedbirler kabul edildi. Bunun üzerine Sultan'ın kesin arzusu tesirini gösterdi. Bir sağlık meclisi kuruldu, meclisin nizamnameleri kabul edildi, beş senelik gayret ve sebat bildiğiniz neticeleri verdi. (...) Bu muazzam başarının genç bir müessesenin ve yeni talim görmüş, tecrübesiz bir personelin eseri olduğunu da unutmayalım. Doğu'da halk sağlığı konusunda kaydedilen hakiki ilerleme ve 1843'ten beri taun'un tamamen kaybolmasından sonra İngiltere, Avusturya ve Fransa karantina sistemlerini değiştirdiler. Alınan neticelere itimat eden diğer bazı devletler de bu harekete katıldılar. Bu harekete sebep olan kuvvet itimat idi. Şimdi siz de tam itimat ederek kararlarınızı oybirliği ile verin. Komisyon tarafından teklif edilen ıslah projelerinin çoğunu Osmanlı Devleti aslen icra etmeye niyetleniyor. Diğer taraftan, Sultan Abdülmecid Han'ın devletinin karantina müesseselerine lütfettiği hususi yardım, gelecekte Doğu'da, halk sağlığını temin edecek en emin garantidir.
1851 Paris Konferansı Kararları adlı sözleşme, katılımcı 12 devletten yalnızca Fransa, Sardunya ve Portekiz tarafından imza edildiği, hatta 1865 yılında Sardunya ve Portekiz bu sözleşmeden çekildikleri için kesin bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Fakat, salgınlarla mücadele etmek için uluslararası işbirliği ve konferansların sürdürülmesi düşüncesi başarılı olmuştur. Sırasıyla, 1859 Paris, 1866 İstanbul, 1874 Viyana, 1881 Washington, 1885 Roma, 1892 Venedik, 1893 Dresten, 1894 Paris, 1897 Venedik, 1903 Paris, 1911 Paris ve Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra da 1922 Varşova şehirlerinde sağlık konferansları toplanmış ve 1923'te de, Cenevre'de Milletler Cemiyeti Sağlık Teşkilatı kurulmuştu.