Japon Yönetiminde Kore

Kısaca: Japon yönetiminde Kore, 19. yy'dan itibaren Japon İmparatorluğu'nın etkisi altına girmeye başlayan Kore'nin, 1910'dan 1945'e kadar Japonya tarafından ilhak edilerek sömürgeleştirildiği tarihi dönem. ...devamı ☟

Japon yönetiminde Kore, 19. yy'dan itibaren Japon İmparatorluğu'nın etkisi altına girmeye başlayan Kore'nin, 1910'dan 1945'e kadar Japonya tarafından ilhak edilerek sömürgeleştirildiği tarihi dönem. Öncesi Sömürgeci Batı ülkeleri, 18. yy'ın sonları ve 19. yüzyılda "himaye", "etki alanı" gibi yöntemler aracılığıyla hem birbirleriyle doğacak bir çatışmadan kaçınarak hem de doğrudan bir askeri müdahale gerektirmeden Asya ülkelerinin siyasi ve ekonomik kaderlerine müdahale etme taraftarıydı. Meiji Restorasyonu ile en yeni batı teknolojisini hemen yerleştirme olanağı bulan ve büyük bir avantaj sağlayan Japonya da, doğal kaynaklar bakımından çok yoksul bir ülke olması nedeniyle, bu eksikliğini Yakın Asya topraklarından giderme uğraşına yöneldi. Önceleri Batı ülkelerinin metodolojisini uygulayan Japonya giderek saldırgan bir dış politikaya ve sömürgecilik faaliyetini tercih etti. İlk kez 17. yüzyılda Avrupa'yla ilişkilerin kurulduğu Kore'de, Çin'deki misyonerler aracılığıyla 18. yy'dan itibaren Hıristiyanlık yayılmaya başladı. Konfüçyüsçülükle bağdaşmayan bu yeni dine karşı 1801'de başlatılan resmi baskı zamanla daha da sertleşti. Bu süreç Japonya'da olduğu gibi Kore'de de dış dünyaya kapanma sonucunu doğurdu. Hızlı gelişmelere ayak uyduramayan Yi Hanedanı 19. yüzyılda iç çekişmelerin de etkisiyle giderek gücünü yitirdi. Birbirini izleyen köylü ayaklanmaları ve yaygın hoşnutsuzluklar yönetimi büyük ölçüde sarstı. Bu ortamda dine sığınma süreci güçlendi. Düşkün bir soylu bilge olan Çoe Çü'nün yaklaşık 1860'ta kurduğu Tonghak (Doğu Bilgeliği) adlı yeni bir din özellikle köylüler arasında geniş bir yandaş kitlesi buldu. Günümüzde de izleyicileri olan bu din 1905'ten sonra Çandogyo adıyla anılmaya başladı. 1864'te tahta geçen Kocong'un çocuk yaşta olması nedeniyle naipliğe getirilen babası Tevan-gun, krallığın konumunu güçlendirmek için bir dizi siyasi reforma başvurdu. Bu arada Kore'nin dış ticarete açılması için Batılı devletlerin giriştiği baskılara da karşı koydu. Kore kıyılarına saldıran Amerikan ve Fransız gemilerinin püskürtülmesi, dışa kapalılık politikasını daha da güçlendirdi. Ama Kore ile ilişkilerini geliştirmek isteyen Japonya'nın askeri tehdidi ve geniş çaplı mali harcamaların yol açtığı hoşnutsuzluklar, Tevan-gun'u 1873'te naiplikten çekilmeye zorladı. Yönetimde ağırlık kazanan Kraliçe Min'in akrabaları, Japon baskısına direnemeyerek 1876'da imzalanan bir ticaret ve dostluk antlaşmasıyla bazı Kore limanlarını Japonlara açtılar. Bu gelişmeden çekinen Çin'deki Qing Hanedanı da herekete geçerek Çinli tüccarlara üstünlük sağlayan bir antlaşma elde etti. Bunu ABD, Britanya, Almanya, Rusya ve Fransa ile imzalanan antlaşmalar izledi. Kapıların dışa açılmasıyla birlikte dışarıya öğrenciler gönderilerek bazı Batı kurumları benimsendi. Ama ülkeyi modernleştirme yönündeki çabalar yönetici çevrelerdeki bölünmeler nedeniyle sonuçsuz kaldı. Kapsamlı reformlardan yana olan radikallerin 1884'te giriştiği darbe Çin'in müdahalesine, ardından Çin ile Japonya arasında güç dengesi sağlamaya yönelik Li-İto Sözleşmesi'nin imzalanmasına yol açtı. Sonraki yıllarda yönetim alanındaki düzenlemeler, geniş çaplı ithalat ve dış borç ödemeleri yüzünden mali durumu sarsılan Yi Hanedanı, vergi yükünü ağırlaştırma yoluna gitti. Öte yandan yabancı malların ülkeye girişi ve yaygınlaşan tefecilik, köylüler arasındaki yoksulluğu daha da arttırdı. Acımasız baskılara karşın köylüler arasında gelişen kitle hareketleri Tonghak militanlarının öncülük ettiği bir ayaklanmaya dönüştü (1894). Batı silahlarıyla donatılmış krallık birlikleri ülkenin güney kesiminde ağır yenilgiler aldı. Yönetimin çağrısı üzerine Çin birlikleri Kore'ye girince, Japonlar da askeri müdahaleye başvurdu. İki devlet arasında başlayan savaş (Birinci Çin-Japon Savaşı) Japonya'nın üstünlüğüyle sona erdi. Çin Şimonoseki Antlaşması'yla (1895) Japonya'nın Kore üzerindeki nüfuzunu tanımak kaldı. Savaş sonrasında Japonların yönlendirmesiyle Kore'de geniş kapsamlı reformlara gidildi. Bakanlar kurulunun yanı sıra Batı tipi çeşitli kurumlar oluşturuldu. Memurluk sınav sistemi ve feodal ayrıcalıklar kaldırıldı. Ama halktan destek görmeyen reform uygulamaları birçok alanda yüzeyde kaldı. Japonya'nın anakaradaki ilerlemesi karşısında Almanya ve Fransa'dan destek alan Rusya'nın baskısı, Kore'de de Japon karşıtı güçlerin harekete geçmesini sağladı. Japonların sert tepkisi üzerine Rus elçiliğine sığınmak zorunda kalan Kral Kocong, Rusya'ya ve öteki önemli devletlere önemli ayrıcalıklar tanıdı. Bu arada Japon egemenliğine karşı çıkan siyasi akımlar 1896'da Bağımsızlık Birliği adı altında örgütlendi. Bu hareketin yürüttüğü mücadele, imparator ünvanı alan kralın yeniden tahta geçmesini sağladı. Kore yönetimi Rus-Japon Savaşı (1904-05) sırasında tarafsızlığını ilan ettiyse de çok geçmeden Japon baskısına boyun eğdi ve topraklarının askeri harekatlar için kullanılmasına izin verdi. Savaştan üstün çıkan Japonya Aralık 1905'te Kore'yi resmen Japon korumasını kabul etmeye zorladı. El altından büyük devletlerin müdahale etmesini sağlamaya çalışan Kore imparatoru, bir sonuç alamadığı gibi 1907'de oğlu lehine tahttan çekilme zorunda kaldı. Kore ordusunu dağıtan Japonlar 1910'da ülkeyi ilhak etti. Bu arada ülkenin güneyinde Japonlara karşı etkili bir direniş hareketi başlatmış olan askeri birlikler de yenilgiye uğradı. Japon Yönetimi Başında askeri bir genel valinin bulunduğu katı bir sömürge yönetimi kuran Japonlar, kendi eğitim sistemleri aracılığıyla baskıcı bir özümleme çabasına giriştiler. Yeni bir para ve maliye sistemi oluşturmanın yanı sıra ülke çapında bir ulaşım ağıyla kendi tekellerinde ticari ilişkileri geliştirdiler. Çeşitli yöntemlerle el konan geniş topraklar düşük bedellerle Japonlara satıldı. Sömürgeci uygulamaların yarattığı güçlü tepki, 1919'da eski imparator Kocong'un cenaze töreni için geniş kitlelerin bir araya geldiği Seul'de kendini dışa vurdu. Bir bağımsızlık bildirgesinin okunduğu 1 Mart'taki toplantının ardından yaklaşık 2 milyon kişinin katıldığı barışçıl gösteriler, çok sert bir biçimde bastırıldı. Çok sayıda ölü ve yaralının dışında binlerce kişi tutuklanarak yargılandı. Nisan ayında bağımsızlık hareketinin önderleri Şanghay'da geçici bir hükümet oluşturdu. Bu hükümet siyasal sürgünler ile içerdeki muhalefet arasında etkili bir bağ kurulmasını sağladı. Japonlar askeri yönetim sistemini bir ölçüde yumuşatmakla birlikte baskı ve sömürü politikalarını daha örtülü yöntemlerle sürdürdüler. Bu sırada hızla gelişen Japon sanayisi Kore pazarına açılırken son derece kazançlı yatırımlara da girişti. Aynı dönemde Japonya'nın tarımsal üretim açığını kapatmak amacıyla Kore'de pirinç ekimini yaygınlaştımaya yönelik geniş çaplı bir proje başlatıldı. Birçok köylünün zorla çalıştırıldığı bu proje aynı zamanda Kore halkının temel gıda ürününden yoksun kalması sonucunu doğurdu. 1 Mart Hareketi'nin ardından çıkmaya başlayan yayın organları milliyetçi akımın güçlenmesinde önemli rol oynadı. Bu akım içinde yer alanlar kültürel çalışmaların yanı sıra edebiyat alanında da birçok ürün verdi. Aydınların oluşturduğu Yeni Kadro adlı grup 1920'lerde bir dizi kitle gösterisine öncülük etti. Japonya'nın Çin'e savaş açtığı 1931'de yeniden getirilen sıkı önlemler, II. Dünya Savaşı'yla birlikte ulusal kimliğe son vermeye yönelik boyutlara ulaştı. Korelileri Şinto dinine tapınmaya ve hatta Japon adları almaya zorlandı. Bütün akademik dernekler, dergiler ve gazeteler kapatıldı. Yüz binlerce genç cephelerde savaşmaya, ayrıca maden, fabrika ve askeri tesislerde çalışmaya gönderildi. Şanghay'ın Japonların eline geçmesinden sonra Chongqing'e taşınan Kore geçici hükümeti, bir kurtuluş ordusu oluşturarak 1942'de Japonya'ya savaş açtı. Küçük kurtuluş ordusunun Japonya'nın teslim olduğu Eylül 1945'e değin müttefiklerin safında çarpıştı. Bağımsızlık ve Kore'nin Bölünmesi Aralık 1943'te Kahire Bildirisi'nde "Kore'nin zamanı geldiğinde bağımsızlığını elde etmesi gerektiği" biçiminde belirsiz bir ifadeye yer veren Müttefikler, Yalta Konferansı'nda (Şubat 1945) kesin bir sonuca bağlamamakla birlikte Kore için "dörtlü vesayet yönetimi"ni görüştüler. Bunu izleyen Potsdam Konferansı'nda (Temmuz 1945) ise Kore'yle ilgili olarak "Kahire Bildirisi hükümlerinin yerine getirileceği" açıklandı. 8 Ağustos 1945'te Japonya'ya savaş açan Sovyetler Birliği, Kore'nin kuzey kesimine de asker çıkardı. Üç gün sonra ABD'nin Kore'deki Japon kuvvetlerinin teslimi konusunda yayımladığı emirde, teslim işlemlerinin 38. paralel sınır olmak üzere Sovyet ve ABD komutanlıklarınca yürütüleceği bildirildi. Böylece sınırın kuzeyi Sovyet, güneyi ise ABD askeri işgali altına girdi.

Kaynakça

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.