Buğday
Düzüldü uçsuz bucaksız alay, Çıngıraklar çalar kapılarda. Düzüldü uçsuz bucaksız alay, Bak, son hasam başladı rüzgarda. Okundan atılmak üzere yay, Kuyuların ağzı genişledi. Okundan ayrılmak üzere yay, Korku ta kemiğime isledi.Savruluyor gökyüzünde buğday, Gölgeler uzaklaşıyor yerde. Savruluyor gökyüzünde buğday, Tanrım! tanrım! Bir deva bu derde.
Düzüldü uçsuz bucaksız alay, Çıngıraklar çalar kapılarda. Düzüldü uçsuz bucaksız alay, Bak, son hasam başladı rüzgarda.
Undan bize de pay, bize de pay, Koşun, buğday dağıtıyor Yusuf. Undan bize de pay, bize de pay, Çökmeden sonu gelmeyen küsuf.
Eriyecek tencerede kalay, Çocuklar ağlaşmasınlar dağda. Eriyecek tencerede kalay, Yetişmeyecek Ömer imdada.
Altında ayni eyer, ayni tay; Arayıcısı herkes bir sesin. Altında ayni eğer, ayni tay; seferi ayni köye herkesin.
Artık kuruldu bu kervansaray, Boşuna düşünür ihtiyarlık. Artık kuruldu bu kervansaray, Simdi seslerle dolu mezarlık.
Orhan Veli Kanık