Doğum tarihi kaynaklarda çok çeşitli olmakla beraber kuvvetli bir ihtimalle 1904 yılında Tebrizin Bağmeşe mahallesinde doğmuş olmalıdır. Babası Tebrizin ünlü avukatlarından kemal ve faziletle şöhret bulmuş Hacı Mir Ağa, annesi ise Kövkeb hanımdır.
Hacı Mir Ağa orta boylu, hoş yüzlü, ciddi, sakin, cömert, hoş sohbet, sabırlı, tatlı dilli biri olup ailesi 30-40 kişi idi. Şiir ve musikiyi severdi ve hat sanatında usta idi. Ayrıca avukatlık mesleğinde çok bilgili ve tecrübeliydi. Davaları iyilikle halleder, barışla sonuçlandırırdı.
Şehriyarın çocukluk yılları Tebrizdeki Meşrutiyet devrine rastlamaktadır. Tahsil hayatı ile ilgili bilgiler karışıktır. İlk tahsilini babasından almış ve küçük yaşlardan itibaren şiire yatkınlık gösterdiğinden. o devirde okutulması adet olan Kuran-ı Kerim, Sadinin Gülistanı ve Ebu Nasri Ferahinin Nisab adlı Arapça Farsca manzum lugatiyle öğrenimine devam etmiştir. Daha sonra Molla İbrahimden daha altı yaşında iken Gülistan ve Hafız dersi almıştır.
İlk resmi öğretimine Tebrizdeki Medrese-yi Müttehidede başlamıştır. Yaz mevsimininde ise Kayışkurşakda aydın bir zat olan Molla İbrahim Halilde eğitim ve öğretimine devam etmiştir. Orta tahsiline ise Füyuzat ortaokulunda başlamışz ve dokuzuncu sınıfa kadar devam etmiştir. Ayrıca Tebrizdeki Talibiyye Medresesinde Arap dili ve edebiyatı okumuş, daha sonra 1921de darülfünuna kaydolmuş ve 1923de tıp fakültesine girmiştir. Ama tıp fakültesini maddi zorluklar yüzünden bitirememiştir. Şehriyarın sevdiği kızın adının Süreyya olduğunu biliyoruz. 1973 yılında yaptığı Tahran radyosunda yaptığı bir konuşmada Süreyya ile son defa Behcetabadda buluşacaklarını ancak onun gelmediğini, ertesi sabah ise fakülteyi bitirmesine iki üç ay kala Tahrandan sürgün edildiğini, Behcetabad Hatiresi şiirini bu buluşmaya hasrettiğini söylemiştir. Şairin devlet memurluğuna 1932 yılında başladığında bütün kaynaklar müttefiktir. Daha sonra Tahrandan sürülmüş ve 1935 yılında tekrar Tahrana dönmüş ve Ziraat Bankasında memuriyetine devam etmiştir.
Şehriyarın hayatının önemli olaylarından biri de babasının ölümüdür. Babasının ölümümden ve 1935de Tahrana dönüşünden sonra şairin buhranlı bir döneme girdiğini görüyoruz. Şair bütün sevdiklerinden ve dostlarından uzaklaşır. Ruh çağırma seanslarına katılır, tasavvufa meyleder, hatta Zehebiye tarikatına intisab eder. Bu arada 1937 yılında dört ay süren bir Tebriz seyahati yapar. Şehriyarın bu bunalımlı durumu uzun sürer. Şair annesinin de ölümüden sonra uzun zaman kaldığı buhranlar ve hastalıklar geçirdiği Tahrandan aniden ayrılarak 1953 ortalarında anayurduna Tebrize döner. Buradaki Ziraat Bankasında çalışmaya başlar ve buradan emekli olur. Şehriyar, Tebrizde en mühim eserini "Haydarbabaya Selam" ı yazar ve bastırır (1953).
Şehriyar Tebrize yerleştikten sonra akrabalarından ilkokul öğretmeni ve kendisinden 35 yaş küçük Azize adlı bir kızla evlenir (20 Ağustos 1953) ve bir ev alır. Bu evliliğinden dört çocuğu olmuştur.
Şehriyar 1964 yılında Hoşginaba gider ve 2.Heyderbabayı yazar ve bastırır. 1976 yılında Tahrana gider ve misafirlikte iken eşi Azize Hanım kalp krizinden vefat eder.
Şairin Türkçe şiirlerinin büyük kısmı 1982de Yahya Şeyda tarafından Tahranda neşredilmiş 1984 yılında ise Tebriz Üniversitesinde yapılan bir törenle 80. yaş günü görkemli bir şekilde kutlanmıştır.
Şehriyar ömrünün son yıllarında yaşlılığın verdiği zaafiyetle birçok kez hastalanmış ve nihayet 18 Eylül 1988de vefat etmiş ve Tebrizin ünlü Makberetüş-Şuarada toprağa verilmiştir. Şehriyarın hatırasına hürmeten Tebrizde hiçbir dükkan açılmamış ve bütün halk matem işareti olarak karalar giyinmiştir.
Şehriyar anadili Türkçeden başka mükemmel derecede Farsca ve Arapça , iyi derecede Fransızca bilirdi. Gençliğinden beri musiki ile yakından ilgilenmiştir. Çok güzel tar çalan Şehriyara İranın meşhur musikişinaslarından Ebulhasan Seba, Dervişandan kalma kıymetli bir tar hediye etmişti. Şehriyar, İranın ünlü hanende ve sazendelerinden Ebulhasan Han İkbal, Kamer, Kerimağa Safi ile dost olmuş, Ebulhasan Seba dahil bir çoğunaölümleri vesilesiyle Farsca ve Türkçe mersiyeler yazmıştır. Şair emekliliğinden sonra Tebrizde sade bir hayat sürmüştür. Küçük çocuklarını sevip okşayarak onlarla Tebriz sokaklarında gezintiye çıkan Şehriyarın bir zevkinin de güzel hattıyla Kuran ayetlerini istinsah edip dostlarına hediye etmek olduğu bilinir.
Şehriyar usta şairliğinin yanında seyit olması hasebiyle de halk arasında büyük saygı ve sevgi görmüştür. Bu yüzden henüz tıp fakültesinde iken bazı kimselerin ona muska yazdırdıkları malumdur. Şair emeklilik günlerinde maddi sıkıntılar içinde olmuş, 1976da bulunduğu Tahranda Ettelaat gazetesine verdiği demeçte 22 yıldan beri aynı elbiseyi giydiğini söylemiştir. İran edebiyatındaki yeri dolayısıyla birinci dereceli Maarif nişanı ile taltif edilmiş, Tebriz Üniversitesi edebiyat fakültesinin en büyük anfisine ve Tebrizdeki okullardan birine onun adı verilmiştir. Ayrıca daha sağlığında 16 Tamamı için linke tıklayın Mart günü şehriyar günü olarak kabul edilmiş, ölümünden sonra da evi müze haline getirilmiştir. İranın ileri gelen şair ve yazarları tarafından da övülen Şehriyarın Kitapçasında yazdığı önsözde Şehriyarı "Yalnız İranın değil, bütün şark aleminin iftiharı" olarak takdim etmiştir.
misafir - 9 yıl önce