- Sarı ve Gökırmak çevresinde kuruldu.
- Çevredeki; Türk, Moğol, Tunguz, Tibet kavimlerinin etkisinde kaldılar.
- Çou hanedanı tarafından kuzey Cin'deki şehir devletleri merkez haline geldi.
- Lao Tse (Lav Dzi) bu dönemde yetişti.
- Konfiçyus ahlak ve siyasetle ilgili felsefe sistemini geliştirdi. Çin birliğini savunduğundan zamanla Çin'in milli dini haline geldi.
- Lao Tse taoculuk felsefesini kurdu.
- Buda dinin etkisiyle zamanla büyücülük ve sihirbazlığa dönüştü.
- Porselen yapımı, ipekli dokumacılıkta ileri gittiler.
- Çin uygarlığı teknik buluşlarıyla tanınan bir uygarlıktır. Kağıdı bularak dünya kültür tarihine önemli bir hizmet gerçekleştirdiler.
- Barut ve pusulayı buldular, küçük heykeller yaptılar.
- Askeri teşkilatlanmalarda Hunlardan örnek aldılar. Hun saldırılarına karşı Çin Seddin'i yaptılar.
Arkeolojik Bulgular: 1927 de Pekin’in 50 km Güneybatı’sında bir Mağara’da bulunan iskeletleri Antropologlar Homo erectus pekinensis olarak adlandırdılar. Araştırıcılar bu Dabbe ile ilgili 350 Milyon yıllık bir geçmiş öngörüyorlar.
Çin Uygarlığı’nın Huang Irmağı çevresinde başladığı sanılıyor. Hunan, Shandong ve Shanxi bölgelerinde yapılan kazılarda yerleşim yerlerine ulaşıldı.
Huang Irmağı’nın büyük dönemecinin çevrelediği Bozkır’ın Güney Eşiği’ndeki Üst Paleolitik Sitler’de bulunan küçük Taş Aletler, Üst Pleyistosen Dönem’e (2,5 Milyon Yıldan- 10.000 yıl öncesine) ait topluluk izlerine rastlandı.
Asıl Çin’de Jiangxi’nin güneyindeki Bazı kalıntılar dışında Mezolitik Çağ’ı yansıtan bir kültüre rastlanmadı.
Kuzey sınırındaki Moğolistan ve Mançurya’da Hayvancılık ve İlkel Çiftçilik’le uğraşan bir Mikrolit Kültür’ün izlerine rastlandı. Chengde Bölgesi’ndeki sitlerde bulunan Kaba Çakıl Aletler ve Bıçaklar Yerleik Tarım’a dayalı İlkel Neolitik Kültürün belirtilerini taşır. Bu kültürün izlerine Boyalı Çömlek ve Cilalı Taş Aletler’e dayalı yeni bir Geç Neolitik Kültür’ün görüldüğü Gansu ile Liaodong Körfezi arasondaki Sitler’de rastlanması, Güney’e doğru bir yayılmanın Eski Mikrolit Kültürleri değişime uğrattığını düşündürür araştırıcıları.
1921 de Huang Irmağı’nın Aşağı Çığırı yakınlarındaki Yangshao’da Avcılık, Hayvan Besiciliği ve Çiftçiliği’nin yanı sıra Dokumacılıkla’da uğraştığı anlaşılan sayısız Büyük Köyler ortaya çıktı.
MÖ 4500 yıllarında Çin Toprakları’nda Mongoloid tipte ve Neolitik Uygarlık’ta yaşayan bir halk vardı. Bu halkın Tibet, Türk ve Tai karışımı olduğu sanılmaktadır.
Büyük DÜN: Çin Düşüncesi, ‘Klasik İlkçağ Felsefesi’ kapsamı içinde inceleniyor. Yeni belgeler Çin Uygarlığı’nın sanıldığı kadar eski olmadığını, MÖ.1000 yıllarında başladığını gösterdi.
MÖ 2500’lere tarihlenen yaşayışta bulunan Seramikler Hunan ve Gansu’da yüksek düzeyde bir Uygarlığın gelişmeye başaldığı gösteriyor. Daha sonraki araştırmalar bu Uygarlığın Güney’e de yayıldığını ve Çin’in Batı Asya ve Hindistan’da olduğu gibi boyalı Seramikler’den Cilalı Siyah Seramikler’e geçtiğini göstermiştir.
Longshan’da elde edilen çeşitli eşyalar bu kültür ile bilinen ilk Çin Hanedanı Shanglar’ın ulaştığı Tunç Çağı arasında bir süreklilik olduğuna ilişkin ip uçları verir.
MÖ. 2000 yıllarına doğru bu halkın iki ayrı kültür düzeyinde gelişmeye başladığı ve bu kültürlerden birine Yang-Shao, öbürüne Long-Shan denildiği biliniyor.
Yangshao’daki Beyaz ve Longshan’daki Siyah Seramikler çok eski tarihlerde Batı Asya ile bağlar bulunduğuna işaret ediyor. Çin’e özgü olduğu sanılan üç oyuk ayaklı sehbaların bir benzeri Anadolu’da bulundu. Boyalı Çömleklerin Çin’de birdenbire ortaya çıkması, aynı sıralarda bu alanda ilerlemiş olan İran ve Güney Rusya’dan etkilenme ihtimalini kuvvetlendiriyor.
MÖ. 1450 yılında Shang Devleti kuruldu.
1950 lerde yapılan çeşitli araştırmalar Eski tarihlerde Güney Çin’in Kuzey Çin’i geriden izlediğini ortaya koydu.Aşağı Yangtze çevresinde elde edilen bulgular, bu bölgelerin Batı Zhou Hanedanı döneminde (MÖ 1111-771) bile Kalkolitik Çağ’ın ilerisine gidemediğini gösteriyor.
Shang Uygarlığı’nın Kökleri:
Birçok değişik etnik topluluğun ve ilkel kültür merkezinin karışıp kaynaşmaı ile doğduğu sanılıyor. Bugünkü Sinkiang ve Moğolistan’dan bazı göçlerin ve Batı Asya ile Güneydoğu Avrupa’dan gelen bazı etkilerin varlığına ilişkin bulgulara karşın bu uygarlığın beşiği büyük ölçüde bugünkü Çin topraklarıdır. Eski Dönem Çin efsaneleri siyasal ve toplumsal etkilerle değişime uğradığından, tarihe ışık tutmada yarar sağlamıyor. Bu efsanelerde halka çeşitli aletleri öğreten ve illeri öğreten bilge Hükümdarlardan bahsedilir.Hakkında kesin tarihi bilgiler sunulan ilk Çin Hanedanı Shang (Yin) Hanedanı’dır. (MÖ. 18-12.yy.lar). İlk edebi eserler ve arkeolojik bulgular bu Hanedan’ın birkaç Başkent değiştirdiğini gösteriyor. Shang Hükümdarlığı en parlak döneminde Batı’da Shanxi, Güney’de Yangtze Irmağı ve Kuzey’de Hebei’nin (eskiden Zheli) Güney kesimiyle çevrili topraklarda egemendi.
Hükümdarlar bir Soylular Hiyerarşisine dayanıyordu. Devlet büyük ölçüde verdi toplayan bir ayhıt görünümündeydi. Eski Hükümdarlar’a ve Doğa Güçleri’ne tapılırdı. Shanglar’ın tarımsal gereksinimler için geliştirdiği takvim kaba olmakla birlikte sağlam bir yapı taşıyordu. Resim, işaret ve Hece biçimindeki harflere dayanan Shang Yazısı, bu uygarlığın en çarpıçı başarılarından sayılıyor.
Tunç İşlemeciliği’nde Usta olan Shanglar, savaş ve tarımda gelişmiş aletler kullanıyorlardı. Darının yani Pirinç ve Buğday ekmeği biliyorlardı. Ticaret geniş bir alana yayılmıştı. Dokumacılık ileri düzeydeydi
Zhou Hanedanları: (MÖ 1111-0221) (veya 1122)
Kökenleri kesin olarak bilinmemekle birlikte Shang Hanedanı’na bağlı bir uyruk Halk oldukları anlaşılan Coğlar (Zhoular) öteki halklarla kurdukları ittifaklara dayanarak güçten düşmüş olan Shang Hanedanı’nı devirdiler. Daha sonra Shang Egemenliği’ndeki toprakları ele geçirerek kendi hanedanlıklarını kurdular. Hükümdarlık Ailesi’nden gelenlerin Huang Irmağı Vadisi boyunca kurdukları Yeni Kentler, Doğu ve Güney yönündeki yayılmayla birlikte yaygın bir feodal devletler sisteminin çekirdeğini oluşturdu. Zhou Yönetimi’nin ilk 2 yy.ı istikrar ve iç barış içinde geçti. Bununla birlikte Kuzey’deki Göçebeler’le sık sık savaşlar yapıldı.MÖ 8.yy.da merkezi yönetimin zayıflamsıyla feodal Devletler arasındaki bağlar gevşedi. MÖ 770’te Chunqiu (Bahar) olarak bilinen döneme geçildi. Bir Hükümdar’ın çevresinde Feodal Beylere ve Saray İşlerini bilen Soylular’a (Shi) dayanan ayrı ayrı Devletler ortaya çıktı. Bunu Devletler arası önderliği ele geçirmeye yönelik iç kavgalar izledi. Bu kavgalarda öne çıkan Devletler Zorunlu Vergi’ye dayalı bir üst Feodal Beylik Sistemi kurdular. Böylece çeşitli Uydu Devletleri şeörelerinde toplayan Qi, Qin, Jin ve Chu Devletleri arasında bir güç dengesi oluştu.
MÖ 5.yy.da Chu Devleti’nin Güney’deki egemenliği sarsılınca ve Jin Devleti kendi içinde bölününce bu denge bozuldu. Öteki Devletlerde de başlayan çözülmelerle yarım yüzyıl süren bir karışıklık başladı. Küçük Devletler Büyük Devletler’e yem olurken, Büyük Devletler içinde yeni Hanedanlar başa geçti. Karışıklık bittiğinde yalnızca 7 Büyük 6 Küçük Devlet ayakta kladı. Eski Jin Toprakları üzerinde Zhao, Han ve Wei Devletleri kurulurken, Qi ve Qin’de de Hükümdar Aileleri değişti. Tek Eski Devlet olan Chu Devleti de büyük ölçüde Kuzey Kültürü içinde eridi. Yeniden başlayan iktidar mücadelesiyle Zhanguo (Savaşan Devletler) Dönemi’ne girildi.
Toplumsal,Siyasal, Kültürel Değişmeler: Birleşik bir Çin’in temellerinin atıldığı Kanlı İç Savaşlar Dönemi’nde en önemli değişim eski foodal yapının yerini ilkel bir bürokrasi sisteminin alması oldu. Devlet topraklarının Feodal bağlar temelinde bölünmesi sonuçta Hanedanlar’ın güçten düşmesine yol açtığından, zamanla bu sistemden vazgeçildi. Aynı sıralarda belirli merkezlerden dışa doğru hızlı bir kentleşme süreci başladı. Bu arada Zhou kökenli olmayan Halklar giderek bu uygarlığın çekim alamına girdiler. Devlet Toprak ve Nufus olarak büyüdükce, yni bir iktidar yapısı oluşturma gereği ortaya çıktı. Hükümdarlar’ın Kilit makamlara beceri ve kıdem esasına göre kendilerine bağlı adamlar atamalarıyla Monarşik iktidar güçlendi. Devlet’e bağlı topraklarda Valilik Sistemine Dayalı Yerel Yönetim birimleri kuruldu. Saray Katipleri ve Sayısız Görevliler’den oluşan merkezi bir yönetim oluşurken, Askerler’den ayrı bir sivil görevliler kadrosu gelişti. Devlet işleri için arşiv tutulmaya başlandı.
Daha önce savaşlarda önemli rol oynayan soyluların yerini meslekten Savaşcılar ve Paralı askerler aldı. Piyadeler’in önem kazanmasıyla zorunlu askerlik hizmetibe geçildi. Kuzey’de ise Bozkır Halklarının etkisiyle Süvari Taktikleri gelişti. Tarımda temel tahıl olan Darı’nın yanı sıra Buğday, Pirinç ve Soya Fasulyesi ekimi yaygınlaştı. Yoğun tarım gübre kullanımı, dönüşümlü ekim gibi teknikler ortaya çıktı. Küçük çağlı Sulama Sistemi kuruldu. Bölgeler arası Ticaret canlı bir yapıya kavuşurken, Demir işlemeciliği yeni aletlerin yapımını hızlandırdı. Daha önce Feodal beyler için çalışan Köylüler, yoğun tarıma geçişle birlikte Mülk sahibi olmaya ve Feodal bağımlılıktan kurtulmaya başladı. Tüccar ve Zanaatcılar’ın benzer bir değişimden geçmesi ile, bütün toplum kesimleri doğrudan doğruya Devlet’in uyruğu haline geldi.
Chunqui Dönemi’nin sonlarında eski yönetici ve soylu kesimlerden gelenlerin oluşturdu, edebiyat görmüş seçkin bir tabaka doğdu. Büyük Siyasal ve toplumsal değişikliklere düşünsel bir coşku eşlik etti.
Konfüçyüs (MÖ 554-479), Mengzi (MÖ y.371-289), Mozi (MÖ 5.yy) ve Xunzi (MÖ y.298-y.230) gibi Filozoflar aynı zamanda Devlet görevini ve Bilge Önderler olarak da Ün yaptı. Sonradan Çin Uygarlığı’nın temel kurallarına dönüşe toplumsal kurallarına dönüşen toplumsal kavramları özenle işleyen Konfüçyüs, Katı Feodal Yükümlülükler yerine baba-oğul gibi evrensel insan ilişkilerine dayanan, yetenek ve ahlak üstünlüğünü öne çıkatan bir düzen önerdi. Onu izleyen düşünürler genellikle onun çizdiği temel varsayımlar içinde kaldılar. Bununla birlikte bazıları Konfüçyüs gibi yönetici seçkin tabakaların niteliğini vurgularken, bazıları da iyi örgütlenmiş bir yönetim mekanizmasına öncelik verdiler. Geleneklere karşı cesur çıkışların pek seyrek görülüğüi Chunqui Döneminin Yenilikçi Ruhu, Konfüçyüzcülüğün 2000 yıllık egemenliğinin ardından ancak 20.yy.da yeniden yaşanabildi.
Çin uygarlığı’nın 5000 yıl kadar önce başladığı söylenir. Uygarlığın doğduğu yerler ise Sarı Nehir ve Yangtze nehirlerinin havzaları olarak tarif ediliyor.
Asya Kıtası’nın en uzun nehri Yangtze, yüzyıllardır kıtanın göbeğindeki Çin topraklarını batıdan doğuya doğru ikiye bölerek akıyor. İnsanların tarihin ilk dönemlerinden bu yana suya yakın bölgelere yerleştikleri ve uygarlıklarını suya yakın olan verimli topraklar üzerine kurdukları düşünüldüğünde, doğu Çin Denizi’ne dökülmeden önce Çin’in 12 eyaletine uğrayan 6300 kilometrelik dev Yangtze Nehri’nin onmilyonlarca insanın yaşam tarzını, geleklerini ve tüm kültürel birikimlerini nasıl etkilediği daha iyi anlaşılır.
Yangtze’nin şehirleri Çin’de nüfus yoğunluğu bugün halen Yangtze Havazası çevresinde bulunuyor. Havza boyunca uzanan büyük ovalarda ve nehrin kıyılarında Şangay, Nanking, Wu-han, Chungking ve Ch’eng-tu gibi herbiri 2 milyonu aşkın insan barındıran büyük şehirler yer alıyor. Nehrin doğduğu batıdaki yüksek Tibet Platosu’nda yaşayan milyonlarca köylünün hayatı Yangtze ile iç içe geçmiş olarak sürüyor. Nehir, binyıllardır uzandığı her yere kültrünü de taşıyor.
Ünlü gezgin Marco Polo’nun da yıllarca kaldığı ve adını nehirden alan Yangzhou kentinde yüzlerce yıl önceki Çin mimarisinin eserleri dimdik ayata durmaya devam ediyor. Marco Polo yazıtlarında kenti uygarlık merkezi olarak tanımlıyor.
Qian Fu tayfaları Aynı zamanda ülke içindeki en önemli ulaşım yollarından biri olan nehir boyunca binlerce yıldır çalışan gemicilere “Qian Fu” deniyor. Qian Fu tayfalarının ataları eski çağlarda nehrin kürek kullanılamayan kesimlerinde teknelerinden inerler ve halatlar yardımıyla gemilerini akıntıya karşı çekerlerdi. Aynı yöntem bugün sadece birkaç yerde kullanılmasına karşın günümüzün modern Qian Fu tayfaları yaz aylarında geleneksel törenler düzenleyerek tekneleri akıntıyla mücadele ediyor ve tekneleri nehrin yukarlarına çekiyorlar. Yangtze Nehri’nin sularında nesillerdir yıldır avlanmakta olan balıkçılar da bugün mimarisi 15. yüzyıldan kalma tekneleriyle avlanmaya devam ediyorlar.
1 808 500 kilometrelik bir alana yayılan nehrin sekiz ana kolu tarım, enerji, taşımacılık ve balıkçılık alanlarında ülkenin bel kemiğini oluşturuyor.
Çin tarım üretiminin yarısının yapıldığı ve pirinç, buğday, arpa , mısır tarlalarının hektarlarca uzandığı Yangtze Havzası’nda geniş, çeşitli ve renkli bir kültürel yaşam varlığını sürdürüyor.
Üç büyük kanyon Nehrin adını dünyaya duyuran üç büyük kanyon ise birçok antik kente ve tapınaklara ev sahipliği yapıyor. ‘Şeytanlar Kenti’ Anlamına gelen ‘Fengdu’ sivri Mingshan tepesi üzerine kurulu birçok antik yapıdan oluşan, doruklarındaki kayalarda çeşitli şeytan tasvirlerinin bulunduğu bir site. Çin efsaneleri ölümden sonra ruhların bu kente yolculuk ettiklerini söylüyor Wu Kanyonu yakınındaki tepeler üzerin kurulu Wushan kenti de M.Ö 1100 ‘de kurulan Shang hanedanlığından kalma
Huangsan ve bulutlar denizi Nehir Deltasındaki en önemli kültürel merkezlerden olan Huangsan ise yüzyıllardır Çinli şairlerin ve ressamların ilham kaynağı. Kentin kurulu olduğu Sarı Dağ’ın dört eşsiz güzelliği kayalara oyulmuş dev heykellerden geliyor. Kentin daima bulutların içinde olan doruk noktası bulutlar denizi olarak adlandırılıyor.