Çin'de medya, başlıca olarak televizyon, gazeteler, radyo ve dergilerden oluşur. 2000'den beri İnternet de önemli bir medya iletişim aracı olarak gelişmiş ve Çin hükûmetinin gözetiminde tutuluyor.
Çin'in 1949 yılındaki kuruluşundan 1980'lere kadar Çin Anakarası'ndaki neredeyse tüm medya organları devlet tarafından işletilirdi. Bağımsız medya kuruluşları ancak ekonomik reformların başlangıcıyla piyasaya çıkmaya başladı, fakat buna rağmen Xinhua, Çin Merkez Televizyonu ve Halkın Günlüğü gibi devlet tarafından işletilen medya kuruluşları yine büyük oranda pazar payını tutmaya devam etmektedir. Basın ve Yayın Genel Müdürlüğü ve Basın, Yayın, Radyo, Film ve Televizyon Devlet İdaresi gibi düzenleyici kuruluşlar, hükûmetin tabu olarak algıladığı konularda sıkı düzenlemeler uygulamaktadır; (bunlarla sınırlı olmamak üzere) örneğin Komünist Parti'nin meşruiyeti, Tibet ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde uygulanan hükûmet politikaları, pornografi ve Dalai Lama ile Falun Gong gibi yasaklanmış dinî konular.
Bununla birlikte, oldukça sıkı hükûmet denetimine rağmen rekabetin büyümesi, içeriklerin çeşitlendirilmesi ve araştırmacı raporlamanın artmasıyla Çin Anakarası'ndaki medyalar gittikçe ticarileşmiş bir pazar haline gelmiştir. Spor ya da finans gibi alanlar ve gittikçe daha kazançlı olan eğlence sektörü hepsi oldukça az oranda hükûmet düzenlemesine tabidir. Medya kontrolleri 1980'lerde Deng Şiaoping döneminde en gevşek halindeydi, ancak 1989 Tiananmen Meydanı Olayları sonrasında bunlar sıkılaştırıldı. 1990'ların son yıllarında Jiang Zemin altında bunlar tekrar gevşedi, fakat İnternet'in etkisinin çoğalması ve bunun muhalefeti teşvik etme potansiyeli nedeniyle Hu Cintao hükûmeti altında kontroller yine sıkılaştırıldı. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü, her sene yayımladığı Basın Özgürlüğü Endeksi'nde medya özgürlükleri konusunda Çin'i sürekli çok düşük sıralara koyar ve Çin'in "İnternet'i baskı altında tutmakta dünya lideri olma" ayrıcalığına sahip olduğunu ileri sürer. 2010 sıralamasında Çin, 178 ülke arasında 168. sıradaydı.