İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, herkesin bir uyrukluğa hakkı olduğunu ve hiç kimsenin keyfi olarak uyrukluğundan yoksun bırakılamayacağını, uyrukluğunu değiştirme hakkının elinden alınamayacağını, ilan etmiştir. Buna göre hiç kimse yurtsuz durumuna düşmemelidir. Devletlerle ilgili bu durum, devletlerin kendi hukukuna göre değişmektedir. Doğum yeri ilkesince uyrukluk veren bir devletin uyruğu olan bir çiftin çocuğu, kanbağı ilkesince uyrukları olan başka bir devlette doğarsa, iki devletin ilkelerince de yurtsuz sayılır.
Siyasal gerekçelere dayanarak devletler, uyruklarını yurtsuz duruma düşürebilmektedir. Nasyonel Sosyalistler, 1933`te, 1914`den sonra vatandaşlığa alınmış Yahudileri yurtsuz saymış; 1941`de ise bütün Yahudileri vatandaşlıktan çıkarmıştı. Devletler arasındaki toprak kavgası sırasında da insanlar yurtsuz kalabilir. Devletlerin dağılması, birleşmesi, ayrılması, iç savaş durumlarında insanların hayatları altüst olur. Kağıt üzerinde vatandaş görünmesine rağmen siyasal baskılar nedeniyle devlet kurumlarıyla ilişki kuramayanlara fiili yurtsuzlar, defacto vatansızlar denilmektedir. Yurtsuzlar sıklıkla sınırdışı edilebilirler. Yurtsuzlar, AİHM`e bireysel başvuruda bulunabilirler.
CIEC (Uluslararası Kişi halleri Komisyonu)`nun girişimiyle Türkiye`nin imzaladığı ``Yurtsuzluk Hallerinin Sayısının Azaltılmasına İlişkin Sözleşmeye göre, taraf devletlerden birinin vatandaşı olan bir kadının çocuğu yurtsuz kalıyorsa, çocuk doğumla anasının uyrukluğunu kazanır.
hukuk-taslak