Yunanca dünyada, çoğunluğu Yunanistan'da olmakla beraber, Avustralya, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan yaklaşık 25 milyon kişinin anadilidir. Türkiye'de anadili Yunanca olan yaklaşık 1.000 Rum olduğu tahmin edilmektedir. Bunların hemen hemen hepsi İstanbul,Gökçeada ve Bozcaada'da yaşar. Günümüzde Yunanistan ve Kıbrıs'tan Türkiye'ye göç eden Yunanca (ya da Rumca) konuşan (konuşabilen) kayda değer Türk de vardır. Bunların da büyük bir kısmı Batı Anadolu ve Mersin yöresine yerleşmişlerdir.
Tarihçe
Yunanca devamlı olarak kullanılmış ve tarihi tesbit edilmiş en eski dillerden biridir. Tarihin büyük bir kesiminin her devrinde önemli bir edebi eser verebilmiş sayılı dillerdendir. Yunancanın medeniyete, özellikle Avrupa ve Ortadoğu medeniyetlerine katkısı çok büyük olmuştur ve antikitenin ortaçağa ve günümüze bağlantısındaki aracı konumu dolayısıyla insanlık tarihinde en çok iz bırakmış dillerden biridir. Bu sebeple bilim, felsefe ve sanat terminolojisinde ve dünyanın diğer dilleri üzerinde Yunancanın etkisi çok görülür.Tanrılar tanrısı Zeus, Fenikeli bir kralın Avrupa isimli kızına aşık olur ve onu kaçırır. Avrupa’nın ağabeyleri onu bulmak için yollara düşerler. Onlardan biri olan Kadmos kahinle konuşmak için Dhelfi’ye gider. Dhelfi Kahini de ona artık asla kız kardeşini bulamayacağını fakat araştırmaları sırasında Thebai şehrini kuracağını söyler. Arkadaşlarını kaybettiği sayısız serüvenlerin sonunda Kadmos, Thebai şehrini kurmayı başarır. Kadmos, ölen arkadaşlarının anısını yaşatmak için kum üzerinde, her birini simgeleyen farklı semboller çizer. Bu göstergeleri birleştirerek hikayesini anlatabilir. İşte bu semboller, kaybettiği arkadaşlarını yad etmek için yarattığı Yunan alfabesi harflerini oluşturmuştur. Bu söylencenin daha basit bir anlatımı da vardır. Kadmos, kız kardeşi Avrupa’yı ararken “ Phonikeia Grammata ” ları yani Fenike harflerini keşfeder ve geri döndüğünde onları Yunanistan’a beraberinde getirir.
Tarihçesi
Fenike alfabesini benimseyip değiştirmeden önce Yunanlılar iki yazı sistemi kullanırlardı. İlki, “ çizgisel A ” denilen, 76 hecesel göstergeden oluşan, piktografik bir yazıydı. Çizgisel A, MÖ 1700’den 1400’e kadar tüm Ege Denizi yöresinde kullanılırdı. Bu yazının şifresi halen çözülememiştir. MÖ 1680 ile 1580 yılları arasında Çizgisel B yazısı onun yerine geçmiştir. Çizgisel B yazısı 158 ideogram, 87 hecesel gösterge, 11 ağırlık ve ölçü göstergesi ile 5 sayısal göstergeden oluşur. Çizgisel A’nın aksine Çizgisel B yazının okunuşu çözülmüştür. Bu yazı, bir Yunan dilini kaydetmekte kullanılırdı ; ama Minos medeniyetinin (MÖ III. bin yıl – Girit tarihi) çöküşü ve MÖ 1100 yılları civarında Girit’in istilası ile kaybolur. Eski Yunanistan’ın ahalisi olan Elenler önce çizgisel A ve B yazılarından esinlenen hecesel bir yazıyı denemişlerdir. Ama sonunda kendi dillerine daha uygun olan Fenike alfabesini benimsemişlerdir. Fenikelilerle ilişkide olan, Kıbrıs ve Suriye’nin kuzeyinde oturan Yunanlılar bu iki kültür arasındaki geçişi sağlamışlardır. Tarihçiler Yunan alfabesinin, Fenike alfabesinin bir uyarlaması olduğunu ispat etmişlerdir.Bu kanıtlama Fenike harfleriyle Yunan harflerinin karşılaştırılmasından elde edilir. İlk harf olan A iyi bir örnektir. Kendisine verilen Alfa adının Yunanca hiç bir anlamı olmamasına karşın Fenike dilinde öküz (aleph) anlamına gelir. Bu akrabalık hemen hemen tüm Fenike harfleri için geçerlidir. Ayrıca, Yunan alfabesindeki harflerin sırası, Fenike alfabesinin aynısıdır. Yunan alfabesinin kullanımı MÖ VIII. yy’ın ikinci yarısından sonra kanıtlanmıştır. Ama bu yazıların mükemmelliği, onların Fenike yazısından çok daha önce uyarlandığını, bu işlemin MÖ X. yy’da yapıldığını düşündürüyor.İŞLEME ŞEKLİ
Yunanlılar Fenike alfabesini kendi dillerine uyarlayarak değiştirirler. Fenike alfabesinde fonetik değerleri kendi dillerine uyan ünsüz harfleri saklayıp diğer harfleri değiştirerek kullanmışlardır. Bu uyarlama çalışmaları sonucu devrimci bir yenilik ortaya çıkar : ünlü harflerin icadı. Yunanlılar, Fenike alfabesinde kullanmadıkları bazı ünsüz harflere ünlü harf değeri vererek kullanırlar.İşte, Alfa (A), Epsilon (E), Omikron (O) ve Upsilon (Y) harfleri bu şekilde doğar. “ İ ” sesini yazmak için de en sonunda İyota harfini yaratırlar. Fenike dilinde kullanılmayan bazı sesler için de değişikler yapmak gerekir. Örneğin, ünsüz harf grubu olan “ ps ” için Yunanlılar önce ?? harflerini ve daha sonra ? harfini kullanırlar. İki Yunanlı dil bilimcisi, Bizanslı Alexandrin Aristophane ve Semendirekli Aristarque Yunan dilinin müzikselliğini yansıtmak amacıyla üç ayrı vurgu işaretini (sağa eğik, sola eğik ve ters v şeklinde çizgi) icat ederler. Yazının şekli genellikle bir şehirden öbürüne, farklılıklar serilerdi. İon Yunan alfabesinin yanı sıra, yerel özellikleri yazmaya yarayan pek çok Yunan alfabesi daha vardı. Örnek olarak Firigya, Pamfilya, Karya ve Lidya alfabelerini verebiliriz. Yazıda bir bütünlüğe erişmek için MÖ VI. yy’ı beklemek gerekir. Yunan yazısının işleme şekli sayısız değişime uğrar. Örneğin, ilk başlarda kelimeler aralıksız yazılırdı. Yazının yönü de çok değişikliğe uğradı. Yunanlılar önce “ speiredon ” yani spiral, sonra “ stoikedon ” yani kelimelerin yatay ve dikey olarak hizalanması ve nihayet “ bustrofedon ” şeklini kullanmışlardır. Bu son sistemde okuma yönü, aynı çift süren öküzün yaptığı gibi yatay ve dönüşümlü olarak sağdan sola ve soldan sağa doğru ilerlerdi. “ Bustrofedon ” sözcüğü de bous=öküz, strephein=dönmek anlamındaki sözcüklerden oluşurdu. Bu okunuş şekli belki de Yunanlıların Fenikelilerden aldığı, sağdan sola olan ilk okuma yönünden İonların soldan sağa olan okuma yönüne geçişte kullandıkları bir ara yöntemdi. Alınan politik bir karar, Yunan yazısının bütünlüğünü ve sürekliliğini sağlar. MÖ 403 yılında Yunan siyaset adamı Archinos çeşitli Yunan sitelerini, resmi belgelerini aynı zamanda İon alfabesi de denilen Milet alfabesiyle yazmaya mecbur eder. Büyük İskender’in fetihleri sayesinde Yunanca tüm dünyaya yayılır ve Bizans İmparatorluğunun yazısı olur.
Gelişimi
Hindistan - Avrupa dillerinden birçoğu Yunan alfabesini model olarak alıp kendi öz alfabelerini yaratırlar. Aslında Yunan dili, Hıristiyanlaşmış olan tüm bölgelerde etkisini gösterir. MÖ III. yy’da Kıpti alfabesi ortaya çıkar. 31 harften oluşan bu alfabe, Mısır alfabesinden alınmış 6 göstergeyi içeren Yunan alfabesidir. Bu alfabe, Mısır ve Etiyopya Hıristiyanları olan Kıptilerin konuştukları Mısır dilini yazmaya yarar. Kapadokya kökenli, Wulfila adlı piskopos, IV. yy’da Gotların Hıristiyanlığı seçmesi üzerine, İncil’i çevirmek için Gotik alfabeyi yaratır. Şimdiye kadar Yunanca yazılmış olan kutsal metinleri yazmak amacıyla, V. yy’ın başında Ermeniler ve Gürcüler kendi alfabelerini oluştururlar. Söylenenlere göre, Mesrop isimli aziz bir kişi bu iki alfabenin de mucididir. IX. yy’da Slavların, Cyrille ve Méthode isimli keşişler tarafından Hıristiyanlaştırılması sonucu, dini ayinlerin metinlerini yazmak amacıyla iki alfabe ortaya çıkar. Bunlar, bazı göstergeleri İbrani yazısından gelen glagolitik ve bu alfabeden türeyen kirilik alfabelerdir.XIII. yy’dan itibaren Slav Ortodokslar sadece Kirilik alfabeyi kullanırlar.YUNAN ALFABESİNİN KÖKENİ VE İLK YUNAN YAZISI
Grekçe Yunan yazısından söz ederken, Michael Ventris tarafından çözülmüş olan Mykenai ( Linear B ) yazısını da göz önüne almak gerekir. Son araştırmalar Mykenai dilinin Grekçe ile büyük oranda benzeştiğini ve öncülü olarak görülebileceğini ortaya koysa da Yunan dilinin, Linear B yazısındaki yetersizliklerden dolayı bu dile kaynaklık edebileceği doğru bir sav olmaz.( 88 işaretten oluşan Linear B yazısı ) Linear B yazısı M.Ö. 1450 – 1200 yılları arasına tarihlendirilir.“Saraylar Sonrası Çağ” olarak da adlandırılan bu dönemde Yunanistan anakarasında yerli halk Akhalar görülmektedir Bu halk yazının ortaya çıkmasına öncülük eder.Mykenai, Attika, Tyrnys, Boitoia kentlerinde de yazıya dair buluntular söz konusudur.Linear B, soldan sağa doğru yazılan bir dildir. Tüm heceler sesli harfle biter.88 işaretten oluşan dilde her bir işaret bir heceye karşılık gelir Hece işaretlerinden ve ideogramlardan oluşur.Zarif,yuvarlak hatlı ve karışık işaretlerdir. Eril ve dişil ayrımına sahiptir.Arkeolog ve bir dil bilimci olan A. Evans tarafından kazı başkanı olduğu Knasos kazı-araştırmaları yoluyla Linear B yazılı tabletler bulmuş ve Girit Arkeolojisine önemli katkılar sağlamıştır.Michael Ventris, Kıbrıs hece yazısını çözümleyerek Linear B yazısının Yunan alfabesinden farklı olduğunu ortaya koymuştur. Girit Sarayları baz alınarak A.Evans’ın bize sunmuş olduğu kronolojiye göre ; Saraylar Öncesi Çağ : M.Ö. 2600 – 2000 Erken Saraylar Çağı : M.Ö. 2000/1900 - 1700 ( 1600 ) Geç Saraylar Çağı : M.Ö. 1600 – 1450 ( Liner A Yazısı ) Saraylar Sonrası Çağ : M.Ö. 1450 –1200 / Deniz Kavimleri Göçü ( Linear B Yazısı ) Burada üç tip yazı söz konusudur. Linear A’dan önce ideogram ya da “ Girit Hiyeroglifi Yazısı” görülür. Mısır hiyeroglifleriyle bağlantı kurulacak kadar çok benzeşir. Bu resim yazı yavaş yavaş Geç Saraylar Evresi’nde, Linear A halini alır,ancak ideogram yazısına, kült amaçlı olarak kullanılmaya devam edilir. İdeogramlar ağırlıklı olarak hayvan başlarından oluşur. Sözlü ve yazılı Yunan kaynaklarından, Yunan alfabesinin ortaya çıkışına ilişkin bazı bilgiler sağlamak mümkündür. Herodotos’a göre fonetik alfabe Fenikeli Kadmos tarafından Yunanistan’a sokulmuştur. Herodotos, “Fenikeliler Helenlere bilim ve yazıyı naklettiler.”demiştir. Fakat bir diğer iddiaya göre Fenikeli Kadmos’un Yunanistan’a sadece 12 Fenike harfi soktuğu ve geri kalan harflerin Yunanlı Palméde’nin icat ettiğidir. Fenikelilerin kullandıkları en erken Yunan yazısı gibi sağdan sola doğru “sinistrorsum” yazılır. Yunanlıların Fenikelilerden öğrendikleri alfabe 22 harften oluşan kuzey Sami alfabesidir. Fenike harf isimlerinin Yunan alfabesindeki harf isimlerine çok benzemesi, alfabenin doğu kökenli olduğunun güçlü belirtileridir. Bu anlamda yapılan araştırmaların muhtemel kıtlığı gibi Fenike alfabesinden başka Anadolu’da kullanılan yazı sistemlerinin de etkisi olmuştur. Ulaşım ve ticaretin ilerlemesi, Yunanlıların Fenikelilerle sıkı ticaret ilişkilerinde bulunmaları ve Yunan kültürünün gelişmesine neden olmuştur. Fenikelilerin mallarını belirlemede bazı işaretler kullandıklarını gördükleri ve bunları en kısa zamanda öğrenerek kendilerine uyarladıkları bir gerçektir. Yunanlılar harflere Phoinikeia yani “Fenike şeyleri” demişlerdir. Yunanlılar yazıyı M.Ö. VIII.y.y. başlarına doğru Fenikelilerden öğrenmişlerdir. Bir taraftan eski İyon yazısının “Foinikeia” adın taşıdığını bildiren tarihçi Herodotos ve Teos’ta bulunan bir yazıt, diğer taraftan eski Yunan harflerinin şekil ve adları bu gerçeği açığa vurmaktadır. Fenike dilinde sırasıyla; alef, bet, gimmel harfleri Yunanca alfa, beta, gama, harflerine karşılık gelir. Diğer bazı kaynaklar da yazının Fenikelilerden alınıp batıya getirilişi olayını tanrı, yarı tanrı ya da kahramanlara maletmektedirler. Son araştırmalar göstermiştir ki, Yunanlıların alfabeyi öğrendikleri yer, onların ticari amaçlarla Suriye sahillerine kurdukları yerleşim merkezleridir. Bu ortak kaynaktan dağılan alfabe önce büyük ticari merkezlere ( Girit, Rodos ve Euboia ) ve oradan da Yunanistan’ın bölgelerine yayılmıştır. Orantes ( Asi nehri ) kıyı yerleşimleri olan Al-Mina, Hamath da yapılan kazılar sonucunda ele geçirilen buluntular bunu kanıtlar. Sonuç olarak şunu söylemek mümkündür : Ege adaları ile doğu ülkeleri arasında ticaret yapan bazı Yunanlılar, Suriye – Fenike sahillerine yerleşmişler ve Geç Geometrik Devir’de ( M.Ö. VIII.y.y. ortaları ) bölgedeki Fenikelilerden yazıyı öğrenmişlerdir. Yazının Yunanistan’a geçişi tümüyle bir rastlantı ürünü olduğundan, Arkaik Devir Yunan yazısında genel bir düzensizlik ve dağınıklık görülür. Bunun sonucu olarak, her bölgenin ve her şehrin ilk alfabelerinde büyük farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bu farklılıklar o kadar belirgindir ki, bir arkaik devir yazıtının hangi bölge ya da kente ait olduğunu kolaylıkla saptamak kolaydır. Yazıyı öğrenen ve onu günlük hayatta yoğun bir şekilde kullanmaya başlayan Yunanlılar, bazı değişiklikler de yaparak,Fenike alfabesini kendi dil yapılarına uyarlamışlardır. Örneğin; sesli harf i bulunmayan Fenike alfabesindeki bazı harflere sesli bir karakter kazandırmışlar ve bu alfabe ile ifade edemedikleri bazı sesleri göstermek üzere alfabeye bazı yeni harfler eklemişlerdir. Bu ilave harfler: Phi, Khi ve Psi v.s...’dir. Yakın döneme kadar, bu harflerin kullanılış tarzına bakılarak Yunan alfabelerinin bir sınıflandırılması yapılmıştır. Çünkü ilave harfler diye adlandırılan bu üç harfin kullanılış yerleri değişiktir.YUNAN DİLİNİN GELİŞİMİ , FONOLOJİ , MORFOLOJİ VE SENTAKS
- Antik Dönem Yunanca’sı
- Linear B yazısı (M.Ö. II. binin ikinci yarısı)- Hellenistik döneme kadar devam eder. 2) Bizans-Ortaçağ Yunanca’sı : M.S. 300’lerde başlar,M.S. 1650’ye kadar devam eder. 3) Modern Dönem Yunanca’sı : M.S. 1650’lerde başlar ve günümüze kadar gelir.
- Kalasik Attic’in fonolojik sistemi bilinmektedir. Klasik dönemde sesli sistemde 5 kısa sesli ve 7 uzun sesli bulunmaktaydı.Kısa sesliler; a, e, o, i, y ve uzun sesliler; a :, : , :, o :, y: olarak geçer. Ayrıca Diphthonglara – 2 seslilere sıkça rastlanır. Kısa Diphthonglar; ai, au, eu, oi ve uzun Diphthonglar ise a : i, : i, :i olarak geçer.
- Yunanca, fillerin sonuna gelen takılarla yani son-ek ki buna safiks denilir, eklenmiş bir dil olmasına rağmen prefikslerde yani ön-ek bazen etkili olmuştur. Fillerin morfolojisi bir hayli karışıktır. Başlıca ayırım Finite ve Non- finite formlar arasında görülür. Finitelerde şahıs ekleri tekil- çoğul ve çift olarak üzere karakterize edilmiştir.Ancak çiftler için tam bir kullanım söz konusu değildir. Uzun cümlelerde gramatik sıralama düzenlidir. Fiil normal olarak nesneye uyum sağlar. Fiil genelde nesneyi takip etse de bazen önceden de gelebilir. Edatların geniş ölçüde kullanımı yenidir. Fiil sisteminin karışık düzenlenmesi büyük ölçüde geçmişten mirastır ve İndo- Ariler’le dikkate değer ölçüde benzerlikler vardır.
YUNAN ALFABELERİNİN SINIFLANDIRILMASI
- 1) Batı Grubu Alfabeler : Kıta Yunanistan’ın büyük bir kısmında x harfi k+s olarak gösterilir. işareti de k+h ve ya nefesli h sesini temsil eder.
- 2) Doğu Grubu Alfabeler : Korinthos civarındaki bazı şehirler ise x=k+h ve =p+s şeklinde kullanılmıştır.
- 3) Primitiv Grup : Girit ,Thera, Melos, Güney Ege adaları ise bu harfleri ilk devirlerinde hiç kullanmamışlardır.
Öte yandan, önceleri kısa ve uzun “o”sesini ayırt etmek gereği Yunanistan’da pek hissedilmediği halde Ege’de buna ihtiyaç duyulmuş ve böylece alfabenin sonuna eklenen “omega” harfi Yunanistan’ın halkı tarafından da benimsenmiştir. İonia’nın arkaik yazıtları azdır ve mevcutlarının en eskisi de M.Ö.VII. y.y.’a ait Smyrna’da bulunmuş ve Omega harfi içeren bir yazıttır. Ege’nin alfabeye olan diğer bir katkısı da uzun “e” sesinin karşılığı olan Eta harfidir. Aslında bu harf, Atina’nın da dahil olduğu bir çok Yunan kentinde boğazdan çıkan “h “ sesini ifade etmek üzere zaten kullanılmaktaydı. İonyalıların yaptıkları şey, bu harfin fonksiyonun değiştirmek olmuştur Bu yeni kullanım tarzı omega da olduğu gibi tüm yunan dünyası tarafından kısa bir süre içinde benimsenmiştir. Yerel Epikhorik alfabeler M.Ö. V. y.y.’da büyük rağbet görmüş ve aynı yüzyılın sonlarına doğru da yerlerini İonia alfabesine bırakmıştır. Bölgesel alfabe ile yazılmış yazıtların oranı zamanla düşmüştür. Bu dönem Yunanistan’ın en parlak çağıdır ve Herodotos, Thukydides gibi aydınlar yetişmiştir. Yazıda birliğin sağlanması adına çaba göstermişlerdir. M.Ö. VI. y.y.’dan itibaren İonia alfabesi büyük bir hızla benimsendi ve yaygınlaştı. M.Ö.403 – 402 yılında Euklides’in Archon’luğu sırasında bu alfabe Atina’da resmen kabul edildi. Bu tarihten sonraki tüm devlet dökümanları bu alfabe ile yazıldı. Buna rağmen, sivil yazıtlardaki bölgesel kullanımlar yarım yüzyıl kadar devam etti. Bu etkinin izlerini bazı Anadolu yazıtlarında görmek mümkündür. Klasik dönemde Yunanca; Yunanistan anakarasında, Grit’te, Kıbrıs’ta, Rodos’ta, Ege adalarında, Asya, Afrika ve İtalya’daki Yunan kolonilerinde konuşuluyordu. Yunanca Hint – Avrupa dil ailesinin batı öbeğinin bir koludur Batı öbeğine giren diğer diller : İtalik – Roman dilleri ( İtalyanca, Fransızca, İspanyolca, Romence, Portekizce ) Keltçe ( İrlandaca, Galce, İskoçyaca Galcesi ) Germen dilleri ( Norveç dilleri, İzlandaca, İsveççe, ingilizce, Hollandaca )
Yunanca; kelime haznesi, morfoloji ( isim – fiil çekimi v.s. )fonetik nitelikler bakımından ortak özellikler gösteren bir çok lehçe aracılığı ile bilinir. Lehçelerdeki bu farklılaşma dil bilimcilerin “Ortak Yunanca” adı verdikleri, başlangıçta tek bir dilin bulunduğu tezini güçlendirir. Ortak Yunanca Morfoloji yönünden İtalyan – Kelt ve Ermenice dillerine yakındır. Ayrıca Hint – İran öbeğine de benzer. Ortak Yunanca, bu gün henüz bilinmeyen Helen öncesi Akdeniz dillerinden birinden birçok kelime aktarmıştır. Bu dilin izlerine yer isimlerinde rastlanır. Örneğin; -nthos ve –ssos ile biten kelimeler. Yunanca’nın Ege havzasına yayıldığı dönemi tespit etmek güçtür. Yeni buluşlara göre ( 1953 ) Mykenai dilinin ( M.Ö. XV.- XII. y.y ) bir Yunanca lehçesi ya da Yunanca ile büyük bir bağlantısı olduğunu ortaya koydu. Ancak Linear B Ayrı bir araştırma konusudur. Yunan lehçeleri ile edebiyat dillerini karıştırmamak gerekir. Örneğin, Homeros ve Pindaros’un dilleri yapma bir dildir, bir çok lehçenin karışımından meydana gelir. Lehçeler ise gerçek konuşma dilleridir ve taşlar üstüne yazılmış resmi belgeler aracılığıyla bilinir. Şu halde Yunanca lehçelerini tespit etmek için yerel yazıtların incelenmesi gerekir. Yazılı kaynaklar, bir çok Yunan şehrinin ifade aracı olarak kendine özgü bir lehçe kullandığını gösterir. Buna göre;
GREK DİALEKLERİ
- 1) ATTİK-İONİK DİALEKT : Attika - İonia kolonileri ve bazı Ege adaları
- 2) AİOLİK DİALEKT : Lesbos - Aiolis - Thessalia - Boiotia’nın bir kısmı
- 3) ARKADİA DİALEKTİ : Arkadia - Kıbrıs
- 4) BATI YUNAN DİALEKTLERİ :
* a) Kuzeybatı Grekçesi : Phokis - Lokris - Elis - Aitolia
* b) Dorik Lehçesi : Peloponnesos - Dor kolonileri – Magna Graecia
* İlk üç dialekt Doğu Yunan dialektleri olarak adlandırılır. Bunun sebebi, aradaki benzerliklerin sayıca fazla oluşudur.
*Yine birbirlerine olan yakınlıkları nedeniyle, ikinci ve üçüncü gruptaki dillere Akhaia dialektleri adı verilir. Bu gruba Bronz Çağ’ının Knassos, Pylos, Mykenai ve Thebai saraylarında ele geçen ve Linear B ile yazılmış olan tabletler de dahildir.
Yunan sitelerinin zamanla bağımsızlıklarını yitirmeleri, Yunanlılarda birlik ve beraberlik ruhunun doğmasına ve ortak bir dil edinme gayretlerinin ortaya çıkmasına neden oldu. Ünlü tarihçi Ksenophon tüm bu lehçelerin ortak nitelikleri bünyesinde toplayan bir dil “Koine” kullanmak suretiyle bu hareketin öncülüğünü yapmıştır. Makedonya monarşisi altında Yunan birliği sağlanınca Attike lehçesinin arılığı yitirildi ve İonia lehçesi özellikleri aktarıldı. Söz dizimi ve morfoloji sadeleşti. İskender’in fethettiği ülkelerde ortak lehçe Koine, Hellenistik monarşilerin de resmi dili oldu. Koine, Roma devri Yunan nesircileri tarafından da kullanıldı. Çok sonraları I.y.y.’da ortaya çıkan ve adına Klasizim denen bir akım da, bozulmuş Yunan nesir dilini Attika’nın klasik devirdeki nesir diline yaklaştırmaya çalıştı. Karşı çıkmalara rağmen, bu yeni nesir dili kendini koruyabildi ve yazı dili ile konuşma dili arasında büyük farklılıklar ortaya çıktı. Bunun sonucu günümüze kadar gelir. Günümüz Yunanlıları bile yazı dili Kathareuousa ile konuşma dilini Demotike’yi ayrı ayrı öğrenmek durumundadırlar.
YUNAN YAZITLARINDAKİ STİLLER
Fenikeliler bugün bize ters gelen bir yönde, yani sağdan sola doğru “Sinistrorsum” yazmaktaydılar. Her ne kadar A, I ve T gibi bazı harfler için yön sorunu yoksa da, diğer harfleri ters yönde öğrenmiş olan Yunanlılar, soldan sağa doğru yazmanın daha kolay olduğunu anlamakta gecikmediler ve daha ilk devirden itibaren hem sağa hem de sola doğru yazmaya başladılar. Aslında, yazının yönü hakkında karar vermek, yazanın ya da sanatkarın tercihine bağlı birşeydi. Her iki yönde de yazı yazmanın görüldüğü bu dönemde, her iki stili de içeren Örneğin, Boiotia’da bulunmuş olan ünlü Apollon Mantiklos heykelinin üzerinde yer alan at nalı şeklindeki adak yazıtının ilk satırı sağdan sola, ikinci satırı da soldan sağa doğru bir yol izler. Bu heykel M.Ö 700 yılı sonlarına tarihlendirilir. Ayrıca Aigina’da bulunan madeni bir levha üzerindeki tek satırlık yazı ve de bilinen en eski yazıtları taşıyan ve Hera’ya sunulmuş olan Korinthos yakınlarında bulunan adak yazıtları soldan sağa doğru yazılmıştır. Bu örnekler bize gösteriyor ki Yunanlılar her iki yönde de kolaylıkla yazabiliyorlardı. Apollon Mantiklos heykelindeki gidiş gelişli yazı belki yüzeyi daha ekonomik kullanmak belki de satır başına dönme zahmetinden kurtulma amacı taşıyordu. Nedenleri her ne ise, elimizde gidiş – geliş yönünde yazılmış bir çok yazıt örneği bulunmaktadır. Pausanias, bu tür yazı için “öküz dönüşü” anlamına gelen Boustrophedon ifadesini kullanmış ve bu sözcük bilim adamları tarafından bu stili ifade etmek üzere teknik bir terim olarak kullanıla gelmiştir. Zamanla, soldan sağa doğru yazmak daha kolay görünmüş olmalı ki Boustrophedon stil M.Ö. VI. y.y.’dan itibaren terk edilmeye başlanmıştır. Bu stildeki yazıtların daha çok dinsel konular içermeleri nedeniyle bu stil zamanla dinsel bir kişilik kazanmıştır. Bu stilin en uzun süre yaşadığı yer Girit adasıdır. Yunanlıların, yazıya estetik bir görünüm kazandırmak üzere başvurdukları diğer bir yöntem de Stoikhedon adı verilen yazı tarzıdır. Sözcük anlamı olarak “bir düzen içinde” anlamına gelen bu epigrafik terim, harflerin alt alta gelecek şekilde sıralanmasıyla yapılır. Gerçekten de, iyi düzenlenmiş olan stoikhedon yazıtlarda harfler her satırda eşit sayıdadır ve bir askeri birliğin dizilişini andırır. Bu stil M.Ö. VI. y.y.’ın sonlarından itibaren hızla yayıldı ve bazı istisnalar dışında, tüm klasik devir yazıtlarında kullanılmıştır. Bu tür yazıtların, M.Ö. III. y.y.’ın sonlarına doğru ( M.Ö. 225 ) ortadan kalktıkları kabul edilmekle birlikte, bazı örneklerine sonradan rastlamak da mümkündür. Örneğin, M.S. III. y.y.’ın başlarında Lykia’nın Oinoanda kentinde ele geçmiş olan bir yazıt. Bazı arkaik devir yazıtlarında, sözcük ya da ifadeleri birbirinden ayırmak üzere bazı noktalama işaretlerinin kullanıldığı görülmektedir. Çoğunlukla üst üste iki ya da üç noktadan oluşan bu işaretler arkaik devirle birlikte ortadan kalktıysa da, Roma devrinde yeniden ve değişik bir biçimde ortaya çıkmıştır. Örneğin, Roma devri yazıtlarında sözcükler arasına bazen nokta, bazen de sarmaşık yaprağı ve ya benzeri bir süs koymak yaygın bir alışkanlık haline gelmiştir.YAZIT TÜRLERİ VE KULLANIM ALANLARI
Yazıtların Yunan demokrasisi ile ilgili bilgi edinmemizde büyük rolleri vardır. Atina’daki demokratik hükümet formu nedeniyle halk kayıtlarına geniş ölçüde ihtiyaç vardır. Antik Yunanistan’da yazıtlar bronz plakalara, taş üzerine, beyaz renkli tuğlalara yazılırdı İlk çağdan günümüze ulaşabilen yazıtları resmi ve özel olarak iki ana başlık altında inceleyebiliriz. Yazıtların sayıca az fakat daha önemli kısmını oluşturan resmi yazıtlar arasında yasaları, antlaşma metinlerini, finans işlerini içeren yazıları, resmi yapılardaki ithaf yazılarını, resmi adak ve onurlandırmaları sayabiliriz. Özel nitelikli yazıtların büyük bir çoğunluğunu, şüphesiz mezar yazıtları oluşturur. Ayrıca, kişisel adaklar, kölelerin özgürlük beratları, vasiyetnameler, onurlandırmalar, mülkiyet yazıtları, büyü ve lanetlemeler yer alır. Taş üzerine yazılan yazıtlar; kanunları, meclisten geçen yasaları, şehirler arası bağlantıları ve ilişkileri, savaş anılarını, tapınaklara ait mal listelerini, çeşitli spor müsabakaları ve kazananların isimlerini, satılık mal listelerini, gelir ve vakıf kayıtlarını içerir. Ancak hiçbir bölgenin yazıtı Atina’daki yazıtlar gibi numaralandırılmamışlardır. Ordu için istenen kişilerin listesi beyaz renkli tahtalara yazılır ve Agora’da gösterilirdi. Diğer kayıtlar da papirüslere yazılır ve Metroon adı verilen tanrıların anası mabedinde saklanırdı. Metroon, Agora’da meclisin yanında yer alır. Burası, halk tarafından da kullanılabilen ve halka hizmet eden bir arşiv görevini görür. Atina, yüksek kalitedeki mermere ulaşabiliyordu. Bu mermer sadece yazıtlarda değil, heykel ve bir takım mimari öğelerde de kullanılıyordu. Uygun mermer ocağı bulunmayan bazı şehirlerde kayıtlar, bronz plakalara kazınır ve bu plakalar da asılırdı. Zengin ve yetkili kişiler, sahip oldukları şeyler için tanrılara teşekkür ya da adak içerikli yazıtlar sunarlardı. Ayrıca çanak – çömlek ve vazo boyacıları da imzalarını eserlerinin üzerine atarlardı. Çok sayıda yazıtın birlikte incelendiği epigrafik yayınlarda, yazıtların genellikle konularına göre gruplara ayrıldığı ve her grubun kronolojik bir düzen içinde sunulmasına özen gösterildiği gözlenir. Örneğin, çok sayıda mezar yazıtı içeren yazıt koleksiyonlarında, bu yazıtların ölü adlarının alfabetik bir sıraya göre sıralanması mümkündür. Niteliği anlaşılamayan yazıtlar Fragmenta Incerta adı altında bir başlıkta toplanır.YAZIT TÜRLERİ
- 1) Yasalar, Dekretler DECRETA
- 2) Onur Yazıtları TİTULİ HONORARİİ
- 3) Adaklar DEDİCATİONES
- 4) Mezar Yazıtları TİTULİ SEPULCRALES
- 5) Kataloglar, Listeler KATALOGİ
- 6) Bina Yazıtları TİTULİ AGONİSTİCİ
- 7) Mil Taşları MİLİARİA
- 8) Agnostik, Sportif Yazıtlar TİTULİ AGONİSTİCİ
- 9) Sınır Yazıtları TERMİNİ
- 10) Sanatçı İmzaları SİGNATURE ARTİFİCUM
- 11) Büyü ve Lanetlemeler TABELLAE DEFİXİONUM
- 12) Mektuplar EPİSTULAE
Antik kaynaklar bize eski Yunan ve Romalıların bir takvim kullandıklarını ve bu takvimde her ayın 29 ve ya 30 gün sürdüğünü gösterir. Bu takvimdeki ay isimleri, doğa olayları ve ya tanrı ve imparator isimlerinden aldıkları görülür. Bu takvim sisteminin en belirgin özelliği, her bölge ya da kentin önemli bir olayı takvim başlangıcı yani Era olarak kabul edilmesidir. Antik dönemde Yunanlılar hiçbir zaman ortak bir Era kullanmamışlardır.
ÖNEMLİ “ERA” LAR :
- Troia Savaşları Erası : M.Ö.1184 / İlk kaz Eratosthenes tarafından kullanılmıştır. * Olimpia Erası : M.Ö. 776 / İlk kez Timaios tarafından kullanılmış ve onu Polybios, Halikarnassos’lu Dionysos ve Pausanias izlemişleridir.
* Philippos ve Aleksandros Erası : M.Ö. 323
- Seleukoslar Erası : M.Ö. 312 * Sulla Erası : M.Ö. 85 / Sullanın Asia eyaletini yeniden organize ettiği ve vergi sisteminde bir çok değişiklikler yaptığı bu tarih, bu eyaletin doğu kısmında uzun bir süre kullanılmıştır.
* Pharsalos Erası : M.Ö. 48 / Sezar’ın Pompeius’u Phossalos’da yendiği tarih.
- Actium Erası : M.Ö. 31 / Oktavyus’un Antonyus’u yendiği tarih.
* Era: Önemli bir olayı takvim başlangıcı olarak sayma.Her bölge ya da kentin önemli bir olayı takvim başlangıcı yani Era olarak kabul edilir.
YAZITLARIN TARİHLENMESİ , RESTORASYONU VE KOPYA EDİLMESİ
Epigrafi çalışmalarında en önemli aşama, kuşkusuz, yazıtların tarihlenmesine ilişkin çalışmalardır. Çoğu yazıtın kesin tarihini, hatta ait olduğu yüzyılı bile saptamak mümkün olamamaktır. Bu gibi hallerde kesin konuşmaktan kaçınmak ve yazıtı “Helenistik Devir” ya da “Roma Devri” gibi çok geniş periyodlar içinde tarihlemek belki de en sağlıklı yoldur. Yazıtları tarihlerken, epigraf eserin çıktığı yerin özelliklerinden “buluntu yeri” eserin sanatsal yapısına kadar ki bunlar “eserin niteliği” ve “eserin niteliği” dir. Çok yönlü düşünmek ve eseri diğer paralelleriyle karşılaştırmak durumundadır. Ayrıca yazıtın, bilinen bir tarihsel olayla ilişkisi, tarihi bir şahsiyetle ya da onun yaptığı işlerle olan ilişkisi, eğer yazıtta tarih varsa bu tarihlerin anlamlandırılması, yazıtlardaki stil, ifade ve yöntemlerin de göz önüne alınması gerekir. Bilindiği gibi yazıtların büyük bir çoğunluğu elimize ya kırık ya da zedelenmiş olarak geçmektedir. Yazıtları yayına hazırlayan epigraf bu yazıtlardaki eksiklikleri tamamlamaya ve metinleri orijinal durumlarına yaklaştırmaya çalışır. Epigraf tarafından yapılan tamamlamalar köşeli parantezler içinde gösterilir. Tamamlamada kuşku duyuluyorsa parantezin içine soru işareti eklenir. Tamamlanamayan kısımlarda köşeli parantez içinde belirtilir ve mümkünse eksik olan harf sayısı yazılır. Bazı kırık yazıtların diğer parçalarının da sonradan ele geçtiği ve eski parçayı bütünlediği görülebilir. Restore edilecek yazıt hakkında düşünülmesi gereken ilk konu, bu yazıtın ait olduğu yazıt grubudur. Örneğin elimizdeki fragment bir dekrete ise, o şehir ve ya yörelerdeki dekretelerde kullanılan genel formülleri incelemek ilk iş olur. İkinci önemli nokta da, satır uzunluklarının doğru tahmin edilmesi ve tamamlanmasıdır. Yeni bir yazıtla karşılaşan epigrafın yapması gereken ilk iş, gördüğü yazıyı dikkatli bir şekilde kağıda aktarmaktır. Kopya işi tamamlandıktan sonra, taşın ölçüleri ile harf yükseklikleri ve taşın cinsi not edilmelidir. Fotoğraf çekimi de oldukça önemlidir. Eserin değişik açılardan çekimleri ve detay çekimleri alınır. Ortamdaki ışık seçimi önemlidir. Uygun ışık yakalanamıyorsa yapay ışık kullanılır. Eserin iki türlü kopyası alınır. Kağıt kopyada kullanılmakta olan kağıdın özelliği, ıslatıldığı zaman kolaylıkla liflerine ayrılabilmesi ve bu özelliğinden dolayı taş üzerindeki her deliğe girebilmesidir. Eser ıslatılır ve gerektiği kadar kesilen kağıt taşın üstüne serilir. Bir sünger ile ıslatılan eser, tahta bir fırça ile,kağıdın iyice yerleşmesi ve hava kabarcıklarının kalmaması sağlanır. Kağıt kuruyunca eserden ayrılır. Lateks kopyada ise sıvı kauçuk olan sıvı, eserin üzerine ince bir tabaka halinde sürülür ve kuruyunca işlem birkaç kez tekrar edilir.EPİGRAFİDE KULLANILAN ÖZEL İŞARET VE SEMBOLLER
Transkripsiyon; taş ya da herhangi bir başka madde üzerine büyük harfle yazılmış olan orijinal metnin, gramer ve epigrafi kurallarına uygun bir biçimde kağıda aktarılması işlemine denir. *Metne eklenen tamamlamalar köşeli parantez içinde gösterilir. Araştırmacı, epigraf tarafından tamamlanır.- Aynı harf ve ya ifade, dalgınlık ya da yanlışlık sonucunda iki kez tekrarlanmış ise ( dittography ) bunlardan ikincisi çengel içinde bir parantez içinde verilir.
- Bazı yazıtlarda, iki kez tekrarlanması gereken bir harf ya da ifadenin yalnızca bir kez yazıldığı ( haplography ) ve ya bir ifadenin tümüyle atlandığı görülür. Bu durumu transkripsiyona yansıtmak üzere açı şeklindeki parantezlerden yararlanılır.
- Bu yazıtların taş üzerine geçirilmesinden sonra meydana gelen bazı özel ya da politik gelişme ve değişmeler, yazının en azından bir bölümünün silinmesi ya da değiştirilmesi gerekli kılınmış olabilir. Bu durumlarda epigraf, taşın sildirilmiş olan bu bölümdeki ifadeyi tamamlayıp, bu tamamlamayı çift parantez iç içe geçmiş köşeli parantez şeklinde gösterilir.
- Yazıt üzerindeki her harf okunacak şekilde olmayabilir. Okunuşu kesin olmayan her harfin altına konacak bir nokta bu belirsizliği ifade etmemiz için yeterli olacaktır.
* Yazıt üzerinde tamamlanamayan kısımdaki harf sayısı kesin olarak belli değilse, transkripsiyonda bu kısma eksik harf sayısı kadar nokta konmalıdır.
- Eksik harf sayısı kesin değil fakat yaklaşık olarak belli ise, okunamayan bu kısma “circa” yani yaklaşık ifadesini kısaltılmış şekli olan ca. ve ya c. harfleri ile birlikte tahmin edilen harf sayısı yazılmalıdır.
- Kırık ya da zedelenmiş olan kısımlarda harf sayısına tahmin etmek mümkün olmuyorsa, ilgili bölümlere kesik çizgiler konulur. Çizili kısımlar ile harf sayısının bir ilgisi yoktur.
- Bazı yazıtlarda, taşçıların metnin içinde bazı boş yerler bıraktıkları görülür. Bu kısımlara boş olduğunu belirtecek “ vacat” ve ya sadece vac. ifadesi yazılmalıdır.
ESKİ YUNANLILARDA SAYI SİSTEMİ
Eski Yunanlıların,sayıları ifade etmek üzere iki sistem geliştirmiş oldukları görülür. Bunlardan biri; 5, 10, 100, 1000 ve 10.000 gibi yuvarlak sayıların Grekçe deki adlarının ilk harfleri ile ifade edildikleri Akrophonik sistemdir. Bu sistemin tek istisnası, 1 sayısı için bir harf değil, dikey bir çizginin kullanılmasıdır. Sayılara paralel olarak, Yunanlıların bazı para birimlerinin ifade etmekte de akrophonik sisteme başvurdukları görülür. Bazı birimleri ifade etmek için de özel bir takım işaretlerden de yararlanılır. Örneğin; Talent = T Stater = Dinar = Drahmi = Akrophonik sisitem, erken devirlerde ve özellikle Attika da kullanılmıştır. Ancak M.Ö. I. y.y.’a ait bazı yazıtlarda yeniden ortaya çıkmıştır. Yunanlıların kullandığı diğer bir sayı sistemi de, günümüzde de kullanılan alfabetik sistemdir. Bu sistemde sayılar, alfabede bulunan harflerce temsil edilmiştir. Örneğin; 6 sayısı = Diggama 90 sayısı = Koppa 900 sayısı = Sampi Bu harfler erken dönem Yunan yazısında olup, sonradan terk edilmiş harflerdir.YUNAN DİLİ
Eski Yunan dili Hint-Avrupa dil ailesine mensuptur. Hint-Avrupa kökenli bu dilin başlangıç dönemi ile edebi eserlerin verildiği dönemdeki çeşitli lehçeler arasında kuşkusuz birçok aşama mevcuttur. Bilinen lehçelerin karşılaştırılması bizi ancak lehçelerin farklı olmadığı bir zamana kadar götürmektedir. Bu dil söz dağarcığının büyük bir kısmını ilkel kaynağından almış bazı unsurları da Yunanlılar’ın istila sonucu yerleştikleri topraklarda sonradan kazanmıştır. Başlangıçta mevcut olan Hint-Avrupalı unsurları kesin olarak tespit edebilmek oldukça güçtür. Ancak sonradan kazanılan unsurların bir kısmını belirlemek mümkündür. Ayrıca, Hellen göçü sonucunda dile yeni kelimelerin girmesinden başka değişiklikler de olmuş, bazı kelimelerin anlamları yeni şartlara göre değişirken, bazıları da tamamen ortadan kaybolmuştur. O halde, Yunanlılar yeni topraklarına yerleştiklerinde dilin Hint-Avrupalı kaynağı bazı değişikliklere maruz kalmış, yeni katkılar sonucu zenginleşmiştir. Tarihi çağın başlangıcında bu söz dağarcığı artık belirli hale gelmiştir ve dışarıdan kelime alınması hemen hemen sona ermiştir.II-LEHÇELER Eski Yunan dilinin gelişimi sırasında birbirinden farklı lehçeler ortaya çıkmıştır.
ION-ATTIKA LEHÇESİ
- 1. Ion Lehçesi: Bu lehçe Ege Denizi’nde (Rhodos, Kos, Lesbos ve diğer bazı adalar hariç), Anadolu kıyılarında (Smyrna ve Phokaia’dan Halikarnassos’a kadar) ve Euboia’da konuşulurdu. Ancak bu şehirlerin konuşma biçimleri arasında yazılı dilde bulunmayan bazı farklar vardı. Ion lehçesinin kaynağı biraz ilkel olmakla birlikte, Homeros’un destanlarında bulunabilir. Bu lehçe daha sonra Ionia uygarlığının parlamasıyla yüksek düzeyde bir edebiyat dili haline gelmiştir. Bazı Aiolik unsurların da yer aldığı Ion lehçesi, Homeros’tan başka didaktik şiir yazarı Hesiodos ve şair Theognes tarafından da kullanılmıştır. Fakat bu dille yazılmış en önemli eser Herodotos’un eseridir. Üstelik Herodotos bir Dor kenti olan Halikarnassos’ta doğmuştur. Bu da Ion lehçesinin Karia’ya kadar yayıldığını ispatlamaktadır. Ion lehçesi, İskenderiye döneminde Rhodoslu Apollonios gibi bazı şairler tarafından da kullanılmış ve yeniden canlandırılmaya çalışılmıştır.
- 2. Attika Lehçesi: Başlangıçta yalnızca Ion lehçesinin bir bölümü olan Attika lehçesi, Perikles dönemindeki yazarlar tarafından geliştirilerek ayrı bir lehçe haline geldi ve diğer bütün lehçeleri geride bırakarak Yunan yazarlarının kullandığı ortak bir dil oldu. Attika lehçesi Yunan edebiyatının en önemli eserlerini vermiş olan yazarların çoğu tarfınhdan benimsenmiştir. Tragedia şairleri Aiskhylos, Sophokles ve Euripides; komedia şairi Aristophanes; en önemli hatiplen Demosthenes, Aiskhines ve Isokrates; tarihçiler Thukydides ve Ksenophon; filozoflar Platon ve Aristotales eserlerinde hep bu lehçeyi kullanmışlardır.
B. AIOL LEHÇESİ Bu lehçe başlangıçtaki Yunan diline en yakın lehçe olarak kabul edilmektedir. Anadolu’daki Aiol kolonilerinde, Smyrna’nın kuzeyinde, Hellespontos’ta; Yunanistan’daki Boiotia’da, Thessalia’da ve Lesbos adasında konuşulurdu. Bu dilde verilen en önemli eserler Lesbosli Alkaios ile Sappho’nun ve Boiotialı Korinna’nın şiirleridir. Ayrıca Homeros’un dilinde de Aiolik unsurların yer aldığı görülmektedir.
C. DOR LEHÇESİ Peloponnesos’ta (Arkadia hariç), Girit’te, Sicilya’da, Karia’da konuşulan lehçedir. Edebi bakımdan yapay bir dildir. Çünkü yaratıcıları Dor bir ülkede bile doğmamışlardır. Simonides bir Ionia adası olan Keos’tan, Pindaros ise Aiol lehçesinin konuşulduğu Boiotia’dandı. Simonides ve Pindaros’tan başka Alkman ve Theokritos da bu lehçeyi kullanmışlardır.
D. ARKADIA-KIBRIS LEHÇESİ Arkadia ve Kıbrıs’ta konuşulan bu lehçe, edebiyat dili olarak kullanılmamıştır.
E. ORTAK DİL (KOINE) İ.Ö. IV. yüzyılın ortalarından itibaren Attika lehçesi ortak bir edebiyat dili olarak kabul edilmişti. İskender, fetihleri sonucu bu dili doğuya götürünce dilin saflığı bozuldu. Üstelik resmi, idari, ticari ve edebi bakımdan yeni bir dilin oluşumu zorunlu hale gelmişti. İşte bu durumda oluşan yeni dile ortak dil (Koine) denir. Daha sonra, İskenderiye Yunun Edebiyatının merkezi haline gelince orada Attika lehçesinin bozulmuş şekli olan yeni bir lehçe oluştu. Son olarak da Bizans döneminde Bizans lehçesi adı verilen lehçe ortaya çıktı, bundan da Romaike veya Rumca dediğimiz dil doğdu.
YUNAN ALFABESİNİN KÖKENİ
Sözlü ve yazılı Yunan kaynaklarından, Yunan alfabesinin ortaya çıkışına ilişkin bazı bilgiler sağlamak mümkündür. Örneğin, Heredotos’a göre Yunanlılar yazıyı Fenikelilerden öğrenmişlerdir. Diğer bazı kaynaklarda, yazının Fenikelilerden alınıp batıya getirilişi olayını tanrı, yarı tanrı ya da kahramanlara maletmektedirler. Efsanelerin sağdan sola doğru yazılması ve Fenike harf isimlerinin Yunan alfabesindeki harf isimlerine çok benzemesi, alfabenin doğu kökenli olduğunun güçlü belirtileridir. Son araştırmalar göstermiştir ki, Yunanlıların alfabeyi öğrendikleri yer, onların ticari amaçlarla Suriye sahillerine kurdukları yerleşim merkezleridir. Bu ortak kaynaktan dağılan alfabe önce büyük ticari merkezlere (Girit, Rodos ve Euboia gibi...) ve oradan da Yunanistan’ın diğer bölgelerine yayılmıştır. Ege adaları ile doğu ülkeleri arasında ticaret yapan bazı Yunanlılar Suriye-Fenike sahillerine yerleşmişler ve geç geometrik devirde (İ.Ö. VIII.y.y. ortaları) bölgedeki Fenikelilerden yazıyı öğrenmişlerdir. Yazının Yunanistan’a geçişi tümüyle bir rastlantı ürünü olduğundan, arkaik devir Yunan yazısında genel bir düzensizlik ve dağınıklık göze çarpar. Bunun sonucu olarak, her bölgenin ve her şehrin ilk alfabelerinde büyük farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bu farklılıklar o kadar belirgindir ki, bir arkaik yazıtının hangi bölge ya da kente ait olduğunu kolaylıkla saptamak mümkündür Yazıyı öğrenen ve onu günlük hayatta yoğun bir şekilde kullanmaya başlayan Yunanlılar, bazı değişiklikler de yaparak, Fenike alfabesini kendi dil yapılarına uyarlamışlardır. Örneğin, seli harfi bulunmayan Fenike alfabesindeki bazı harflere sesli bir karakter kazandırmışlar ve bu alfabe ile ifade edemedikleri bazı sesleri göstermek üzere alfabeye bazı yeni harfler eklemişlerdir. Alfabe: Arkaik devrin Yunan alfabesi birçok yerel farklılıklar göstermekteydi. Bu nedenle Atinalılar İ.Ö. 403/2 yılında Ionia alfabesini resmen kabul ederek yazıda bir birlik sağlamışlardır. Eski yunan yazısında 24 harf bulunmaktadır.- Sesli Harfler
- Grekçede uzun ve kısa oluşları bakımından birbirinden farklılıklar gösteren 7 adet sesli harf vardır.
- Her zaman kısa,
- Her zaman uzun,
- Bazen kısa bazen uzun.
- Çift Sesliler
- Bazı sesli harflerin yan yana gelmesiyle çift sesliler oluşur. Hece Ayırma İşareti: Birlikte bir çift sesli oluşturdukları halde, ayrı ayrı hece olarak okunması istenen harf guruplarında ikinci seslinin üzerine yan yana iki nokta işareti konur. Sessiz Harfler: Basit sessiz harfleri, ağzın hareketine ve çıkardıkları seslere göre kabaca şu guruplar altında toplamak mümkündür.
- 1- Dudak harfleri (labiales)
- 2- Gırtlak harfleri (gutturales)
- 3- Diş harfleri (dentales)
- 4- Akıcı harfler (liquidae)
- 5- Fısıltı harfleri (spirantes)
- Çift Sessizler
- Dudak, damak ve diş harflerinden birinin sigma ile karşılaşmasından üç çift sessiz doğar.
- Nefes İşareti: Grekçe’de h sesini verecek bir harf yoktur. Buna karşılık, bir sesli ve çift sesli harfle başlayan her sözcüğün başına bir nefes işareti konur. Bunlardan biri sert nefes işareti olup sağa dönük bir yarım daire şeklindedir ( ), bu işaret h sesinin verilmesi gerektiğini gösterir; yumuşak nefes işareti ise sola dönük bir yarım daire şeklindedir ( ) ve okunuşu etkilemez.
- Heceler
- Bir Grekçe sözcükte, sesli harf veya çift sesli sayısı kadar hece vardır. İki sesli arasında yer alan bir sessiz harf, kendinden sonraki sesliyle bir hece meydana getirir.
- Ton İşaretleri
- Bir istisna dışında, tüm Grekçe sözcüklerin birer ton işareti bulunur. Üç tür ton işareti vardır. Bu ton işaretleri kelimede sesli harfin üzerinde yer alır.
- Accentus acutus
- Accentus gravis
- Accentus circumflexus
Noktalama İşaretleri
Modern dillerdeki nokta ve virgül eski Yunanca’da da vardır ve aynı amaçlarla kullanılır. Bunların dışında, satır üzerine konan bir nokta modern dillerdeki noktalı virgül ya da üst üste iki noktanın işlevini görür. Grekçe’deki soru işareti ise bir noktalı virgülden ibarettir. Cümle Düzeni: Grekçe cümlelerde sözcüklerin dizilişi katı kurallara bağlı olmamakla birlikte yüklemin cümle ortalarında bulunması daha uygundur.Fiiller
Grekçe’de fiiller üç çatı altında toplanırlar. Etken çatı, edilgen çatı, orta çatı. Türkçe’de bulunmayan orta çatı kabaca öznenin kendi üzerine ya da kendi çıkarına yaptığı işler için kullanılır: Yıkamak (etken), yıkanmak (orta). Bir fiilin her üç çatıda görülmesi mümkün olabileceği gibi kimi fiillerin orta, bazılarının edilgen, kimilerinin de etken çatı kullanımı olmayabilir.Fiillerde Zaman: Fiillerde yedi zaman vardır.
- 1- Praesens (Şimdiki/geniş zaman)
- 2- Futurum simplex (Gelecek zaman)
- 3- Perfectum (Geçmiş zaman)
- 4- Futurum perfectum (Gelecekte geçmiş zaman)
- 5- Imperfectum (Şimdiki hikaye zamanı)
- 6- Aoristum (Geçmiş zaman)
- 7- Pulusquamperfectum (Geçmiş hikaye zamanı) Bu zamanlardan ilk dört tanesi birincil (esas, temel), diğerleri de ikincil (tarihsel) zamanlardır. Her iki geçmiş zaman arasında Türkçe’ye çeviri açısından pek fark yoksa da ikisinin de aynı zamanı göstermediği unutulmamalıdır.
İsmin Halleri
Grekçe isimlerde beş hal vardır.- Nominativus
- Yalın hal Vocativus:
Çağrı hali
- Accusativus : -i hali
- Genetivus:-in hali
- Dativus: -e hali
- İsimlerde Cins
- Grekçe’de üç tür isim vardır.
Masculinum: Eril Femininum :Dişil Neutrum :
Cinssiz Grekçe’de isimlerin hangi cinsten olduklarını yapılarına veya anlamlarına bakarak çıkarmak mümkündür. Genel olarak tüm erkek insan, hayvan ve tanrı adları ile nehir ve tapınım gören rüzgar isimleri erildir. Tüm kadın, tanrıça, ağaç ve ada isimleri dişildir. Belirleyici Sözcük (Articulus): Modern batı dillerinde (özellikle Almanca’da) olduğu gibi Grekçe’de isimleri belirlemek üzere articuluslar kullanılır. Articulus, ait olduğu isme sayı, hal ve cins bakımından uyar. Sıfatlar: Grekçe’deki sıfatların sayı, hal ve cins özellikleri vardır ve bir sıfat, nitelediği isme her üç bakımdan da uyar. Sıfatlar, articulus ile isim arasında yer alırlar.
Yunan Dili
Doğum Tarihi: MÖ X. yy civarı. Doğum Yeri : Yunanistan Kökeni: Fenike alfabesi Sistemi : Alfabetik. Göstergeler : 24 harf Okuma yönü : Sağdan sola daha sonra “bustrofedon” denilen şekilde ve en nihayet soldan sağa doğru. Kullanan diller : Yunanca , matematik ve bilimsel dil için de kullanılır Bilinen en eski belge : MÖ VII. yy’dan kalma Yunan şehri Dreros’un kanunları.(yasal kararname)
스네이크벳 - 1 ay önce
mike - 1 ay önce
mike - 1 ay önce
광주안마 - 1 ay önce
myfrivgames - 2 hafta önce
myfrivgames - 2 hafta önce
플러스카지노 - 6 gün önce
WCMT Insert - 5 gün önce
DNMG Insert - 5 gün önce
SEHT Insert - 3 gün önce
TCMT Insert - 3 gün önce
Tungsten Carbide Inserts - 3 gün önce
Coated Inserts - 3 gün önce
download rebirthro - 13 saat önce