19. yüzyılda ortaya çıkmış olan emperyalizm sonucu oluşan sömürgeciliğin yeni bir hali. Bu bir devletin, bağımsızlığına rağmen, dolaylı yöntemlerle sömürülmesidir. Yeni sömürgeciliğe göre kapitalizm, dünyayı az geliştiren bir olgudur. Ulusal burjuvaziler yabancı sermaye tarafından emilmekte ve bunun olması sanayileşme sürecinin fiilen sınırlandırılmasına neden olmaktadır. Bazı yazarlara göre yeni sömürgecilik, resmi sömürgeciliğin bir uzantısıdır. Bazılarına göre ise, yeni sömürgecilik, azgelişmiş ülkelerde sanayileşme yönünde ilerlemeyi denetlemek ve sınırlamak amacı ile tekelci sermayenin uyguladığı yöntemleri içermektedir. Bir başka görüş ise sömürgeciliğin bu yeni halini savaştan sonra gelişmiş ülkelerden gelen yabancı sermayenin doğrudan müdahaleler yolu ile çıkarlarının denetlemesi ve böylece Batı sermayesinin ilk önce bunalımdan daha sonra da savaştan kurtulup kendine gelerek, dünya çapında egemenliğini yeniden kurmasıdır.
1945 sonrası bir yandan teknolojinin ve üretimin gelişmesi, öte yandan ulusal kurtuluş savaşları nedeniyle fiili işgale dayalı sömürgeleştirmenin zorlaşması nedeniyle; kapitalist ülkeler azgelişmiş ülkelere ithal ikameci "kalkınma" politikasını önererek ve IMF yoluyla azgelişmiş ülkeleri borçlandırarak yeni bir sömürü ağı yarattılar.
Yeni sömürgecilik, azgelişmiş ülkelerde göreli olarak refahı artırırken, ülke kaynaklarının egemen kapitalist ülkelerin çıkarları yönünde biçimlenmesine yol açtığı için kaçınılmaz olarak bunalıma dönüşür. }