Swami Vivekananda, 1863-1902 yılları arasında yaşadığı kısa yaşamını yoğun çalışmalarla ve hizmetlerle geçirdi. Kalküta`da Datta ailesinde doğmuş ve gençliği boyunca bilime ve Batı felsefelerine karşı büyük ilgisi olmuştu.
Aynı zamanda Tanrı`yı idrak etmek konusundaki güçlü isteği onu hep araştırmaya itmişti. O her yerde Tanrı`yı arıyor, kutsal bir ünü olan herkese Tanrı`yı görüp görmediklerini soruyordu. Bu anlayış onu sonradan Gurusu olacak olan Sri Ramakrişna`ya götürdü. O ise onun tüm şüphelerini giderdi, onu aydınlattı, ona Tanrı görüşü ve bilgelik verdi. O, Sri Ramakrişna`nın en sevgili öğrencisiydi.
Sri Ramakrişna`nın dünyayı terk edişinden sonra Vivekananda bir keşiş olup tüm Hindistan`ı baştan başa dolaşmaya başladı. Hint insanına duyduğu sevgi ve şefkat onu, Batı`dan ülkesi için maddi yardım aramaya sevk etti. 1893`te Chicago`da yapılan Dünya Dinler Parlamentosu`nda Hinduizmi temsil etmek için gittiği Amerika`da çok büyük sevgi ve hayranlık kazandı. O, nehrin farklı yerlerde doğup aynı denize ulaşması gibi, farklı dinlerde doğan insanların da sonunda aynı Tanrı`ya gittiklerini söylüyordu. Kısa zamanda onun mesajı tüm Amerika`ya ve Avrupa`ya yayıldı. O gittiği her yerde yüceliği ve ışığıyla insanları büyülüyordu.
Vivekananda dört yıl boyunca Amerika`da ve İngiltere`de Vedanta felsefesini yaydı ve sonra Ramakrişna Misyonunu kurmak için Hindistan`a döndü. Ülkesini ve tüm insanlığı ruhsal yüceliğe teşvik ederken, Hindistan`da yeni bir ulusal bilincin oluşmasını sağladı. Hayatı boyunca hiç durmadan çalıştı. Batı`ya yaptığı kısa bir seyahatten sonra 4 Temmuz 1902`de dünyayı terk etti fakat onun mesajı milyonlarca insanı aydınlatmaya ve insanlığa ilham vermeye devam ediyor.