Varşova Gettosu Ayaklanması 19 Nisan 1943'de Yahudiler,Mordeçay Anielewicz’in liderliği altında, işgal altındaki Avrupa’nın ilk şehir ayaklanmasını gerçekleştirdiler. Yahudi savaşçılar, ağır Alman saldırısına 27 gün boyunca direndi. Cephanelikleri; dokuz tüfek, 59 tabanca, birkaç yüz el bombası, patlayıcı ve mayından ibaretti.
Yahudilerin karşısında ise, ezici bir güç vardı. Nasyonel Sosyalistlerin askeri zaferine bir bakın: Ele geçirilen Yahudilerden 7 bini vuruldu, 7 bini Treblinka ölüm kampına gönderildi ve 15 bini de Lublin’e. Nasyonel Sosyalistler ve işbirlikçilerinin kaybı; 16 ölü ve 85 yaralıydı. Varşova Gettosu Ayaklanması, Yahudi ve Avrupa tarihinde gerçek bir dönüm noktasıydı.
İsyan etmenin önemi
Bu ayaklanmanın önemi ve simgeselliği, kimin kimi yendiğinin veya hangi tarafın ne kayıp verdiğinin çok ötesindeydi. Anielewicz, meslektaşı İzak Zuckerman’a şöyle yazıyordu: "Önemli olan, hayatımın hayalinin gerçek olması. Varşova gettosundaki Yahudi direnişi, bir gerçek. Yahudilerin silahlı direnişi ve misillemesi de. Yahudi savaşçılarının kahramanca mücadelesine tanık oldum." Anielewicz ve diğer Yahudiler için ayaklanma, bir onur savaşıydı. Yahudiler, Nasyonel Sosyalistlerin onlara hazırladığı korkunç kaderin farkındaydı. Askeri olarak kaybedeceklerinin de. Ama bir savaş sadece askeri güçle kazanılmaz. Varşova’daki Yahudiler, bunu kanıtlamışlardı.19 Nisan 1993’te, dönemin İsrail Başbakanı İzak Rabin, ayaklanmanın 50. yıldönümü dolayısıyla, Varşova’daki anıt önünde konuştu: "Evlerin çatılarından ve kanalizasyondan, kilerlerden ve avlulardan, çöken duvarların arkasından ve yanan odaların içinden savaştılar. Başka şansları yoktu, ama zafer onlarındı. İnsanlık tarihinde, gettonun isyancıları, onurun közünü canlı tutanlar olarak hatırlanacak. Onların onuru, bin yıllık Polonya Yahudiliğinin son eseriydi. Ateşin içinde yandılar, ama onurlarını korudular."