Yaşamı
Asıl adı Luka Razikaşvili olan Vaja Pşavela, 14 Temmuz 1861`de Pşav`da, Çargali köyünde doğdu. İlköğrenimini Telavi din okulunda gördü; daha sonra ise Gori öğretmen okuluna devam etti. Haziran 1882`de Gori öğretmen okulunu bitirdikten sonra, Gürcüstan`da eğitim ve öğretimin yaygınlaşması için çaba harcadı, özellikle halkın haklarının ve çıkarlarının korunmasıyla ilgilendi ve bu arada kurulu düzenden yana olanların düşmanlığını kazandı. Pşavela, yükseköğrenim için 1883`de Petersburg`a gitti ve Hukuk Fakültesi`nde öğrenime başladı; ama bir yıl içinde ülkesine geri dönmek zorunda kaldı. Didi Tioneti köyünde öğretmenliğe başladı. Kısa süre sonra, ölümüne kadar hiç ayrılmadığı doğum yeri Çargali`ye döndü.Pşavela, tüm yaşamı boyunca Tiflis`e çok seyrek olarak gitti. Çok zor koşullarda sürekli ihtiyaç içinde yaşadı ve bu olumsuz koşullar doğal olarak sağlığını bozdu. 1915 yılı başlarında zatürree yakalandı ve 27 Temmuz 1915`de son yaşamını yitirdi. Didube`de Gürcü ileri gelenlerinin gömüldüğü panteona toprağa verildi. Mezarı daha sonra Mtatzminda panteonuna nakledildi.
Yazarlığı
Vaja Pşavela, ender rastlanan lirik şairlerden biridir. Heyecan ve duyguları olağanüstü bir şiirle dile getirmeyi başardı. 19. yüzyıl Gürcü edebiyatında yeni bir lirik tür yaratarak, çok derin düşünceleri açık seçik, düz ve basit bir anlatımla dile getirdi. Pşavela da tıpkı İlia Çavçavadze ve Akaki Tsereteli gibi atalarının kahramanlıklarını ve vatan sevgilerini büyük bir coşkuyla aktardı.Pşavela`nın şiirleri çoğu zaman yalnızca erkeklerin, savaşçıların değil, aynı zamanda kadınların da kendilerini unutacak kadar vatanlarına adadıkları bir tablo oluşturur. Sayısız karmaşık sorunlara el attığı epik yapıtları da sanatsal özgünlüklerle doludur. ``Aluda Ketelauri``, ``Konuk ve Evsahibi``, ``Yılan Yiyici`` gibi şiirleri, halk masallarına ile efsanelerine dayanır ve olağanüstü şiirsel zenginliklerle dikkat çeker. Pşavela`ya göre toplumun kuralları sert ve acımasızdır. Her bireyden tam bir bağımlılık ister. Toplum hiçbir biçimde bir bağımsızlık gösterisini kabul etmez ve bireycilik ve toplum arasındaki çatışmalar trajik bir yoğunluk kazanır. Vaja Pşavela bu bireycilik ve toplum arasındaki çatışmayı ``Aluda Ketalauri`` adlı şiirinde son derece dramatik bir tarzda ele almıştır. Kahramanı toplumda hüküm süren davranış kurallarını ihlal eder, yüzyıllardır körüklenen yaşam kurallarını eleştirel bir anlayışla sergiler.
Vaja Pşavela doğanın sırlarını öğrenmiştir, doğanın uyumunun sözcüsüdür. ``Yavru Karacanın Hikayesi``, ``Menekşe``, ``Doğanın Kaynağı``, ``Kuru Gürgen``, ``Ağlayan Kaya``, ``Kökler``, ``Yüksek Dağlar``, ``Geyik``, ``Ormana Bakın``, ``Doğanın Kucağında``, ``Orman Ağlıyor`` gibi düzyazılarında ve birçok şiirinde insan duygu, düşünce ve heyecanları arasından doğanın bütün olgularını sergiler, insan ve doğayı birleştiren bağları hissettirir bize.
Vaja Pşavela`ya göre "her yazar her şeyden önce kendisine özgü bir dile sahip olmalıdır, çünkü dil yazarın yüzü, fizyonomisi ya da daha doğrusu ruhudur, yazarın bireyselliği, kişiliği, `ben`i burada gizlidir". Pşavela`nın bütün edebi etkinliğinin temeli buna dayanır. Şiirlerinde halk dilinden, halk deyimlerinden büyük ölçüde yararlanmıştır, ama o halk dilinden aldığı sözcükleri ve deyimleri klişe biçiminde kullanmaz, onlara şiirsel bir titreşim katar. Gürcü edebiyatında ilk kez onun kullanmış olduğu çok sayıda sözcük modern Gürcü edebiyat diline kök salmıştır.
Vaja Pşavela`nın ``Aluda Ketelauri``, ``Konuk ve Evsahibi`` ve ``Yılan Yiyici`` adlı şiirleri, Tengiz Abuladze`nin sembolist filmi ``Yakarışa esin kaynağı olmuştur.