Ural Altay Dil Ailesi (Turanca olarak da bilinir), 19. yüzyılda ve bazı ülkelerde 20. yy ortalarına kadar yaygın biçimde kabul edilen, Ural ve Altay dillerini bir arada toplayan hipotezdir.
Zaman içerisinde teoriye olan destek azalmış ve Altay dillerinin birbirleriyle akraba olmadığı, Türkçe ve Moğolca gibi Altay dil ailesinde sınıflandırılmış dillerin arasındaki tipolojik benzerliklerin aynı atadan gelmelerinden değil, yoğun ödünçlemeler ve uzun temaslar sonucu oluştuğu dilbilimciler tarafından kabul edilen genel görüş olmuştur. 1960'lı yıllardan bu yana Ural-Altay dil ailesine nazaran Ural dillerinin kendi başlarına ayrı bir dil ailesi olduğu, Altay dillerinin ise aralarında genetik bir ilişki bulunmadığı gerekçesiyle bir dil ailesi olamayacağı en yaygın görüş konumundadır. Günümüzde çoğu dil bilimci Ural ve Altay ailelerindeki sondan eklemelilik, cümlede özne-nesne-yüklem sıralaması ve dillerin dilbilgisel olarak cinsiyetsiz olması gibi benzerlikleri "tarihsel orijin" veya "yakınsama" ile sonuçlanmış karşılıklı etkileşim ile açıklamaktadır.
Güneş dil teorisi gibi günümüzde kabul görmeyen teorileri de desteklemiş Türk dilbilimci Talat Tekin bu dil ailesinin Altay kolunun Azerice,Türkçe, Moğolca, Mançuca ve Tunguzca'dan, Ural kolunun ise Macarca, Fince ve Estonca'dan oluştuğunu savunmuş ve Korece ile Japonca'nın da Ural-Altay dil ailesine ait olduğunu iddia etmiştir.