1961 Anayasası, 1924 Anayasası`nın “Ulusal Egemenlik” ilkesinden değişik bir egemenlik anlayışını kabul etmiştir. Bu anlayış, 1982 Anayasası`nca da benimsenmiştir. 1961 Anayasası`nın 4. maddesine göre “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir”. Maddenin bu ilk fıkrası, 1924 Anayasası`nın 3. maddesinden olduğu gibi alınmıştır. Ancak, 1961 ve 1982 Anayasalarının egemenliğin nasıl kurulacağını gösteren tümceleri, 1924 Anayasası`ndan oldukça değişik bir içeriktedir: “Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar tarafından kullanır.” Türk Anayasa tarihi yönünden ele alındığında bu kuralın temel amacının, Parlamentonun üstünlüğüne son vermek olduğu söylenebilir. Parlamentonun üstünlüğü 1924 Anayasası`nın en temel özelliği idi. İlk kez 1961 ve ondan sonra da 1982 Anayasası`nda benimsenen bu yeni ilkenin, yani egemenliğin Anayasa`nın koyduğu esaslara göre yetkili organlar tarafından kullanılmasının öngörülmesiyle birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi, ulus adına egemenliği kullanan tek organ olmaktan çıkmıştır. 1961 ve 1982 Anayasaları, egemenliğin kullanılmasında yargıya önemli yetkiler tanımışlardır. Özellikle, Anayasa Mahkemesi, Parlamentonun çıkardığı yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemesi nedeniyle egemenliğin kullanılmasında önemli bir paya sahiptir. Çünkü, Anayasa Mahkemesi, Parlamentonun çıkardığı yasaların Anayasa`ya aykırı olup olmadığına karar verebilmektedir. Anayasa Mahkemesi`nin, siyasal kurumların, özellikle Parlamentonun yetkilerini kötüye kullanması durumunda bir denge oluşturacağı ve bunu engelleyeceği düşünülmüştür.
2008 yılı bütçesi kapsamında Anayasa Mahkemesi`ne öngörülen ödeneğin 17 milyon 452 bin YTL olduğu açıklandı. "Bütçe`de aslan payı Hazine`nin", Mynet Haber, 03 Temmuz 2007
Kaynakça
Notlar
Kurum-taslak