![Adnan Menderes](/images/imgk/menderes.jpg)
31 Ekim 1963 tarihinde Askeri Yargıtay, Talat Aydemir, Fethi Gürcan, Osman Deniz ve Erol Dinçer'in idamına ilişkin kararı onadı. Meclis Talat Aydemir ve Fethi Gürcan'ın cezalarını onaylarken diğer iki idam hükümlüsünün cezasını müebbede çevirdi.
Gürcan 27 Haziran 1964'de Aydemir ise 5 Temmuz 1964'de idam edildi.
Bu idam orduda, hiyerarşi dışı, alt kademelerinin inisiyatifiyle gerçekleşen 27 mayıs darbesinin yarattığı hizipleşmeyi bir hizaya sokarken, daha sonraki darbelerin de ast üst ilişkisi içinde gerçekleşmesinin önünü açtı.
Milli Güvenlik Kurulu’nun kalıcılaşmasının en büyük nedenlerinden birisi de kuşkusuz bu albaylar cuntası girişiminin yarattığı travmadır.
Aydemir için idama giden yol ne tuhaftır ki yıllardır gerçekleşmesi için ordu içindeki komitacı örgütlenmeler içinde yer aldığı darbeyi kaçırmasıyla başlamıştır. O sıra Güney Kore’de olduğu için 38 kişiden oluşan Milli Birlik Komitesi içinde yer alamamıştır. Bu hem onun kendisini hep biraz dışlanmış hissetmesine neden olmuş hem de daha sonraki süreçte darbenin esas öznesi alt kademe subayların tasfiyesiyle yeni bir odak olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır.
![27 Mayıs - Alparslan Türkeş](/images/imgk/turkes.jpg)
27 Mayıs darbesinin mimarları çoğunlukla Albay, Binbaşı ve Yüzbaşılardan oluşan orta kademe subaylardı. Hepsinin darbeyle umut ettiği şey farklıydı. Babacan ve siyasetten uzak olduğu ve yeterli kıdemi olduğu için darbenin ve Milli Birlik Komitesi’nin başına getirilen Kara kuvvetleri eski komutanı Cemal Gürsel gibi üst düzey subaylar gerekli düzenlemelerin yapılıp bir an önce demokrasiye geçilmesinden yanaydılar. Talat Aydemir gibi radikaller ise siyasilere güvenmeyip geçiş süresinin uzatılmasından o sırada rejimin temellerinin oturtulmasından yanaydılar.
Bir hizipler birliği olarak oluşan MBK’sinin bu sorununu darbe yapılır yapılmaz Ankara’ya getirilen Sıddık Sami Onar başkanlığında bir araya gelen beş hukuk profesörü çözdü. Bir bildiri yayınlayarak Demokrat Parti’nin meşruluğunu kaybettiğini ilan ettiler.
31 Ağustos’ta DP kapatıldı. 12 Haziran’da geçici bir anayasa yayınlandı.
Fakat radikal subaylarla üst kademe arasındaki açı giderek arttı. Radikaller önce 235 general, 5000 albay ve binbaşıyı emekliye sevk eden kararı, sonra ise 147 öğretim üyesini üniversiteden attıracak kararları MBK’sinden geçirdiler. Sonunda Gürsel harekete geçti ve 13 Kasım’da Alparslan’ın da içerisinde olduğu darbeyi palanlayan en dinamik ve radikal 14 subayı MBK’sinden arttı. Böylece orta kademe subayların radikalleşme süreci de hızlanmış oldu.
![27 Mayıs darbesi sonrası cumhurbaşkanı seçilen Cemal Gürsel](/images/imgk/cemal_gursel.jpg)
13 Ocak’ta siyasal yasaklar kaldırıldı. 9 Temmuz 1961’de Anayasa oylandı ve yüzde 61.7 ile kabul edildi. 15 Ekim 1961’de seçimler gerçekleşti. Seçim sonuçları TSK için tam bir hayal kırıklığıydı.
Bu tarihlerde hızla demokrasiye geçilirken aynı zamanda devrilen DP iktidarının yargılama süreci gerçekleşti. Sanıklar aleyhine üç ceza, dokuz yolsuzluk ve yedi anayasayı ihlal davası açıldı. 123 kişi beraat etti. 31 kişi ömür boyu hapse mahkum edildi. 418 hafif ceza, 15 idam cezası verildi
Menderes, Zorlu ve Polatkan idam edildi. Birçok kişiye göre demokrasiye geçiş kararını alan Generallerin tasfiye ettikleri orta kademe subayların ordu içinde örgütlediği baskıya karşı verilmiş ödündür bu idamlar.
Seçimler ordu içindeki rahatsızlığı tam anlamıyla ayyuka çıkaracak bir şekilde sonuçlandı. İnönü yüzde 36.7, Adalet Partisi yüzde 34.7,DP geleneğinden gelen Yeni Türkiye Partisi yüzde 13.4, sonradan başına Alparslan Türkeş’in geçeceği CMKP ise yüzde 13.4 oy aldı.
![Talat Aydemir](/images/imgk/talat_aydemir.jpg)
![Alparslan Türkeş ve Cemal Gürsel](/images/imgk/gursel_turkes.jpg)
İsmet İnönü rahatsızlığı fark etmişti: “Ortada bir yandan ikinci bir ihtilal olacağı rüzgarı, bir yandan da 27 Mayıs’ın intikamı alınmaya çalışılıyor havası estirilmeye çalışılıyor…” 9 Şubat’ta İstanbul Balmumcu’da, başkanlığını Korgeneral Refik Tulga’nın yaptığı ve 59 subayın katıldığı toplantıda, 28 Şubat’ı geçmeyecek şekilde, hiyerarşik düzen içinde askeri bir müdahale yapılması kararı alındı. Fakat bu süre içinde İnönü ve Subay müdahaleyi engellemek için ciddi bir çalışma yaptılar ve toplantıya katılanlardan bir kısmını pasifize ettiler.
Talat Aydemir darbeyi şu gerekçelere dayandırıyordu: 1- 27 Mayıs ihtilalinin hedefine ulaşmamış olması, 2- 27 Mayıs 1960’tan önceki durumda olduğu gibi halkın 2 gruba ayrılmış olması ve “Milli Birlik” ruhunun yaratılamamış olması, 3- Parlamento içinde bir kısım siyasilerin maksatlı tutumları ile silahlı kuvvetlerin halk ile karşı karşıya getirilmiş olması, 4-Seçim sonrası, siyasi ortamda istikrarlı ve dinamik bir hükümet kurulmayışı yüzünden ülkenin asıl temel davası olan reformların ele alınmayışı
Yine de Talat Aydemir’in ilk darbe girişiminin onun iradesi ile başladığı söylenemez. 20-21 Şubat’ta Talat Aydemir ve arkadaşlarının harekete geçeceği söylentisi Ankara’da yayılınca onu destekleyen birlikler kendiliğinden harekete geçti Ertesi gün Aydemir durumun farkına varıp alarmı kaldırttı. Fakat Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, gece bunu affetmeyi taylın kararı aldı. Aydemir buna karşı çıkıp Sunay’a üç maddelik bir muhtıra verdi. Muhtıra kabul edilmeyince de darbe başlamış oldu. Aydemir tayin haberini alınca, subay taburuna çıkmış ve yeni mezun olmuş 600 Asteğmen’e hitaben konuşma yaparak saat 15.00’te Harb Okulu’nu alarma geçirmişti. Binanın alt katında bulunan cephane açılmış ve mermi dağıtımı başlamıştı. Zaten Hava Kuvvetleri’ne 19 Şubat’ta alarm verilmişti. Aydemir yanlısı 229. Piyade Alayı alarma katılmamış, yeni komutan duruma hakim olmuştu.
Hükümet tarafından, Çubuk’tan 230. Piyade Alayı, Polatlı’dan Topçu Birlikleri getirilmişti ama bunların komutanları Harb Okulu’na giderek Talat Aydemir’in emrine girdiklerini bildirmişlerdi. Aydemir bu duruma güvenerek Cumhurbaşkanı’ndan şu şartların gerçekleştirilmesini istemişti: 1- Kendisi ile birlikte emekliye sevk edilen arkadaşlarının yerlerine dönmesi, 2- 200 milletvekilinin milletvekilliği düşürülecek, eğer olamazsa Meclis’in feshi, 3- Anayasanın bazı maddelerinin düzeltilmesi,
İSMET İNÖNÜ: KELLE ALMASINI DA BİLECEKSİN Olayları izleyen Başbakan, Bakanlar, Parti liderleri, Genelkurmay Başkanı Çankaya’da toplantı halindeydi. Bu arada Fethi Gürcan, Talat Aydemir’i arayarak köşktekileri enterne etmeye hazır olduğunu söylemiş; Aydemir ise, hepsinin serbest bırakılmasını emrederek; “Bırak gitsinler” demiştir. Talat aydemir' in serbest bırakma emrinin peşi sıra inönü aynı zamanda arabulucu olan damadına tarihi cümlesini söyler "kelleni ortaya koyduysan kelle almasını da bileceksin şu andan itibaren biz kazandık!"
Akabinde orduda fazla bir taraftar bulamayan darbe girişimi çözülür. Sabaha karşı okula dönme emri alan Harb Okulu öğrencilerine Genelkurmay’dan verilen emir üzerine, yarıyıl tatilinin de yaklaşması nedeniyle 20 günlük tatil verilmişti. Aynı gün akşam saatlerinde Talat Aydemir, Harb Okulu Alay Komutanı Kurmay Albay Turgut Alpagut, Genelkurmay Harekat Dairesi’nden Kurmay Albay Dündar Seyhan ve Kurmay Albay Emin Arat gözaltına alınmıştır.
22 Şubat darbe girişimine katılanlar kan dökülmediği için bir ceza almadılar fakat Aydemir ve üç albay ile 69 subay ve 4 astsubayın orduyla ilişiği kesildi.
"HARBİYELİ ALDANMAZ’
![Harbiyeli Aldanmaz](/images/imgk/harbiyeli.jpg)
Türkiye bir darbe girişimini atlatmış olmasına rağmen ordunun vesayeti altındaki Meclis’te siyasi istikrar bir türlü sağlanamadı. 24 Haziran 1962’de CHP- CKMP -YTP Koalisyon Hükümeti kuruldu. DP’lilerin genel af ısrarı devam ettiği gibi Menderes’in idam yıldönümü olan 17 Eylül 1962 protesto gösterilerine sahne oldu. B olayın ardından kendisine ‘Milli Devrim Ordusu’ ve ‘Kuvayi Milliye’ ismi takan gruplar İstanbul ve Ankara’da ‘gericilere’ yönelik ağır tehditler içeren bildiriler dağıttılar.
![Bayar](/images/imgk/celal_bayar_1.jpg)
‘HASTANIZ İYİDİR MERAK ETMEYİN’ 22 Şubatçıların oluşturduğu Türk Silahlı Kuvvetler Birliği’nin fikir karargahı, 1963 yılının Mart ayında düzenlediği toplantıda kuvvetleri gözden geçirmişti. Fethi Gürcan’ın bizzat yönlendirdiği Tank Okulu’ndaki Tank ve Süvari subaylarının kursu, Nisan’ın ilk haftalarında biteceği endişesi ile 20 Mart- 20 Nisan tarihleri arasında bir gün ihtilal yapılması uygun görülmüştü 66. Bu ihtilal hareketi, 20 Mart günü Emniyet tarafından öğrenilince bir süre durduruldu. Fethi Gürcan, Cevat Kırca ile Ankara’da ki harekatın başladığını telefonla bildirmek üzere aralarında “Hastanız İyidir, Merak Etmeyin” parolasını belirlemişlerdi
İHBARCI ALPARSLAN TÜRKEŞ 22 Şubatçıların ihtilal yapacağını yurda döndükten sonra Aydemir ile anlaşamayan 14’lerin lideri Alparslan Türkeş, emekli Binbaşı İzzet Köz’den öğrendikten sonra İsmet İnönü’ye haber verdi. İsmet İnönü’nün Türkeş’in ihbarına karşılık “Olmaz öyle şey!” demesinden üç buçuk saat sonra 23.30’da ihtilal fiilen başlamıştır
22 Şubatçılar Harb Okulu’na girerek alarm vermişlerdi. Turgut Alpagut, Alay Komutanlığı görevini aldıktan sonra okuldaki nöbetçi subay heyetini tutuklatıp başlarına öğrencilerden bir grup nöbetçi dikerek Harb Okulu’na hakim olmuşlardı.
Radyo ihtilalciler tarafından ele geçirilip anonsa başlayınca hükümet durumun ciddiliğini anlamış ve tedbirler almaya başlamıştı. Sabaha karşı Genelkurmay Başkanı’nın ültimatomu yayımlandı. Bu ültimatomdan sonra, ihtilalcilerin karargahı olan Harb Okulu iyice karıştı. Harb Okulu, hükümet kuvvetleri tarafından sarılmıştı.
![Talat Aydemir](/images/imgk/talat_aydemir2.jpg)
Olay sonunda Talat Aydemir, Mustafa Pakoba’nın Küçükesat’taki evine gitmiş; ihtilalin öncülerinden Fethi Gürcan da Batı Almanya Elçiliği’ne sığınmıştı. Gürcan ve Karazeybek elçilik mensuplarından “Siyasi mülteci” olarak kabul edilmelerini istemişlerdi. Fakat bu talepleri reddedilmişti. Talat Aydemir ve diğer sanıklar tutuklanarak Mamak Muharebe Okulu’na götürülmüş ve Mamak’taki taş binanın koğuşlarına yerleştirilmişlerdi.
21 Mayıs olaylarında 8 kişi ölmüş, 26 kişi yaralanmıştı. Talat Aydemir’in çantasında yakalanan 44/A Sayılı belgede de; reformları gerçekleştirmek için, biri geçici olmak üzere A ve B diye 2 plan hazırlanmıştı.
A planı geçicidir. Asker ve sivillerden oluşan 26 kişilik bir konsey kurulacaktı. 6 tabii üyesi olan teşrii vazife yapacak bir güvenlik kurulu oluşacak ve 18 kişiden oluşan icra organı görevini yapacak Bakanlar Kurulu’nu seçecektir. Bu plan gerekli reformları yaptıktan sonra dar bölge sistemi ile seçim yapılarak daimi olan B planına geçilecekti.
![İsmet İnönü ve Bülent Ecevit](/images/imgk/ecevit_ve_inonu.jpg)
Harekatın bastırılmasından sonra toplanan Milli Güvenlik Kurulu ile Bakanlar Kurulu, Ankara, İstanbul ve İzmir’ de bir ay süreli “Sıkıyönetim” ilan etmişti Ankara Sıkı Yönetim Komutanlığı, sanıklar için üç ayrı mahkeme kurmuştu. 1 Numaralı Sıkı Yönetim Mahkemesi ihtilalin asıl sanıklarını, 2 Numaralı Sıkı Yönetim Mahkemesi Harb Okulu öğrencilerini, 3 Numaralı Sıkı Yönetim Mahkemesi ise, ihtilalden sonra ihtilalciler lehine teşebbüste bulunanları yargılayacaktı İdam cezası alan ihtilalcilerin avukatları, TBMM Dilekçe Karma Komisyonu’na başvurarak ölüm cezalarının müebbet hapse çevrilmesi için özel af isteğinde bulunmuşlar ancak reddedilmişti.
ECEVİT İDAM EDİLSİN DİYOR... Fethi Gürcan’ın oğlu anlatıyor: “Babam ve Aydemir’in idam kararı Meclis’e geldiğinde ise, büyük bir baskı uygulanıyor ve çok az bir farkla “İdam edilsin" kararı çıkıyor. Bülent Ecevit... Çok ilginç bir isim, değil mi? Herkes zanneder ki, şair ruhlu, idamlara karşı, ama değil... Bülent Ecevit, idam için oy kullanıyor.”
![Binbaşı Fethi Gürcan](/images/imgk/fethi_gurcan.jpg)