Türkiye'de Kadın

Kısaca: Cumhuriyet’in ilanından sonra gerçekleştirilen devrimlerle eşit birey olma hakkını kazanan kadınlar bugün Türkiye’de, ülke yönetiminin çeşitli kademelerinde giderek artan sayıda yer almaktadırlar. Diğer yandan eğitim, sağlık, istihdam gibi önemli kalkınma kaynaklarına ulaşabilirlikte kadın ve erkekler arasında olduğu kadar, farklı kadın kesimleri arasında da eşitsizlikler mevcuttur. ...devamı ☟

Cumhuriyet’in ilanından sonra gerçekleştirilen devrimlerle eşit birey olma hakkını kazanan kadınlar bugün Türkiye’de, ülke yönetiminin çeşitli kademelerinde giderek artan sayıda yer almaktadırlar. Diğer yandan eğitim, sağlık, istihdam gibi önemli kalkınma kaynaklarına ulaşabilirlikte kadın ve erkekler arasında olduğu kadar, farklı kadın kesimleri arasında da eşitsizlikler mevcuttur. Ancak kadın erkek eşitliğini sağlamaya yönelik çalışmalar doğrultusunda gerçekleştirilen gelişmeler, mevcut eşitsizlikleri giderek ortadan kaldırmakta ve kadının toplumdaki yeri adım adım düzelmektedir. Hukuksal çerçevede kadın-erkek eşitliği tam olarak sağlanmaya çalışılmaktadır. Kadın konusunda ulusal mekanizma kurulmuş, bazı yasalar değiştirilmiştir. Üniversitelerde kurulan "Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezleri"nin sayısı 14’e ulaşmış, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü bünyesinde Bilgi-Belge Merkezi ve İstanbul’da Kadın Eserleri Kütüphanesi kurulmuş, devlet ve sivil toplum kuruluşları işbirliğiyle birçok proje gerçekleştirilmiştir.

Türkiye, dünya kadın konferanslarının dördüne de katılmış ve uluslararası düzeyde kadın erkek eşitliği alanında tek yasal bağlayıcı doküman olan Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni (CEDAW) 1985 yılında imzalamıştır. Pekin’de 1995 yılında gerçekleştirilen 4. Dünya Kadınlar Konferansı’na katılan Türkiye, konferans sonucu ortaya çıkan Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu’nu çekincesiz kabul etmiştir. CEDAW’a ek olarak hazırlanan İhtiyari Protokol de 29 Ocak 2003’te yürürlüğe girmiştir.

Ulusal Mekanizma. Türkiye'de kadın konusunun politika ve planlama açısından bağımsız bir alan olarak kabulü, ilk kez Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile (1985-1990) gündeme gelmiştir. 1990 yılında Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü kurulmuştur. 1991 yılında Başbakanlığa bağlanan Genel Müdürlük bir koordinasyon kuruluşu olup, kadın haklarını korumak ve geliştirmek; kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi yaşamdaki konumlarını güçlendirmek; hak, fırsat ve olanaklardan eşit şekilde yararlanmalarını sağlamak amacıyla çeşitli çalışmalar yürütmektedir.

Hukuksal Eşitlik. Türkiye'de kadın-erkek eşitliği ilkesi, Anayasanın 10. ve 41. maddesinde yer almıştır. 1926 yılında yürürlüğe giren Medeni Kanun, Cumhuriyet’in ilanından sonra hayata geçirilen devrim kanunlarının başında gelmektedir. Ancak yasanın yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar geçen 77 yıllık süreçte kadın-erkek eşitliği konusunda dünyada ve Türkiye’de yaşanan önemli gelişmeler dikkate alınarak değişik tarihlerde tasarılar hazırlanmış, son olarak düzenlenen Yeni Türk Medeni Kanunu 1 Ocak 2002’de yürürlüğe girmiştir.

Yeni Medeni Yasa ile aile reisliği kaldırılmış, eşlerin evlilik birliğini beraberce yönetecekleri hükmü getirilmiş, evlilik birliğini temsil yetkisi eşlerin her ikisine birlikte verilmiştir. Eşlerin oturacakları evi birlikte seçecekleri hükmü getirilmiştir. Kadına, “önceki” soyadını kocasının soyadından önce gelmek üzere kullanabilme hakkı veren ve 1997 yılında yapılan değişiklik aynen benimsenmiştir. Eşlerin velayeti birlikte kullanacaklar, anlaşmazlık halindeyse hakim karar verecektir. Eşlerden birinin meslek ve iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda olmadığı hükmü getirilmiştir.

Eski Medeni Kanun’a göre diğer rejimlerden biri seçilmemişse geçerli olan kanuni mal rejimi “mal ayrılığı” iken, Yeni Yasa’da “edinilmiş mallara katılma” rejimi getirilmiştir. Her eşin kendi adına kayıtlı olan mallara sahip olmaya devam etmesi anlamına gelen mal ayrılığı rejimi yerine, yeni rejime göre yine eşler evlenirken başka bir rejim seçmemişlerse evlilik birliğinin kurulmasından sonra her eşin karşılığını vererek elde ettiği mal varlığı değerleri (edinilmiş mallar) evliliğin sona ermesiyle eşit olarak paylaşılır. Kişisel mallar ise sahiplerinde kalır.

Eski Medeni Kanun'a göre evin ve çocukların geçimi kocaya ait iken Yeni Medeni Kanun’da, ‘eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıklarıyla katılırlar’ şeklinde düzenleme yapılmıştır. Yeni Yasa ile evlenme yaşı kadın ve erkek için eşitlenerek yükseltilmiştir. Aile izni ile evlenme halinde 17 yaşını doldurmak, mahkeme kararıyla evlenme durumunda 16 yaşını doldurmak şartı getirilmiştir.

Yeni Medeni Kanun’da evlat edinme konularında da önemli yenilikler getirilmiştir. 30 yaşını dolduranlar evlat edinebilirler, evlat edineceklerin çocuğunun olmaması şartı kaldırılmıştır. Yeni Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesi ile birlikte Aile Mahkemeleri kurulması konusu gündeme gelmiş ve bu konuda hazırlanan yeni yasa 18 Ocak 2003’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Ayrıca bugün, dünyada önemli sorunlardan biri haline gelen aile içi şiddeti önlemek amacıyla reform niteliğinde yasal düzenlemeler yapılmıştır. 17 Ocak 1998 tarihinde yürürlüğe giren 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun, aile içi şiddete maruz kalan kişilerin başvuruları veya Cumhuriyet Başsavcısı’nın bildirmesi üzerine Sulh Hukuk Hakimi tarafından, mağdur tarafı korumak amacıyla verilecek tedbirleri içeren koruma kararını ve karara uyulmaması halinde verilecek cezayı düzenlemektedir.

Türk Ceza Yasası da yeniden ele alınmıştır. Yeni tasarı üzerindeki çalışmalar Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulan komisyonca sürdürülmektedir.

Eğitim ve Meslekte Kadın. Türk kadınını doğrudan etkileyen en önemli değişim, 1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu olmuştur. Böylece kadınlar en temel vatandaşlık hakkı olan eğitim görme haklarına kavuşmuşlardır.

Türkiye’nin Pekin Konferansı taahhütlerinden olan; 2000 yılına kadar kadın nüfusunun tamamının okur-yazar duruma getirilmesine ilişkin çaba, yurt çapında başlatılan okuma-yazma kursları ve kampanyalar ile büyük ölçüde geliştirilmiştir.

Okur-yazar olmayan kadınlar daha çok ileri yaşlarda bulunmakta ve az gelişmiş bölgelerde yaşamaktadırlar. 1997 yılında temel eğitimin 8 yıla çıkarılması ile, 6. sınıfa devam oranı beklendiği gibi kız çocuklarında erkek çocuklarının çok üstünde bir oranla gerçekleşmiştir. Son 5 yılda okul öncesi eğitimde kız çocukları için %42'lik, erkek çocukları için %39'luk bir artış gerçekleşmiştir. İlköğretimde kız öğrenci oranı %18, orta öğrenimde %21 olarak gerçekleşirken, erkek çocukları için aynı oranlar sırasıyla %10 ve %15’tir.

Kadınların eğitim düzeyi çalışma durumlarını da büyük oranda etkilemektedir. Okur-yazar olmayanlar %25 civarında işgücüne katılırken, yüksekokul veya üniversite mezunu kadınların işgücüne katılma oranı %70’tir. Ortalama işgücüne katılım oranı kadınlar için %23, erkekler için %72.6’dır. Bu durum kadının çalışma biçimini ve çalıştığı sektörü doğrudan etkilemektedir.

Örneğin kırsal kesimdeki kadınların %77'si ücretsiz aile işçisi konumunda çalışmaktadır. İşsizlik oranları açısından bakıldığında kadın erkek arasında ciddi farklılık (kadın için %6.1, erkek için %6.4) bulunmazken, eğitimli ve genç nüfus için işsizlik oranı kadınlarda %29.1, erkeklerde ise %19.2'dir.

Kadın ve Sağlık. Türkiye'de aşırı doğurganlık kadın ve çocuk sağlığını olumsuz etkilemektedir. 1994 Dünya Nüfus ve Kalkınma Konferansı ile birlikte, Sağlık Bakanlığı kadın sağlığına, daha önce olduğu gibi üreme sağlığı ve aile planlamasından çok, kadınların ve genç kızların duygusal, toplumsal ve bedensel sağlığını kapsayan bir bütünlük içindeki politikayı benimsemiştir. Sağlık Bakanlığı tarafından, özellikle Pekin Konferansı'ndan sonra gündeme getirilen bir diğer girişim de üreme sağlığı ve aile planlamasına erkeklerin katılımının sağlanmasıdır. Bu da cinsiyete duyarlı sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi yönünde devlet tarafından atılmış olumlu bir adımdır.

Politikada Kadın. Türkiye'de kadınlar 1930 yılında belediye seçimlerinde, 1934 yılında milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını elde etmişlerdir. Fransa'da kadınların oy hakkını elde ettikleri yılın 1944, İtalya'da 1945, Belçika'da ise 1948 olduğu göz önüne alındığında, Türkiye'nin bu anlamda birçok ülkeye göre hayli önde olduğu görülmektedir.

Kadın milletvekillerinin parlamentoda en yüksek oranda temsil edildiği 1935 yılında 18 kadın Meclise girmiş, kadın milletvekillerinin toplam parlamenterler içindeki oranı %4.6 olmuştur. Ancak 1946 yılından itibaren kadın milletvekili oranında azalmalar görülmüştür. Son yıllarda politikada aktif rol oynayan kadınların sayısı artıyor ise de bu sayı hala erkeklerinkinden daha azdır. 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimlerde ise, TBMM’ye giren kadın sayısı 24’tür (%4).

Gönüllü Kadın Hareketi. Türkiye'de, toplumsal hayatta başlayan değişmeler, kadının toplumsal alandaki statüsünü artırmak istemesine yol açmış, Tanzimat ile başlayan kadın hareketi Cumhuriyet döneminde yapılan reform niteliğindeki gelişmeler ile hız kazanmıştır. 1924 yılında kurulan Türk Kadınlar Birliği, kadınlara siyasal haklar verilmesi yolunu açmıştır. 1970'li yıllarda Kadın Hareketi'ndeki canlanma, Türkiye'de de genel anlamda siyasi mücadeleyi ve örgütlenmeyi beraberinde getirmiştir. 1980 sonrasında, kadın örgütleri hem sayıca artmış, hem de çeşitlenmiştir. 1990'ların kadın hareketinde, somut projeler çerçevesinde kurumsallaşma, yerel ve merkezi yönetimlerle sürekli ilişkiler kurma ve devlet kurumlarıyla etkileşim içine girme yönünde bir eğilim gözlenmiş; kadın kütüphanesi, sığınma evleri, danışma merkezleri, dergiler, üniversite kadın araştırma merkezleri gibi kendi kurumlarını oluşturmaya başlamıştır. Bu süreçte toplumun bütün kesimlerinde kadın konusunda çalışmalar yapan kuruluşların ve grupların sayıları önemli oranda artış göstermiştir. Günümüzde dernek, vakıf ve şirket olarak 200’ü aşkın kadın kuruluşu bulunmaktadır. Bugün, kadının yasalar karşısında eşitliği, eğitim düzeyinin yükseltilmesi, şiddete karşı korunması, emeğinin değerlendirilmesi, sağlık hizmetlerine erişmesi, politik katılımın artması ve bunlara benzer birçok amaç için kadın örgütleri çalışmalarını sürdürmektedirler.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Türkiye'de kadın hakları
3 yıl önce

olması kadın işsizliğinin daha düşük olduğu kanısı yaratıyor. Ancak bunun nedeni, kadınların işgücüne daha az katılması. Türkiye'de tarım dışı kadın çalışanların...

Türkiye`de kadın hakları, 10 Haziran, 13 Kasım, 13 Mart, 14 Nisan, 17 Ocak, 17 Şubat, 1843, 1847, 1856, 1858
Türkiye Kadın Millî Futbol Takımı
7 yıl önce

Tolunay Kafkas Türkiye Futbol Federasyonu Kadın Millî Takımı Sayfası 23 Aralık 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Kadınlarin FIFA-Sitesi...

Türkiye Kadın Millî Voleybol Takımı
3 yıl önce

Türkiye kadın millî voleybol takımı, Türkiye Voleybol Federasyonu tarafından yönetilen ve Türkiye’yi uluslararası kadın voleybol karşılaşmalarında temsil...

Türkiye Kadın Millî Basketbol Takımı
7 yıl önce

Türkiye kadın millî basketbol takımı, Türkiye'yi uluslararası turnuva ve maçlarda temsil eden kadın basketbol takımıdır. Millî takım ilk kez 2005 yılında...

Türkiye Kadın Millî Goalball Takımı
3 yıl önce

Türkiye Kadın Millî Goalball Takımı, Türkiye Cumhuriyeti'ni uluslararası arenada temsil eden Kadın Goalball takımıdır. Türkiye Görme Engelliler Spor Federasyonu...

Kadın hakları
3 yıl önce

Gazete, Kadınlar Dünyası, Hanımlar Alemi adlı gazete ve dergilerde kadın hakları savunulurdu. Kadın hakları üzerine bu gelişmeler, kadınların eğitimi...

Türkiye`de kadın hakları, 10 Haziran, 13 Kasım, 13 Mart, 14 Nisan, 17 Ocak, 17 Şubat, 1843, 1847, 1856, 1858
Kadın hareketi
3 yıl önce

Kadın hareketi, kadın haklarını desteklemeye yönelik evrensel nitelikteki sosyal harekettir. Kadın hakları hareketinin ilk adımları Aydınlanma Çağı’nda...

Dul Bir Kadın
3 yıl önce

Dul Bir Kadın, 1985 yılı yapımı, bir sinema filmi. Yönetmenliğini Atıf Yılmaz'ın yaptığı Dul Bir Kadın, Necati Cumalı'nın aynı adlı eserinden senaryolaştırılmıştır...