Bu anlayışı, Türkiye Cumhuriyeti`nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 10. Yıl Nutku`nda da dile getirmiştir.
Atatürk`ün milliyetçilik tanımı
Aynı toprak parçası üstünde yaşayan insanların millet olması için ilk şart, ortak bir geçmişe, kader birliğine, ortak bir gelecek hedefine sahip olmaktır. Milliyet bağı böylece maddi olmaktan çok manevi bir ilişkidir. Bu görüşü benimseyen Atatürk, milleti şöyle tanımlamaktadır:Yine Atatürk`e göre, bu şartların doğal sonucu, ortak milli bir düşünce, ideal ve en önemlisi ortak dilin ortaya çıkmasıdır.Atatürk`ün millet tanımı içinde dilin çok önemli bir yeri vardır. Ona göre millet, dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı vatandaşların meydana getirdiği sosyal ve siyasi bir topluluktur. O, bu konudaki görüşlerini su şekilde daha net söylemektedir: "Türkiye Cumhuriyeti`ni kuran Türk halkı Türk milletidir. Türk milleti demek Türk dili demektir. Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü, Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde ahlakini, ananelerini, hatıralarını, menfaatlerini, kısacası bugün kendi milliyetini yapan şeyin dili sayesinde muhafaza olduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir." . Dil inkılabı, onun diğer inkılaplarıyla bir bütün olarak, ölümüne kadarki zaman dilimi içinde çeşitli aşamalarda uygulamaya konulmuştur: Bunlardan ilki hiç şüphesiz ki 28 Ağustos 1928`deki “Yazı İnkılabı”dır.Yazı inkılabından sonra asil önemli olan dil inkılabının bilime uygun şekilde uygulamaya konmasıdır. Atatürk bu düşünceyle, 12 Temmuz 1932`de Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu)`ni kurdurmuş, hatta tüzük taslağını bizzat kendisi hazırlamıştır. Bundan sonra yoğun bir faaliyet başlamıştır. 26 Eylül-6 Ekim 1932`de I. Türk Dil Kurultayı toplanmıştır..