Sümer Çivi Yazısı

Kısaca: Sümer Çivi Yazısının Oluşumu ...devamı ☟

Sümer Çivi Yazısının Oluşumu Yazı, insanları Hayvanlardan ayıran "zeka" dediğimiz tanrısal cevherin Bir ürünüdür. Fikirlerin herhangi bir zemin üzerinde tesbiti demek olan yazı, Tarihte birçok aşamalar geçirdikten sonra bugünkü mükemmel hale gelebilmiştir . Yazı, aynı zamanda insanlığın en önemli olgusu olan Tarihi başlatan Ana unsurdur. Tarih Yazının bir kültürel aktarım aracı olarak kullanılmasıyla Yaklaşık İ.Ö 3200 (Uruk IV devri) yıllarında Sümer şehir devletlerinde ‘tapınak sosyalizmi’ denilen ilkel bir Sosyalizm Anlayışının ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Yazının icadında en önemli kaynak noktası olan Tapınak sosyalizmini Sümerlerin inanışıyla birlikte açıklamak gereklidir. Sümerlerin inanışına göre Yeryüzündeki Her şey Tanrının malıdır ve bu Malları, Özellikle Toprağı, insanlar için daha kullanışlı hale getirmek amacıyla müşterek emek kullanarak Islah etmek gereklidir. Bu ilkel sosyalizm anlayışına göre müşterek veya bireysel emekle üretilen ürünler Tapınaklara getirilir ve buradan insanların ihtiyacına Göre dağıtılırdı .Henüz Devlet denilebilecek düzeyde, Merkezi otoritesi olan yapılar ortaya çıkmadığı için Tapınaklar halkın Devlete olan ihtiyacını karşılayan yapılar olarak ortaya çıkmışlardır. Bütün Sümer şehirleri Bir ana tapınak(Ziggurat) Etrafında toplanmış ve Tapınaklar şehir hayatının ana unsuru olmuşlardır. Bu dini yönü de dolayısıyla Sümerlerin uyguladığı bu ilkel sosyalizme Tapınak sosyalizmi veya mabet sosyalizmi denilmektedir. Yazı, tapınak sosyalizminin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Tapınak sosyalizminin ilk dönemlerinde rahipler tapınağa Getirilen her bir ürünü unutmamak veya teslimatı vesikalandırmak için kil tabletler üzerine her şahıs ve ürün için belli simgeler koymaya başlamışlardır. Bu belli simgeler bir zaman sonra yetersiz kalmaya başlayınca yalnız rahiplerin anladığı bir takım karmaşık simgeler kullanılmaya başlandı, bu karmalık simgeler bir süre sonra şifreler halini aldı ve bu şifreler bir heceyi karşılar duruma getiririldi karışıklıkları önlemek için determinatif bir ön ekin de kullanılmasıyla modern anlamıyla yazı Ortaya çıkmış oldu ve bu yazı önce Sümerce’de daha sonrada Akadça başta olmak üzere bütün Önasya dillerinde kullanıldı. Bu yazı helenistik selekos’lar dönemine kadar(İ.Ö 312-64)kullanılmıştır. Bu yazının Yaş kil üzerine üçgen uçlu bir kamışla yazılması ve işaretlerinin çiviye benzemesi dolayısıyla araştırmacılar bu yazıya ‘Çivi Yazısı’ adını verdiler ve bu yazı dilinin Sümerce olması dolayısıyla çivi yazısını kaşfedenlerin Sümerler olduğu kabul edilmiştir. Yazıyı sümerlerin keşfettiğine dair daha başka kaynaklarda vardır. Sümer yazısı bir harf yazısı değil, hece yazısı idi ve ilk dönemlerde yalnızca rahiper tarafından okunup,yazılan bir sanattı.Fakat, zamanla özellikle III.Ur sülalesi zamanında (İ.Ö 2060-1960) katip olarak yetiştirilecek çocuklara Tapınaklarda okuma yazma öğretilmeye başlanmıştır.Bu okuma yazma eğitimini veren yerlere de Sümer dilinde ‘E Dubba’ yani ‘Tablet Evi’ denilmiştir. İlk zamanlarda Mabetlerde açılan okulların III.Ur sülalesinden sonra Saraylardaki Hanedan mensuplarının eğitimi için saraylarda da açıldığını gösteren vesikalar vardır. Örneğin İsin sülalesi krallarından Lipit-İştar’ın ‘Ben Herşeyi bilen Nisaba’nın Katibiyim’ sözü tabletlere geçmiştir. Bu saraylardaki okuma yazma öğretimi faaliyeti Osmanlılardaki Enderun mekteblerinin ilkel şeklini oluşturması bakımından önemlidir. Kültür ve kurumlar Elbette medeniyetler arası etkileşim sonucu ortaya çıkan yapılardır, Sümerlerdeki bu ilkel eğitim kurumları Günümüz okullarına giden süreçte ana kaynak noktasını teşkil etmesi bakımından ve Özellikle Eğitim tarihi açısından son derece önemlidir. Tablet evlerinin yaygınlaşmasından sonra Daha önce Sümerlerin Erken devirlerine ait vesikalarda kopya edilmeye başlanmıştır ve günümüze ulaşan birçok tablet orijinal olmaktan çok orjinalinin kopyası niteliğini taşımaktadır.Bu konuda Asur kralı Asurbanibal’in İ.Ö 650 yıllarında eski edebi eserleri yeni tabletler üzerine yazdırdığı Ninova’daki saray kitaplığı önemli bir kaynak durumundadır. Öte yandan Sümerlerle başlayan Ön Asya yazı kültürü Avrupalı Ardıllarından bilimsellik yönüyle ayrılır.Önasya kültürlerinde yazı daha çok Pratik bilgi sağlama amacıyla kullanılmıştır.Sümer-Akad sözcük listeleri,Kral listeleri,Haritalar,Astronomi yazıları hep bu amaca hizmet etmiştir, Özellikle fal ile ilgili metinler Sami kültürün Mezopotamya’ya egemen olmasıyla birlikte yazı hayatının temel konuları arasına girmiştir. Elbette birçok dönemde Politik hayata paralel olarak yazı hayatında da inişler çıkışlar yaşanmıştır. Özellikle Sümerlerin kültürel olarak tarih sahnesinden çekilmeye başladığı ve Akad’ların yıkıldığı dönemde, Barbar Guti’lerin Mezopotamya’ya egemen olmaya başladığı İ.Ö 2150-2060(I.Ara Devir) yıllarda Tablet sayısında birden azalma hatta kimi dönemlerde durma meydana gelmiş ve tablet yazılmamıştır. Bunda Yüksek Sümer ve Mezopotamya kültürü istila eden ve bir yazısı olmayan barbar Guti’lerin etkisi vardır. Ayrıca I. Babil sülalesinin Hititler tarafından I.Ö 1550 yılında yıkılmasından sonraki dönemde Babil yazı hayatı bir durgunluk dönemine girmiştir. Ve Hitit saldırısından sonraki dönemle ilgili hemen hemen hiçbir vesika bulunamamıştır. Bu dönemle ilgi sadece ‘Hattili adam geldi,Babil’i aldı’ şeklinde bir kayıt kroniniklere geçmiştir. Burada sözü edilen Hattili adam Hitit kralı I Murşili’dir. Hititlerin Babil’i i istilası bir ganimet akını olarak görülebilir, Hititler bu istila sonrası Babil kültürü üzerinde bir kültürel etki meydana getirmediği gibi ondan etkilenmiştir. Çünkü bu dönemden sonraki Hitit sanatında belirgin bir Mezopotamya etkisi görülmektedir. Hiçbir uygarlık türdeş(homojen) değildir. İnsanlık tarihi, kavimlerin ve uygarlıkların birbirleriyle olan etkileşimi sonucu ortaya çıkmış bir yapıdır.bir diğer deyişle Uygarlıklar Toplumsal belleklerin bir sonucudur ki bu sonuç kültürdür. Mezopotamya’da Sümerler Bölgedeki öncülleri Protofıratlılar ve Presümerlilerin yarattığı ilkel bir uygarlığın üzerine oturmuşlar ve bölgelerindeki coğrafyasal etmenlerle birlikte kendi uygarlıklarını yaratmışlardır. Bu coğrafyasal etmenler elbette Fırat ve Dicle ırmakları ve onun sonucu olan yüksek tarım kültürüdür. Sümer uygarlığı bölgesel ardılları Akad,Babil ve Asur uygarlıklarına kaynaklık etmekle kalmamış Dünya uygarlığına da Başta yazı ve Astronomi olmak üzere bilim tarihinin en önemli iki ana unsurunu hediye etmişlerdir. Sümer Okullarında Coğrafyasal etmenlere de bağlı olarak, botanik, zooloji, mineroloji, coğrafya, matematik ve elbette teoloji üzerine dersler verilmiştir. Bu okulları bitirenler Saray katibi olabildikleri gibi rahip, arşiv memuru ve vali de olabilmekteydiler . Sümer okullarında az sayıda kız da eğitim görmüştür. ancak bu eğitimi görenler sıradan aile çocukları değildir, çünkü Sümerlerde eğitim paralıydı ve bu parayı ancak Toplumun ekonomik olarak üst kesiminde bulunan bir azınlık ödeyebiliyordu . Elbette bu zamanla bir aristokrat sınıfın doğmasına yol açacaktır. Ve Özellikle Urugakina ile Tapınak sosyalizminden Özel mülkiyete geçiş döneminde bu aristokrat sınıf ön plana çıkmaya başlamıştır. Anadolu coğrafyasına Çivi yazısı Asur ticaret kolonileri cağında(İ.Ö 2000-1800) Asurlu tüccarlar tarafından tanıtılmıştır, Özellikle Kültepe höyüğü bu konu için tam bir arşiv niteliği taşımaktadır. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki; Karahöyük’te M.Ö. 2500’lere ait tabakalarda Hitit Hiyeroglif yazılı mühür baskılar çıkmıştır. Böylece Hititlerin Anadolu’ya gelmesinden önce, III. Bin yılda Anadolu’da yaşayan kavimlerin kendilerine mahsus bir Yazısı olduğu anlaşılmaktadır . Mezopotamya coğrafyasındaki kültürel değişimler aynı zamanda dil ve yazı değişimlerini de birlikte getirmiştir, bunda ana unsuru Sami göçleri teşkil etmekle birlikte zamanla istilalar ve dinsel etkilerde bu değişimde rol almıştır. Sümer kültürünün, III Ur sülalesinden sonra yavaş yavaş ortadan kalkmasına rağmen Sümerce bir kült dili olarak İ.Ö 1 Binyıla kadar önemini korumuştur. Akadca diplomasi dili olarak, İ.Ö 13.yüzyıla kadar, Aramice ise İ.Ö 1000 Sonra kadar konuşma dili olarak kullanılmaya devam etmiştir. Çeşitli dönemlerde Sümerce, Akadca, Babilce ve Aramice konuşma dili olarak kullanılsa da Edebiyat dilinde Sümerce ve Akadca’nın belirgin bir hakimiyeti olmuştur . Kısacası, Roma coğrafyası için Latince ne ise, Sümer coğrafyası(Önasya) için Sümerce’de odur demek pek yanlış olmaz. Çünkü Roma kendinden sonraki uygarlıkları çok uzun bir süre Gerek Dil gerekse kültür, edebiyat, sanat bakımından etkilemiştir, Hatta Roma, bugünkü Avrupa uygarlığının kültürel temelini atmıştır.Ancak burada şunu da eklemek gerekir ki,Roma da Kültürel olarak Antik Yunan mirasının üzerinde yükselmiştir.Ancak Yunan’ların dar bir sahada etkinlik göstermesine karşılık Roma, Yunan kültürünü tüm Avrupa’ya hakim kılmıştır. Ortaçağ’da Avrupa’nın girdiği ekonomik, siyasi, kültürel bunalım dönemi Roma mirasının tükenmesinden kaynaklanmıştır. Aynı şekilde Sümer kültürünün de Önasya’da yok olması zamanla Önasya kültürlerinin yozlaşmasına yol açmıştır. Coğrafyasal konum olarak istilalara açık bir alan olan Mezopotamya, Özellikle Asurlardan sonra Uygarlık tarihindeki eski önemini yitirmiştir. Bu devirden sonra Pers ve Roma uygarlıkları önem kazanmaya başlamıştır. İ.Ö 6. yüzyıldan sonra ise bütün Önasya Pers istilasına uğramıştır. Ve bu tarihten sonraki Önasya’nın Sümerlerle bir ilişkisi kalmamıştır. . Kaynak,Abdulbaki Uçan,Sümer Tablet Çağı,Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğrencisi.

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.