Psikososyal uyarıcıların insanda stres meydana getirmesinde en önemli unsur, kişinin beynindeki değerlendirme mekanizmasıdır. Bütün değerlendirme ve yorumlama işlemleri sırasında, uyaranların kişiye bir tehdit mahiyeti taşımadığı hesaplanırsa problem yoktur, stres husule gelmeyecek demektir. Fakat kişiye karşı bir tehdit söz konusu ise, o zaman bir seri biyokimyevi reaksiyon meydana gelecek, yani ortaya stres çıkacak demektir.
Adrenalin, noradrenalin ve kortikosteroid ismi verilen hormonlar stres esnasında, dolaşıma salgılanarak birçok reaksiyonun meydana gelmesinde rol oynarlar. Bu maddelerin salgılanması için gerekli emri, beyindeki özel merkezler vermektedir. Bu maddeler, organizmayı alarm haline getirmek gayesini hedef alırlar. Yani dikkatini, uyanıklığını arttırmak, tetikte durmasını temin etmek içindir. Tehlike veya strese yol açan hadiseler geçince, organizma normal düzenine geçecektir. Tipik stres halindeki bir kişide; sıcak basması, şakakların zonklaması, taammülsüzlük, sinirlilik, öfke, sıkıntı, tatminsizlik, patlayacakmış gibi olma, göz kararması, nefes darlığı, ellerin ayakların soğuması, soğuk ter boşanması gibi durumlar söz konusu olabilir.
Stresin zararlı oluşu, stres esnasında ortaya çıkan kimyevi maddelerin, normalden uzun süre ve normalden fazla miktarda salgılanması ile ortaya çıkabilen bozukluklara bağlıdır. Katekolaminler; stresler uzun sürdükçe kalp kasını yorarlar, kalbin çalışma ritmini bozarlar. Adalelerde ağrılı kramplar meydana gelir. Boyun, sırt ve omuzlarda ortaya çıkan ağrılar, kişiyi oldukça rahatsız eder. Katekolaminler, terlemeyi de arttırırlar. Solunum hızlanır. Ağızda kuruluk meydana gelir, yüzün rengi solar. Katekolaminler, kan şekerini de yükseltirler. Böylece devamlı stress altında yaşayanlarda şeker hastalığına zemin hazırlanmış olur. Midedeki asit salgısı da artacağından, bu şahıslarda mide ülserinin görülmesi de sıktır. Kandaki asit-baz dengesinin bozulmasıyla, laktik asit oranı, ürik asit salgısı artar ve neticede gut hastalığı gelişir. Devamlı stres altında yaşayanlarda, katekolaminlerin kalp krizine de zemin hazırladıkları kabul edilmektedir. Streslerde kortikosteroidlerin dolaşımda artmasıyla, vücudun bağışıklık sisteminde bir duraklama olmaktadır. Dolayısıyla özellikle virüsler meydanı boş bulur ve böylece stres dönemlerinde müzmin enfeksiyonlar da kişinin peşini bırakmaz. Kortikosteroidlerin başka zararlı tesirleri de vardır.
Streslere en çok maruz kalan kişilerin özellikleri şöyle sıralanabilir: Daima hızlı hareket ederler. Kendilerine aşırı güven duydukları hissi bırakırlar. Kendilerine çok ehemmiyet verirler. Devamlı gerginlik içindedirler. Hızlı konuşurlar. El-kol hareketleri yaparlar. Daima hırslı ve telaşlıdırlar. Alıngandırlar. Küçücük hadisilere bile sinirlenirler. Zamanları hiç yoktur, her anları doludur, dolayısıyla karşısındakinin hep sözünü keserler.
Stres, çağımızın belki de en yaygın hastalığı olmasına rağmen, tedavisi oldukça zordur. Stresin tedavisindeki temel prensip, strese yol açan faktörleri uzaklaştırmaktır. Zaten bu uzaklaştırmanın güç olması sebebiyle tedavi de zordur.
Strese karşı dayanıklı olmak için, şunlara dikkat edilmelidir: Sabırlı olmak, hoş görülü olmak, fazla alıngan olmamak, olur olmaz şeylere sinirlenmemek. Bütün bunları yapabilmeyi kendi kendine telkin etmek çok faydalıdır. Günlük işler arasında 5-10 dakika kadar kafa dinlemek, beslenmeye dikkat etmek, sigara ve içkiyi bırakmak, hafif sporlar yapmak, akşamları ılık suyla duş yapmak kişiyi oldukça rahatlatır.
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, maneviyatı yüksek, dindar kişiler, maneviyatsız kişilere göre streslere karşı çok daha dayanıklıdır. Abdest alan, namaz kılan ve İslamiyetin diğer emirlerini yerine getiren kişilerin stresleri oldukça az olmaktadır. Çünkü dinimiz sabırlı olmayı, herkesle iyi geçinmeyi, herkese güleryüz göstermeyi, affetmeyi, kanaatkar olmayı, asi olmamayı, herkese iyilik etmeyi yani kısacası stresi önlemenin yollarını göstermektedir.
Kaynak: Rehber ansiklopedisi
Stres ve gündelik yaşam
Hazırlayan: Doç. Dr. Nesrin DilbazAnkara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 2. Psikiyatri Klinik Şefi
Stres; gündelik yaşamda karşılaşılan olaylar sonucu hissedilen sıkıntı ya da zorlanma durumudur.
Çok eskiden beri fizik biliminde; “maddenin kendi üzerine uygulanan güce gösterdiği tepki” anlamında kullanılan STRES terimi; son 20 yılda tıp, fizyoloji, sosyoloji, psikoloji, psikiyatri alanlarında ve gündelik yaşamda herkesin kullandığı popüler kavramlarından biri haline gelmiş, kitle iletişim araçlarında sıklıkla yer verilen “medyatik” bir sözcük olmuştur.
Stresin zihinsel ve fiziksel kaynaklarımızı tüketen olumsuz bir yanı olduğu gibi, organizmada fiziksel ve ruhsal değişmelere, olgunlaşmaya ve gelişmeye yol açan olumlu yönleri de vardır.
Gerçek yaşamda sorun çözme ya da stresli olaylarla başa çıkabilme psikolojik sağlık ve uyumla ilişkilidir. Çevre ile etkileşimlerimiz sırasında engelleyen, sinirlendiren, tedirgin eden olaylar bizi zorlamaktadır. Bunlar boşanma, bir yakınının kaybı ya da ayrılık, ölümcül hastalık, hayat pahalılığı, trafik, gürültü, okul başarısızlığı, sınav kaygısı, savaş, ırza tecavüz ya da doğal afetler gibi olumsuz etmenler olabileceği gibi; evlenme, terfi, kariyer değişikliği gibi olumlu yaşam olaylarını da kapsayan çok geniş bir yelpaze içinde değerlendirilebilir. Genelde herkes için travmatik sayılabilecek bir olayın ardından tepkilerin yavaşlaması, dış dünyaya ilginin azalması belirgindir.
Örneğin; 17 Ağustos 1999 depreminin ardından hem depremi yaşayanlarda hem de depremi televizyon aracılığı ile izleyenlerde yoğun bir stres ve buna bağlı sorunlar ortaya çıkmıştır.
Kişinin kendisiyle ilgili çarpık algılamaları varsa, kendini değersiz algılar ve mutsuz olur. Bu mutsuzluk iş, sosyal ve aile yaşantısındaki işlevlerinin bozulmasına yol açar. Hoş olmayan yaşam olayları sonrası kendini mutsuz, kaygılı ve endişeli hisseden ve bu nedenle işlevsel kaybı olan kişilere bunlarla baş etme becerileri kazandırılmalıdır. Ayrıca duygusal tepkileri, düşüncelerini denetleyebilme becerisi, sorun çözme teknikleri, anlık doyumları erteleyebilme ve içsel olayları düzenleme konusunda eğitim verilebilir. Hastaların kaygı düzeylerini azaltmak, varsa depresif belirtilerini gidermek için ilaç tedavisi de uygulanabilir. Bu yöntemler ve tedaviler, ancak kişinin ayrıntılı bir değerlendirmesi yapılıp, sorun tanımlandıktan sonra konunun uzmanı olan psikiyatristler tarafından uygulanabilir.
STRESLE BAŞA ÇIKMA YOLLARI Stres kişinin gündelik yaşantısını engelleyecek düzeye ulaşmışsa azaltılması gerekir. Bunun için denenebilecek yöntemler:
Spor,
Masaj,
Olumlu düşünme,
Meditasyon, yoga,
Zamanı iyi kullanma,
Gevşeme (relaksasyon),
Beslenmenin düzenlenmesi,
İletişim becerilerinin etkin kullanımı...Çağın hastalığı stres, her türlü hastalığa zemin hazırlıyor. Bilim adamları stres altındaki vücutta neler yaşandığını açıkladı. İşte sinir sisteminden üreme sistemine uzanan liste:Stres insanı böyle mahvediyor
1-Sinir sistemi: Vücut, bir anda bütün enerji kaynaklarını bu dış tehditle mücadele etmeye yönlendirir. “Savaş ya da kaç” tepkisi olarak adlandırılan bu durumda sempatik sinir sistemi, böbreküstü bezlerine “Adrenalin ve kortizol salgıla” talimatı verir. Bu hormonlar kalp atışlarını hızlandırırken, tansiyon ve kandaki şeker oranı da yükseltir. Tehdit geçince ise vücut dengesi tekrar sağlanır.
2-Kas ve iskelet sistemi: Kaslar gerilip katılaşır. Bu durumun uzun sürmesi baş ağrısına zemin hazırlayabileceği gibi kas ve iskelet sisteminde çeşitli rahatsızlıklara yol açabilir.
3-Solunum sistemi: Stresli durumlarda daha sık aralıklarla ve daha zor nefes alınır. Bu da kimi insanlarda panik atakları tetikleyebilir.
4-Kalp-damar sistemi: Trafik sıkıştığında yaşanan türden geçici (akut) stres, kalp atışlarını hızlandırır ve kalp kaslarının büzülmesine yol açar. Daha büyük kaslara kan taşıyan damarlardaki kan seyrelir ve vücudun bu bölgelerine daha fazla kan pompalanmasına neden olur. Sık tekrarlanan akut stres, kalp damarlarında iltihaplanmalara ve dolayısıyla kalp krizlerine neden olabilir.
5-Endokrin (iç salgı) sistemi: Beynin gönderdiği sinyaller doğrultusunda böbreküstü bezleri “kortizol” ve “epenifrin” salgılar. Her ikisi de “stres hormonu” olarak tanımlanmaktadır. Bu iki hormon salgılandığında, karaciğer de glikoz salgısını artırır. Aslında bu, vücudun savunma yöntemidir ve stresli durumlarda “savaş ya da kaç” stratejisini uygulamak için gereken enerjiyi sağlar.
6-Mide - bağırsak sistemi: Her zamankinden daha az ya da daha çok yenir. Daha fazla yemeniz, alkol ya da sigara tüketimini artırmanız durumunda reflü ya da kalp yanması gibi hastalıklar ortaya çıkabilir. Stres ayrıca, yemekteki besleyici maddelerin normal emilim şeklini ya da besinin vücuttaki dolaşım hızını değiştirerek sindirim sisteminizi de vurabilir. Bunun sonucunda kabızlık ya da ishal ortaya çıkar.
7-Üreme sistemi: Kronik stres, sperm ve testosteron düzeyini azaltabilir, iktidarsızlık yaratabilir. Kadınlarda adet düzeni bozulur, kimi zaman tamamen kesilir ya da sancılı adetler başlar. Stres cinsel isteği de azaltabilir.
(Vatan)