Coğrafya ise; yeryüzünün tamamı ve bir parçası üzerinde, doğal, beşeri ve ekonomik olayların dağılışını, aralarındaki bağlantıları, sebep ve sonuçlarını inceleyen bir bilimdir. Siyaset ve Coğrafya kelimelerinin birleştirilmesi ile oluşturulan Siyasi Coğrafya ise; Dünyanın tamamında veya bir bölgesinde ya da ülkesinde, doğal, beşeri ve ekonomik olayların dağılışını, aralarındaki bağlantılarını, sebep ve sonuçlarını inceleyerek, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış belirleyen bir bilimdir.
Siyasi Coğrafyanın konusu ve inceleme alanı
Coğrafyanın anabilim dallarından biri olan Beşeri Coğrafyanın bir alt disiplini olan Siyasi Coğrafyanın konusu; devlet ile yer arasındaki ilişkileri incelemektir. Siyasi Coğrafya, devlet ile yer arasındaki ilişkileri incelemesini, coğrafyanın ilkelerine (dağılış, bağlantı ve sebep-sonuç ilkeleri) uygun bir şekilde yapar. Bir devlet; mekan olarak, bir toprak parçası üzerinde kurulur. Bu toprak parçasına vatan da denir. Vatan, ancak üzerinde yaşayan ve onu korumaya ve değerlendirmeye çalışan insanlar ile vardır. Bir bakıma devletsiz ya da vatansız bir insan düşünmek mümkündür amma insansız bir devlet veya vatan düşünmek mümkün değildir.Yeryüzünde yaşayan tüm insanlar, siyasi bakımdan teşkilatlanmış bir devlet kuramamıştır. Kutup bölgelerinde buzdan yapılmış evlerde yaşayan Eskimolar veya Ekvatoral Afrika’da balta girmemiş ormanlarda yaşayan Pigmeler (dünyanın en ilkel ve en kısa boylu insanları) buna örnek olarak verilebilir. Bazı insanlar ya da milletler, siyasi bakımdan teşkilatlanmışlar ve devlet kurmuşlardır. Türkler, İngilizler, Almanlar, Fransızlar, Araplar, Çinliler, İranlılar, devlet olabilen insanlara tipik örnek teşkil ederler.
İnsanların devlet kurmasında, yerin yani toprak parçasının coğrafi özelliklerinin etkisi çok büyüktür. Bugün her ne kadar teknolojik gelişmeler ön planda tutulsa da, coğrafyanın etkisi hiçbir zaman inkar edilemez. Çünkü teknolojik yönden gelişen devletlerin tamamı, geçmişte olduğu gibi bugün de, yeryüzünde insan yaşamı için en uygun coğrafi şartlar gösteren Orta Kuşak denilen ılıman iklim bölgelerinde yer almışlardır.
Siyasi Coğrafya araştırma alanında, sık sık söz edilen diğer kavramlar ise jeopolitik ve jeostratejik kelimeleridir. Jeopolitik ve jeostratejik kavramları, Siyasi Coğrafyanın tanımı ile benzerlik gösterse de tam anlamı ile eşanlamlı değildir. Benzerliği ve farklılığı ortaya koyabilmek için bu iki kelimenin anlamlarını bilmek gerekir.
Jeopolitik (İngilizce Geopolitics, Fransızca Geopolitique, Almanca Geopolitik), kelimesinin sözlük anlamı; Ekonomik ve siyasal coğrafya verilerine göre dış siyasetin saptanması, Yer Politikası, Dünya Politikası, Siyasi Coğrafya. Daha geniş anlamıyla Jeopolitik; Devletlerin coğrafi özellikleri ile siyasetleri arasındaki ilişkileri inceleyen bilimdir. Diğer bir ifadeyle de, uluslararası siyasette, coğrafi etmenlerin güç ilişkileri üzerindeki etkisinin incelenmesidir. Jeopolitik, bugünkü ve gelecekteki politik düzeyde güç ve amaç ilişkisini fiziki ve siyasi coğrafyayı esas olarak incelemelerini yapar.
Jeopolitiğin alt birimleri ise jeostrateji, jeoekonomi ve jeokültürdür. Jeostrateji (İngilizce Geostrategic, Fransızca Geostrategie), Coğrafi etmenlerin ülkelerin askeri stratejileri üzerindeki etkilerinin incelenmesidir. Diğer bir ifadeyle jeostrateji, yer stratejisidir. Jeoekonomi; yeryüzünde bulunan ülkelerin ekonomilerini inceleyen ve coğrafyası ile ekonomik gücü arasında bağlantı kuran bir bilimdir. Jeokültür; yeryüzünde bulunan kültür çevrelerinin oluşturduğu kültür coğrafyalarının değerlendirmelerini, kültür unsurları ve kültür çevrelerinin ilişkilerini araştırır. Jeopolitik ve alt birimlerinin tamamı, coğrafya tabanlıdır.
Jeopolitik kavramı, ilk defa, İsveçli siyaset bilimci Rudolf Kjellen tarafından kullanılmıştır. Kjellen, 1916 yılında yayınladığı, “Staten som lifsform= Bir Organizma Olarak Devlet” adlı eserinde ortaya atmıştır. Kjellen, halk ile onu besleyen toprak parçası arasındaki ilişkilerin ve yeni bir düzen kurulması gereken yaşama alanı olan toprağın temel özelliklerinin öneminden söz etmiştir. Daha sonra Alman generali ve siyaset bilimcisi Karl Haushofer, 1924 yılında “Zeitschrift für Geopolitik” adlı ilk jeopolitik dergisini yayınlayarak, jeopolitik kavramının iyice önem kazanmasını sağladı. İkinci Dünya savaşına kadar, Avrupa ve A.B.D’ de kullanılan jeopolitik kavramı, savaştan sonra tüm dünyada yaygın bir biçimde kullanılmaya başlanmıştır. Jeopolitik (Geopolitics) –Jeostratejik (Geostrategic) - Siyasi Coğrafya (Political Geography) arasında, benzer yön, her birinin esas konusunu yer yani dünya oluşturur. Bu benzerliği, her üç terimde yer alan “Geo” yani “Yer” kelimesi oluşturur. Bu benzerlikten dolayı çoğu kez, siyasi Coğrafya ile Jeopolitik kavramları birbirine karıştırılmış ve birini diğerinin yerine kullananlar çok olmuştur. Bu karışıklık, halen dünya ülkelerinin çoğunda devam etmektedir.
Jeopolitik daha ziyade siyasi coğrafyadan politikaya geçişi ve coğrafi politikayı temsil ederken, siyasi coğrafya ise coğrafyaya siyasi açıdan bakışı temsil etmektedir. Bir örnekleme ile konuya açıklık getirilecek olunursa; jeopolitik, Dünyayı çok yönlü olarak inceler ve yer politikaları üretir. Siyasi Coğrafya ise, yerin yani dünyanın fiziki, beşeri ve iktisadi olaylarının dağılışlarını, aralarındaki bağlantılarını ve sebep ve sonuçlarını inceleyerek, siyasi açıdan değerlendirmeler yapar.
Tüm bu açıklamalardan da anlaşılıyor ki, Jeopolitik-Jeostratejik-Siyasi Coğrafya terimlerini birbirinden kesin hatlarla ayırmak imkansız gibidir. Çünkü inceleme alanları ve inceleme konuları aynıdır. Ancak inceleme biçimlerinde biraz farklılık göze çarpar. Çoğu kez, inceleme biçimleri de birbirine karışmaktadır. O halde denilebilir ki, ister Jeopolitik olsun, ister Jeostratejik olsun ve isterse Siyasi Coğrafya olsun, devletlerin ayakta kalabilmeleri ve gelişebilmeleri için bu bilimlere büyük ihtiyaç duymaktadırlar. Nitekim bugün için, dünya üzerinde yer alan ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile bu bilimlere önem vermeleri arasında doğru orantı vardır.