I. ve II. Kanal harekatındaki başarısızlıktan sonra, İngilizler çölü geçerek Sina Yarımadasını tamamen ele geçirmek istediler. 22 Aralık 1916’da Elariş’i ele geçirdiler. Buradaki Türk birlikleri Gazze-Şeria-Birüssebi hattına çekilerek savunma için hazırlık yapmaya başladılar. Diğer taraftan, İngilizlerin teşvikiyle 5 Haziran 1916’da başlayan Arap ayaklanması, Sina yarımadası tarafımızdan boşaltıldıktan sonra daha da genişledi.
İngilizler Gazze’yi ele geçirmek için Mart 1917’de taarruz ettiler. Kendilerinden çok üstün olan İngiliz kuvvetlerine karşı Gazze’yi savunmakla görevli Türk birlikleri üstün bir savunma örneği verdiler ve İngilizler geri çekilmek zorunda kaldılar. Nisan 1917’de bu kez donanmalarının desteğiyle tekrar saldırıya geçen İngilizler II. Gazze Muharebeleri’nde de başarılı olamadılar.
Bu arada Gazze muharebelerinden kısa bir süre önce Bağdat İngilizler tarafından işgal edilmişti. Bu durum Arap ve İslam aleminde çok kötü bir etki yapmıştı. Türkler ve Almanlar prestij kaybederken, İngilizlerin bölgedeki etkinliklerini artırmıştı. Bağdat’ın geri alınması amacıyla Galiçya, Makedonya ve Romanya’dan anayurda dönen birlikler ve yeni kurulan tümenlerden yararlanarak Halep’te 7. Türk Ordusu’nun kurulmasına karar verilmiş ve Irak’ta ki 6. Türk Ordusu’yla bu yeni kurulan 7. Ordu’nun birleştirilerek Yıldırım Ordular Grubu adıyla bir ordu grubu oluşturulmuş ve komutanlığına General Von Falkenhayn atanmıştı
31 Ekim 1917’de taarruza geçen İngiliz kuvvetleri ile Gazze-Birüssebi Meydan Muharebesi yapıldı. İngilizler Türk mevzilerini yararak kuvvetlerimizi Kudüs-Yafa hattına kadar geri çekilmeye zorladılar. Bilahare Kudüs İngilizlerin eline geçti. Bu başarısızlık üzerine, Yıldırım Ordular Grubu komutanı değişti ve bu göreve Liman Von Sanders Paşa atandı. Türk kuvvetleri yeniden teşkilatlandırıldı. 19 Eylül 1918’de büyük kuvvetlerle üç koldan taarruza geçen İngilizler Nablus Meydan Muharebesi’ni kazandılar ve cephemizi yardılar.
7. Ordu komutanı olan Mustafa Kemal Paşa, İngiliz süvarilerini Bisan’da durdurmayı başardı. Böylece, Türk kuvvetlerinin Şeria Nehri’nin doğusuna geçişini güvence altına aldı. Çekilme 10 Ekim 1918’e kadar devam etti. Bu arada Ekim başlarında Şam da düştü ve İngiliz-lerin eline geçti. Bu yenilgi üzerine Yıldırım Ordular Grubu Kumandanı Liman Von Sanders Paşa, komutayı Mustafa Kemal’e bırakarak karargahıyla Adana’ya çekildi. 25 Ekim’de Halep, İngiliz ve Arap kuvvetlerinin eline geçti. Mustafa Kemal Paşa, emrindeki kuvvetlerle İskenderun-Cerablus mevziinde İngiliz taarruzlarını durdurmaya çalıştığı günlerde Mondros Mütarekesi imzalanmış ve bu mütareke hükümleri gereğince 31 Ekim 1918’de cephelerde savaş son bulmuştu. Nitekim, Mustafa Kemal Paşa’nın savunma yaptığı bu hat, Türk İstiklal Harbi sırasında milli sınır olarak kabul edilmiştir
Yıldırım Orduları Grubu
1917
Mustafa Kemal daha işin başından beri Falkenhein`ı açık bir şekilde eleştirmekte, Alman subaylarının önünde onun planlarını tenkit etmekteydi. Bu hususta Cemal Paşa, M.Kemal`i destekliyor ve Filistin cephesi komutanı olarak da, tıpkı onun gösterdiği sebeplerden dolayı Bağdat projesine şiddetle karşıydı. Eldeki kuvvetleri Halep ile Şam arasında toplamak ve duruma göre nereye kuvvet gerekli ise oraya sevketmek istiyordu . Neyse ki, Falkenhein kurmay subaylarından önemli bir kişilik sahibi olan Binbaşı Franz von Papen`in yerinde vermiş olduğu nasihatleri sayesinde, fikrini değiştirmeye başlamıştı. Filistin cephesinde von Papen`le yaptığı bir gezi sırasında tehlikeyi görebilmişti. İngilizler taarruza geçerse Türk mevzilerini yarıp, Filistin ve Suriye`yi geçerek Bağdat`la bütün ulaşım yollarını kesebilirdi. Böylece von Falkenhein, ün peşinde koşmak yerine, tedbirli davranmayı daha münasip görerek, Bağdat seferini şimdilik tehir etmişti .Böylece, 1917 yılının yaz ayları her iki taraf için de bir hazırlık devresiydi. Hazırlıklarını daha erken tamamlayan İngiliz Generali Allenby, 27 Ekim 1917 sabahı Gazze`nin bombardımanı ile taarruza geçti. Bu taarruzda kara topçusuna, denizden de İngiliz ve Fransız gemileri yardım ediyordu. Aynı gün akşamı ise, Türk cephesinin sol kanadını düşürmek için, Beer-Şeba üzerine hücum etti. 31 Ekim akşamı Beer-Şeba İngilizlerin eline geçmişti. Böylelikle Türk cephesi tehlikeli bir duruma girmişti. Bunun için 5 Kasım`da Gazze boşaltıldı ve 7 Kasım`da İngilizler Gazze`yi ele geçirdiler.
Bundan sonra ise, Türk kuvvetleri çekilmeye, İngiliz kuvvetleri de ilerlemeye başlamıştı. İngilizler 15 Kasım`da Yafa`yı da ele geçirince, Türk kuvvetleri de Kudüs`e doğru çekilmeye başlamışlardı. Kudüs`te kuvvetli bir savunma hattı meydana getiren Türk kuvvetleri Allenby`in taarruzunu durdurmuşlardı. Bunun üzerine Allenby hareketini yavaşlatıp, malzemesini ve kuvvetlerini topladıktan sonra, 8 Aralık`ta Kudüs`e karşı taarruza geçti ve 9 Aralık 1917 günü Kudüs`ü düşürdü. Böylece Ekim ayının son günlerinde 110.000 kişilik bir kuvvetle başlayan İngiliz taarruzu Kudüs`ü ve bütün Filistin`i kaybetmemize neden olmuştu . Daha önce Lloyd George, Allenby`den İngilizlere Noel hediyesi olarak Kudüs`ü almasını istemiş ve o da almıştı. Diğer bir husus da, Allenby burayı almakla Türklerin maneviyatına acı bir darbe indirmiş oluyordu. Ayrıca Mekke ve Bağdat`tan sonra Kudüs, düşman eline geçen üçüncü mukaddes şehirdi .
1918
Diğer taraftan General Allenby hazırlıklarını tamamladıktan sonra 1918 yılının Şubat`ından itibaren Filistin cephesinde tekrar faaliyete geçti. Böylelikle Lut gölünün kuzeyindeki Jericho`yu 21 Şubat 1918`de ele geçirdi. Bundan sonra ise, İngiliz cephesinin sağ yanı Ürdün nehri vadisine dayanmış oluyordu. Bu durum, Hicaz`daki Türk kuvvetlerinin tek ulaşım yolu olan Hicaz demiryolu için tehlikeliydi. Gerçekten Emir Faysal komutasındaki Arap kuvvetleri Akabe körfezinden kuzeye doğru ilerleyerek, adı geçen demiryolunu ele geçirmek için çalışıyordu. Bundan dolayı, Allenby esas faaliyetini batıya yani Amman istikametine çevirip, Arap kuvvetleriyle birleşmeyi düşünüyordu .Türk komutanlığı bu tehlikeli durumun farkına varmış ve sert bir savunma yapmaya karar vermişti. Bu sırada, Kudüs yenilgisinden dört ay sonra, 25 Şubat 1918`de Falkenhein`ın görevine son verilerek, Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına Liman von Sanders atanmıştı . Bu göreve atanırken Liman von Sanders`in Enver Paşa`dan bazı istekleri olmuştu. Bu istekler; Irak`ta bulunan 6. Ordu`nun Yıldırım Orduları Grubu emrinden çıkarılması, ayrıca Kurmay Başkanı Kazım Bey ile 5.Ordu Karargahındaki bazı Türk subaylarını da yanında götürmek istediğini bildirmiş ve bu istekler de Enver Paşa tarafından kabul edilmiştir . Alman İmparatoru`ndan henüz muvafakat cevabı gelmediği için Liman von Sanders Filistin`e hareketini birkaç gün geciktirmişti. Daha sonra durumun Sanders`e telgrafla bildirileceği haberi üzerine 24 Şubat akşamı İstanbul`dan ayrılarak, cepheye ancak 1 Mart günü ulaşabilmiştir . Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına yeni atanan Sanders, birliklerini teftiş ederek, kendine göre yeni düzenlemeler yapar. 7. Ordu karargahını Nablus`tan Amman`a nakledilmesine karşı çıkarak, tekrar karargahını Nablus`a almak ister ve 7. Ordu komutanı Fevzi Paşa ile karargahını da Nablus`a geri çağırır. 3. Kolordu Komutanı Albay İsmet Bey`in karargahını da giderek, onunla da görüşür ve durumun hiç de iç açıcı olmadığını anlar.
Öte yandan hazırlıklarını tamamlayan Allenby, 8-12 Mart 1918 tarihlerinde Türk cephesini yararak kuzeyde Nablus`a yürümek istediyse de, beklemediği kadar sert bir mukavemetle teşebbüsten vazgeçti. Bundan sonra ise Amman`a doğru gitmek isteyen Allenby, 21 Mart`ta Ürdün nehrini geçerek, 26 Mart`ta ise Amman yakınında bulunan El-Salt`ı zaptetti. Bir haffta süren çetin muharebelere rağmen Amman`daki Türk savunmasını kıramayınca, 1 Nisan`da çekilip tekrar Ürdün nehrine geldi .
Bunların yanı sıra Emir Faysal birlikleri Nisan sonunda ancak 2.000 Türk askeri tarafından savunulan, güneyde Hicaz demiryolu üzerindeki Maan`a saldırmış, fakat geri püskürtülmüştü. Bunun üzerine Allenby, 30 Nisan`da Amman`a karşı ikinci bir harekete geçmek istedi. El-Salt ve Tel-İmrin civarında yapılan dört günlük muharebelerde İngilizler ikinci defa geri püskürtülerek, tekrar Ürdün nehrine çekildiler. Allenby`nin bu iki başarısızlığından da İngiliz kayıtlarında hiç bahsedilmemiştir.
Nisan (1918) ayındaki yenilgiler üzerine İngilizler, Mayıs ayından sonra Filistin cephesinde faaliyetlerini durdurmak zorunda kalmışlardı. İngiliz kuvvetlerinin 160.000 civarında, Türk kuvvetlerinin ise 40.000 civarında olmasına rağmen Allenby gayet kuvvetli bir savunma karşısında kalmıştı. Bundan dolayı tekrar hazırlanmak gereği duydu. Diğer bir konu ise havaların ısınmasıydı. Ayrıca Almanya batı cephesinde taarruza başlamıştı. Batı cephesini takviye etmek üzere İngilizler, Filistin cephesindeki birliklerin bir kısımını bu cepheye kaydırmışlardı .
Diğer taraftan Nisan ayı içerisinde Yıldırım Orduları İngilizlere karşı taarruza da geçmiş, fakat bu taarruzdan beklenilen bir netice alınamamıştı. Zaten Araplar cephe gerisinde İngilizlerin lehine çalışıyorlar, demiryolu köprülerini İngilizlerin verdikleri vasıtalarla tahrip ediyorlardı .
Bir süre sonra, Sultan Mehmet Reşat ölmüş ve yerine kardeşi Vahidüddin padişah olmuştu (5 Temmuz 1918). Padişah Vahidüddin, M.Kemal Paşa`yı İstanbul`a çağırmış ve memlekete dönen M.Kemal Paşa ikinci defa olarak 7. Ordu Komutanlığına tayin edilmişti. Bundan sonra General Allenby, 30.000 kişi olarak düşündüğü Türk kuvvetlerini yenmek maksadıyla, bu defa 200.000 kişilik bir kuvvet hazırlayarak, Yafa`nın kuzeyinde ve kıyı bölgesinden saldırıya karar vererek, kuvvetlerinin dörte üçünü burada toplamıştı . Bu hazırlıkları sezen ve İngilizlerin 19 Eylül sabahı saldırıya geçeceğini tahmin eden 7. Ordu komutanı M. Kemal, durumdan Sanders`i haberdar ettiği halde, ciddiye alınmamıştı. Böylece sadece kendi birliklerini hazır bir duruma getirmişti. 18 Eylül akşamı M.Kemal, gerekli önlemleri almış olduklarından emin olmak için, emrindeki iki Kolorduya komuta eden arkadaşları İsmet ve Ali Fuat`la telefonlaştı. Daha telefonu henüz kapatmıştı ki, İngiliz topçu bombardımanının ilk sesini duydu . Böylece İngilizler 19 Eylül 1918 günü büyük bir taarruza başlamışlardı. Türk kuvvetleri bu saldırıya karşı zaman zaman çetin bir direnme göstermelerine rağmen, çekilmeye başladılar . Bu saldırılara M.Kemal Paşa` nın 7. Ordusu dayanırken, 8. Ordu cephesi ise yarılmıştı. Bunun üzerine de 7. ve 4. Ordular çekilmeye başladılar. Bu çekilme sırasında bile M.Kemal at sırtında düşmanla teması kesmeyerek, en son eratının yanında ve içinde bulunarak, ordusunu güzel bir düzen içerisinde geri çekmişti. Diğer yandan isyancı Arapların, Türk ordusunu vurmaları buraların çok çabuk çökmesine sebep olmuştu. Arap yarımadasında, Araplardan sadece İmam Yahya`nın yönetimindeki Yemen, Osmanlı İmparatorluğu`na bağlı kalmıştı . İşte bu asilerden Emir Faysal kuvvetleri de güneyden ilerlemekteydi. Bundan sonra 25 Eylül`de Amman düşmüş ve 30 Eylül`de İngiliz kuvvetleri Şam yakınlarına kadar gelmişlerdi.
Fakat aynı gün Şam`ı savunacak komutanın ayrılıp gitmesi ve askerlerinin dağılması nedeniyle Şam elden çıkmıştı . Ayrıca Fransız ve İngiliz kuvvetleri denizden de donanma yardımı alarak, 8 Ekim`de Beyrut`a girdiler . Bundan sonra Yıldırım Ordularının Halep`te toplanması kararlaştırılmıştı .
Bu çekilme esnasında 7. Ordu da komutanının güçlü şahsiyetinin, sevk ve idaresi altında düzenli bir şekilde, düşmanı karşılayarak, şiddetli taarruzların önünde ezilmeden ve tertibatını bozmadan çekilmekteydi. M.Kemal, İngiliz baskısından dolayı değil, 7. Ordunun sağ kanadını koruyan 8. Ordu kalmadığı için çekilmekteydi. Kuşatılmaktan kaçınmak gerekiyordu. Böylece M.Kemal`in doğusundaki 4. Ordu da kuzeye doğru geri çekilmeye başlamıştı . Bu çekilmenin yanı sıra M.Kemal, Halep`te düşmanla ve asi Araplarla yaptığı son muharebeyi de kazanmış ve düşmanın ilerlemesi 26 Ekim 1918`de sınırımızda tamamıyla durdurulmuştu . Bu sırada M.Kemal Paşa Suriye`yi savunmanın gereksizliğini derhal anlamıştı. Ona göre asıl savunulması gereken Anadolu idi. Bu sebeple emrindeki orduyu Halep`in 5 km. kuzeyine çekerek, Toros geçitlerini savunma hazırlığına başladığı bir sırada 30 Ekim 1918 tarihinde İtilaf Devletleri'yle Mondros Mütarekesi imzalandı.
Kayıplar
31 Ekim'den 9 Aralık'a kadar yapılan muharebelerde ayrıca Osmanlılar 12.000 kişi de esir vermişlerdi. İngilizler ise 18.000 kişi kaybetmişlerdi. Kudüs'ün elden çıkması üzerine Cemal Paşa Suriye'den ayrılarak İstanbul'a dönmüş ve Bahriye Nazırlığı'na devam etmişti .Yenilgiden sonra da Enver Paşa'nın emri üzerine Falkenhein, 26 Aralık'ta karşı bir taarruza teşebbüs ettiyse de, bu durum 5.000 askerimizin kaybedilmesinden başkaca da bir işe yaramamıştı. 1917 yılının sonuna gelindiği zaman, Filistin'de İngiliz cephesi kıyıda Yafa'nın kuzeyi ile Kudüs'ün biraz kuzeyi arasında uzanan bir hat üzerinde bulunuyordu . Bu sırada bizim Filistin cephesindeki kuvvetlerimiz 36.000 kişiden ibaretti. İngiliz kuvvetleri ise, 550.000 kişiydi. Ayrıca araç ve gereç bakımından da İngilizler bize göre çok üstündü .