Makineler, sistemin durumu hakkında bilgi toplayabilecek ve bu bilgileri değerlendirerek, sistemin yönetilmesine yarayan emirleri hazırlayabilecek duruma geldiği andan itibaren, yönetim sanatı makinelerin işi olup çıkar. Bu anlamda, sibernetik, kim yönetir ve nasıl yönetilir sorularını sormaksızın yönetmenin ne olduğunu akla dayanarak açıklayabildiği ölçüde mantıki bir bilimdir.
Bu yoldan hareket ederek, sistemler ve makineler için, bugüne kadar hiç ele alınmamış geniş ve teorik bir sınıflandırmaya imkan verir. Üstelik, bu sınıflandırmanın sonuçlarından yararlanmakla her çeşit yönetim makinesinin yapımı mümkün olduğuna göre, sibernetik önemli uygulamaların hareket noktasıdır da, yönetim makinelerinden bazıları (uçaklardaki otomatik pilotlar) daha şimdiden geniş bir uygulama alanı bulmuştur ve bu makinelerin her alanda kullanılmaya başlaması otomasyon sanayiinin sistemli olarak gelişmesini sağlayacaktır.
Yunanlılar eskiden yönetme sanatını biliyorlardı, hatta Eflatun'un birçok diyalogunda «sibernetik» terimine rastlanır. Ünlü filozof, «yönetmek» fiilinin derin anlamına dikkati çekti ve bir geminin idare edilmesinden veya bir arabanın sürülmesinden insanların yönetilmesine kadar çok çeşitli örneklerle bu anlamı açıkladı. Ksenofon da, kendi payına, yönetmek sanatını siyasi anlamda sistemli olarak inceledi.
1834'te Ampere, bilimlerin sınıflandırmasını yaparken bu terimi kullandı. Fakat sibernetiğin gerçek anlamda ilerlemesi ancak çok yakın bir geçmişe, modern tekniğin yardımıyla insanoğlu «yönetilen işin sentezi»ni makineler sayesinde yapabileceğini anladığı ana rastlar. Dünkü makineler bir kastan başka birşey olmadığı halde, bugünün imkanları, özellikle elektrik tekniği sayesinde günümüzün makineleri, kendilerinden beklenen işi aldıkları emirlere uygun olarak hakkıyla yerine getirebilecek şekilde bilgi-işlem organlarıyla donatılmış birer beyin vazifesi görebiliyor.
Sibernetiğin iyiden iyiye gelişmesi İkinci Dünya savaşı sırasında, özellikle hava taşıtlarına karşı savunma problemini halletmek için, ağır gözetleme kulelerini hızla ve hassasiyetle istenen yöne çevirmek veya yalnız insan kontrolüyle yönetilmesi imkansız olan radar antenlerini hedefe çevirmek zorunluluğundan doğdu.
Böylece servomekonizma'lar kullanılmaya başladı ve uzun araştırmalardan sonra teknisyenler, radarların düşman uçaklarını takip etmesini ve aldıkları bilgileri (açıklık, yükseklik, uzaklık, uçağın hızı) elektronik bir hesap makinesine iletmesini, böylece elektronik makinenin topu doğrudan doğruya hedefe yönelterek mermiyi otomatik olarak fırlatmasını sağlayan tertibatlar yapmayı başardılar.
Bu alet ve tertibatların gerçekleştirilebilmesi için, çok çeşitli alanlarda uzmanlaşmış teknisyenlerin, özellikle olayların incelenmesinde fizikçilerin, dengeyle ilgili hesapların (karmaşık fonksiyonlardan yararlanan ve matris hesabının büyük ölçüde gelişmesinde yardımcı olan, Laplace dönüşümünün başlangıcı olan hesaplar) yapılabilmesinde matematikçilerin ve kullanılan çeşitli malzemenin incelenmesinde mekanikçilerin birlikte çalışması gerekti.
Hatta sırasında biyoloji bilginlerine bile danışıldı; çünkü «yönetilen için sentezi» denilen o mahut eylem insandaki refleks eylemini andırdığına göre, bu yeni makinelerin davranışıyla canlı varlıkların davranışı arasında bir benzerlik akla yakın gelebilirdi: incelemeler daha derinleştirildiğinde, gerek makinelerde gerek canlı varlıklarda aynı şema ile karşılaşıldığından bu benzerliğin gerçekten var olduğu anlaşıldı.
Bu gerçeğin anlaşılmasından sonra, Amerikalı Norbert Wiener 1947'de otomatik kumandalı sistemlerin tekniği üstüne Cybernetics adlı ilk eseri yayımladı; Wiener bu eserinde sibernetiği bir kavşak bilim olarak tanımladı ve yönetim yapabilecek mekanizmalarla ilgili genel kavramları verdi. Bu görüşler, üstün yapılı canlıların hayati fonksiyonları ve bu fonksiyonların suni olarak yaratılmasına imkan veren süreçleri mantık analizine vurmakla, gerçek bir akıl devrimi sayılabilecek büyük bir akımın başlangıç noktası oldu.
Bazı sibernetikçiler, sosyal olayların bilgi alışverişinden doğduğunu öne sürerek bu olayları sibernetik metotlarıyla incelemenin mümkün olduğunu savunurlar; bu tez, oldukça aşırı bir hayalgücü çerçevesinde, gelecek toplulukların düşünme ve yönetme makineleriyle idare edileceğini akla getirebilir.
Ek bilgi
Sibernetik makina ve canlılarda, kontrol ve haberleşmenin şartlarını ve kanunlarını tespit eden bir ilim dalı. Yaşayan organizmalarla ve makinalarda kontrol ve haberleşme ile alakalı ilimlerin karmaşıklığını ifade etmek için kullanılmıştır. Kökü, eski Yunanca “Kubernetes” ve Latince “Gobernare”den gelmektedir. Her iki kelime de “sevk ve idare” anlamına gelir. İlk defa Amerikalı ilim adamı Norbert Wiener (1948) tarafından kullanılmıştır.Tarihi: Çeşitli sahalarda çalışan ilim adamları, aynı olaylar karşısında farklı isimler kullanmaktaydılar. İlimde aşırı ihtisaslaşma dolayısıyla, ilim adamları birbirinin dilinden anlamaz hale gelmişlerdi. Bu durumdan yakınan bazı ilim adamları özellikle Matematikçi Norbert Wiener ve Biyolog Arturo Resenblueth, ilim adamları arasında ortak noktaları bulup, çıkarmaya başladılar.
Bu sıralarda İkinci Dünya Savaşı başladı. Hedefini kendi kendine bulan, bir uçaksavar topunun yapılmasının mümkün olup olmadığı hususunda yapılan araştırmalar, evvelce felsefenin işgal ettiği yere talip bir “disiplin ilmi” olan “Sibernetik”in ortaya çıkmasına sebep oldu.
Sibernetik, canlılarla kendi kendini düzenleyen makinalar arasındaki çalışma benzerliklerini araştırır. Sibernetikte makina durum değiştirme, yani transformasyon kabiliyetinde olan her türlü dinamik sistem anlamına gelir. Transformasyon bir halden diğer bir hale geçiştir. Gerek makinaların gerekse canlıların bütün faaliyetleri birer transformasyondan ibarettir.
Organize bir sistemdeki transformasyona sebep olan her türlü tesire informasyon denir. Bu sistemlerin kendilerinden ve dış ortamdaki değişikliklerden haberdar olmaları için, informasyon, yani bilgi almaları gerekir. Organize sistemler aldıkları bu bilgi sonucunda çeşitli durum değişikliklerinden geçerek bir denge durumuna varmaya çalışırlar. Buna “homeostasis” adı verilir.
Organize sistemlerin elde ettikleri sonuçlar onlar için tekrar bir bilgidir. İşte, yapılan işin sisteme tekrar bağlanmasına geri-besleme (feed-back) denir. Kendi kendini ayarlayan bütün sistemlerde, mesela vücud hararetini, sabit tutan canlılarda, kan şekerinin belli sınırlar içinde tespit edilmesini sağlayan mekanizmada, göz bebeğinin ışığın şiddetine göre büyüyüp küçülmesi gibi olaylarda geri beslemeler söz konusudur.
İlk sibernetik alimi Cizreli Ebü’l-İz el-Cezeri’dir. 1969 yılında İbrahim Hakkı Konyalı tarafından, Kara-Amid Dergisinde (cilt 2, sayı 2) yayınlanan bir makaleden sonra, Türkiye’de tanınan bu alim sekiz asır önce Türk saraylarının makinalaşmasını sağlamıştır. Diyarbakır’da hüküm süren Artuk Türkleri arasında yetişen Ebü’l-İz otomatik makinalar hakkında kitap yazmıştır. Kitabın orijinal ismi Kitab-ül-Cami-i Beyn-el-İlm-i vel-Amel en-Nafi-i fi Sınat-il-Hiyel’dir.
Topkapı Sarayı Üçüncü Ahmed Kütüphanesinde de bir nüshası bulunan bu eşsiz kitabı hangi sebeple yazdığını Ebü’l-İz şöyle açıklamaktadır:
“Ben bu kitabı, Artukoğullarından Diyarbakır hükümdarı Ebü’l-Feth Mahmud ibni Karaaslan adına yazdım. Bu değerli hükümdarın babasına ve kardeşine 25 yıl hizmet ettim. Birgün, yaptığım makinalardan birini göstermiştim. O, bu işimi büyük bir ilgiyle tetkik etti. Bana; “Dünyada eşi bulunmayan bir şey yaptın. Emeğin boşa gitmeyecektir. Bana bütün yaptıklarını gösteren bir kitap yaz!” dedi. Ben de bu kitabı yazarak, kendisine sundum. Kitabımı bir önsöz, 50 şekil ve 6 kısım üzerine kurdum.”
Bu kıymetli eserde Ebü’l-İz sekiz asır önce “Sibernetik’te denge durumu” veya “Elektronikteki ayarlama sistemleri” gibi, birçok ilgi çekici konuyu ele almıştır.
Her millet, Sibernetik tarihinde kendi yetiştirdikleri bilginlerle övünmüşlerdir. Fransızlar bu konuda ünlü matematikçi Paskal ve ünlü düşünür Descartes ile öğünmektedirler. İngilizler ise aynı konuya bilgisayar biliminin babası sayılan Charles Babbage’in öncülük ettiğini ileri sürmektedirler. Almanlar ise Leibniz’i bu konuda en büyük önder olarak tanırlar.
Halbuki Ebü’l-İz bundan sekiz asır önce Otomatik Kontrol Bilimini kurmuş ve sistemler arasında denge durumları sağlamıştır. Genellikle hidro-mekanik güçten faydalanılmış, şamandıra ve palangalar arasında karşılıklı tesirde bulunma yoluyla çok ilgi çekici otomatik kontrol mekanizmaları geliştirmiştir.
Ebü’l-İz’in otomatik makinalar kitabındaki düzenlerden birisi otomatik abdest alma makinası’dır. Hükümdar Mahmud için geliştirilen bu düzende, abdest suyu otomatik olarak dökülmekte ve aynı şekilde durmaktadır. Ebü’l-İz’in kitabında, “Sultan Mahmud’un hizmetçilerin abdest suyu dökmelerinden hoşlanmadığı için” kendisinin bu işi yapmak üzere makina adamlar ve makina tavus kuşları yaptığı, sultanın bu robotların döktüğü sudan abdest aldığını yazmaktadır.
Böyle bir kimse Türkiye’de pek az tanınmışken, hatta kitabı Türkçeye bile tercüme edilmemişken, yabancılar bu kitabı bulmuş, incelemiş Donald Hill, “Al-Jaz’ari’s Book of Ingenious Mechanical Devices” Mekanik Hareketler Mühendisliği Bilgisi adıyla İngilizceye çevirmiştir. Donald Hill’in kitabı hakkında bilgi veren bir kaynak Ebü’l-İz için, “...On ikinci yüzyıl Müslüman mühendisliğinin doruğuna erişmiş kişi.” sözünü etmektedir.
Sibernetik konusunda çeşitli üniversite ve tıp fakültelerinde çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar sonunda, artık sibernetik ilim çevrelerinin olduğu kadar halkın da ilgilendiği bir ilim dalı haline gelmiştir. Mesela, günümüzde bilgisayar işlemleriyle beynin çalışmaları arasındaki ilgi her kesimin yakından bilgi sahibi olduğu bir konu haline gelmiştir.