Sa'd Bin Ebi Vakkas
Kısaca: Sa'd bin Ebi Vakkas Eshab-ı kiramın büyüklerinden. Dünyada iken Cennetle müjdelenen on sahabiden biridir. İlk Müslüman olanların yedincisidir. İsmi Sa'd, künyesi Ebu İshak'tır. Babasının adı Malik ve künyesi Ebu Vakkas'tır. Nesebi hem baba tarafından, hem de anne tarafından Peygamber efendimizle (sallallahü aleyhi ve sellem) birleşir. Babası Malik bin Üheyb bin Abdi Menaf bin Zühre bin Kilab-i Kureyşi'dir. Annesi, Zühreoğullarından Hamne binti Ebu Süfyan'dır. Hicret'ten 30 yıl önce Mekke' ...devamı ☟
On yedi yaşındayken hazret-i Ebu Bekr'in vasıtasıyla Müslüman oldu. Müslüman oluş hadisesi şöyle rivayet edilir:
Müslüman olmadan önce bir rüya görür. Rüyasında, zifiri bir karanlığın içindeyken, birdenbire her tarafı aydınlatan parlak bir ay doğar. Ayın aydınlattığı yolu takip ederken, aynı yolda, Zeyd bin Harise, hazret-i Ali ve hazret-i Ebu Bekr'in önünden ilerlediğini görür. Kendilerine; “Siz ne zaman buraya geldiniz?” diye sorar. Onlar da; “Şimdi.” diye cevap verirler. Gördüğü bu rüyadan üç gün sonra hazret-i Ebu Bekr'in kendisine İslamiyeti anlatması üzerine, kalbinde İslamiyete karşı bir sevgi hasıl oldu. Bunun üzerine hazret-i Ebu Bekr, onu, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem) götürdü. Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) huzurunda iman edip, Müslüman oldu.
Annesi, oğlunun Müslüman olduğunu duyunca çok sinirlenip, onu İslam dininden döndürebilmek için çeşitli yollara başvurdu. Oğlu Sa'd'ın kendisine karşı saygısını ve bağlılığını bildiğinden İslam dininden döndürebilmek için; “Allah'ın, sana hısım ve akraba ile ilgilenmeyi, anne-babaya daima iyilik etmeyi emrettiğini söyleyen, sen değil misin?” dedi.
Hazret-i Sa'd da; “Evet!” dedi. Bunun üzerine annesi asıl maksadını bildirmek için şöyle söyledi:
“Ya Sa'd! Vallahi, sen Muhammed'in getirdiklerini inkar etmedikçe, ben açlık ve susuzluktan helak oluncaya kadar ağzıma bir şey almayacağım. Sen de bu yüzden, anne katili olarak insanlarca ayıplanacaksın.”
O güne kadar annesinin her isteğine boyun eğmiş, bir dediğini iki etmemişti. Allahü teala ve Resulüne (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün kalbiyle inanmış ve bağlanmış olduğundan bu iman kuvveti üstün geldi, annesinin isteğini kabul etmedi. Annesinin yiyip içmediğini ve bunda inat ettiğini görünce, şöyle dedi:
“Ey Anne! Senin yüz canın olsa ve her birini İslamiyeti bırakmam için versen, ben yine dinimden vaz geçmem. Artık ister ye, ister yeme!”
Annesi hazret-i Sa'd'ın dinine bağlılığını, imanındaki sebatını görünce şaşırdı, çaresiz kaldı. Yemeye ve içmeye tekrar başladı.
Sa'd bin Ebi Vakkas hazretleriyle annesi arasında geçen bu hadiseden sonra Allahü teala, evladın anne ve babaya hangi hallerde tabi olacağını, hangi hallerde tabi olmayacağını bildiren Ankebut suresi sekizinci ayet-i kerimesini göndererek; “Biz insana, ana ve babasına iyilikte bulunmasını tavsiye ettik. Bununla beraber, hakkında bilgi sahibi olmadığın (ilah tanımadığın) bir şeyi bana ortak koşmak için sana emrederlerse, artık onlara (bu hususta) itaat etme! Dönüşünüz ancak banadır. Ben de yaptığınızı (amellerinizin karşılığını) size haber vereceğim.” buyurdu.
İslamiyetin, ilk yıllarında Müslümanlar müşriklerden çok eza ve cefa görüyorlardı. Hazret-i Sa'd da çok eziyet çekmişti. Eshab-ı kiram ibadetlerini serbestçe yapamıyorlardı. Hazret-i Sa'd, ilk Müslüman olan sahabilerden birkaçıyla beraber, Mekke'de, Ebu Düb denilen bir vadide namaz kılmaktaydı. Müşriklerin ileri gelenlerinden Ebu Süfyan, birkaç müşrikle birlikte yanlarına gelerek onların namazlarıyla alay etmeye ve kötülemeye başladı. Ebu Süfyan o sırada henüz Müslüman olmamıştı. Bunun üzerine birbirlerine girdiler. Hazret-i Sa'd, eline geçirdiği bir deve kemiğiyle bir müşriğin başını yardı. Bunu gören diğer müşrikler korkuya kapılıp kaçtılar. Böylece hazret-i Sa'd, Allah yolunda ilk kafir kanı döken sahabi oldu.
Sa'd bin Ebi Vakkas, Eshab-ı kiram arasında en cesur ve kahraman olanlardandır. Eshab-ı kiram arasında şecaatta (cesarette), düşmana karşı şiddette en ileri hazret-i Ömer, hazret-i Ali, hazret-i Zübeyr bin Avvam ve Sa'd bin Ebi Vakkas hazretleriydi.
Hazret-i Sa'd, bütün gazalarda ve birçok seriyye (küçük süvari müfrezesi)lerde bulundu. Savaşlarda çok kahramanlıkları görüldü. Mekkeli Müslümanların üç bayrağı bulunuyordu. Bunlardan biri kendisine verilmiş, Müslümanların bayraktarlığını yapmıştır. Bedir Harbinde, büyük kahramanlık göstermiş, düşman tarafında bulunan, müşriklerin en başta gelen kumandanı ve en azılı din düşmanlarından olan Sa'd bin El-as'ı öldürmüştür.
Uhut Harbinde de, Müslümanların sıkışık durumlarında büyük bir metanetle çarpışmış, Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) yanından hiç ayrılmayıp, düşmana karşı savaşmıştır. Hazret-i Sa'd ok atmakta çok maharetliydi. Her attığı ok isabet ediyordu. İslamiyette Allah yolunda ilk ok atan sahabi olup, okçuların (kemankeşlerin) reisiydi. Uhut Harbinde, 1000'den fazla ok attı.Peygamberimiz tarafından büyük iltifatlara ve dualara mazhar oldu. Peygamberimiz ona, ok atarken; “At ya Sa'd! Anam, babam sana feda olsun.” diye buyurmuş, her ok atışında; “İlahi bu senin okundur. Atışını doğrult.” “Allah'ım sana dua ettiğinde Sa'd'ın duasını kabul eyle.” diye dua etmiştir.
Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, hayatında “Anam, babam sana feda olsun.” diye sadece hazret-i Sa'd için dua etmiş, bunun dışında hiçbir kimseye böyle dua etmediğini hazret-i Ali bildirmiştir.
Hazret-i aişe radıyallahü anha anlatır: “Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem, gazvelerin birinde, geceleyin Medine'ye dönüp geldiğinde; “Ne olurdu, salih bir kimse beni korumayı üzerine alsaydı!” buyurdu. Birden bir silah sesi duyduk. “Bu kimdir?” buyurdu. “Benim, Sa'd bin Ebi Vakkas.” dedi. Peygamberimiz; “Seni buraya hangi şey getirdi?” yani, buraya niçin geldin? buyurdu. Hazret-i Sa'd; “İçimden bir ses, Resulullah yalnızdır, korkarım ki, din düşmanları O'na bir sıkıntı ve eziyet verirler.” dedi. Bunun için O'nu korumaya ve hizmetine geldim. Bunun üzerine Resulullah ona dua etti ve uyudu.”
Sa'd bin Ebi Vakkas hazretleri, birçok birliklere de kumandanlık etmiştir. Peygamberimiz zamanında Hicaz'da El-Harrar mevkiine gönderilen seriyyeye kumandanlık yapmıştır. Medine şehrinin emniyetinin sağlanmasında önemli görevlerde bulunmuş, Resulullah efendimizle (sallallahü aleyhi ve sellem) Buvat Seferine katılmış, bu seferde Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) sancağını taşımıştır. Hudeybiye Antlaşmasında bulunmuş, şahid olarak anlaşmaya imza atmıştır. Hazret-i Ebu Bekir, halife seçilince, ilk biat edenler arasında olmuştur.
Hazret-i Ömer zamanında, Hevazin bölgesine zekat toplamak için gönderilmişti. Bu sırada İran taraflarındaki olaylar büyüyünce, hem bu olayları önlemek, hem de düşmana ders vermek için bir İslam ordusu hazırlandı. Bu ordunun başına kimin geçirilmesi gerektiği, yapılan şurada görüşüldü. Bazıları bizzat bu ordunun başına kumandan olarak Halife hazret-i Ömer'in getirilmesini istiyorlardı. Bir kısmı da bunun çeşitli sebeplerle uygun olmayacağını, başka birisinin kumandanlığa getirilmesini istiyordu. Bu sırada Sa'd bin Ebi Vakkas hazretlerinin Hevazin'den mektubu geldi. Sa'd bin Ebi Vakkas'ın (radıyallahü anh) ismini duyan Eshab-ı kiramın hepsi ittifakla hazret-i Ömer'e; “İşte aradığın kimseyi buldun!” dediler.
Bunun üzerine hazret-i Ömer, Sa'd bin Ebi Vakkas'ı Medine'ye çağırarak, onu İslam ordularına başkumandan tayin etti. Ünlü Kadisiye Meydan Muharebesini kazandı.
Daha sonra, hazret-i Ömer'in emriyle Sasani Devletinin başşehri ve İran Kisrası'nın bulunduğu Medayin şehrine hareket edildi. İslam askerinin Medayin'e hareket ettiğini İran Kisrası Yezd-i Cürd duyunca, korkudan şehri terk etti. İslam ordusu Medayin şehrine kolayca girerek fethetti.
Kadisiye Harbi ve Medayin'in fethinde büyük ganimet elde edilmiş, Kisra'nın sarayları ve hazineleri Müslümanların eline geçmişti.
Medayin şehrinin, havasının ve suyunun askerlere iyi gelmediğini anlayan hazret-i Sa'd, hazret-i Ömer'e durumu bildirdi. Bunun üzerine hazret-i Ömer, yeni bir şehir tesis edilmesini emretti. Sa'd da, Kufe şehrini kurdu ve şehrin ilk valisi tayin edildi. Hazret-i Ömer, şehit olmadan önce, kendisinden sonra yerine geçecek halifeyi seçmek için, altı kişilik bir şura teşkil edilmesi vasiyetinde bulundu. Bildirmiş olduğu altı kişiden biri de Sa'd bin Ebi Vakkas hazretleriydi. Eğer Sa'd, halife seçilmezse ona bir vezirlik verilmesini de vasiyet etmişti. Hazret-i Osman halife seçilince, hazret-i Ömer'in tavsiyesine uyarak, hazret-i Sa'd'ı tekrar Kufe valiliğine tayin etti.
Hayatının sonlarına doğru, Medine'ye yakın Akik denilen yerde hastalandı ve orada 675 (H.55) yılında vefat etti. Mübarek cesedi Medine-i münevvereye götürüldü. Namazını Medine valisi Mervan kıldırdı. Vasiyetine uyularak Bedr Harbinde giymiş olduğu elbisesiyle defnedildi.
Sa'd bin Ebi Vakkas hazretleri, Cennetle müjdelenen on sahabiden, Aşere-i mübeşşereden en son vefat edendir.
Hazret-i Sa'd; heybetli, orta boyda, esmer tenli, cesur, sözü, özü doğru büyük bir zattı. Çok cömertti. Sadeliği severdi. Hazret-i Sa'd, Veda Haccından sonra hastalandığında, Peygamber efendimiz kendisini ziyarete gelmişti. Sa'd hazretleri hastalığı şiddetlendiğinden dua almak için Peygamberimize; “Ya Resulallah! Siz Medine'ye döneceksiniz de ben burada ölüp dostlarımdan geriye mi kalacağım?” dedi. Peygamber efendimiz de; “Hayır! Sen bizden geri kalamazsın! Burada kalır da salih ameller işlersen, elbette onunla derecen artar, merteben yükselir. Umarım ki, sen uzun zaman yaşayacaksın! Öyle ki, senden birtakım kavimler faydalanacak, birtakımları da mahrum kalacak.” dedi ve; “Ya Rab! Eshabımın Mekke'den Medine'ye dönüşünü tamamla.” diyerek dua etti. Bunun üzerine iyileşti, şifa buldu. Medine'ye döndü.
Sa'd bin Ebi Vakkas hazretleri, Peygamberimize annesi tarafından dayı olurdu. Bunun için Peygamberimiz ona; “Bu benim dayımdır. Böyle bir dayısı olan varsa bana göstersin.” diyerek iltifatlarda bulunurdu.
Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, yine bir hadis-i şeriflerinde; “Ebu Bekr Cennettedir, Talha Cennettedir, Zübeyr Cennettedir, Abdurrahman ibni Avf Cennettedir, Sa'd ibni Ebi Vakkas Cennettedir, Said ibni Zeyd Cennettedir, Ebu Ubeyde ibni Cerrah Cennettedir.” buyurdu.
Sa'd bin Ebi Vakkas hazretleri 270 hadis-i şerif rivayet etmiştir. Rivayet ettiği hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır:
Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem, her namazın ardından muhakkak şöyle dua ederdi: “Allah'ım, korkaklıktan, cimrilikten sana sığınıyorum. Rezil bir hayata düşmekten, dünyanın ve kabrin imtihanından sana sığınıyorum.”
Resulullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) bir bedevi gelerek, benim söyleyebileceğim bir kelime öğret, dedi. Resulullah efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem; “Allah birdir, O'ndan başka hiç bir ilah yoktur ve O'nun ortağı da yoktur. Allah her şeyden yücedir. Bütün hamdların hepsi Allah'a mahsustur. alemlerin Rabbi olan Allah'ın şanı ne yücedir. Günahtan kaçmaya kuvvet, ibadet yapmaya kudret ancak aziz ve hakim olan Allah'ın yardımı iledir de.” Bedevi; “Bunlar Rabbim içindir. Ya kendim için ne söyleyeyim?” dedi. Resul-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem; “Allah'ım beni bağışla ve koru. Bana hidayet ver ve rızıklandır, de.” buyurdu.
Kim müezzinin okuduğu ezanı dinler de tek ve ortağı olmayan Allah'tan başka hiçbir ilahın bulunmadığına, Muhammed aleyhisselamın O'nun kulu ve Resulü olduğuna şehadet ederim, Rab olarak Allah'ı, Peygamber olarak Muhammed'i (sallallahü aleyhi ve sellem) ve din olarak İslamiyeti seçip, razı oldum, derse günahları bağışlanır.
Kur'an-ı kerim okurken ağlayın, eğer ağlayamazsanız ağlamaya çalışın.
Kişinin aile fertlerine harcadığı sadakadır. Kişiye ailesine yedirdiği lokmadan muhakkak sevap verilir.”
Duasının kabul edilmesi için dua istendiğinde Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem; “Dua kabul olmak için helal lokma yiyin.” buyurdu. Sa'd bin Ebi Vakkas radıyallahü anh, Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) duasını aldığından her duası kabul olurdu. Bunun için, Müslümanlar onun duasını almaya çalışırlardı. Düşmanlar da, her attığı ok isabet ettiğinden, ondan çok korkarlardı.
Sa'd bin Ebi Vakkas hazretleri buyurdu ki: “Hayatımda üç gün ağladım. Bunlardan biri, Resul-i ekremin (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat ettiği zaman; ikincisi hazret-i Osman'ın şehit edildiği zaman; üçüncüsü de Hakk'a sığınırken ağladım.”
Yine buyurdular ki: “Bir kimse gündüz hatim okursa, melekler ona akşama kadar dua eder. Gece okursa sabaha kadar dua eder.” Kaynak: Rehber Ansiklopedisi
Abdurrahman bin avf
3 yıl öncegösterdiği Ömer bin Hattab'dan sonraki halife adayı olarak önerdi. Ömer bin Hattab, ölmeden önce onu Sa'd bin Ebi Vakkas, Zübeyr bin Avvam, Talha bin Ubeydullah...
Aşere-i Mübeşşere
3 yıl önceSıddık Ömer bin Hattab Osman bin Affan Ali bin Ebu Talib Talha bin Ubeydullah Zübeyr bin Avvam Abdurrahman bin Avf Sa'd bin Ebi Vakkas Said bin Zeyd Ebu...
Aşere-i mübeşşere, Aşere-i mübeşşereVahiy kâtipleri
3 yıl önceÖmer bin Hattab, Osman bin Affan, Ali bin Ebu Talib, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin Avvam, Sa'd bin Ebi Vakkas, Amir bin Füheyl, Abdullah bin Erkam...
Mürcie
3 yıl öncearasında İslam tarihinin ünlü simalarından Sa'd bin Ebi Vakkas, Ebu Bekre, İmran bin Hüseyin ve Abdullah bin Ömer de vardır. Bu kişiler ortadaki ihtilafın...
Mürcie, Ahiret, Ali, Allah, Babilik, Bahailik, Büyük günah, Büyük günah işleyenin durumu, Dürzilik, Eşariye, FasıkKadisiye Muharebesi
7 yıl önceHalifeliği Sasani İmparatorluğu Komutanlar ve liderler Ömer bin Hattab Sa'd bin Ebi Vakkas Ka'ka ibn Amr Asim ibn Amr Abdullah ibn el- Mutim Şurhabel ibn...
Kur'an
3 yıl önceSâbit başkanlığında aralarında Abdullah bin Zübeyr, Sa'd bin Ebi Vakkas, ve Abdurrahman bin Haris bin Hişâm'ın da bulunduğu bir komisyon kurdurur. Zeyd...
Kuran-ı Kerim, İslamiyet, Din, Vahiy, Kitap, Hz. Muhammed, 610, 622, 632, Abdest, Ahiret, Akide, Alak, Ali, Allah, ArapçaSahabe
3 yıl önceAli ile savaşan Aişe binti Ebubekir, Zübeyr bin Avvam, Talha bin Ubeydullah, Muaviye bin Ebu Süfyan, Amr bin As için de geçerlidir. Sahabe veya ashab Arapça...
Sahabe, Arapça, Ashab, Hulefa-i Raşidin, Hz.Ali, Hz.Hatice, Muhammed, Peygamber, Tabiin, Taslak, İslam