Romalılar ve Din
Romalıların hayatında dinin büyük bir önemi vardı. Latince'de "din" anlamına gelen religio sözcüğünün religare yani "bağlamak" fiiliyle olan yakınlığı bazı bilim adamlarına göre önemlidir. Her ne kadar söz konusu fiile yakın olsa da religio sözcüğü çok geniş bir anlam yelpazesine sahipti ve onun birebir karşılığı bir sözcük o dönemin ünlü dillerinde, örneğin Yunanca'da, bulunmamaktaydı. Nitekim daha sonraları hem Roman hem de Germen kökenli diller bu sözcüğün karşılığı ile din anlamını tanımlamak yerine yine bu sözcüğü kullanmayı tercih etmiştir; religion veya religione gibi.}Roma tarihi ve halkın günlük yaşamı için dinin önemi Livy'nin tarihinde de görülebilir. Roma tarihine dair neredeyse her türlü olgu, yükselişlerden çöküşlere kadar, rahatlıkla dine bağlanarak açıklanabilmekteydi. Nitekim ilk dönem Roma dininde neredeyse her olay için bir tanrı veya tanrıça bulunması da bunun göstergelerinden sayılabilir.
Roma Dininin Bazı Özellikleri
Romalıların dini anlayışının gelişmişliğine rağmen cumhuriyetin sonuna kadar dini tanımlanabilecek fikirler yazına dökülmedi. Yunan kültürünün Roma'da yoğun biçimde etkili olmaya başlamasıyla yazar ve düşünürler dini konulardaki şahsi fikirlerini yazına dökmüşlerdir. Örnek olarak Cicero verilebilir.Bunun nedeni dinin karakteristiki yapısı da olabilir. Her ne kadar bugün Roma dini olarak tanımlansa da o dönemdeki din tanımı bugünkü sistematik ve belirli başlıkları içinde bulunduran din tanımından çok farklıydı. Roma dini hiçbir zaman modern din anlayışına sahip olamamıştır. Gerek erken dönemlerindeki kültik yapısı gerekse sonraları yaşanan başta Yunan olmak üzere farklı kültür ve milletlerin dini yapılarının etkileşimi sistematik bir din oluşturamamıştır. Sınırları muğlak, kuralları esnekti. Her ne kadar bir tür ruhban sınıfı (rahip ve rahibeler), ilahilik gibi kavram ve kurumlar yer alsa da bunların hepsi sistematik bir biçimde bütün oluşturmamaktaydı. Zaten sonraki dönemlerde farklı kültürlerden gelen dini öğeler ile dini yapı çok farklı bir hal almıştır.
Roma politeizmi ve inanç yapısı, özellikle son zamanlarında, birçok farklı kültürü barındırsa da bunlardan en etkin olanı her zaman Yunan inancı olmuştur. Ayrıca, güç sembolleri ve bazı kamusal ibadetler yoğun oranda Etrüsk kültür ve inancından etkilenmiştir. Aslında Etrüskler Roma'ya MÖ 6. yüzyılda sadece kısa bir süreliğine egemen olabilmişlerdir. Büyük ihtimalle bu sembolizm ve ibadet ilhamı bizzat Romalılar tarafından yapılmıştır.
Erken Roma Mitinin Doğası
Arkaik Romalıların bir mite sahip olmadıkları söylenebilir. Bununla kastedilen, sonraki dönemde şairlerinin Yunan mitolojisinden esinlenmesine karaki dönemde, Romalıların tanrıların kökenine dair, Yunandaki Titanomaki veya Zeus'un Hera tarafından baştan çıkartılması gibi, bir mit anlayışının veya sıralı bir anlatının bulunmamasıdır.Romalıların bu erken dönemde sahip oldukları dini yapı iki ana nokta ile tanımlanabilir:
- Çok gelişmiş bir ayin sistemi, ruhban okulları ve ilgi tanrı "küme"leri;
- Kentin (Roma kentinin) bulunuşu ve kuruluşuna dair çok zengin bir tarihi mitler yapısı ki bu yapı fani insanlar ile birlikte çoğu ilahi müdahaleyi de içerir.
Erken Dönem Mitolojisinde Tanrılar
Romalı tanrı anlayışı, erken dönemde, Yunandakinden çok farklı bir biçimdeydi. Örneğin, eğer bir Yunana Demeter'i soracak olsaydınız, büyük ihtimalle, ünlü mitten yani, Hades'in Persephone'yi kaçırışı üzerine Demeter'in yaşadığı acılardan bahsedecektir. Fakat bir Romalıya Ceres hakkında sorarsanız size onun resmi bir rahibinin, flameninin, olduğunu bu rahibin Jüpiter, Mars ve Quirinus'un flamenlerine karşı ast, ama Flora ve Pomona'nın flamenlerine karşı üst olduğunu belirtecektir. Ayrıca onun diğer ziraat tanrıları Liber ve Libera ile birlikte bir üçlü oluşturduğunu da belirtebilir; ve hatta, ona bağlı olan belirli görevleri olan daha ast tanrıları sıralayabilir: Sarritor (yabani otları temizleme), Messor (hasat yapmak), İnsitor (tohum ekmek) vb.
Bu örnekten de anlaşılabileceği gibi, arkaik Roma mitolojisi, en azından tanrılar ve tanrı anlayışı açısından, anlatılardan değil de tanrılar arasında ve tanrılar ile insanlar arasında yer alan kenetlenmiş ve kompleks bir ilişkiler ağından oluşmaktaydı.
Erken Romalıların özgün dini, daha sonraları birçok farklı ve çelişen inancın eklenmesi ve özellikle de Yunan mitolojisinin büyük bir kısmının asimile edilmesiyle, çok farklı bir hal ve yapıya dönüşmüş, farklılaşmıştır.
Roma Tarihi Hakkında Erken Dönem Mitolojisi
Tanrılar hakkında bir anlatı geleneği olmasa da Romalıların kentlerinin (Roma'nın) bulunuşu, kuruluşu ve ilk dönemleri hakkında çok zengin ve yarı-tarihi yarı-efsanevi anlatı kültürleri mevcuttu. İlk krallar, Romulus ve Numa gibi, tamamen mitik bir doğaya sahipti ve bu tür efsanevi öğeler Cumhuriyetin ilk dönemlerine kadar uzanabilmekteydi.Bugün, Aeneid ve Livy'nin ilk bir-iki kitabı bu insan mitolojisinin en önemli kaynaklarını oluşturmaktadır.
Özgün Roma ve İtalik Tanrılar
Reski rahiplik, roma ayinsel ibadet ve uygulamalarını iki tanrı sınıfına ayırmaktadır: di indigetes ve de novensides veya novensiles. İndigetes Roma devletinin, şehrinin, özgün tanrılarıydılar ve böyle yaklaşık 30 tanrıya adanmış özel bayramlar (festivaller) mevcuttu. Novensides ise kültleri tarihi süreçte daha sonraları şehre gelmiş tanrılardır ki bunların ortaya çıkışları genellikle belirli bir kriz veya ihtiyacın doğduğu bilinen, belirli tarihlerdir.Erken Roma tanrılarına, di indigetes`e, ilaveten çeşitli etkinlik ve eylemlerde çağırılan özelleşmiş veya uzmanlaşmış küçük tanrılar da mevcuttu. Bu tür eylemlere ayinsel bir boyut kazandırılmıştı, örneğin ekini ekerken belli bir tanrı ismiyle çağırılır, hasat ederkense bir başkası çağırıldı. Aslında bu yoğun ayin kültürünün ve küçük tanrı anlayışının temelinde politeizmden çok bir tür polidemonizm yatmaktaydı; zira bu küçük tanrıların güçleri ancak uzmanlaştıkları/özelleştikleri eyleme yetmekteydi, diğer eylemlerde herhangi bir güçleri bulunmuyor ve bu nedenle de tanrıdan çok bir tür ilahi ruh kavramına yakındılar.
İlk panteonun başında Jüpiter, Mars ve Quirinus üçlemesi (ki bu üçünün rahipleri veya flamenleri en yüksek dereceye sahiptiler) ile Janus ve Vesta bulunmaktaydı. Erken dönemde bu tanrıların pek bir kişilikleri (veya şahsi özellikleri) yoktu ve kişisel tarihlerinde evlilik ve soy ağaçları bulunmuyordu.
Yabancı Tanrılar
Roma devleti etrafındaki bölgeleri fethettikçe komşu kültür ve toplulukların yerel tanrıları da Roma mitolojisine giriş yapmıştır. Romalılar geleneksel olarak yeni fethedilen yerlerin tanrılarına da kendi özgün tanrıları ile bir tutmuş aynı saygı ve onuru bahşetmişlerdir. Birçok seferde yeni fethedilen bölgenin tanrılarının da Roma'da yeni tapınaklarda yer almaları için davette bulunulmuştur. Bu nedenle Roma'ya özgü olmayan birçok farklı kült, tanrı ve tanrıça Roma mitolojisine giriş yapmış kimi zaman bu yeni tanrı ve tanrıçalar hali hazırda Roma mitolojisinde var olan belirli tanrı ve tanrıçalarla özdeşleştirilmiştir.Dış Bağlantılar
- pantheon.org - Roman mytholgy articles (İngilizce)
- timelessmyths.com - Classical Mythology (İngilizce)
- romansonline.com (İngilizce)
- Allnet Roma mitolojisi sayfası (Türkçe)
Kaynakça
:*Alan Cameron Greek Mythography in the Roman World (2005) OUP, Oxford (reviewed by T P Wiseman in Times Literary Supplement 13 May 2005 page 29)