Reşid Rıza

Kısaca: Reşid Rıza Mısırlı bir din adamı. Adı Muhammed Reşid Rıza'dır. 1865'te Lübnan'da Kalemun kasabasında doğdu. 1935'te Kahire'de ödü. Reşid Rıza okumayı ve yazmayı Kalemun kasabasında öğrendikten sonra Trablus'ta Türkçe öğretim yapan bir ilkokula başladı. Bir yıl sonra bu okuldan ayrılıp, Hüseyin el-Cisri'nin kurduğu Milli İslami Okula girdi. Talebeliği sırasında El-Urvet-ül-Vüska adlı gazeteyi ve El-Muktetaf adlı dergiyi tanıyıp okumaya başladı. Bu gazeteyi ve dergiyi Cemaleddin Efgani i ...devamı ☟

Reşid Rıza
Reşid Rıza

Reşid Rıza Mısırlı bir din adamı. Adı Muhammed Reşid Rıza'dır. 1865'te Lübnan'da Kalemun kasabasında doğdu. 1935'te Kahire'de ödü.

Reşid Rıza okumayı ve yazmayı Kalemun kasabasında öğrendikten sonra Trablus'ta Türkçe öğretim yapan bir ilkokula başladı. Bir yıl sonra bu okuldan ayrılıp, Hüseyin el-Cisri'nin kurduğu Milli İslami Okula girdi. Talebeliği sırasında El-Urvet-ül-Vüska adlı gazeteyi ve El-Muktetaf adlı dergiyi tanıyıp okumaya başladı. Bu gazeteyi ve dergiyi Cemaleddin Efgani idare edip, siyasetine yön veriyordu. Cemaleddin Efgani'den sonra yerine geçen Abduh'un da makaleler yazdığı bu yayınlar Reşid Rıza üzerinde çok tesirli olmuş, bunları okudukça fikirleri tamamen değişmiştir (Bkz. Cemaleddin Efgani ve Abduh). Bu yayınlarda görülen açık vasıf, Cemaleddin Efgani'nin ve Abduh'un kendi görüşlerine uyarak dinde asırlardan beri devam eden ve temel bir kaide olan nakle uymayı, bırakmalarıdır.

Reşid Rıza, Hüseyin el-Cisri'nin açtığı okulu bitirince, baştan beri tasarladığı gayesini gerçekleştirmek düşüncesiyle Mısır'a gitti. Maksadı Abduh ile tanışmaktı. Nihayet Kahire'de Abduh ile tanışıp onun yakınları arasına katıldı. Abduh ile birlikte El-Menar adlı dergiyi çıkarmaya başladı. Bu dergi, o devrin Osmanlı Padişahı Sultan İkinci Abdülhamid Han aleyhinde çirkin neşriyat yapıyordu. Asr-ı saadetten beri hiç değişmemiş, aslı bozulmamış din bilgilerinde, kendi düşüncelerine uygun değişiklikler yazıp yayıyordu. Bu derginin yazar kadrosu, dini ilimlere tam vakıf olmayan kimselerden meydana geliyordu.

İslam ülkelerine yaymak çabasında olduğu bu faaliyetleri, Özellikle Mısır'da Abduh'un idaresi zamanında oldukça yayıldı. Nihayet Abduh'un fikirleri Cami-ül-Ezher medresesine de girdi. Böylece Mısır'da, Reşid Rıza, Ezher Medresesi Rektörü Mustafa Meragi, Kahire Müftüsü Abdülmecid Selim, Mahmud Şeltüt, Tentavi Cevheri, Abdürrazık Paşa, Zeki Mübarek, Ferid Vecdi, Abbas Akkad, Ahmed Emin, Doktor Taha Hüseyin Paşa, Kasım Emin ve Hasan Benna gibi dinde değişiklikler yapan bir ekol gelişti. Bir yandan da, üstatları Abduh'a yapıldığı gibi, bunlara da, bir sürü methiyeler yazıldı. 1912 yılında İstanbul'da “Davet ve İrşat Cemiyeti”ni ve aynı ismi taşıyan akademiyi kurdu. Kendisinin de öğretimine katıldığı bu akademi dört yıl sonra kapandı. Ancak, o ve taraftarları bozuk fikirlerini daha başka usullerle yaymaya devam ettiler.

Reşid Rıza hakiki İslam alimlerinin bildirdiği doğru yoldan ayrılarak, kendi başına bir yol tutmuş ve yüzyılın ihtiyaçlarını karşılamayı, dinde hurafeler yapmakta arayacak kadar ileri gitmiştir. Bu hali, yazdığı makalelerde ve kitaplarda açıkça görülmekte hatta kendisi bu vasfından öğünerek bahsetmektedir. Eserleri incelendiğinde bozuk mutezile fırkasının fikirlerinin hakim olduğu görülür. Reşid Rıza'nın yazdığı eserlerde, yaymaya çalıştığı düşüncelerinden bir kısmı şunlardır:

1. Mucizeleri kendi düşüncesine göre tevil etmekte ve birçoğunu inkar etmektedir.

2. Musa ve isa aleyhimesselamın peygamberliklerine dil uzatmaktadır. isa aleyhisselamın diri olarak göğe kaldırıldığı Kur'an-ı kerimde bildirildiği ve Ehl-i sünnet alimleri bunu açıklayıp izah ettikleri halde, o; “isa aleyhisselam öldü.” demektedir.

3. Cinlerin varlığını kabul etmeyip, onları bir takım zararlı mikroplar olarak göstermektedir. (Tefsir-i Menar: c.3, s.95, 96) Halbuki cinlerin varlığı ve ateşten yaratıldığı Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmektedir.

4. Ehl-i sünnetin dört hak mezhebini kabul etmeyip, teyemmüm, vasiyet, talak, gibi daha birçok meselede doğru yoldan ayrılmıştır.

Reşid Rıza'nın yazdığı kitaplar, okuyanları ve uyanları felakete sürüklemiştir.

Bu eserlerinden biri Muhaverat kitabıdır. Bu kitabında, üstadı Abduh gibi, dört mezhebi tenkit etmiş, mezhepleri şahsi münakaşalar şeklinde göstererek, “İslam birliğini bozmuşlardır.” diyecek kadar ileri gitmiştir. Dört mezhepten birine uyan ve bin seneden beri gelmiş milyonlarca halis Müslümanla adeta alay etmiştir.

Muhaverat kitabında, dört mezhebe çatılmakta, İslam bilgilerinin dört kaynağından biri olan “İcma-ı Ümmet” inkar edilmekte, herkes; kitaptan, sünnetten kendi anladığına göre amel etmeli denilmektedir. Böylece, İslam bilgilerini kökünden yıkmaktadır. Bu kitabında, güya bir dinde reformcu ile, medrese tahsili görmüş bir vaizin konuşmalarını bildirmekte, bunların ağzından, kendi bozuk fikirlerini yazmaktadır.

Ehl-i sünnet alimleri, böyle kimselerin yanlış fikirlerine ve bozuk yazılarına cevaplar vererek çürütmüşler ve bu hususta birçok kıymetli kitap yazmışlardır. Bunlardan bazıları; Arapça olarak yazılan Hulasat-üt-Tahkik fi Beyan-ı Hükm-it-Taklid ve't-Telfik, Hüccetüllahi alel alemin. Seyf-ül-Ebrar ve Türkçe Faideli Bilgiler kitabıdır. Bu kitaplar İhlas Holding A.Ş. tarafından yayınlanmıştır.

Kaynak: Rehber Ansiklopedisi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.