Ailesinin musıkiye düşkünlüğü, kendisinin de olağanüstü hevesi ile başlangıçta Ud çalmağa çalıştı.Bir süre sonra Tanbur'da karar kıldı.Böylece 12 yaşında Tanburi Cemil Bey'den ders almağa başladı;bu dersler 5 yıl sürmüştür.Bu sıralarda bir yandan tanbur dersleri alırken bir yandan da Leon Hancıyan'dan usül dersleri alıyordu.Refik Fersan,Tanburi Cemil Bey'in itina ve ihtimam ile yetişdirdiği 5 tanburi'den biriydi. Diğerleri; 1)Cemil'in ablası Beyhan hanımın oğlu Hikmet Bey,2)Kadı Fuat Efendi, 3)Faize Ergin 4)Tahsin Bey.
Daha sonra Robert Koleji ve Galatasaray Lisesi'ne devam eder ve Tevfik Fikret ve Ahmed Rasim Bey'den Fransızca,edebiyat ve biraz da ingilizce öğrenir.
1913 yılında Fahire Fersan ile evlenir,aynı sıralarda Cenevre'ye gidecekleri için düğünleri Cenevre'de olur.İsviçre'de Kimya öğrenimine başladıysa da tamamlayamamıştır.1917 yılında Darülelhan'a girer.Böylece "tanbur muallimi" olarak öğretim üyeleri arasına katılmış olur.
1918 yılında askerlik hizmetini yapmak üzere Mızıka-i Humayun'a tayin olur,aynı yıl içerisinde İsmail Hakkı Bey yönetiminde ilk konserini verir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra 1924 yılında "Cumhurbaşkanlığı Fasıl Heyeti Şefi" olur,1927'ye kadar çalıştıktan sonra sağlık nedenleri ile bu görevinden ayrılarak İstanbul'a yerleşir. Çankaya Köşkü'nde çalıştığı yıllarda,başbakan İsmet İnönü'nün Yunanistan'a yaptığı geziye katılır ve o yıllarda bestelemiş olduğu ve Rast Makamındaki "Methal" i Yunanistan'da armonize edilerek çalınmıştır.
Refik Fersan, İstanbul'a yerleştikten sonra Münir Nureddin Selçuk ile serbest çalışma hayatına atılmış,plak çalışmaları yapmış ve eşi Fahire Fersan ile M.N.Selçuk'un konserlerine,doldurmuş olduğu plaklara eşlik etmiştir.
1937'ye kadar ilk İstanbul Radyosu'nda çalışmıştır.1938'de Ankara Radyosu'nun hizmete açılması ile Ankara'ya gelmiş,birçok hizmetlerde bulunmuş ve daha sonra İstanbul'a dönerek İstanbul Belediye Konservatuarı icra heyeti'nde çalışmış ve "İlmi Kurul" başkanlığı yapmış ve bir süre de "Tasnif heyeti"nde çalışmıştır.Daha sonra uzun süredir çekmekte olduğu bir akciğer rahatsızlığından dolayı 13 HAZİRAN 1965 'de vefat etmiştir.
20.yüzyılın Türk Musıkisi bestekarlarının en önemlilerinden biri olan REFİK FERSAN , özellikle saz musıkimiz açısından gerçekten kuvvetli bir bestekardır. İlk sözlü eseri sözleri Fuzuli'ye ait olan "Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı ? "güfteli Kürdili-Hicazkar makamındaki şarkısıdır. İlk saz eseri ise Şehnaz-Buselik makamındaki peşrevidir.
Çankaya Köşkü'nde bulunduğu yıllarda büyük önderimiz Atatürk'ün arzusu üzerine aynı gece Nikriz makamındaki saz semaisini bestelediği ve yine aynı gece icra edildiği bilinmektedir.Atatürk özellikle son bölümden çok etkilenmiştir.Çok güçlü Hamparsum notası bilgisi bulunduğundan,gerek Ankara Radyosu'nda,gerekse İstanbul Belediye Konservatuarı'nda çalıştığı yıllarda bu nota ile yazılmış eski külliyatlardan birçok eseri Batı notasına çevirmiştir.
Kuvvetli nazariyat bilgisi ,usüllere hakimiyeti,eski makamların seyir ve karakterini çok iyi bilmesi nedeni ile metin eserler bestelemiştir.Unutulmuş makamlardan olan SELMEK makamını yeniden canlandırmış,hayli eser besteleyerek zenginleştirmiştir.Bu bilgilerin ışığı altında bestelediği ve 49 makamı içine alan bir de "KAR-I NATIK"ı vardır.Büyük,küçük her formda eser veren Refik Fersan'ın saz ve sözlü eserlerinde geleneklere bağlı kaldığı görülmekle birlikte,az-çok yeniliğe taraftar bir orijinalite sezilir.
Çeşitli form ve nitelikte şu eserleri bilinmektedir; Rast ve Selmek makamlarında 2 Mevlevi Ayini,2 ilahi,2 sirto,16 peşrev, 27 Saz Semaisi,1 medhal,1 Kar-ı natık,1 Karçe,2 Beste,1 Aksak Semai, 1 Yürük Semai,6 taksim plağı,80 şarkı.Kendisi eserlerinin toplamının 400 olduğunu söylermiş...
Refik Fersan'ın tavrını,tipini,tanbur icrasını Ruşen Ferid Kam'ın şu satırlarından dinleyelim isterseniz....."Rahmetli Refik Fersan,Tanburi Cemil'in sanat dehasının ışığı altında yetişmiş en eski çıraklarından biriydi.Kendisinde ilk musıki öğrenme, Tanbur çalma istidat ve kabiliyetini kaçınılmaz bir arzu ve heves ,önüne geçilmez bir iştiyak haline getiren Tanburi Cemil Bey olmuştur." "Ben Tanburi Refik adını,delikanlılık çağlarının ilk yıllarında,hocazadesi rahmetli Mesud'dan işittim.Kendisini ilk defa 1921 veya 1927 yılında , Kadıköy Hale Tiyatrosu'nda düzenlenen "Cemil Konser"inde gördüğüm bu ince insan narin yapısı,incecik boynu,siyah ve arkaya doğru taranmış gür saçları,dudağının yarısını kaplayan muntazam,biçimli kesilmiş bıyığı,daima gülen ve sevimli yüzü,bu yüzü aydınlatan pırıl pırıl zeki gözleri,kibar,zarif, mütevazı haliyle bende,beni kendine çeken içten bir alakanın ilk heyecanını uyandırmıştı.Aramızdaki dostluk ,yakınlık 1923 yılında kurulan "Cumhuriyet Devri" Darülelhanı'nda ,şimdiki İstanbul Konservatuarı'nda -başlamış ve uzun zaman sınırları içindeki sanat yollarında ,konserlerde,radyolarda,masa çalışmalarında gölgesiz devam etmiştir..."
Refik Fersan'ın eşi Fahire Fersan,1900 yılında İstanbul'da,babası Mabeyinci Faik Bey'in Divanyolu'ndaki konağında doğdu.Çağının musıkişinaslarının sık sık toplandığı bu konakta büyüdü.Çocuktaki yeteneği ilk kez sezen Rahmi Bey, ailesine Tanburi Cemil Bey'den ders almasını tavsiye etmişti.Bir yandan özel öğrenim görürken ,diğer yandan da akrabaları olan Suphi Ziya Bey'in hediye ettiği bir kemençe ile Cemil Bey'den ders almağa başladı.Altı aylık ilk ders süresinin sonunda Refik Fersan'la evlenerek İsviçre'ye gitti.Bu ortak hayat yabancı ülkelerde de musıki çalışmaları açısından yetişmesinde büyük etken oldu.Yurda döndükten sonra Cemil Bey'in ölümüne kadar kemençe derslerine devam etti.Eşinin rehberliğinde günden güne gelişen kemençesi ile bu ekolün bir temsilcisi oldu;eşi ile aynı doğrultuda yürümeyi başardı.Musıki eseri olarak iki şarkısı ile bir saz semaisi biliniyor.
Hazırlayan : Tahir AYDOĞDU
Ercan Dogan - 5 yıl önce
Refik Fersan 1893 yılında İstanbul Şehzadebaşı'nda doğdu. Babasının sesi güzeldi; bir musiki aleti kullanmak ailenin gelenekleri arasındaydı.1893'de babası ölünce yakınları olan Faik Bey'in yalısına taşındılar. Bu yalıda haftanın belli günlerinde Tanburi Cemil Bey, Leon Hancıyan, Lavtacı Andon, Rahmi Bey, Lemi Atlı, Neyzen Aziz Dede gibi sanatkarlar, yetenekli kalfa ve cariyeler derse gelirler, muhteşem fasıllar yapılırdı. İşte Refik Fersan böyle bir ortamda Türk Musıkisi ile ilişki kurarak bu sanata derin bir şekilde bağlanmıştır.
Ailesinin musıkiye düşkünlüğü, kendisinin de olağanüstü hevesi ile başlangıçta Ud çalmağa çalıştı. Bir süre sonra Tanbur'da karar kıldı. Böylece 12 yaşında Tanburi Cemil Bey'den ders almağa başladı; bu dersler 5 yıl sürmüştür. Bu sıralarda bir yandan tanbur dersleri alırken bir yandan da Leon Hancıyan'dan usül dersleri alıyordu. Refik Fersan, Tanburi Cemil Bey'in itina ve ihtimam ile yetişdirdiği 5 tanburi'den biriydi.
Diğerleri;
1) Cemil'in ablası Beyhan hanımın oğlu Hikmet Bey
2) Kadı Fuat Efendi
3) Faize Ergin
4) Tahsin Bey
Daha sonra Robert Koleji ve Galatasaray Lisesi'ne devam eder ve Tevfik Fikret ve Ahmed Rasim Bey'den Fransızca, edebiyat ve biraz da ingilizce öğrenir.
1913 yılında Fahire Fersan ile evlenir, aynı sıralarda Cenevre'ye gidecekleri için düğünleri Cenevre'de olur. İsviçre'de Kimya öğrenimine başladıysa da tamamlayamamıştır. 1917 yılında Darülelhan'a girer. Böylece "tanbur muallimi" olarak öğretim üyeleri arasına katılmış olur.
1918 yılında askerlik hizmetini yapmak üzere Mızıka-i Humayun'a tayin olur, aynı yıl içerisinde İsmail Hakkı Bey yönetiminde ilk konserini verir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra 1924 yılında "Cumhurbaşkanlığı Fasıl Heyeti Şefi" olur, 1927'ye kadar çalıştıktan sonra sağlık nedenleri ile bu görevinden ayrılarak İstanbul'a yerleşir. Çankaya Köşkü'nde çalıştığı yıllarda, başbakan İsmet İnönü'nün Yunanistan'a yaptığı geziye katılır ve o yıllarda bestelemiş olduğu ve Rast Makamındaki "Methal" i Yunanistan'da armonize edilerek çalınır.
Refik Fersan, İstanbul'a yerleştikten sonra Münir Nureddin Selçuk ile serbest çalışma hayatına atılmış, plak çalışmaları yapmış ve eşi Fahire Fersan ile M.N.Selçuk'un konserlerine doldurmuş olduğu plaklara eşlik etmiştir.
1937'ye kadar ilk İstanbul Radyosu'nda çalışmıştır. 1938'de Ankara Radyosu'nun hizmete açılması ile Ankara'ya gelmiş, birçok hizmetlerde bulunmuş ve daha sonra İstanbul'a dönerek İstanbul Belediye Konservatuarı icra heyetinde çalışmış ve "İlmi Kurul" başkanlığı yapmış ve bir süre de "Tasnif heyeti'nde" çalışmıştır. Daha sonra uzun süredir çekmekte olduğu bir akciğer rahatsızlığından dolayı 13 HAZİRAN 1965'de vefat etmiştir.
20.yüzyılın Türk Musıkisi bestekarlarının en önemlilerinden biri olan REFİK FERSAN , özellikle saz musıkimiz açısından gerçekten kuvvetli bir bestekardır. İlk sözlü eseri sözleri Fuzuli'ye ait olan "Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı?" güfteli Kürdili-Hicazkar makamındaki şarkısıdır. İlk saz eseri ise Şehnaz-Buselik makamındaki peşrevidir.
Çankaya Köşkü'nde bulunduğu yıllarda Mustafa Kemal'in arzusu üzerine aynı gece Nikriz makamındaki saz semaisini bestelediği ve yine aynı gece icra edildiği bilinmektedir. Mustafa Kemal özellikle son bölümden çok etkilenmiştir. Çok güçlü Hamparsum notası bilgisi bulunduğundan, gerek Ankara Radyosu'nda, gerekse İstanbul Belediye Konservatuarı'nda çalıştığı yıllarda bu nota ile yazılmış eski külliyatlardan birçok eseri Batı notasına çevirmiştir.
...
Ercan Dogan - 5 yıl önce
...
Kuvvetli nazariyat bilgisi, usüllere hakimiyeti, eski makamların seyir ve karakterini çok iyi bilmesi nedeni ile metin eserler bestelemiştir. Unutulmuş makamlardan olan SELMEK makamını yeniden canlandırmış, hayli eser besteleyerek zenginleştirmiştir. Bu bilgilerin ışığı altında bestelediği ve 49 makamı içine alan bir de "KAR-I NATIK"ı vardır. Büyük, küçük her formda eser veren Refik Fersan'ın saz ve sözlü eserlerinde geleneklere bağlı kaldığı görülmekle birlikte, az-çok yeniliğe taraftar bir orijinalite sezilir.
Çeşitli form ve nitelikte şu eserleri bilinmektedir; Rast ve Selmek makamlarında 2 Mevlevi Ayini, 2 ilahi, 2 sirto, 16 peşrev, 27 Saz Semaisi, 1 medhal, 1 Kar-ı natık, 1 Karçe, 2 Beste, 1 Aksak Semai, 1 Yürük Semai, 6 taksim plağı, 80 şarkı. Kendisi eserlerinin toplamının 400 olduğunu söylermiş.