Petrolün Coğrafyası

Kısaca: Bilinen petrol rezervleri, özellikle büyük kömür rezervleriyle karşılaştırılınca çok az­dır. Bununla birlikte, yeni petrol yatakla­rının bulunması, üretimden biraz daha hızlı bir tempoda gelişmektedir.1939′dan beri, kesin rezervler 6 misli, üretim ise hemen hemen 3 misli artmıştır. ...devamı ☟

Bilinen petrol rezervleri, özellikle büyük kömür rezervleriyle karşılaştırılınca çok az­dır. Bununla birlikte, yeni petrol yatakla­rının bulunması, üretimden biraz daha hızlı bir tempoda gelişmektedir.

1939′dan beri, kesin rezervler 6 misli, üretim ise hemen hemen 3 misli artmıştır. Petrol rezervleri,5 000 milyar tonluk kömür rezervlerine kar­şılık, 30 milyar tondur ve yeyüzüne düzen­siz bir şekilde dağılmıştır. A.B.D.’de yüzde 16, S.S.C.B.’de yüzde 5, Venezuela’da yüz­de 6, Uzakdoğu’da yüzde 2, Ortadoğu’da yüzde; 66 oranında petrol rezervi vardır. An­cak bu rezerv dağılımı zamanla değişikliğe uğrar. Bazı bölgelerde, yeraltında petrol yataklarının bulunduğu kanısını uyandıran belirtilere rastlanır. Petrol araştırmalarının başarılı sonuçlar vermesi, Sahra yatakla­rının önemini ortaya koymuştur. Orta As­ya, Amazon çanağı ve diğer bölgeler, bü­yük petrol imkanlarına sahip ülkeler ola­rak kabul edilir. Petrolün aranması ve iş­letilmesi, büyük yatırım imkanlarına, güçlü bir sanayi temeline sahip, bilim seviyesi yüksek kuruluşlar tarafından yapılır. Rafinaj için uygulanan sayısız işlem, teknik bakım­dan, ancak büyük rafinerilerde verimli ola­rak gerçekleştirilebilir. Rafinaj sanayii bü­yük yatırımlar gerektirdiği için, ham pet­rol işletmeleri gibi dağınık değil, belli mer­kezlerde toplanmış haldedir. Petrol üreti­minin gelişmesi henüz çok yenidir; fakat bu gelişme çok hızlı olmuştur. 1870′ten 1890′a kadar, o zamanlar yalnız aydınlat­mada kullanılan petrol üretimi, 0,7 milyon tondan 10 milyon tona ulaştı. Daha bu tarihte, birinci üretici olan A.B.D.’yi (6 milyon ton), Rusya (Baku bölgesi), Indonezya, Meksika takip ediyordu, 1900 Yı­lında dünya üretimi 20 milyon tona yük­seldi ve XIX. yy.ın sonundan itibaren pet­rol üretimi her on yılda iki misli arttı.

XX. yy.ın başında, üretimi, nakliyatı, ra­finajı ve petrol ticaretini kontrol eden bü­yük mali kuruluşlar iyiden iyiye güçlendi. Lamba ile aydınlanmanın yerini elektrikle aydınlanmanın aldığı sanayi ülkelerinde, petrol sanayii için yeni ve önemli pazar­lar doğdu: patlamalı motorların yapımı, uçak ve otomobil sanayiinin gelişmesi, pet­rol ürünlerine duyulan ihtiyacın artmasına yol açtı. Kütle birimi başına enerji gücü kömürünkünden daha büyük olan (benzin için, kilogram başına 12 000 ile 13 000 kilo kalori olmasına karşılık, kömür için 8 000 ile 9 000 kilo kalori) ve daha elverişli bir şekilde kullanılan petrol, sadece gemilerde ve demiryollarında değil, diğer birçok sanayi dalında da kömürün yerini aldı. Pet­rol, sanayinin hemen hemen bütün yağla­yıcı ihtiyacını karşıladı; petrol ve rafinaj alt ürünlerinden çok sayıda madde elde edilebildiği için, kimya sanayii sektörü, petrokimya gelişti. Ayrıca petrol üretimi de büyük ölçüde arttı; 1929′da 205 milyon to­na, 1938′de 282 milyon tona ulaştı. İkinci Dünya savaşından sonra, petrol ürünleri, bugüne kadar görülmedik bir hızla arttı ve günümüzde 1 milyar tonu aştı. 1920′de pet­rol, bütün dünyada kullanılan enerjinin yüz­de 12′sini meydana getiriyordu, fakat bu oran bugün yüzde 37′ye yükselmiştir. Aynı süre içinde, petrol yataklarıyle birleşmiş yataklarda bulunan tabii gaz üretimi yüzde 3′ten yüzde 15′e yükseldi, üretimdeki bu ar­tış, petrol coğrafyasında bazı değişikliklere yol açtı. 1939′dan önce dünya petrolünün dörtte üçünü üreten ve ilk ihracatçılardan olan A.B.D. bugün ancak yüzde 36 ora­nında petrol üretir ve üreticilerin arasında birinci şifayı işgal etmesine rağmen, günü­müzde en büyük ithalatçılar arasına girmiş­tir. Kaliforniya’da petrol üretimi 1920 yılın­da ilerlemeğe başladı ve eski Pennsylvania ile İndiana yataklarının yerine geçen en eski yataklardan «Mid Continen»ın üretimi­ne katıldı.

1930-1940 Yıllarından sonra Texas ve Lousiana yatakları bulunarak işle­tilmeğe başlandı; bu yataklar bugün A.B.D. üretminin üçte ikisini karşılar. Orta Kanada’nın son yıllardaki üretimi dünya üre­timinin yüzde 2,5ini buldu. Dünya üretimi­nin yüzde 16′sını karşılayan Venezuela’da petrol üretiminin gelişmesi 1929′da başlar. Amerika kıtası bütünüyle dünya petrolünün yüzde 58′ini üretir. Rusya oldukça eski Azerbaycan (Baku) yatakları ve yeni bulu­nan Batı Ural petrol yatakları sayesinde ikinci durumdadır. Ortadoğu ülkeleri İkinci Dünya savaşından sonra büyük miktarda petrol üretmiştir. Dünya üretiminin dörtte birini karşılayan bu ortadoğu ülkeleri ara­sında en önemlileri şunlardır: Kuveyt, Suu­di Arabistan, İran, Irak ve Katar. Batı Avrupa’nın (Almanya, Fransa, Avusturya) ve Uzakdoğu’nun (İndonezya, Borneo v.b.) üretimi (yüzde 2,5) oldukça düşüktür. Araştırmacılar tarafından uzun süre önemsen­meyen Afrika, Cezayir Sahrası’nda (Hassi-Mesud, Ecele) ve Libya’da petrol yatakları­nın bulunmasıyle büyük bir önem kazandı. A.B.D. ile S.S.C.B.’nin dışında, büyük mik­tarda petrol tüketen ülkeler, büyük üretici ülkeler değildir. Bu sebeple ithalatçı ülke­lerin girişimiyle büyük bir milletlerarası petrol trafiği doğdu ve bu ürün milletler­arası ticarette tonaj bakımından ilk sıravı aldı.

Petrolün karadan nakli genellikle pipeline’larla yapılır. Bu hattın dörtte üçü A.B.D.’dedir. S.S.C.B.’de de bu tür şebekeler hız­la gelişmektedir. Tankerlerle deniz nakli­yatı, uzun mesafeler arasındaki trafiğin bü­yük bir kısmını karşılamaktadır. Petrol ge­mi filosu dünya ticaret tonilatosunun üçte biridir. Büyük ithalatçılar bu filonun büyük bir kısmını ellerinde tutmaktaysa da, Li­berya ve Panama bandıralı gemiler de vardır. Miletlerarası petrol trafiğinin başlı­ca iki kutbu vardır: A.B.D. ve Büyük Bri­tanya’ya ihracat yapan Venezuela ve özellik­le Batı Avrupa’ya ihracat yapan Ortadoğu Sosyalist ülkelerin dışında, petrol dünyasın yatakları araştıran ve işleten, pipe-line’lan döşeyen, büyük petrol nakliyat şirketlerin düzenleyen, rafineriler işleten (ve bu sebeple kimya sanayiinin büyük bir kısmına etki eden), ulaştırma ve ticaret yollarını elinek tutan büyük firmalar organize eder. Bu şirketler arasında, 1867′de A.B.D.’de Rcc kefeller tarafından kurulan ve 1911′de birçok şubeye ayrılan Standard Oil en eskisidir. Bu, dünyadaki petrol şirketlerinin en büyüğüdür ve A.B.D.’nin dışında, etkisi Venezuela ve Ortadoğu’ya kadar yayılmıştır. Başlıca üretim alanı Ortadoğu olan British Petroleum ile kolları bütün dünyaya yayılmış olan Royal Dutch Shell’de ingiliz serma­yesi ağır basar. Büyük petrol şirketleri arasındaki ilişkiler çok sıkıdır ve yedi büyük şirket (dört amerikan: Standard Oil, Texas Oil company, Gulf Oil, Socony Mobiloil şirketi; iki ingiliz: Shell ve British Petroleum şirketi ve Fransız Petrol şir­keti) bir milletlerarası kartel kurmuştur; bu kartel, maliyet Jiyatı ne olursa olsun ve A.B.D. hariç, satıldığı ülke neresi olursa olsun, petrolün tek bir fiyatla satılmasını, dövizle ödenmesini ayarlar (petrol, mali yönden, üretildiği ülkenin değil de, işleten şirketin bağlı bulunduğu devletin uyrukluğundadır) ve üyeleri için üretim tüzüğüyle kotaları tespit eder.

Petrol, büyük kuruluşların yaşamasında çok önemli bir yer tutar; ortaya konan mali imkanlar çok büyüktür, elde edilmesi as­kerlik açısından çok önemlidir; bu yüzden bu enerji kaynağına bağlı meseleler günü­müzde milletlerarası stratejinin temel unsur­larından biri haline gelmiştir. Günümüzde petrol, üretiminin yaklaşık ola­rak yüzde 40′mı sağladığı bir enerjinin baş­lıca kaynağıdır. 1960-1967 Arası petrol üre­timi yılda 100 Mt civarında artarak 1 054 Mt’dan 1 758 Mt’a yükseldi. Bu yükselme böl­gelere göre büyük farklar gösterir, bu yüz­den üretim coğrafyası oldukça değişmiştir. 1960′ta Kuzey Amerika hala dünya petrol üretiminin üçte birinden fazlasını sağlardı; 1967′de ise üretiminin 480 Mt’a çıkmasına rağmen (A.B.D., 433 Mt) bu oran yüzde 27′ye düştü. 1960′ta dünya petrolünün yüz­de 25′ini sağlayan Ortadoğu bugün, Kuzey Amerika’yı geçmiştir (505 Mt). 1967′de Su­udi Arabistan ve İran (her biri 130 Mt), Kuveyt (115 Mt) ve Irak (60 Mt) bu bölge­nin başlıca petrol üreticileriydi. Aynı yıl, özellikle hızla gelişmekte olan S.S.C.B. üre­timi sayesinde sosyalist dünya, petrol üretiminin yüzde 20′sini sağladı (üretim 1960′ta 148 Mt iken, 1967′de 290 Mt’a yükseldi). 3 aslıca üretici olan Venezuela’nın üretimi çok az artmakta (1967′de 185 Mt), Latin Amerika’nın ve Antiller’in dünya üretimin­deki payı devamlı olarak azalmaktadır (1967′de yüzde 14,4); İndonezya dışında Uzakdoğu’nun petrol üretimi önemsizdir (26 Mt). Petrol üretimindeki en önemli olay Or­tadoğu üretiminin gelişmesi ve Sahra’nın büyük petrol üretim bölgeleri arasına gir­mesidir. 1960-1967 Arası Sahra’nın dünya petrol üretimindeki payı yüzde 1′den 8′e yükseldi. Libya, büyük petrol üreticileri arasına girdi (1961′de 0,7 Mt, 1967′de 80 Mt’dan çok); Cezayir ise 1967′de 38 Mt üretti. Petrol üretimine yeni başlayan Nijerya hız­la gelişmektedir (1967′de 15,5 Mt’dan çok). Sosyalist ülkeler dışında Batı Avrupa’nın petrol üretimi önemsizdir (dünya üretimi­nin yüzde 1,1′i; batı Almanya 8 Mt). Bu­na karşılık ihtiyaçlarının günden güne art­ması dünya üretiminin üçte birini kapsayan petrol ticaretinin önemini açıklar. Batı Av­rupa’nın petrol üretimi 20 Mt’u bulmazken tüketimi 350 Mt’u aşar. Kuzey Amerika’nın büyük ölçüdeki üretimine rağmen ortalama 100 Mt’luk açığı vardır (Japonya’nın bugün yaklaşık olarak kullandığı miktar). 1965′te 55 Mt kapasitesi olan petrol filosu, dün­ya ticaret filosunun yüzde 35′ini meydana getiriyordu. Gemi boyutlarının gittikçe bü­yümesi (bazıları 200 000 t’u geçer), bu alan­daki gelişmeyi açıklar, üretim ve tüketimin artışına paralel olarak tasfiye kapasitesi de artmıştır. Bu kapasite A.B.D.’de 500 Mt’u aşar, S.S.C.B.’de 200 Mt’dur; ingiltere’de, Batı Almanya’da, Japonya’da, Fransa’da ve İtalya’da 60-100 Mt arasında değişir.

Pet­rol üretimi yapılmayan ülkelerdeki rafine petrol üretiminin bir kısmı yeniden ihraç edilir. Bu ülkelerin bazılarında rafineriler artık ithal limanlarında değil de tüketim bölgelerine yakın yerlerde kurulmağa baş­lanmıştır. • Türkiye’de ilk petrol aramaları 1887′de Ahmed Necati Bey tarafından pek derin ol­mayan sondajlar şeklinde İskenderun çev­resinde yapıldı. 1890′da Abdülhamid II, Musul ve Bağdat vilayetlerindeki petrol belirtilerini «emlaki şahane» olarak kaydettirdiği zaman, bu böl­gede ancak, tabii şekilde sızan petrollerden yararlanılıyordu. 1892′de Mürefte’de Gazi-köy yakınlarında petrol belirtileri görülerek bir şirket kuruldu; fakat faaliyete geçmedi. 1897′de Mürefte dolaylan bir fermanla (Av­rupa Petrol şirketi) Halil Rıfat Paşaya ve­rildi. 1899′da «European Petroleum Com­pany, Londra’dan Adyaseviç adlı bir uz­mana burada jeolojik bir etüt yaptırdı. Horadere’de 1900′de açılan 98,5 m’lik bir ku­yuda petrole rastlandı; bir süre, günde 2 tona kadar petrol alındıktan sonra verim azaldı. 1901′de bu verim yeterli görülmedi­ği için kuyu terkedildi. 1913-1914 Yıllarında Halil Rıfat Paşa, imtiyaz hakkını Avustur­yalı Stanislas Mihailiki’ye devretti; fakat Birinci Dünya savaşının başlaması üzerine işlerine son verildi. 1916-1917 Yıllarında rus işgali altında bulunan doğu illerinde rus je­ologları tarafından Kürzot, Hasankale, Tercan ve Katranlı dolaylarında petrol ara­maları yapıldı. Cumhuriyetin ilanından son­ra ülkedeki petrol aramaları devlet tarafın­dan yürütüldü. 1926′da 792 Sayılı Petrol ka­nunu çıkarıldı. Bu kanun hükümlerine göre Türkiye cumhuriyeti sınırları içinde bütün petrol arama ve işletilme hakları hüküme­te verildi. 20 Haziran 1935′te 2804 Sayılı ka­nunla kurulan Maden Tetkik ve Arama ens­titüsü, altın ve kömür idareleriyle birlikte, petrol arama ve işletme idaresi de, bu ku­rumun içinde yer aldı.. M.T.A. enstitüsü tarafından yürütülen bü­tün petrol faaliyetleri, petrol bulunan Raman – Garzan bölgeleri ve Batman’da yapıl­mış olan modern rafineri, mart 1954 tarihli ve 6326 Sayılı Petrol kanunu gereğince Tür­kiye Petrolleri A. O.’na devredildi. M.T.A. tarafından 1939′da Gercüş’te açı­lan bir sondajda petrol izi görüldü ve Maymune boğazında Raman -1 sondajına baş­landı. 20 Nisan 1940′ta 1 048 m’de petrol bu­lundu. Raman – 1 ilk günlerinde 11 ton pet­rol verirken sonraları verim düştü ve 1944′te yüzde 98 oranında su verdiğinden kuyu terkedildi. Raman dağının durumunu tes­pit etmek üzere R-2, R-3 ve R-6 numaralı sondajlar yapıldı. Bu kuyulardan iyi sonuç­lar elde edilemedi.

1945′te R-8 kuyusu açıl­dı, 1 361 m’de petrol bulundu, bu kuyudan günde 28 ton petrol elde edilmesiyle Raman sahasında ilk önemli sonuç elde edildi. Da­ha sonra açılan R-9, R-12 kuyularından alınan sonuçlar Raman sahasında iktisadi değerde petrol olduğunu gösterdi 1951′de Raman sahası işletmeye açıldı. Garzan’da 1945′te bir deneme sondajı yapıldı, bazı iz­lere rastlandı. Aynı bölgede ikinci sondaj 6.II.1951′de yapıldı ve 1 500 m’den pompa ile günde 50 t üstünde petrol elde edildi. Garzan sahasında işletmeye açılmak üzere istihsal sondajları yapıldı ve saha geliştiril­di. T.P.A.O., Batman rafineri tesislerini işlet­meye açtı ve sondajlara devam etti; bu ça­lışmalar sonucu 6 ayrı petrol sahası bulun­du.

Yeni bulunan 8 saha şunlardır: 1. Ger­mik sahası (bulunma tarihi: 1.IV.1958). 1944′te M.T.A. tarafından bulunduğu halde 1956′da işletmeye açılabilen Garzan sahası­nın batıya doğru bir devamı olan Germik sahası, daha küçüktür. Bugüne kadar 9 ku­yu açılmıştır. Garzan petrolüyle aynı özel­likte olan Germik petrolü 23 APİ derece­lidir;

2. Mağrip sahası (bulunma tarihi: 12. V.1961). Garzan sahasından 12 km kadar kuzeydedir. Bugüne kadar 21 kuyu açıldı; bun­lardan çoğunda petrol yoktur; 3. Batı Raman sahası (bulunma tarihi: 18.VII.1961). Bugün için Türkiye’de bilinen rezervlerin en büyüğüdür. Raman dağından 16 km batıda yer alır. Günde 100-300 varil arasında pet­rol veren bu sahadan elde edilen petrol çok ağırdır ve içinde yüzde 5′ten fazla kükürt vardır. APİ derecesi 13,3′tür. Bugüne kadar 66 kuyu açıldı;

4. Kurtalan sahası (bulun­ma tarihi: 22.X.1962). Bugüne kadar 2 sondaj yapıldı; birincisinden bir miktar petrol elde edildi. İkinci sondaj kuru çıktı ve küçük olduğu anlaşılan saha henüz gelişme imkanı bulamadı;

6. Çelikli sahası (bulun­ma tarihi: 24.X.1963). Mağrip sahasının 15 km kadar kuzeyinde bulunan bu sahada Türkiye’nin en hafif, dolayısıyle de kendi­liğinden fışkıran petrolü bulundu. Petrolün APİ derecesi 40′tır; 7. Malehermo sahası, Petropar’dan devir alındı (10.XI.1965). APİ 32; 8. Adıyaman sahası, yeni keşfedildi (1970). American Overseas şirketi 11 eylül İ958′de Adıyaman iline bağlı Kahta ilçesi yakınında petrol buldu. Kahta petrol sa­hasını, Ersan Petrol Sanayii A. Ş. 1962′de satın aldı. Buradaki petrolün APİ derecesi 12′dir. Kahta çevresinde 5 kuyu açıldı; üçünde petrole rastlandı, ikisi kuru çıktı.

Türkiye’de bugün faaliyet gösteren yaban­cı petrol şirketlerinden Mobil’in petrol sa­haları şunlardır: 1. Bulgurdağı (bulunma tarihi: 31.VII.1960). Adana havzasında, Adana’nın 30 km kuzeybatısında bulunan Bulgurdağ sahasının petrol rezervi 20 milyon varil kadardı. APİ 39; 2. Batı Raman-101 (bulunma tarihi: 18.V.1962). Buradaki petrol çok ağır (14°AP1) ve çok kükürtlüdür (yüz­de 6). Bu saha, sonradan T.P.A.O.’na satıl­dı; 3. Silvanka – I (bulunma tarihi: 3.X. 1962). 2 280 m derinlikte bulunan petrol ol­dukça ağır ve kükürtlüdür. (Gravitesi 20° APİ ve kükürt yüzde 0,3). Bu saha da son­radan açık artırma sonucu T.P.A.O.’na sa­tıldı. 4. Şelmo (bulunma tarihi: 9.VI.1964). Rezerv miktarı 12 milyon varil kadar tahmin edildi (APİ derecesi 34,5°, kükürt yüz­de 1,12).

Yabancı şirketlerden Shell 1960′tan itibaren Diyarbakır dolaylarında yoğun arama ve sondaj yaptı ve 7 ayrı sahada iyi kaliteli ve hafif petrol çıkardı. Kayaköy (1961′de bulundu; APİ derecesi 38,5); Kürkan (1963′te bulundu; APİ dere­cesi 31,4); Beykon (1964′te bulundu; APİ 33,2); Batı Kayaköy (1964′te bulundu; APİ 34,7); Şahaban (1966′da bulundu; APİ 34,0); Güney Kürhan (1967′de bulundu; APİ 34,7): Piyanko (1968′de bulundu; APİ 33,03). Türkiye’de ham petrol üretimi çalışmaların­dan ilk sonuçlar 1955 yılında alındı (T.P.A.O. 178 596 ton). Türkiye Petrolleri A.O. ertesi yıllarda üretimini 300 000 tonun üstüne çı­kardı (1956; 305 616 t; 1957; 298 139 t; 1958: 238 543 t; 1959: 372 889 t; 1960: 362 485 t). 1961 Yılında Shell ve Mobil kuyularının da faaliyete geçmesiyle yıllık ham petrol üre­timi 443 734 tonu buldu (T.P.A.O. 414 271 1; Shell 15 261 t; Mobil 14 202 t). Ertesi yıl üretim 595 464 tonu buldu (1962: T.P.A.O. 510 670 t; Mobil 51 795 t; Shell 32 999 t). 1963 Yılında ERSAN Petrol Sanayii A.O.-nın da katılmasıyle, petrol üreten kuruluş sayısı dörde çıktı ve yıllık üretim 1965′te 1 milyon, 1966′da 2 milyon, 1968′de 3 mil­yon tonu aşacak oranda artmağa devam etti (bk. 1963 – 1971 YILLARI HAM PETROL ÜRETİMİ şeması). Bu üretim şemasına göre, 1955-1970 yılları boyunca Türkiye’de üretilen ham petrol toplamı 24 439 617 tondur (T.P. A. O. 10 763 059 t yıl; Shell 9 344 127 t yıl; Mobil 3 949 606 t yıl; Ersan 382 825 t yıl).

— Gıda sanay. Petrolden besin üretimi. Petroldeki parafinden yararlanarak çeşitli bakterilerin üretilmesiyle, parafince fakirle­şen petrol ucuza rafine edilir ve daha önemlisi, ölen ve otolize uğrayan bakteriler toplanıp besin maddesi olarak kullanılır; bu madde, proteini bol, yardımcı bir besin­dir, vücut tarafından kolayca kabul edilir ve sindirilir; tatsızdır ama içine bazı mad­deler katılarak çok lezzetli hale getirilebilir

Petrolden besin üretimiyle ilgili araştırma­ları, 1962′de Champagnat yönetiminde British Petroleum başlatmıştır. Shell’in araştır­ma laboratuvarlarında da buna benzer ça­lışmalar yapılmakta ama bakteriler parafin yerine metanla beslenmektedir. — 1da. huk. Petrolün günümüzde büyük önemi olması, Türkiye’de, genel maden ka­nunu dışında, bir Petrol kanunu çıkarılma­sına yol açmıştır. Anayasa da, tabii servet­ler ve kaynaklarının devletin hüküm ve ta­sarrufu altında bulunduğunu, kural olarak bunların aranması ve işletilmesi hakkının devlete ait olduğunu belirtir. Ancak, devle­tin özel teşebbüsle birleşmesi veya doğ­rudan doğruya özel teşebbüs eliyle arama ve işletme faaliyetine girişilmesi, kanunun açık izniyle mümkündür. Ko­nuyu düzenleyen Petrol kanunu da, tabii servetler arasında bulunan petrol kaynakla­rının devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu belirtmiştir. Bununla beraber bu kanunun, 2. maddesiyle belirlenen amacı, Türkiye cumhuriyeti petrol kaynaklarını özel teşebbüs eli ve yatırımlarıyle hızla, ara vermeden ve verimli bir şekilde geliştirilip değerlendirilmesi ve bu amaca uygun olduğu oranda Türkiye içinde yabancı petrolle yapılan petrol ameliyelerinin gelişmesini sağlama, devletin rolünü azalttığı ve Anaya­sanın istisna olarak koyduğu bir imkanı ku­ral kabul ettiği için Anayasa ile zor bağda­şır görülmektedir. Bu sebeple, Türkiye’de uzun tartışmalar yapılmışsa da, Petrol ka­nunu yürürlüktedir ve asıl düzenlemeyi bu kanun yapmaktadır. Petrol kanununun tanımlamalarına göre: yerden çıkarılan veya çıkarılabilen sıvı veya gaz halindeki bütün tabii hidrokarbonlara, sıvı petrol veya gaz­la birlikte üretime elverişli olan veya bun­ların içinde erimiş bulunan bütün asfalt ve öteki katı hidrokarbonlara ve bu madde­lerden çıkan hidrokarbon ürünlerine petrol denilir.

• Petrol ameliyesi. Petrol kanunu, arama, keşif, gelişim, üretim, tasfiye ve bunlarla ilgili faaliyetlerle, petrolün ve petrol ürün­lerinin bulunması, nakledilmesi, satılması ve bu işler için gerekli enerji ve su tesisleri­nin, bina, kamp ve öteki bütün tesislerin, teçhizatın yapımı, kurulması ve işletilme­siyle ilgili çalışmaları petrol ameliyesi (iş­lemi) olarak niteler. Petrol ameliyeleri ida­ri bir karara dayanılarak yürütülür. Ameli­yeler iki ana gruba ayrılır: 1. arama, pet­rol, devletin hüküm ve tasarrufu altında bu­lunduğu için, petrolün bulunabileceği top­rağın maliki, arama hakkına sahip değildir. İdarenin izniyle arama yapılır ve iktisadi işletmeye elverişli miktarda bir petrol birikintisini ihtiva ettiği tespit edilen yeryüzü parçası, yani petrollü arazi keşfedilir. Ara­ma, kanunun kullandığı teknik terimle je­olojik istikşaf ve petrol bulmak veya pet­rollü arazinin genişliğini tespit etmek amacıyle tecrübe kuyuları açılması demek olan arama sondajlarıyle tamamlanır; 2. işletme, keşiften sonra petrolün üretimi, tasfiyesi, satışı gibi faaliyetleri kapsar, işletme hak­kının ilgili olduğu alana da «işletme saha­sı» denilir. Bütün petrol ameliyeleri idare­nin verdiği izin belgeleriyle yürütülür.

İlgili konular

petrol

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Balkanlar coğrafyası
3 yıl önce

Balkanlar coğrafyası, Balkan bölgesinin çeşitlilik oluşturan coğrafi yapısıdır. Bu yapı içinde deniz etkisindeki alanlar, dağlık bölgeler, koruma alanları...

Hırvatistan coğrafyası
6 yıl önce

Hırvatistan coğrafyası, Hırvatistan doğuda Sırbistan, güneydoğuda Bosna-Hersek, kuzeybatıda Slovenya, kuzeydoğuda Macaristan ve güneyde Karadağ ve Adriyatik...

Avusturya coğrafyası
6 yıl önce

magnezyum, grafit ve kömür elde edilir. Dünyada en çok grafit üreten ülkedir. Petrol ve doğal gaz üretiminde Avrupa'da dördüncü sıradadır. Bunlardan başka bakır...

Azerbaycan coğrafyası
3 yıl önce

Denizi'nin en büyük ve en iyi limanı olan ve uzun zamandan beri cumhuriyet petrol endüstrisinin merkezi olan Bakü antik şehridir. ^ "CIA Site Redirect — Central...

Süveyş Körfezi
3 yıl önce

kadar farklı boyutlarda ham petrol elde edilir. Son senelerdir, dünyada doğalgaz ticareti artmasından, bugün ham petrolün yanında hem ulusal hem de uluslararası...

Süveyş Körfezi, Afrika Kıtası, Akabe Körfezi, Apollo 7, Arapça, Asya Kıtası, Coğrafya, Doğalgaz, Jeolojik, Kızıl Deniz, Mısır
Azerbaycan ekonomisi
3 yıl önce

doğal kaynakları, gelişmiş sanayisi ve coğrafyası itibarıyla önemli bir ülkedir. Azerbaycan'da özellikle büyük petrol ve doğalgaz rezervleri bulunmaktadır...

Kalust Sarkis Gülbenkyan
6 yıl önce

1891'de 22 yaşındayken Kafkasya gezisine çıkmış, özellikle Bakü petrol yatakları, onu petrolün geleceğin yakıtı olacağı konusunda ikna etmiştir. Gezi hatıralarını...

Kalust Sarkis Gülbenkyan, 1869, 1955, 20 Temmuz, 29 Mart, A.B.D., Almanya, Bakü, Basra Körfezi, Bizans İmparatorluğu, British Museum
Kazakistan coğrafyası
6 yıl önce

alırken, karşılığında Özbekistan, Türkmenistan ve Kazakistan da bu iki ülkeye petrol ve gaz sağladı. Ancak, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bu sistem...