Paris Kongresi ve Antlaşması

Kısaca: PARİS KONGRESİ VE ANTLAŞMASI (30 MART 1856) Paris Kongresi 25 Şubat’ta toplanır ve 30 Mart’ta imzalanır. Toplam 24 görüşme sonucunda imzalanmıştır. Müttefikler savaş meydanlarında ve Çar’a karşı göstermiş oldukları barış masası etrafında gösteremediler. Osmanlı Devleti ve İngiltere, Rusya’ya ağır şartlar koşulmasını istiyorlardı. Fakat Fransa buna taraftar değildi. Napolyon III., Osmanlı İmparatorluğu’nun Fransa’dan çok İngiltere’ye eğildiğini göre ...devamı ☟

PARİS KONGRESİ VE ANTLAŞMASI (30 MART 1856)

Paris Kongresi 25 Şubat’ta toplanır ve 30 Mart’ta imzalanır. Toplam 24 görüşme sonucunda imzalanmıştır.

Müttefikler savaş meydanlarında ve Çar’a karşı göstermiş oldukları barış masası etrafında gösteremediler. Osmanlı Devleti ve İngiltere, Rusya’ya ağır şartlar koşulmasını istiyorlardı. Fakat Fransa buna taraftar değildi. Napolyon III., Osmanlı İmparatorluğu’nun Fransa’dan çok İngiltere’ye eğildiğini görerek ve Avusturya ile Prusya’nın beraberce hareket etmelerinden gocunarak Rusya’yı okşamaya ve ona gelecekte bir Fransız –Rus antlaşmasının mümkün olduğunu duyurmaya gayret ediyordu. Kongre’nin başkanı Kont Walevski de imparatorunun düşüncesine ortak çıkarak, Rus üyelerinin sempatilerini kazanmak için onları “savaş alanında kazanamadığımız şan ve şeref tacını siyaset alanında kazanacağınıza eminim” sözleriyle karşılamıştı. Ruslar, Fransa’nın bu dönekliğinden faydalanarak, Kaynarca antlaşmasıyla kazanıp sonraki antlaşmalarla yeniledikleri imtiyazların bir kısmını olsun kurtarmak istedilerse de, Osmanlı ve İngiliz üyelerinin karşı koyması yüzünden iddialarında vazgeçtiler. Buna karşılık da İngilizlerle Türkler arasında önceden kararlaştırılmış olan ağır şartlar hafifleştirildi. Neticede barış antlaşması aşağıda gösterilen hükümlerden kurularak imzalandı (30 Mart 1856).

Paris kongresinde bir sulh muahedesiyle üç mukavele imzalanmıştır; bunlar önemlerine şu şekilde sıralanabilir :

(1) “Paris muahedesi” ismiyle meşhur büyük sulh muahedesi, (2) Boğazlar mukavelesi, (3) Bitaraf ilan edilen Karadeniz’de sahilleri bulunan devletlerin bulundurabilecekleri hafif harb gemilerine ait mukavele, (4) Aland adalarına ait mukavele.

Kırım Savaşı'nı sona erdirmek için Osmanlı Devleti, İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, Prusya ve Piyemonte temsilcileri Paris'te toplandılar. Tamamı 34 madde olan barış antlaşması 30 Mart 1856'da imzalandı. Paris Antlaşmasının getirdiği başlıca hususlar şunlardı :

1. Birinci maddeye göre muahedinin tasdikinden itibaren müttfiklerle Rusya arasında takarrür edecek sulh “ebedi”dir.

2. İkinci, üçüncü, dördüncü ve otuz birinci maddeler harb esnasında işgal edilen yerlerin mütekabilen tahliyelerine aittir. Bu tahliye işleri iki kısma ayrılmaktadır: Birinci kısmı Rusların Anadolu cephesinde işgal ettikleri Kars şehir ve kalesiyle diğer yerleri ve bilmukabele müttefiklerin de Kırım’da işgal etmiş oldukları Sivastopol, Balaklava, Kamış, Gözleve, Kerç, Yenikale, Kılburun vesaire gibi şehirlerle limanları tahliye ve iade etmelerine aittir. Otuz birinci madedede ise müttefik devletler tarafından gönderilmiş askerlerin Türk topraklarında dost olarak bulunmakta oldukları yerleri bir an evvel terkedip gideceklerinden bahsedilmektedir.

3. Yirminci ve yirmi birinci maddelerde de araziye ait esasların en mühimlerine temas edilmektedir: Bu iki madde gereğince müttefiklerin Kırım’da işgal etmekte oldukları yerlerin Ruslara iadesine mukabil, Ruslar da Besarabya’nın Kahulu, İsmail ve Bolgrad kazalarından mürekkep kısmını Osmanlı hakimiyyeti altında olmak şartıyla Boğdan Beyliğine terkedecektir. Mağlub Rusya’nın yegane arazi ziyani işte bundan ibarettir. Yirminci madeede hudud hattı tesbit edilmekte olan bu toprak parçasının Boğdan’a ilhakından maksat, Rusya’yı Tuna hattından uzaklaştırmaktır.

4. Harbten evvelki vaziyetini aynen muhafaza edecek olan Anadolu hududu hakkındaki otuzuncu madde mucibince her türlü ihtilafın önü alınmak üzere hudut hattının tamamıyla tavzihi için iki Türk, iki Rus ve birer İngiliz ve Fransız komiserinden mürekkep bir muhtelit komisyon teşkil edilecek ve bu komisyon muahedenin tasdik tarihinden itibaren sekiz ay içinde işini bitirmiş olacaktır.

5. Yirmi ikinci maddeden yirmi yedinci maddeye kadar altı madde Memleketyn’e aittir. Bu maddeler gereğince Eflak ve Boğdan voyvodalıkları Osmanlı hakimiyeti altında olmak şartıyla muahedede imzaları bulunan devletlerin müşterek kefaletleri altında mevcut imtiyazlarından istifade etmekte devam edeceklerdir; bu suretle Rusya’nın bu iki beylik üzerinde iddia ettiği himaye hakkı tamamıyla kaldırılmış demektir: Hatta kefil devletlerden hiç birinin münferiden himaye iddia edemeyeceği ve Memlketeyn’in dahili işlerine müdahale hakkı olamayacağı da tasrih edilmiştir. Bundan başka her iki beyliğe ait nizamlarla teşkilat kanunlarını yeniden tedkik için kefil devletlerin mümesilleriyle Türkiye’nin bir komiserinden mürekkep bir komisyon teşkil edilmesine, padişahın bu iki memlekette bütün halk sınıflarını hakkıyla temsil edebilecek birer “Divan” teşkil etmesine ve bu divanların o komisyonla münasabetinin ayrıca tesbitine, işte bu suretle esaslar tesbit edildikten sonra Memleketyn’in yeni teşkilatı bir Hat-ı-Hümayın’la ilan edilmesine karar verilmiştir.

6. Taraflar savaş sırasında işgal ettikleri toprakları iade edeceklerdir.

7. Osmanlı Devleti Avrupa devletler topluluğunun bir üyesi olacak, toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı Avrupa devletlerinin ortak garantisi altına konacaktır.

8. Osmanlı Devleti ile antlaşmayı imzalayan devletlerden biri veya birkaçı arasında anlaşmazlık çıkarsa, taraflar kuvvet kullanmadan önce, diğer imzacı devletlerin aracılığını kabul edeceklerdir.

9. Osmanlı padişahının 28 Şubat 1856'da ilan ettiği "Islahat Fermanı" devletlere tebliğ edilecek ve devletler de bunu kabul edeceklerdir. Bu ferman, ilgili devletlere, Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışma hakkı vermeyecektir.

10. Boğazların kapalılığını öngören 1841 Boğazlar Sözleşmesi esaslarının devamlılığı kabul edilecektir.

11. Karadeniz tarafsız olacak ve askerlikten tecrit edilecektir. Karadeniz'deki tüm tersaneler yıkılacak ve hiçbir devletin donanması bulunmayacaktır.

12. Tuna'da ulaşım serbestisi yeniden kurulacak ve bunu sürekli kılmak için antlaşmayı imzalayan devletlerin temsilcilerinden bir "Tuna Komisyonu" kurulacaktır.

13. Sırbistan'ın daha önce Osmanlı Devletlinden almış olduğu hak ve imtiyazlar devletlerin ortak garantisi altında olacak ve Osmanlı Devleti izinsiz olarak Sırbistan'a askeri müdahalede bulunmayacaktır.

Paris Antlaşmasının Hükümleri

Tanzimata gelinceye kadar, Osmanlı Devleti, Avrupa siyasetinde önemli bir denge rolü oynamasına rağmen, Avrupa’da geçen devletler genel haklarından faydalanmayı ne düşünmüş ne de istemişti. Fakat Tanzimat ile hızlaşan Batılılaşma devrinde Osmanlı dışişleri bakanları, yabancı devletlerle olan anlaşmazlıklarda devletler genel hakları prensiplerini, davalarını savunmak için kullanmak istemişlerdi. Yabancı devletler de Osmanlı Devletinin bu haklarından faydalanamayacağını ileri sürmüşlerdi.

Osmanlı Devletinin, devletler genel haklarından faydalanamaması en çok Rusya’nın işine yaramakta idi. Çarların uluorta imparatorluk işlerine karışmaları ve hıristiyan tebaanın hamisi sıfatını takınmaları, buna açıkça işaret etmektedir. Rusya gibi Osmanlı İmparatorluğu’na komşu olmayan ve onun kadar kuvvetli Osmanlı Devleti üzerine baskı yapamayacak durumda olan Fransa ve İngiltere, diğer Avrupa devletlerini peşlerinden sürükleyerek ve sadece bir müvazene düşüncesiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun devletler genel hakları bakımından Avrupa devletleri arasına alınmasını Paris antlaşmasının yedinci maddesiyle tespit ettiler.

“Haşmetlu Fransızların imparatoru ve haşmetlu Avusturya imparatoru ve haşmetlu Büyük Britanya ve İrlanda Birleşik Kırallığı kıraliçesi ve haşmetlu Prusya kıralı ve haşmetlu bütün Rusyalar İmparatoru ve haşmetlu Sardunya kıralı, Osmanlı hükümetinin Avrupa devletleri haklarından ve Avrupa devletleri konseyinden faydalanmasını kabul ettiklerinin ilan ederler. Adı geçen hükümdarlardan her biri, Osmanlı devletinin egemenliğine ve topraklarının tamlığına saygı göstermeyi kabul ederler ve saygının devam edeceği yolda birbirlerine kefil olurlar. Bu sebeple bu kurala aykırı her hareketi genel menfaatle ilgili bir mesele gibi sayacaklardır”.

Antlaşmanın sekizinci maddesi, Osmanlı Devleti ile antlaşmayı imzalayan devletlerden biri veya birkaçı arasında bir anlaşmazlık çıktığı takdirde, anlaşmazlığın çözülmesi için tutulacak yolu şöyle göstermektedir:

“Osmanlı Devleti ile antlaşmayı imzalayan devletlerden bir veya birkaçı arasında bir anlaşmazlık çıkarsa, Osmanlı Devleti ve onunla ihtilaflı taraf, kuvvete başvurmadan önce muahedeyi imzalamış olan diğer devletlern aracılığına başvuracaklardır”.

Antlaşmayı imzalayan devletler, Rusya’nın gelecekte Osmanlı İmparatorluğu’ndaki hıristiyan halkın çıkarı için herhangi bir müdahalesini önlemek için antlaşmanın dokuzuncu maddesiyle padişahın hıristiyan tebaası için verdiği bir fermanı değerlendirdiler.

“Tebaanın refah ve saadetini başlıca iş bilen padişah, ırk ve din farkı gözetmeksizin, tebaasının durumunu düzenlemek için bir ferman vermekle imparatorluğundaki hıristiyan ahali hakkında da yüksek ve cömert düşüncelerini ifade buyurdukları gibi, bu yoldaki düşüncelerinin yeni bir delilini göstermiş olmak için bu fermanı, kendiliğinden, antlaşmayı hazırlayan devletlere göndermeyi uygun bulmuşlardır. Antlaşmayı imzalayan devletler, bu fermanın yüksek değerini kabul ederler. Bu fermanın padişahın ne kendi tebaası ile olan münasebetlerine ve ne de Osmanlı Devleti’nin iç idaresine, antlaşmayı imzalayan devletlere teker teker veya toplu olarak müdahala etmek için bir hak ve salahiyet vermeyeceği tabiidir”.

Antlaşma, toprak hükümleri bakımından, harpten önceki durumu temel olarak kabul etti. Harpçi taraflar, harp içinde almış oldukları toprakları geri vereceklerdi. Bundan başka, 1841 Londra antlaşmasıyla Boğazlar hakkında kabul edilmiş olan hükümler de aynen yenilendi. Karadeniz’e gelince, bu hususta ilk defa olarak şu hükümler kondu:

“Karadeniz tarafsız hale getirilecek. Bütün milletlerin ticaret gemilerine açık, fakat harp gemilerine kapalı bulunacak. Osmanlı Devleti ve Rusya, Karadeniz kıyılarında ne tersane, ne de donanma bulundurmayacaklar. İki devlet, kıyılarda güvenliğin korunması gerekli olduğundan, hafif savaş gemilerinin sayısını aralarında özel antlaşma ile kararlaştıracaklar. Bu özel antlaşma, Paris antlaşmasına eklenecek ve onun bir bölümü gibi sayılacaktır”.

Tuna nehrinde gidiş geliş serbesttir. Bu serbestlik antlaşmayı imzalayan devletlerin üyelerinden kurulan bir komisyon tarafından yürütülecek ve kontrol edilecektir.

Tuna nehri deltasının 1828’de Rusya’ya katılmış olan kısmı Buğdan’a eklenecek, Eflak ve Buğdan’ın iç idaresinde muhtariyetin şümulü, özel bir Avrupa komisyonu tarafından tertiplenecektir. Hıristiyanların iç idaresinde de kendi kendini idare etme usulleri geliştirilecektir.

Paris antlaşmasıyla son bulan Kırım harbinin taraflara sağladığı karlar ve zararlar şunlardır: Yakın sebebi Kutsal Yerler problemi olan Kırım harbinde yenen ve yenilen tarafların insan kaybı pek büyüktü. Bu can kaybı yanında pek çok servet de yok olup gitmişti. Antlaşmanın Avrupa için önemi, Rusya tarafından bozulan devletlerarası dengeyi kurmak olmuştu.

Paris antlaşması ilk bakışta Osmanlı İmparatorluğu’nun çıkarına uygun bir durum yarattı. Görünüşte, gelecek için Rus tehlikesi ortadan kalktı. Osmanlı Devletinin, devletler genel haklarından faydalanmak hakkını kazanması ve Avrupa devletleri konseyine kabul edilmesi, Osmanlı topraklarının büyük devletlerin kefilliği altına konulması, değeri olan moral prensiplerdi. Fakat Avrupa devletlerinin kendi aralarında bile bu prensiplere pek saygı gösterdikleri yoktu. Bu sıralarda Avrupa büyük devletlerinin gelişmekte olan endüstrileri için hammadde ve pazar bulma siyasetine girişmeleri, devletlerarası siyasetin hızla gelişmesine sebep oluyordu. Böyle olduğu için de Paris antlaşmasında Osmanlı İmparatorluğu’nun varlığının sağlanması için konulmuş olan maddeler, kağıt üzerinde kalmaya mahkumdu. Değil yalnız Rusya ve Fransa, fakat İngiltere bile bu antlaşmanın şekline ve ruhuna aykırı hareketlere girişmekten çekinmeyecekler ve antlaşma yokmuş gibi hareket edeceklerdir.

Paris Kongresine harbi kazanan devletlerden biri olarak iştirak etmiş olan Osmanlı devleti, Karadeniz’de mağlup Rusya’ya yükletilmek istenen durumu kendisi için kabul etmeye zorlanmıştı. Karadeniz’in tarafsız olarak kabul edilmesi, mağlup Rusya için ne kadar tabi idi ise, galip devlet durumunda olan Türkiye için o kadar haksızdı. Padişahın tebaasına ıslahat vadeden fermanın antlaşma metnine sokulması da, Osmanlı Devletinin zararına idi. Çünkü büyük devletler, imparatorluğun iç işlerine karışmamayı yüklenmiş olmalarına rağmen, bu fermana dayanarak, devamlı şekilde Osmanlı Devletini baskıları altına alacaklar ve ıslahatın kendi görüş ve çıkarlarına göre yürütülmesini isteyeceklerdir. Hatta gün gelecek, bu ıslahatın yapılmasında kendi uzmanlarını ve usullerini bile zorla kabul ettireceklerdir. Sözün kısası, Paris antlaşması tatbik değerinden mahrum maddeleri ve kötü niyetle yürütülmeye elverişli hükümleriyle, Osmanlı İmparatorluğu’nun geleceği için bir garanti olmaktan çok, bir sürü siyasi anlaşmazlık ve rekabetin tohumlarını taşımakta idi. Osmanlı Devletine sağladığı barış devri bu sebeple kısa ömürlü ve buhranlı oldu.

İngiltere, Kırım harbine karışmakla, Akdeniz ve Hindistan’a giden ticaret yollarına verdiği önemi göstermiş oldu. Rusya’yı yenen devletlerden olmasına rağmen, İngiltere’nin Paris antlaşmasıyla kendisine hiçbir toprak kazancı sağlamadığı gözönünde tutulursa, bu önem daha iyi anlaşılmış olur. Rusya’nın Karadeniz’deki tersanesiyle harp gemilerinin yok edilmesi, İngiltere’nin sömürgeleri ve Akdeniz ticareti için değerli bir garanti idi.

Fransa’nın kazançları da İngiltere’ninkiler gibi siyasi olmaktan çok ekonomik idi. Napolyon Bonapart devrinden beri Fransa, Akdeniz’deki yerine Rusya’nın göz diktiğinin farkında idi. Kutsal yerler problemi bile gerçekte Rusya’nın Boğazlar ile Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını sağlamak için ortaya atılmış bir bahaneden ibaretti. Bu sebepledir ki, Rusya’nın Paris antlaşmasını imzalaması, Fransa’nın Doğu Akdeniz’de Rus yerleşmesinin endişelerinden kurtulmak manasını taşıyordu. Fransa, bundan başka, Napolyon Bonapart devrinde kendisine karşı kurulmuş olan devletler cephesini de kesin olarak parçalamış bulunuyordu. Paris antlaşmasının Paris’te imzalanması, Napolyon III.’e Avrupa’da üstün bir durum sağlıyordu. Piyomente, Kırım harbine Fransa’nın telkini ile girmiş idi. Piyomente üyeleri Paris kongresinde ikinci derecede kalmakla beraber, İtalyan birliği fikrini büyük devletler üyelerine yaymaya muvaffak oldular. İtalyan topraklarının bir kısmına sahip olan Avusturya, her ne kadar İtalyan başdelegesi Kavur’un bu yoldaki çalışmalarını protesto etti idi ise de, konferans konuşmaları dışında, İtalyan birliği problemi Avrupa siyasetinin gündemina alınmış oldu.

Rusya, Kırım muharebesinde iki yıl, dört müttefik devlete kafa tutmakla hatırı sayılır bir kuvvet olduğunu göstermeye muvaffak olmuştu. Her ne kadar Sivastopol’da donanması ve tersaneleri yakıldı idi ise de, kara kuvvetleri kesin olarak imha edilmedi. Çar, Paris antlaşmasını kuvvet önünde boyun eğerek ve kötü niyetle imzaladı. Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’na Paris antlaşmasından önce imzalatmış olduğu antlaşmalarla sağlamış bulunduğu çıkarları kaybetti. Tuna nehrinde geliş-gidişin devletlerarası bir statü altına alınması ve Eflak-Buğdan muhtarlığının Avrupa büyük devletleri tarafından garanti edilmesi ile Balkanlar istikametinde sınırlarını genişletmek şartlarını elden kaçırdı. Padişahın, Paris antlaşmasına eklenen ıslahat fermanı ile de Osmanlı İmparatorluğu’ndaki hıristiyan tebaanın avukatlığını yapmak durumundan çıktı.

Rusya, antlaşmanın Osmanlı Devletini koruyan maddeleri karşısında, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki emellerini gerçekleştirmeyi sonraya bıraktı. Fakat Avrupa’da uygun şartlar yer alıncaya kadar boş vakit geçirmek istemedi. Doğu Asya da işlek bir politikaya girişti. Burada da tıpkı Doğu Akdeniz ile Boğazlar’da olduğu gibi İngiltere’ye rastladı.

Paris antlaşmasının ömrü, 1856’da, yani imzalandığı günde, Avrupa’da mevcut olan şartların devamına bağlı idi. İngiltere ile Fransa’nın dost olmaları ve Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünün korunması yolundaki düşüncelerinde devam etmeleri gerekiyordu. Halbuki Paris antlaşmasını takip eden yıllarda, Avrupa’nın şartları değişmeye başladı. O vakte kadar milli birliğini henüz tamamlamamış olan iki devlet, İtalya ve Almanya, birliklerini sağlamak ve büyük devletler arasına karışmak yolunda ilerlemeler kaydetti. İngiltere zaten milliyet hareketlerinin gelişmesini çıkarlarına uygun görüyordu. İşe karışmadı. Fransa, İtalya’nın ve Almanya’nın birliklerini sağlamalarına taraftardı. Çünkü her iki devlet bu davalarında Avusturya ile harp yapmak zorunda idiler. Napolyon III.; Rusya’dan sonra Avusturya’nın ezilmesini çıkarlarına uygun buluyordu. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. İtalya’nın Fransa ile birlikte Avusturya’yı yenmesi bu devleti zayıflattı. Prusya’nın zayıflayan Avusturya’yı yenmesi de (1866) Avrupa’da Prusya’yı birinci sınıf bir devlet haline getirdi. Fransa hegemonyayı Prusya’ya kaptırmamak için 1870’de yaptığı harpte yenilince, Paris antlaşmasıyla Avrupa’da kurulmuş olan denge yıkılmış oldu. Rusya, yeni siyaset şartlarından faydalanarak, antlaşmanın Karadeniz’le ilgili bölümlerine karşı sesini çıkartmak için beklediği fırsatı bulmuş oldu

Paris Antlaşmasının Genel Sonuçları

1. Antlaşmanın Avrupa için önemi, Rusya tarafından bozulan uluslararası dengenin tekrar tesis edilmesidir.

2. Osmanlı Devleti açısından ise: Başlangıçta Rus tehlikesi bertaraf edildi; Osmanlı Devleti, devletler genel hak ve hukukundan faydalanma imkanı elde etti; Avrupa konseyine girme hakkını kazandı. Ancak, toprak bütünlüğü ve bekası Avrupa büyük devletlerinin kefilliği altına girdi. Karadeniz'de Rusya ile aynı muameleye tabi tutulması haksızlık olarak ortaya çıktı. Keza devletin tamamen bir iç meselesi olan Islahat Fermanı'na antlaşma metni içinde yer verilmesi, müteakip yıllarda iç işlerine müdahale zemini hazırladı.

3. İngiltere, Akdeniz ve Hindistan'a giden ticaret yollarını güvenceye aldı. Özellikle Rus Karadeniz donanmasının yok edilmesi, İngiltere'nin sömürgeleri ve Akdeniz ticareti için değerli bir garanti oldu.

4. Fransa'da İngiltere gibi ekonomik çıkarlar elde etti. Doğu Akdeniz'e yönelik Rus tehlikesi bertaraf edildi ve Napolyon döneminde Fransa'ya karşı kurulmuş olan devletler cephesi parçalanmış oldu.

5. Piyemonte, İtalya Birliği konusunu Avrupa siyasetinin gündem konusu olmasını sağladı.

6. Rusya, kuvvetli bir devlet olduğunu kanıtladı. Osmanlı Devleti konusunu ileri bir döneme erteledi.

Sonuç olarak; Paris Antlaşması ile yeniden kurulan uluslararası denge 1870'de Prusya'nın Fransa'yı mağlup etmesi ve Alman Milli Birliği'nin kurulmasına kadar devam etti. Bu tarihten itibaren Avrupa'da Alman üstünlüğü dönemi başladı.

İlgili konular

paris antlaşması

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Paris Antlaşması (1783)
2 yıl önce

Paris Antlaşması, 3 Eylül 1783 tarihinde imzalanmış, Konfederasyon Kongresi tarafından 14 Ocak 1784'te, Büyük Britanya Kralı tarafından 9 Nisan 1784'te...

Paris Antlaşması (1783), Kuzey Amerika, Onüç Koloni, Paris Antlaşması, Amerikan Devrimi Savaşı, İkinci Paris Antlasmaşı, Büyük Britanya Krallığı
Berlin Antlaşması (1878)
2 yıl önce

Berlin'de imzalanan barış antlaşmasıdır. 93 Harbi'nin ardından Osmanlı ile Rusya arasında, 3 Mart 1878 tarihinde Ayastefanos Antlaşması imzalanmıştı. Bu antlaşmanın...

Sevr Antlaşması
2 yıl önce

Avusturya arasında Saint-Germain Antlaşması, Macaristan arasında Trianon Antlaşması ve Bulgaristan arasında Neuilly Antlaşması imzalanmasına rağmen Osmanlı...

Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı antlaşmaları, Birinci Dünya Savaşı, Almanya, Osmanlı tarihi, 1917 Rusya Devrimi, Türkiye, Ankara, Fransa, Yunanistan, 24 Temmuz
Viyana Kongresi
2 yıl önce

Söz konusu devletlere İsveç ve Portekiz’in de katılmasıyla 30 Mayıs 1814 tarihinde Paris’te imzalanan Paris Antlaşması’sında, 20 Temmuz 1814’te de İbya...

Viyana Kongresi, 1814, 9 Mart, Avrupa, Avusturya, Fransız İhtilali, I. Dünya Savaşı, Metternich, Napolyon Savaşları, Osmanlı Devleti, Paris Antlaşması
1814 Paris Muharebesi
6 yıl önce

1814 Paris Muharebesi, Napolyon Savaşlarının son dönemindeki muharebelerdendir. Fransızların yenilgisi üzerine başkent Paris düşmüş ve imparator Napolyon...

Berlin Kongresi
2 yıl önce

Berlin Kongresi (13 Haziran - 13 Temmuz 1878), dönemin Avrupa'daki altı büyük gücünün (Rusya, İngiltere, Fransa, Avusturya-Macaristan, İtalya ve Almanya)...

Versay
6 yıl önce

erdirmiş olan Paris Antlaşması (1783) ve I. Dünya Savaşı sonunda İtilaf Devletleri ile Almanya arasında 28 Haziran 1919'da imzalanan barış antlaşması olan Versay...

Versailles Şatosu, Mimarlık, Paris, Taslak, Versailles, Wikimedia Commons, XIV. Louis, Şato
1814 Fontainebleau Antlaşması
6 yıl önce

Fontainebleau Antlaşması, Fransa’nın başkenti Paris yakınlarındaki Fontainebleau Sarayında 11 Nisan 1814 tarihinde Napolyon Bonapart ile Avusturya İmparatorluğu...