Panzer Birlikleri
Kısaca: Araçlarını harekete hazır tutmakta güçlük çeken ilk Alman Askeri örgütü, zayıf ikmal hattının sonunda yer alan Rommel’in Afrika Birlikleriydi. İki Panzer tümeninin (5’inci Hafif tümen ve 21’inci tümen) tank taburlarına dördüncü bölüklerin ilave edilmesi ancak Mayıs 1942’de oldu. ...devamı ☟
Afrika Birlikleri başından beri, maharetleri ve ele geçirdikleri düşman ve müttefik malzemeleri sayesinde ayakta durabilmişlerdi. Gönderilen takviye teçhizatın büyük bir kısmı denizin dibini boylamış, fakat Tanrı’nın da yardım ettiği Almanlar gerek İngiliz’lerden ele geçirdikleri, gerekse İtalyan’lardan kalan ikmal maddelerini akıllıca kullanarak durumlarını düzeltebilmişlerdi.
Tobruk’taki kalenin durumu, 1941 ve 1942’de çölde savaşanların aklından çıkmıyordu. İngiliz’ler, kaleyi kurtarmak ve Afrika Birliklerin yok etmek, Rommel ise, İngiliz’lerle Mısır’da hesaplaşmadan önce burayı ele geçirmeyi gerekli bir başlangıç olarak görünüyordu. İngiliz’ler de, Alman’lar da, planlarını diğerinden önce uygulamaya çalışıyordu. Her ikisi de 1941 Kasım’ının başında hazırlıklarını tamamlamayı başardılar. İlk harekete geçen İngiliz’ler oldu. Bu harekatı “Haçlı Harekatı” diye adlandıran İngiliz’lerin, Tobruk’a doğru üç kol halinde ilerlemeye başlaması, Rommel için bir sürpriz oldu. Eylül’de Mısır’daki İngiliz mevzilerine 21’inci Panzer tümeninin başında bir saldırı yapan Rommel, düşmanın bir taarruz harekatına hazırlandığını fark edememişti.
İngiliz’ler saldırdığı zaman, Mısır’dan, kuşatılanlara yardım etmek amacıyla gelecek olan İngiliz kuvvetlerinin önünü kesmek için iki Panzer tümenini limanın doğusuna yerleştiren Rommel, Tobruk’a hücum etmek üzereydi. 50 mm.lik tanksavarlarla Haziran’a nispetle daha iyi durumda olan Rommel, ordularını gelmekte olan savaşa en uygun şekilde mevzilendirmişti. İngiliz’lerin 756 tankına karşılık Almanların 569 tankı vardı. Diğer taraftan Alman topları sayıca üstün ve daha da etkendi. İngiliz’lerin zırhlı tugaylarını dağınık bir düzenle kullanmalarına karşılık, Alman’lar toplu bir düzeni tercih ediyorlardı. Bir haftalık zor ve karışık bir manevradan sonra Tobruk’un güneyinde, Sidi Rezegh yakınlarında Afrika Birlikleri, İngiliz zırhlı birliklerini tuzağa düşürerek yenmeyi başardılar.
Bu tank savaşları Rusya’dakilerden daha küçük çapta oluyordu. Fakat sınırlı olmalarından ötürü, tank muharebesinin inceliklerini daha açıkça ortaya koyuyorlardı. Bunların derin bir şekilde incelenmesi Komutanlara faydalı olabilirdi.
Ateş düellosu, görüntü aldatmasının müsaade ettiği maksimum uzaklıkta oluyordu. Her iki tarafın da atış isabetinin pek parlak olmamasına rağmen Alman’ların optik üstünlüğü tank topçularının daha isabetli ateş etmesini sağlıyordu. Mekanik arızalardan ötürü olan tank kaybı, savaşta kaybedilen tanklardan daha fazlaydı; her iki tarafın da tank gücünün sürekli azalıp çoğalması, tamir gruplarının gayretlerini ve topçu tahribatını yansıtıyordu. Cepheye en hakim mevkiin işgal edilmesinin ikinci planda kaldığı, devamlı hareket halinde oluşan bu muharebede, çöl bir tank mezarlığı haline geldi. Bundan ötürü tank mezarlıkları tamir grupları tarafından işgali bir zafer sayılabilirdi.
Rommel, İngilizlere öldürücü darbeyi vuracağı noktaya eriştiği zaman büyük bir taktik hatası işledi. Eğer 24 Kasım’da Sidi Rezegh’de tuzağa düşürdüğü İngiliz’leri 24 saat daha ufalamaya devam etmiş olsaydı, zafer onun olabilirdi. Bunun yerine, o, Mısır sınırı boyunca İngiliz irtibat sistemini hedef alan heybetli bir tarama harekatına girişmiş ve dolayısıyla sarsılmış olan İngiliz kuvvetlerine, savaşta hasara uğramış çok sayıda tankı tamir ederek tekrar kendisine karşı kullanma olanağı sağlamıştı. Bu durum, İngiliz’lerin çok lehine oldu, çünkü Rommel’in sınır baskını yalnız İngiliz’lere tank kazandırmakla kalmamıştı. Rommel savaşın kontrolünü kaybederek, kuvvetlerini iyi idare edemediği bir saldırıda Panzerler kendilerini çok güç durumda bırakacak bir zayiat vermişlerdi. Tobruk yakınlarındaki savaşın 15 gün daha devam etmesine ve Panzerlerin İtalyan’larla işbirliği yaparak bazı yüzeysel zaferler kazanmasına rağmen bu kuvvetler yenilmekten kurtulamadılar. Rommel’in tank gücü azalmış, ikmal maddeleri tükenmişti. Eğer El Agheila’ya çekilmeyi başaramasaydı birliklerinden geriye eser kalmazdı. Alman askerleri burada da Rusya’da olduğu gibi cesaretle ve yokluk içinde savaştılar.
Amerika’nın müttefikler tarafında savaşa girmesi, Amerikan endüstrisinin böyle bir madde harbinde oynayacağı rolün bilinmesine rağmen, askerlerin morali üzerinde ani bir yıkıcı tesir yapmadı. Engeller ve hayal kırıklıkları hiçbir zaman Alman askerlerinin kendilerine ve önderlerine olan güvenini sarsmaya yetmemişti. Geri çekilirken birden meydan okurcasına geri dönerek takip edenlere saldırır ve büyük zayiat verdirirlerdi. Bir ara geri çekilmelerinin sonuna gelmişlerdi. Bu sırada karşı saldırıya geçen düşmana yeni bir karşı hücum yapmışlardı. Bu hücumda tank ve tanksavarlar daha önce hiçbir saldırı harekatında görülmemiş bir şekilde işbirliği yaptılar.
Alman karşı taarruzlarının başarılı olmasının nedeni, düşman birlikleri yazma, çizme emir ve yetki isteme tutkusu içinde boğulurken, Panzerlerin yeni şartlara derhal uyabilmeleriydi. Alman yöntemlerinde, İngiliz’lerde olmayan bir devamlılık görülürdü. (Bunun nedeni Alman Komutanlarının uzun müddet görevlerinin başında tutulmuş olmalarıydı.) Alman komutanlarının çoğunun adet üzere cephede çalışarak yorgun düşmemelerine rağmen pek azı görevden alınmıştı. Rommel’in yeni saldırısı başarılı oluyordu. Ocak sonunda İngiliz’ler Bingaziden atılmış, ön saflardaki kuvvetleri, İtalyan’ların yardımına gerek kalmadan Alman’lar tarafından yok edilmişti. Şaşkınlıktan donup kalan esas İngiliz kuvvetleri bu kez Gazala’da bir savunma hattı tesis edip, Tobruk civarını perdelemeye başlamıştı.
Rommel’in görüşüne göre, çöl harbi o zamana kadar geldiği gibi devam edemezdi. Afrika’daki Birliklerinin her mahalli zaferi, İngiliz’lerin tekrar güçlenmesini gerektiriyordu. Rommel, Amerika ve İngiltere’nin, Afrika’ya sel gibi ikmal maddeleri akıttığından haberdardı. Yakın bir zamanda tam bir zafer kazanamadığı takdirde Afrika Birliklerinin sonu gelmiş demekti. Aynı zamanda İngiliz’lerin bir gün kendisininkine denk bir taktik geliştireceklerini de tahmin ediyordu.
Alman’ların 1942 ortalarına kadar Afrika’daki savaşları ya savunma ya ad ganimet ele geçirmek amacıyla oldu. Rommel, daha sonra İngilizleri Gazala’da yenerek Kuzey Afrika’daki İngiliz etkisini ilelebet yoketmek, Tobruk’u almak ve sonra da Mısır’a ilerleyerek Süveyş kanalı üssünü ele geçirmeyi arzuluyordu. Bu plana göre Rommel, Hitler’in talimatının aksine hareket edecekti. Hitler ondan Tobruk düştükten sonra durmasını ve Afrika Birliklerinin deniz irtibat hattını kontrol eden Malta’yı işgal etmesini istiyordu.
26 Mayıs 1942’de Rommel her zaman olduğu gibi yine Panzerlere güvenerek hücuma geçti. İngilizlerin kıyıdan Bir – Hakeim’e kadar olan mayın tarlaları arasında bir piyade savunma hattı hazırladığını anlayan Rommel, cephe gerisindeki İngiliz zırhlı birliklerine saldırmadan önce, zırhlı birliklerini güneyden bir kuşatma harekatına başlattı.
Rommel’in düşmanın reaksiyonu hakkındaki tahminleri doğru çıkmıştı. İngiliz tankları daha önceleri olduğu gibi yine dağınık bir düzeydeydiler. Fakat, daha iyi silahlanmış ve zırhlanmış Amerikan Grant tankları ve 6 librelik (50 mm.lik Alman tanksavar topunun benzeri) İngiliz tanksavarlarıyla karşılaştığı zaman, teknik kalite ve yetenek konusundaki tahminlerinin yanlış olduğunu anlamıştı. Ayrıca mayın tarlaları da Alman’lara büyük güçlükler çıkarmıştı.
Grant’lar, öncü Alman Kuvvetlerinin bir süre harekatı durdurmalarına sebep oldu. Buna; savaş alanında umdukları kadar işe yarar ikmal malzemesi ele geçirememeleri de tesir etmişti.
30 Mayıs’ta Rommel’in İngiliz zırhını yenemediği açıkça belli olmuş, ikmal maddeleri tükenmişti; düşman tarafındaki mayın tarlalarının arkasında kalan yerde mevzilenmiş ikmal birliklerinin tam zamanında gelmesini sağlayacak bir geçidin açılabileceği ümidiyle bekliyordu. Bu arada, geçit olarak kullanılacak olan mevkiin, düşman piyadeleri tarafından tutulmuş olduğunu keşfetmek, Afrika Birliklerinin şansını daha da azalttı.
Müteakip harekat, zırhlı tekniğin geliştirdiği ana bir aşamayı gösteriyordu. Rommel, İngiliz’lerin hiç vakit kaybetmeden, bütün kuvvetleriyle bu sıkışık savunma hattına (buraya kazan adı verilmiş) saldıracaklarını düşünmüştü. Dolaşarak güneye gitmesiyle kurtulabilirdi, fakat bunun için yeterli yakıtı yoktu. Seçme hakkı olmayan Rommel, ümitsiz bir şekilde İngiliz’lerin tanksavarlara saldırarak mahvolmalarını bekliyordu. İngiliz’lerin yaygın bir düzey içinde hücum edeceklerini, mayın tarlalarında hiçbir engelle karşılaşmadan çıkıp kaçabileceklerini düşünemiyordu.Aslında, Kazan’a yapılan İngiliz saldırılarında, Panzerler hiç hasar görmemiş, bilakis İngiliz tankları kayıp vermişti. Bir defasında, içme suyu yokluğundan ötürü Rommel teslim olmayı bile düşündü.
Birkaç gün sonra Kazan’dan çıkmayı başaran Alman’lar önce Tobruk’un batısında, sonra Tobruk’ta İngiliz ordusunu tehdit etmeye başlayarak İngiliz’leri istedikleri yerde savaşmaya teşvik etmişlerdi. Panzerler yine her zamanki taktiklerini uygulamak istiyorlardı. Zırhlı birlikler ve tanksavar düşman için hayati olan bir mevkii işgal edecek ve sonra burayı tekrar almak isteyen düşman kuvvetleri, toplar ve hareket halinde olan tanklar tarafından yok edilecekti.
İngiliz’ler Gazala’da bu şekilde tuzağa düşürüldü ve harbin başında sayıca çok üstün olan tank güçleri bu tuzaktan sonra, çok zayıf düştü.
Artık, Tobruk’taki piyade birliklerini koruyabilecek ve Mısır sınırında bir müteharrik savunma tesis edecek kadar tankları kalmamıştı. Zırhsız bir çöl savaşında kurtuluş ümidi yoktur.
Tobruk, 21 Haziran’da Afrika Birliklerinin eline geçti. Rommel bu zaferi, Hitler’den Malta planından vazgeçerek, bozguna uğramış İngiliz’leri Mısır’a kadar takip etme izni isteyerek kutladı. Bu, fırsatçı Hitler ve Mussolini’nin reddedemeyeceği bir teklifti. 30 Haziran’da Panzer birlikleri, İngiliz’leri, uzun zamanda hazırladıkları Mersa Matruk’daki savunma hattından pek fazla direnme görmeden attı.
Sıra, El Alamein’deki İngiliz savunma sistemine gelmişti. Matruk’tan hareket eden şaşırmış durumdaki ve geri çekilen İngiliz’ler arasında ilerleyen Alman’lar, büyük bir karışıklık içinde El Alamein’e vardılar. Alman tank gücü 50’den fazla değildi. İkmal maddeleri, kamyonlar ve bazı toplar İngiliz’lerden ele geçirdikleri ganimetlerdi. Panzerler bu şekilde malzeme tedarik etmekte son derece başarılıydılar, fakat ne yazık ki, kısa bir zaman sonunda zinde ve tam teçhizatlı İngiliz kuvvetleriyle savaşmak zorundaydılar. Böylece, Akdeniz’le Qattara tuz bataklığı arasındaki 40 millik boşlukta muharebe ümitsiz bir duruma dönüştü.
Afrika’daki Alman tanklarının çoğu bakım atölyelerinin kıdemli müdavimiydi. Tank mürettebatı da tahammül güçlerinin sonuna gelmişti. El Alamein hattında Temmuz’dan Kasım’a kadar sürüp giden savaş, hem teknik elemanlar hem de taktikçiler için bir kabus olmuştu. Müteakip savaşlarda irtibat mihveri dışında kalan Afrika birliklerinin imhası hedef alınmıştı. Hücumların direk olarak Panzer birliklerine yöneltilmesine rağmen, bu kez İngiliz’ler Alman zırhlarına değil de tanklar tarafından savunulmayan İtalyan piyadesine yüklendiler. Gayeleri, İtalyan’ları kurtarmak için zamansız bir karşı hücuma geçmeye Alman’ları kışkırtmak ve dolayısıyla Alman tanklarının hasara uğramasını sağlamaktı.
Her iki taraf da yorgun düşmüştü. Artan mayın tarlaları büyük karışıklıklara sebep oluyor ve Rus steplerindeki çamurun yaptığı gibi gerek Alman’lar gerekse İngiliz’ler büyük güçlüklerle karşılaşıyorlardı. Önceleri olağan bir durum arz eden çöl mayın tarlaları, Alman’ların savunmaya çekilmeleriyle, zırhlı harbin güçlüklerine bir yenisini ekleyen temel bir taktik olarak kullanılmaya başlandı.
Ağustos sonuna kadar savaşın yerini küçük çapta muharebeler aldı. Her iki taraf da güçlerini arttırmaya çalıştılar; bu arada Afrika Birlikleri Rus T-43’e karşı koyabilmek için yapılmış yeni tip Mark IV tankıyla takviye edildiler. 30 Ağustos’ta, Rommel, İngiliz’leri EL Alamein’den atmaya bir kez daha teşebbüs ederek, düşman geri hatlarının tuttuğu Alam Halfa tepesine saldırdı. İngiliz kuvvetlerinin yeni Komutanı Montgomery bu hayati mevkie saldırılacağından emin olduğundan kuvvetli bir savunma hattı hazırlamıştı.
Rommel’in başarısızlığının tek nedeni, düşmanın iyi mevzilenmiş olması ve yakıt stoklarının bitmek üzere bulunmasıydı. Bütün Alman saldırıları, güçlenmiş İngiliz tank ve tanksavarları tarafından geri püskürtüldü. Bu arada İngiliz Hava kuvvetleri Alman ikmal hatlarına sürekli olarak bomba yağdırıyordu. Bir haftadan az bir zamanda Alman hücumu başladığı yere geri gönderilmişti.
Kuzey Afrika’daki bu püskürtmenin üzerine de Rusya’da olanlar eklendiği zaman Alman kayıplarının hesaplanmayacak kadar çok olduğu görülüyordu. Rommel ilk defa yenilmişti. Savaşın çok kısa sürmesi yenilginin yarattığı moral yıkıntısını bir kat daha arttırmıştı. İkmal yetersizliğiyle kıvranan ordusunun karşısına, malzeme gücü yüksek olan bir düşman çıkmıştı; ayrıca, düşman Rommel’in taktiklerini Rommel’e karşı ustalıkla kullanıyordu. Panzerler, diğer ordulardan teknik ve psikolojik yönlerden üstün olan kendilerine özgü yöntemleriyle, üç yıldan beri bütün düşmanlarını çembere alıp yenmeyi başarmıştı. Zaferlerin süslediği bu devrede, hava kuvvetleri, düşmanın güçlü direnmelerini zayıflatarak, onların uçaklarının savaşa girmelerini önleyerek ve bazen de ileri birliklere ikmal yaparak Panzer hareketlerini desteklemişti.
Ama artık İngiliz ve Amerika’lılar için bu kötü günler geçmişti. Rommel çölde kendisini aciz duruma düşüren savunma sisteminin, yakında diğer cephelerindeki Panzer birliklerini de aynı duruma düşüreceğini ilk ileri süren Komutan oldu.
O sırada, Rus ordularının yok edilmesini hedef tutan büyük Kafkas taarruzu başlamıştı. Alman Genel Kurmayının bu durumla ilgilenmesi artık şaşırtıcı değildi. Başarıların sarhoşa çevirdiği Alman’lar, kendilerini dünya üzerindeki en üstün askeri güç olarak görüyor ve gerek dışardan gerekse içerden gelen eleştirileri küçümsüyordu. Panzer başarıları bütün Alman üst kademelerinde tehlikeli bir kendini beğenmişlik yaratmıştı. Rommel, Eylülde hastalanarak Almanya’ya döndü. Rommel’in halefi, kurulmuş olan savunma sisteminin böylesine malzeme yokluğu içinde sürdürülen savaş için en uygun düzen olduğu kanısında idi.
Cephesinin mayın tarlaları arasındaki ön hattını, piyade birlikleri, geri hattınıysa İtalyan zırhlı tümenleri ve Panzerler tutuyordu.
Düşman sızmalarını mümkün olan en kısa zamanda önleyebilmek için zırhlı araçlar cepheye her zamankinden daha yakın duruyordu. Zırhlılara sadece belli sınırlar içinde savaşmaları söylenmişti. Bu kısıtlama fazla petrol sarfiyatını önlemek için konmuştu. Araçlar sadece acil durumlarda hareket edecekti.
Bu taktiklerin Panzerlerden en etken şekilde yararlanmayı engellediği 23 Ekim’de başlayan muharebede anlaşıldı. Mongomery’nin giriştiği yıpratma savaşında hava desteği altında saldıran piyade birlikleri ön planda geliyor, topçuların arkasında kalan zırhlı birliklerse önemsiz rol oynuyorlardı. Bu savaşta Panzerlerin, düşmana verdirebildiklerinden daha çok kaybı oldu. Amerikan yapısı Sherman tankları İngiliz tankçılarına 88 mm.lik Alman tanksavarları karşısında bir eşitlik sağlamıştı. Mihver devletlerinden piyade hattı parçalanmış, aradaki boşlukları doldurmak görevi Panzerlere düşmüştü.
Rommel adamlarını içinde bulundukları güç durumdan kurtarmak için tekrar Afrika’ya döndüğünde, Afrika birliklerinin başında zırhlı birliklerin kurulmasına önayak olanlardan General von Thoma bulunuyordu. Sonunda Rommel bile İngiliz baskınının önüne geçememiş ve cephe iyice parçalanmaya başlamıştı.
Rommel son çare olarak iki Panzer tümenini de (sadece 50 tankları kalmıştı son petrollerini kullanmak pahasına da olsa rahatça hareket edebilecekleri çöle gönderdi. Hitler’in “geri çekilmek yok” prensibi onları kurtaramamış, bilakis daha güç duruma sokmuştu. Savaşarak geri çekilmekte olan Mihver kuvvetlerinin artıklarını düşmandan Thoma’nın zayıf zırh perdesi koruyordu. Alman ve İtalyan kuvvetleri bozguna uğramıştı. Thoma’nın esir düşmesinden sonra askerlerinin başına Rommel geçti. Mihver kuvvetleri her an yakıt bitmek tehlikesiyle karşı karşıyaydılar.
Kasım ortalarında Panzer birlikleri bir daha dönmemek üzere Mısır’ı terk ettiler. Bu geri çekilme o zamana kadar Alman’ların uğradığı en ani bozgundu. O günden sonra bütün cepheler aynı duruma sahne oldu.
Bu konuda henüz görüş yok.