Palu Tarihi Eserleri
Kısaca: Palu Tarihi Eserleri ...devamı ☟
PALU KALESİ
Eski Palu yerleşiminde Murat nehri’nin kuzeyindeki alanda kayalık bir kütle üzerinde oluşturulan kale yapısı, mevcut sur duvar izleri ölçeğinde kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda gelişmiş, Güney ve doğu eteklerinde Murat suyu ile kuşatılmış, yalnız Palu, Kovancılar, Karakoçan alanını değil aynı zamanda Murat Nehri’nin doğu ve batı geçtiği noktaları da denetim altında bulunduran hakim bir konuma sahiptir.
Kuzey ve batıdan da sarp kayalıklarla korunmuş ve dünyada bir eşi olmayan bu doğal korunaklı tüm çevreye hakim ve görkemli konumuyla Urartular’ın yerleşim geleneğindeki tüm koşulları taşıyarak bu yönüyle başı çekmektedir.
Batı yönünden yapıldığı öngörülen girişten itibaren, kuzeydoğuya doğru dikleşerek devam eden ve çeşitli kırılmalarla kayalık alanın zirvesine ulaşan sur duvarları, kesintilerle birlikte doğuya doğru devam edip, tapografik koşullarla birlikte önce güneye hemen devamında güneybatıya doğru devam eder. Sur duvarlarının en büyük kesintisini oluşturan bu bölümün devamında, sur duvarları güneydoğu köşede tekrar yakalanır. Bu noktada sert bir kırılma ile kuzeydoğuya dönen surlar, yine çeşitli kırılmalar ile birlikte, doğu eksendeki olası kapı girişine ulaşır.
Urartu sur kalıntılarının yanında ağırlıklı olarak Ortaçağ karakterli ve oldukça tahrip olmuş olan sur duvarları, kendi içinde farklı dönem izlerini yansıtsa da, detaylı araştırma ve kazılar yapılmadan dönemlendirmelerin yapılması oldukça zor görünmektedir. Ortaçağ kaynaklarında, Çubuk Bey’in fethettiği ve ilk beylik merkezini kurduğu bir kale olarak, Bizans Dönemi sonrasında Çubukoğulları ve devamında Artuklular Dönemi’nde yoğun olarak kullanılmıştır. Artukoğlu Belek Gazi’nin ilk beylik merkezini kurduğu ve düğününü yaptığı merkez olarak, kale içindeki I Nolu yapının da bu bağlamda saray ya da köşk olarak kullanılmış olması gerektiği düşünülmektedir ki, yine kale içinde mevcut olan Urartu Dönemi Menua yazıtından, kalenin Urartu Dönemi’nde de kullanıldığını bilmekteyiz. Urartu Dönemine ilişkin kiklopik tarzdaki sur duvarlarına, doğu yönde kısmen rastlanılmış olup, bu dönem kalesinin bir diğer izinin güney eksen yönünde daha aşağı kodda görülmesi, Urartu kullanımının bazı yönlerde daha faklı olarak şekillendiğini düşündürür. Özellikle kuzey yönde ve kuzeybatı alanlardaki kayalıkların dik yapısı ve sur temel yatakları, bu yönlerin aynı çerçevede kullanıldığını düşündürse de, sur duvar izlerine rastlanılmamıştır. Ancak, 1170 rakımlı zirve noktasında yer alan düzeltmeler, bu alanda bir sur duvarından çok mekan kurgusu olduğunu düşündürür. Bu durumda Menua yazıtında anılan “Haldi Tapınağı”nı, bu alanda aramak gerekebilir.
Palu Kalesi’nin içinde yer alan kimi mekanlar ve diğer buluntular, en az kale kadar ilginç ve önemlidir. Bu buluntulardan “Menua Yazıtı” ya da literatürdeki adıyla “Palu Yazıtı”, kentin bilinen en eski adı olarak “Şebeteria” adını vermesi bakımından oldukça önem taşır. Her ne kadar Urartular’ın kaleyi ve bölgeyi ele geçirmesi ile birlikte Şebeteria’nın fethedildiği belirtilmekteyse de fethedilen ve Urartu’nun eyaleti olan bu kent adı, Urartu öncesi halkların verdiği isimdir.
Urartu Dönemi’nin kale içinde yer alan en ilginç yapıları arasında, kale kayalıklarının kuzeybatı yönünde yer alan ve ulaşılması oldukça zor olan kaya mezarlarıdır. Başkent Tuşpa (Van) örneklerinde olduğu gibi çok odalı olarak planlanan ve planlamadaki üç ayrı kaya mezarının bulunması, Palu ve kalesi için oldukça önemlidir. Olasılıkla eyalet yöneticileri olup, kraliyet soyundan gelenler için yapılmış bu kaya mezarları hakkında çok sayıda yayında tanıtımlar yapılmıştır.
Kalenin Urartu dönemine ait Menua’ının kitabesinin yanında çok odalı üç adet kaya mezarları, iki adet su sarnıcı, üç adet kaya tüneli ki; bunlardan iki tanesi murat nehrine kadar inen inen basamaklıkaya tünelidir. Murat nehrine kadar inen kaya basamakları, kutsal alan, kaya tapım nişi ve tören alanı, kaya oyuğu, ana kayaya açılan su yatakları bulunmaktadır. Bu döneme ait eserler büyük oranda sağlam olup çevre ve iç temizliği yapılarak turizme kazandırılabilir.
Ortaçağ Türk Dönemi buluntuları arasındaki dönemlere ait çok fazla buluntu yoksa da, yapılacak bilimsel kazılarda çok önemli sonuçlara ulaşılacağı kuşkusuzdur. Buna karşın, Bizans Dönemine tarihlendirilen ve yerel halk arasında “zindan” olarak tanımlanan iki adet sarnıç yapısı, dönem koşulları içinde tam donanımlı ve yeterli sayıdaki kale muhafızları ile halkın sığınması durumunda, 5.000 kişiye bir yıl süre ile yetecek su kapasitelidir. Bu iki sarnıç yapısı dışında, kalenin doğu ucunda yer alan ve saray yapısı olduğu varsayılan I Nolu Yapı ile, hemen güneyindeki sur duvarları üzerinde temelleri görülen II Nolu Yapı, Belek Gazi’nin kullandığı yazlık ve kışlık saraylar olsa da, özellikle I Nolu Yapı Bizans Dönemi eseri olarak değerlendirilmektedir.
KINDİK MESCİDİ
Eski Palu yerleşiminin Aşağı Mahalle’sinde yer alan yapı, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı harim, harime kuzeyde birleşik aynı doğrultu ve plandaki son cemaat yeri ve harimin doğusunda yer alan kare planlı bir mekandan oluşmaktadır.
Güney duvarı tamamen, batı duvarı kısmen tahrip olan harimin kuzey duvarında eksende ve iki yanında yer alan açıklıklardan; eksende yer alan harime giriş kapısı iken, diğer iki açıklık pencere açıklıklarıdır. Batı duvarı sağır olan harimin doğu duvarında yer alan ve eksende yer alan basık payeden kuzey ve güney duvara atılan basık sivri kemer ile oluşan ikili açıklıktan, kare planlı bölüme geçilir.
Güney duvarın doğu tarafında yer alan ve kısmen izi görülen pencere açıklığı, yıkılan bu duvarın ekseninde yer alması gereken mihrap nişinin iki yanında, iki adet pencere düzenlemesi olması gerektiğini göstermektedir.
Üst örtü sistemi yıkılmış olan harim kısmı, mevcut izlere göre, eş aralıklı olarak yapılmış iki kemerle desteklenen, doğu-batı doğrultusunda sivri beşik tonozla örtülü iken, doğu yöndeki ek mekan kuzey-güney doğrultusundaki sivri beşik tonozla örtülüdür. Kuzey yönde yer alan son cemaat yeri, bugün olmasa da eski fotoğraflarında yer alan görüntülere göre eş aralıklı iki payeden birbirine ve yan duvarlara atılmış kemerlerle desteklenen, niteliği henüz bilinmeyen bir örtü sistemi ile kapatılmıştır.
Y a p ı genelinde kullanılan taş malzemeden kesme taşlar; giriş cephesi, kapı, paye ve kemerler ile pencerelerde kull a n ı l ı r k e n , kaba yonu ve moloz taşlar ara duvarlar ve dolgularda kullanılmıştır.
Yapıyı tarihlendirebilecek net veriler bulunmasa da, plan tipi özellikleri ve son cemaat yerinin doğu cephesinde yer alan taşçı işareti, bu yapının Artuklu Dönemi içinde yapılmış olab i l e c e ğ i n i düşündürmektedir.
ALACALI MESCİD
Eski Palu yerleşiminin Zeve Mahallesi kesiminde, Çarşıbaşı'na giden yol üstünde, Dükkanönü Camisi'nin karşısında yer alan Alacalı Mescid, kare planlı bir harim ve ona batıda birleşik, kuzey-güney doğrultusundaki dikdörtgen planlı son cemaat yerinden oluşur.
Doğu duvarı dışa açıklık vermeyen yapının, doğu iç duvarında eksende ve eksenin her iki yanında eş aralıklarla üç adet duvar nişi yer alırken; batı duvarın kuzey ve güneyine doğru olan alanda, son cemaat yerine açılan iki adet giriş açıklığı bulunur. Güney duvar ekseninde bulunan mihrap nişi ve her iki yanındaki pencere açıklığına karşın; kuzey duvarın ekseninde bir adet pencere, bu pencerenin hemen doğusunda bir adet niş ve batısında çatıya çıkışı sağlayan merdivenlere açılan kapı açıklığı yer alır.
Yapının batısında yer alan son cemaat yeri, harimin kuzey ve güneyinden devam eden duvarlar ile batı eksende yer alan payeye atılan kemerlerle dışa açılırken, bu payeden beden duvarına atılan bir basık kemerle iki mekana ayrılmış durumdadır.
Son cemaat yerini oluşturan her iki birim de, kuzey-güney ekseninde atılmış beşik tonoz ile örtülüyken; harim kısmı, içte beden duvarlarında atılmış kemerlerin desteklediği ve trompla geçilen kubbe, dışta kasnak üzerinde gelişmiş sekizgen piramidal külah ile örtülüdür. Harimi örten piramidal külaha karşın, son cemaat yerinin üstü düz dam şeklinde düzenlenerek, harim kuzey duvarında geçilerek ulaşılan merdivenler ile bu kısma çıkılır ki, olasılıkla bu bölüm, minaresi olmayan bu mescit için ezan okunan yer işlevi görmüş olmalıdır.
Batı cephe ile birlikte, kasnak ve piramidal külahta kullanılan beyaz ve siyah renkli düzgün kesme taş malzeme, diğer yönlerde görülmez. Olasılıkla yapının cadde üzerinde yer alan bölümünü görsel olarak öne çıkaran bu düzenleme,güney cephedeki pencere düzenlemeleri dışında diğer yönlerde tercih edilmemiştir. Buna karşın, güney cephede de düzgün kesme taş malzeme kullanılırken, kuzey cephede kaba yonu taş malzeme kullanılmıştır. Doğu cephede kullanılan malzeme, toprak dolgu nedeni ile görülemese de, olasılıkla diğer kuzey cephe ile aynı malzeme kullanılmış olmalıdır. Kaba yonu taş malzeme, sıva uygulaması nedeni ile iç mekanlarda tercih edilirken, kubbeyi taşıyan kemerler, pencere ve kapı köşeleri ile mihrap nişinde de kesme taş malzeme kullanımı görülür. Kubbeyi tamamen oluşturan tuğla malzeme ise, kubbe dışında geçiş elemanı olan tromplarda, kubbeyi taşıyan kemerler arasındaki sağır kemerlerde ve son cemaat yerinin tonozlarında da görülür.
Yapıyı tarihleyecek kaynak ya da kitabe bulunmasa da, plan özellikleri ve kimi süsleme özellikleri, yapının Artuklu Dönemi özelliklerini göstermekl birlikte, XVI. yüzyıl ikinci yarısında yapıldığını göstermektedir.
KARA CEMŞİD BEY CAMİİ ve KÜLLİYESİ
Palu’da kıymetli eserler bırakmış olan Cemşid Bey’in kendi adına yaptırmış olduğu Eski Palu yerleşiminin Zeve Mahallesi'nde olan bu külliye 4 kısımdan oluşmaktadır. Bunlar; Cami, Türbe, Merde ve Hazire’dir.
Camii
Eski Palu’ya girdikten sonra kale tarafına giderken hemen yolun sağ tarafındadır. Bölgede meydana gelen tabii afetler ve depremler sonucunda büyük hasarlara uğrayan camii, yeniden onarım görmüştür. Giriş kapısı bir tane kuzeydendir. Camiinin şu andaki kubbesi de orijinal olmayıp çöktükten sonra yeniden aslına uygun olarak yapılmıştır.
Taş işçiliği yönünden ilgi çekici bulunan mihrap, üçgen alınlıklı ve mihrap nişi dilimlidir. Kare Planlı olan camii içten 7.10 x 7.10 m. olup, köşelerde destekli, ortada yüksek kubbeli yapı, yuvarlak kemerlidir. Bu eser yapılırken solundaki Cemşid Bey türbesinin iki cephesi de tahrip edilerek Camii duvarı yapılmıştır.
Cemşid Bey Camii, 1997 yılında yeniden onarıma alınarak aslına uygun bir şekilde onarılmış ve 2000 yılında ise ibadete açılmıştır.
Türbe
Palu’nun hem tarihi hem de mimari bakımından en dikkate değer türbesidir. Türbe Cemşit Bey külliyesine aittir. İstanbul ve yerli mimarların ve sanatkarların son derece titiz bir çalışmasıyla meydana getirilmiştir. Türbe sekizgen kaideli ve gövdeli olup, tek katlıdır. Giriş kapısı doğuda olup, dıştan kesme, içten ise moloz taşla kaplı olarak yapılmıştır. İçte kubbeye sekiz kemerli kısımdan geçilir. Türbe içten 2.08 m., dıştan 4.10 m. , giriş kapısı iki yanda sütunlu, sivri kemerli, kapılı ve dikkat edildiğinde iki sütunun birbirine benzemediği görülür. Bu Selçuklu tipi özelliği olmasına rağmen Osmanlı devrine aittir. Zamanla yıkılan ve çöken kubbe 1997 yılında yeniden yapılmıştır.
Türbe içinde 8 mezar bulunmaktadır. Bunlar gerek süslemecilik gerek tarihi ve sanatı bakımından şaheser sayılır. İstanbul’dan gelen hattat ve sanatkarlar tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Banisine ait 975 h. Tarihli “Cemşid bin Rüstem Bey” adılı nefis lahit vardır. Boyu ve geometrik zerafeti göz kamaştırıcıdır.
Türbenin kitabesi olmadığından 975 h. Tarihli “Cemşid bin Rüstem Bey”in kabri tarihi, türbenin yapılış tarihi olarak kabul edilmektedir. Türbenin içindeki kabirlerden okunabilenler sırasına göre şöyledir:
Girişte birinci kabir; taşı kırık olduğu için okunamamıştır.
İkinci kabrin kitabesi; “Cemşid Bey bini Rüstem Bey, Elmirdasi fi Şevval min Şuhur Sene 975 h.”
Üçüncü kabrin kitabesi ; “Mustafa Bey bini Hüseyin Bey, Elmirdasi fi şehri Zilhicc e min Şuhur Sene 975 h.”
Dördüncü kabrin kitabesi şöyledir; “… Hüseyin Bey bini Cemşid Bey fi Şehri Rebiülahir min Şuhur Sene 983 h.” 155
Medrese
Bugün camiye U şeklindeki mabedi saran avlulu bir kısımdan girilir. Medrese camii ile birlikte yapılmıştır. Uzun yıllar eğitime öğretimin yapıldığı medrese’de 19. yüzyıl sonlarında Müderris Mustafa Efendi tarafından ilm-i Şeriat dersleri verilirdi.
16. yy.dan beri yapılmış olan medresenin onarımından sonra 19. yy. da duvarları ve kapısına kadar camii ile beraber yeniden aslına uygun olarak onarılmıştır. Buna rağmen doğu duvarındaki pervazları ve dövme demirleri o döneme ait olmayıp, ancak iki pencere sövesi eski halinde kalmıştır.
Camii ve medrese kısmı cumhuriyetten sonra uzun bir zaman hapishane olarak kullanılmıştır.
Hazire
Murat nehrine doğru dik yerde külliye etrafında zamanla Hazire meydana getirilmiştir. Burada türbe içindeki gibi değerli taşlar olduğu sanılmaktadır. Ancak mezar taşlarının hemen hemen hepsi toprak altında kalmıştır.
KÜÇÜK CAMİ
Eski Palu Çarşıbaşı Mahallesi merkezinde yar alan yapı,4 kare planlı tek mekanlı bir yapı olup, örtü sistemi tamamen çökmüş, kuzey duvarları kısmen tahrip olmuş, minaresi ise şerefeden itibaren yıkılmış durumdadır.
Kare planlı harim kısmına giriş, tahrip olan kuzey duvardan yapılmış olmalıdır ki, yapının doğu ve batı duvarlarında üst seviyede yer alan büyük ölçekli mazgal pencerelere karşın, güney eksende yer alan yarım daire mihrabın üstünde, daha küçük ölçekli bir mazgal pencere izi yer alır. Yapının güneydoğu köşesinde yer alan minareye geçiş ise, içte güneydoğu köşeden yapılır. Örtü sistemi çökmüş olsa da, mevcut izler harim bütününün sekizgen kasnak üzerine oturan ve tromplarla geçilen bir kubbe ile örtülü olduğunu göstermektedir. Kare bir kaideden sonra daire planlı olarak yükselen ve şerefe de biten minare, oldukça basık olup, dönemi içinde olasılıkla deprem sonucunda oluşan gövde şişkinliği ve statik sorunlar nedeniyle, taşlardan birbirine atılan kancalarla tutturulmaya çalışılmıştır. Şerefeden sonra daralan ve sırlı tuğla ile yapılan minare gövdesinin devamı, yıkılmış durumdadır.
Beden duvarlarında kaba yonu ve moloz taş, minare şerefe altına kadar olan bölümde ve kasnakta düzgün kesme taş, minare şerefe üstünde sırlı tuğla kullanılmışsa da, örtü sistemi ve kubbeye geçişlerdeki tuğla malzemenin de sırlı tuğla olduğu varsayılmaktadır.5 Kitabesi bulunmayan yapı, genel özellikleri ve plan tipi itibarıyla, XVI-XVII. yüzyıllarda yapılmış olmalıdır.
ULU CAMİ
Eski Palu Çarşıbaşı Mahallesi merkezinde yer alan yapı,6 doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı olup, dikdörtgen harimin batısında avlu kısmı ve çeşmesi yer almaktadır. Genel olarak büyük oranda sağlam görülen beden duvarlarına karşın, örtü sistemi tamamen çökmüş durumdadır.
Doğu-batı doğrultusundaki eksende yaklaşık eş aralıklarla yapılan payelerden, kuzey –güney doğrultusunda birbirlerine ve beden duvarlarına atılan kemerlerle desteklenen, mihraba dik altı sahından oluşan harimin güney duvarında; batıdan itibaren ilk iki sahında üst seviyede pencere açıklığı, üçüncü sahında mihrap nişi ve üstünde pencere, dördüncü ve beşinci sahınlarda yine pencere açıklığı yer alırken, altıncı ve son sahında, olasılıkla mahfil amaçlı bir giriş kapısı yer alır. Batı duvarın ekseninin güneyinde harim ana girişi, kuzeyinde üst seviyede pencere açıklığı bulunurken, güneydoğu köşesinde minare gövdesi yer alır. Kuzey duvar tamamen sağı şekilde işlenmiş ve sadece kemerlerin oturduğu yerde payandalar yer alırken, büyük ölçüde sağır olan batı duvarın yaklaşık ekseninde bir başka pencere açıklığı görülür. Kare planlı bir kaideden sonra daire gövde olarak yükselen ve şerefe altından sonraki bölümü yıkık olan minareye giriş, batı yönde açılan bir kapıdan sağlanır.
Paye ve kemerleri ile minaresinde düzgün kesme taş kullanılan yapının beden duvarları kaba yonu taş ve moloz taş ile yapılmış olup, var olmayan örtü sisteminde kemerlerin üstüne atılmış hatıllarla desteklenen toprak örtülü düz dam sisteminin kullanıldığı bilinmektedir.
Mihrap üstünde yer alan kitabesine göre 1274 H./1852 M. tarihinde yapılmış olduğu varsayılır . Yapı içinde payelerden atılan kemerlerden en batıdaki kemer başlangıcında yer Arapça kitabenin, blok taş dizilişindeki hata, bu kitabenin devşirme olarak kullanıldığını düşündürürken, hangi yapıya ait olduğu henüz bilinmemektedir. Minare giriş kapısı üzerindeki kitabesi ise, minare inşası ile ilgilidir.
DÜKKANÖNÜ CAMİ
Eski Palu yerleşiminin Zeve Mahallesi’nde yer alan yapı, doğu batı doğrultusunda dikdörtgen planlı harim bölümü ve ona güneydoğu köşede birleşik bir minareden oluşur. Yapıya girişin sağlandığı doğu yönde, son cemaat yerine ilişkin veriye rastlanılmamaktaysa da, kimi arşiv fotoğraflarında yapının kuzey yönünde son cemaat yeri olduğu görülmektedir.
Harim bölümü dörderden iki sıra halinde dizilen payelerden, kuzey güney doğrultusunda birbirlerine ve duvarlara atılan kemerlerle desteklenen düz dam ile örtülü olarak görülmekte olup, güney yönde eksende yer alan mihrap nişinin iki yanında yer alan niş dışında, payelerden atılan kemerlerin oturduğu duvar payeleri arasında kalan her bölmede birer olmak üzere dört pencere açıklığı görülür. Güney cephenin bu hareketliliğine karşın, kuzey ve batı duvarlarda herhangi bir açıklık bulunmaz.Yapıya girişi sağlayan doğu cephenin ekseninde yer alan açıklık ile güneyinde yer alan açıklık pencere düzenlemesi iken, kuzeyde yer alan açıklık, harime girişi sağlayan kapı açıklığıdır. Günümüzde büyük oranda tahrip olmuş olan minare girişi ise, minarenin doğu yönünde yer almaktadır.
Dış cephenin doğu ve batısı ile minarede görülen düzgün kesme taş malzemeye karşılık, batı duvar dış cephesinde ağırlıklı olarak kaba yonu taş kullanılmıştır. Kuzey duvarlar toprak dolgu altında görülmese de, batı cephe ile aynı kurguda yapılmış olmalıdır. İç duvarlar, sıva düşüncesi nedeniyle moloz taş ile örülmüş görünmektedir.
Girişin üstünde bir dönem var olan ancak, günümüzde görülmeyen kitabede yer alan 1291 H / 1874 M tarihi, caminin yapım tarihi olarak değerlendirilir.
MURAT (PALU) KÖPRÜSÜ
Eski Palu yerleşiminin doğusunda, Kındık mevkiinin hemen yanından akmakta olan Murat Nehri üzerinde doğu-batı yönünde kurulmuş olup, büyük oranda tahrip olmuş, yapılan son dönem onarımlarında orijinallikten uzak beton dökümler yapılarak yapılan tamamlamalar, yer yer orijinal ayakları da kapatmıştır.
Hakkında çok fazla kaynak ve tarihi bilgi bulunmasa da var olan kaynaklarda genel olarak “Murat Köprüsü” olarak anılmaktadır. Bununla birlikte “Palu Köprüsü” ya da sadece “köprü” olarak kullanımlara da rastlanılmaktadır. Bu kullanım içindeki bir kaynağın isim vermekten kaçınması, köprünün gerçek adının bilinmemesidir. Olasılıkla günümüzde kullanılan “Murat Köprüsü” adı, köprünün üzerine kurulduğu nehir adıyla ilişkilidir.
Yapı hakkında herhangi bir kitabe verisi bulunmadığından, banisi bilinmediği gibi, yapım tarihi ve dönemi hakkında da net bilgi bulunmamaktadır. Köprü, genel olarak Selçuklu Dönemi ile ilişkilendirilir. Selçuklu Dönemine ilişkin değerlendirmelerin temel bir gerekçesi olmasa da, “mimari tarz” şeklinde bir söylem ağırlık kazanmaktadır. Selçuklu Dönemi’nden kasıt olarak ne kastedildiği anlaşılmasa da, bölgede Selçuklu egemenliğinin tesis edilmediği bilinmektedir. Selçuklu’nun aksine bölgede ağırlıklı olarak varlığını hissettiren Artuklu Dönemi, köprünün yapım tarihine daha uygun düşmektedir. Bu durumda yapının XII. Yüzyıl ikinci yarısı ile XIII. yüzyıl ilk yarısına bağlamak mümkündür. Köprünün ağırlıklı yapımını ilgilendiren bu öneriye karşın, köprünün batı ilk ayağında görülen Roma Dönemi lahitleri ve kullanılan diğer taşların işleniş farklılığı, bu ayağın ilk yapımını Bizans Dönemi içine kadar çekmektedir. Ancak, Bizans Dönemi köprü kurgulamasının orijinal şekli konusunda bilgi bulunmamaktadır.
Doğu-Batı doğrultusunda sekiz ayaklı ve 10 gözlü olan köprü, 156,50 m. uzunluğunda ve 3.5 m genişliğindedir. Orijinal ayaklar arasındaki destek sisteminde sivri kemer kullanılmışken, mevcut izler köprünün her iki yaka başlangıcından itibaren kodunu yükselterek merkezde en yüksek seviyeye geldiğini göstermektedir.
Köprüye batı yönünden bakılınca 1. göz; kırık kemerli, 2. ve 3. göz; sivri kemerli, 4.5.6. göz; sivri kemer kısımları yıkık, ayakların üst kısmı betonla dolgulu, 7. göz; kare şeklindeki ayağın ortası sivri kemerli, 8. gaz; üst kısmı yıkık sivri kemerli, 9. ve 10. göz; aslında olmayıp, yol seviyesine getirilmek için sonradan yapılan ayakların arasındaki gözlerdir.
Bir doğrultudan sıralanmış olan gözlerin üzerindeki döşeme de kıvrılıp devam etmektedir. Köprünün batı ucundaki 1. sivri kemerli ayağın üç iç yüzünde Roma mezar taşları olduğu sanılan taşlarda, ayakta insan figürü, başka bir taşta; yine ayakta duran bir insan figürü ile altı dallı bir ağaç motifi, makas motifi ve seçilemeyen motifler bulunmaktadır.
Bu motifler, Roma döneminde ölen kişilerin mesleklerini belirtmek için taşlara işlenen motiflerdir. Bu motiflere bakılarak köprünün Roma döneminde yapıldığını da söyleyenler vardır. Ancak daha önce belirttiğimiz gibi, köprünün mimarı tarzı Artuklu dönemi köprülerine benzemektedir, büyük bir ihtimalle Artuklu döneminde köprü yapılırken Palu’da bulunan Roma mezar taşları kullanılmıştır.
Palu köprüsündeki süsleme Hasankeyf köprüsü üzerindeki insan figürleri arasında benzerlik görülmektedir.
Köprünün orijinal hali yıkıldıktan sonra, çeşitli dönemlerde tamir edilmiştir. 4. Murad’ın Bağdat seferine giderken üzerinden geçtiği bu köprüyü tamir ettiği bilinmektedir. Daha önceki tamiratlar hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Yalnız köprünün üstü yıkıldıktan sonra ahşap olarak yapılmıştır. Ahşap olarak ne zaman yapıldığı da bilinmemektedir.
Hicri 1268 / Miladi 1851–1852 tarihli Osmanlı Devlet arşivlerinde “Murat nehri üzerindeki ahşap köprünün tamir edilmesi” ile ilgili kayılara rastlamaktayız.
Köprünün 1924.1941.1957 ve 1969 yılında yine ahşap bölümlerinin tamir edilmiştir. Ahşap bölümünün tekrar yıkılması sonucunda köprü 1986 yılında iki bölümü beton olarak yeniden yapılmış, ancak bir bölümü ise 1996 yılında yapılarak hizmete açılmıştır.
Sonuç olarak çeşitli nedenlerle yıkılan köprü gözleri Osmanlı Dönemi içinde ahşap desteklerle kullanılırken, bir yangın sonrasında uzunca bir süre kullanılmaz duruma gelmiş ve Cumhuriyet Dönemi içinde son dönemlerde yapılan bilinçsiz bir onarımla, bugünkü beton kalıplara büyük oranda gömülmüştür.
TARİHİ PALU HAMAMI
Eski Palu’nun Çarşıbaşı Mahallesindeki Hamam, Küçük Camii ile Ulu Camii arasında olup, kapı üzerinde bugün mevcut olmayan kitabesine göre hicri 1070 (miladi 1659/60 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Yapı şekli olarak klasik Osmanlı hamamlarına benzemektedir. Dış cephesinde ağırlıklı olarak kaba yonu taş ve moloz taş ağırlığı hissedilen yapı beden duvarları, yaklaşık olarak iç mekanlarda da aynı görüntüyü vermektedir.
İç mekanlarda gerek kapılarda köşeler oluşturulurken, gerekse kubbeleri taşıyan kemerlerde ve pencereler ile nişlerin köşelerinde düzgün kesme taş malzemenin kullanıldığı görülür. Tüm bölümlerdeki örtü sistemlerini oluşturan tonozlar ve kubbeler ile kubbeye geçiş sistemlerinde ise, istisnasız olarak tuğla malzeme kullanılmıştır.
Haman; soyunma ve ılıklık bölümü, tarşlık ve tuvalet bölümü, sıcıklık bölümü ve külhan/cehennemlik bölümü diye dört bölümden oluşmaktadır.
Soyunmalık güney ekseninde yer alan giriş, hafif dışa taşkın bir taç kapı şeklinde düzenlenmiş, her iki yanında dışta yonca yaprağı ya da üç merkezli kemere sahip bulunan pencereler görülmekte, kapının üstünde ise yapım kitabesi yer almaktadır.
Ilıklık kısmı kare planlı ve üzeri kubbe ile örtülüdür. Kubbe üzerinde aydınlık feneri mevcuttur. Ilık bölümne bir iki basakmala inilmekte olan bu bölümün ortasında bir şadırvan ve üç kenarında da soyunma odaları ve dinlenme yerleri mevcuttu.
Ilıklık bölümünden ikinci mekana geçildiği zaman sol tarafta iki katlı bir mekan alt katı traşlık üst katı ise havlu ve mamam malzemelerinin depolandığı alan olarak kullanılmaktaydı. Bu mekanın karşı tarafında ise tuvalet bulunmaktaydı.
Tekrar üzeri tonozla örtülü bir dehlizden geçilerek dört eyvanlı ve köşelerde halvet kısımları bulunan sıcaklık kısmına geçilir. Buranın orta kısmı büyük, kenarları küçük kubbelerle örtülüdür. Kubbelerde küçük aydınlık pencereleri vardır. Giriş portali, yuvarlak kemerli derin olmayan bir niş halindedir. Sıcaklık bölümünün orta yerinde göbek taşı dört bir tarafta kurnalar bulunmaktaydı. Külhan veya Cehennemlik bölümü ise hamamın batı kısmında olup, yakacakların istif edildiği yer, ocak, kazan ve depo bulunmaktaydı.
Diğer Hamamlar
Aşağı mahalle’de bulunan Hamam’ın yapılış tarihi bilinmemekle beraber kare planlı dır. Tavan kısmı kubbeli olup etraf duvarları kemerlidir. Tek bir girişi olup tek odalı ve kare şeklindedir. Duvarlarda su olukları halen mevcut olup, dışarıdan girilen ufak bir odası mevcuttur.
Diğer bir hamam ise, Zeve'de Cemşid Bey Camii kuzeyinde olup, yapılış tarihi bilinmemekle beraber Cemşid Bey Camisi ile aynı tarihte yapıldığı tahmin edilmektedir. tamamen yıkılmış bir haldedir.
KİLİSE
Eski Palu’nun Çarşıbaşı Mahallesindeki Kilisenin kitabesi olmayıp, bir ortaçağ eseri olup, Bizans dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Bu kilisenin ayakta tek kalan kısmı sadece naos kısmı olup, kare planlı ve kubbe ile örtülüdür. Kubbe kasnağı hariç kubbe tamamen yıkılmıştır. Kubbeyi taşıyan dört kemer, dört payeye oturtulmuştur. Kubbeye geçişi pantatifler sağlamaktadır.
Derin ve dışarı taşkın apsis üzeri yarım kubbe ile, apsis önü ise tonozla örtülüdür. Duvardaki bazı fresklerin bazıları hala mevcuttur.
Kubbe kasnağındaki pencere aralarında aziz, pantatiflerde dört İncil yazarı tasvirleri görülmektedir.
Apsis kemerinin alt köşesinde sağda Hz. Meryem, solda Cebrail tasviri, sağda ise Hz. İsa tasviri yer almaktadır. Apsisin yuvarlak kemeri yazı frizi ile kaplı olup, apsis önü tonozuna yakın yerde iki melek tasviri bulunmaktadır. Apsis önünün tonozunun orta kısmında ise güneş tasviri bulunmaktadır. Ancak bu tasvirlerin büyük bir kısmı silinerek belirsizginleşmiştir.
Hazırlayan: Süleyman Yapıcı
PALU Tarih-Kültür-İdari ve Sosyal Yapı
Palu
3 yıl öncePalu, Elâzığ'ın bir ilçesidir. 1 belde, 36 köy, 35 mezra ve 10 mahalle bulunmaktadır. Beyhan Beldesi’nde 4 mahalle mevcuttur. 2019 yılı sonu itibarıyla...
Palu, Palu, Elazığ, Palu, Endonezya, Anlam ayrımPalu Kalesi
3 yıl öncePalu Kalesi, Elâzığ'ın Palu ilçesinde yer alan tarihî bir kaledir. Kaya üzerine inşa edilen kale, Urartular döneminden kalmadır. Urartu kralı Menuas tarafından...
Enver Demirbağ
3 yıl önceEnver Demirbağ (1935, Palu - 9 Kasım 2010, Elazığ), Türk halk müziği sanatçısı. 1935 senesinde Elazığ'ın Palu ilçesinde doğdu. Eskiden Harput müziğinin...
Türkiye'deki tarihi köprüler
3 yıl önceTaşköprü - Adana Taşköprü (Silifke) - Mersin Justinianus Köprüsü - Adapazarı Palu köprüsü - Elazığ Çobançeşme Köprüsü - İstanbul Abdal Köprüsü - Bursa Babaeski...
Şerefname
3 yıl önceŞerefhan'ın torunlarından Muhammed Bey tarafından yapılmıştır. 1684'te ise Palu beyi Yansür Bey'in yanında görev yapan Şem'i tarafından "Terceme-i Tevarih-i...
Åerefname, 1597, Bitlis, Farsça, Kürt, Åeref HanElâzığ (il)
7 yıl öncebahsedilmektedir. Tarihi kalıntılarından bir tanesi Palu Kalesi'dir. Sivrice, 1936 yılı Şubat ayı içerisinde Dedeyolu köyünde kurulmuştur. 1938 tarihinde şimdiki...
Harput
3 yıl önceçevresinde Artuklu Beyliği'ni kurmuştur. 1113 yılında torunu Balak Gazi, Palu üzerine yürüyerek burayı merkez yaparak Harput'u Çubukoğulları'nın elinden...
Harput, 1085, 1156, 1157, 1516, 1559, 179, Ansiklopedi, Bingöl, Bizans, ElazığKürt Tarihi
6 yıl önceEmirliği (1264-1840) Botan Emirliği (1330 - 1855) Zirkan Prensliği (1335-1835) Palu Beyliği (13.Yy-1845) Gırdıkan Beyliği (13.Yy-1845) Derzini Beyliği (13.Yy-1845)...