Ozancık, İçanadolu Bölgesinde Aksaray İli, Ortaköy İlçesine bağlı bir köy olup, Nevşehir-Aksaray ve Kırşehir illerine 60km mesafededir.
Ozancık kasaba olmadan önce köy tüzel kişiliğindeydi. Ozancık köyünde ÇAT ÇOLAK, ÇÖL, DABANLI, DEMİRCİ, DÜZGEN, GÜVERCİN, GÜZEL, KARA, KAPAN, KAVURMACI, KAYNAK, KIZKAPAN, KOCAÖZ, KOÇ, KÖSE, KÖSEER, KULA, KUNDURACI, KURUÖZ, KURT, MAKTUOĞLU, TEKİN, TURUNÇ, ÜNAL, ÖZTEKİN VE YAZGI olmak üzere toplam 27 soyada göre sülale vardır.
Ozancık köyü 1700’lü yıllarda kurulmuştur. İlk yerleşim dağ eteklerindedir.Bugünkü adıyla İğdeli mevkiinde Kunduracı’lar, Keleş dağı eteklerinde Kara’lar ve Karakuş Kayaları mevkiinde ise Demirci’ler yerleşmişlerdir. Bunların temel geçim kay- nakları hayvancılık üzerinedir.
Yukarıda bahsettiğimiz Kunduracı’lara halk arasında çürükler, Demirci’lere sofuoğulları, Kara’lara ise veletli ismi verilmiştir. Köyde ki diğer soylar ise bu üç sü-lale ile evlenme yoluyla çevre köylerden gelen insanlardan oluşmuştur.
Osmanlı Devletinde, 1890’lı yıllarda başlayan savaşlarda, devlet otoritesinin olmadığı dönemde çevrede savaşa gitmeyip eline silah alıp eşkiyalık yapan insanlar türemiştir. Bu eşkiyalar azınlık olan insanların mallarını telef etmişlerdir. O dönemde yaylada yaşayan insanlar bu eşkiyalara karşı koyamıyorlardı. Çünkü yetişmiş çocukları vatan uğruna askere gitmiş kalanlar ise ya yaralı ya sakat ya da yaşlı insanlardı.
Bu üç sülale soylarının devamı, kendi güvenlikleri ve aileyi genişletmek amacı ile çevre köylerden ve dışarıdan gelen insanlara kızlarını vererek köye yerleşmelerini sağlamışlardır.
Bütün Ozancık´lıların bildiği Karahacinin Yıkığı denilen mağaralara ilk olarak Veledli´den Haci isimli esmer bir delikanli yerleşmiştir. Yukarıda bahsedilen eşkiyalardan bir kisiyi köylüler köye haraç toplamak için geldiğinde, müşterek hareket edip jandarma ile işbirliği neticesinde pusuya düşürmüşlerdir. Bu eşkiya mağara içerisine kaçmış , köylü mağaranın giriş ve çıkışlarını kapatmış, mağaranın bir bölümünde zehirli otları yakarak o zamanın genç delikanlısı köy halkından Yakup Çavuşun da jandarmaya öncülük etmesiyle eşkiyanın cesedini çıkarmışlardır. Bu olaydan sonra diğer eşkiyalara göz dağı verilmiş olup, köy halkı daha rahat bir hayat sürmeye başlamıştır.
Ozancık köyü halkından 1.Dünya ve Kurtuluş savaşına katılan birçok insanı vardır. Bunlardan çoğu şehid olmuştur. Kasabamızda birçok gazi de vardır. 1. Dünya savaşı sırasında Kocaöz´lerden Hallov isimli bir genç askerde esir düşer,kendisinden hiçbir haber alınamayan bu gencin, öldüğü düşünülerek eşi kardeşine verilir. Uzun bir süre sonra Hallov esirlikten kurtulur ve köye döner. Evdeki kardeş çok üzülür ve köyü terk eder. Bu şahsın adıda Rüstem’dir. Çatin köyüne gider orda evlenir ve yıllar sonra köyüne tekrar döner. Gerçektende savaş yılları bu ve buna benzer acı olayların yaşanmasına neden olmuştur.
Öncelikle üç sülalenin açılımlarını yaparak Ozancık köyünün ve daha sonra ka-sabalığa geçişinin tarihçesini anlatalım.
DEMİRCİ (SOFUOĞULLARI) : Bu sülalede birçok sanatkar olduğundan,(bugünkü adıyla kaynakçı ) tarım ve benzeri aletleri yapıp kazanç elde etmek, ayrıca barınmak amacıyla Yukarı Camii batısında ki mağaraların birine yerleşmişlerdir. Bunun akabinde çevre köylerden çeşitli tarım ve benzeri aletleri yaptırmaya insanlar buraya gelmiştir. Yaylada yaşayan diğer ailelerde bu eski mağaralar üzerine binalar yaparak kış mevsiminde köyde, yaz ise yaylada kalmaya başlamışlardır. Demirci’ler yaylada kaldıkları dönemde, Kocakeleş mevkiine gelen göçebe bir aileye, kız vermek suretiyle onlarında yerleşik hayata geçmesine sebep olmuştur. Bu göçebe aile, bugünkü Cedderler yani bugünkü Kımılar, Kemes´ler, Çetikli´ler, Alişenler (memişler) ve Koç’lardır. Bu aileler Köse soyadını almışlardır. Koc´ların soyları da aynı aileden olup, soyadı konunundan sonra Koç soyismini almışlardır, yani kökleri bu ailelerle aynıdır. Bu aileler, ileride anlatacağımız gibi Ozancık’ta ki bütün Köse’ler değildir.
KARA (VELEDLİ) : Bu sülalede yukarıda bahsettiğimiz gibi Kocakeleş mevkiinde yayla hayatı yaşamaya, hayvancılık ve tarımla uğraşmaya başlamışlardır. Bu sülalede, Koca Hasan mevkiindeki yaylada tanıştıkları bir aileden Hasan isimli bir gence kız vermek usulüyle akrabalık kurmuşlardır. Bu akrabalığın sonucunda yeni bir sülale oluşmuş ve Köse soyismini almıştır. Bu Köseler şimdiki aile isimleri ile Osmanlar, Nalbantlar ve Yahyalardır. Demirciler´den gelen Köse´lerle herhangi bir aile ve akrabalıkları yoktur. Sadece aynı soy ismini almışlardır.
KUNDURACI(ÇÜRÜKLER) : Kunduracılar ilk aile isimleri Damdıracılar´dır. İğdeli mevkii ilk yerleşim yerleri olup, daha sonra diğer sülaleler gibi aileyi genişletmek ve gerekli güvenliğini sağlamak amacı ile Karahacinin Yıkığı (mağara) üzerinde yerleşmişlerdir. Kunduracı´lardan çocuğu olmayan Kenan isimli bir şahıs; bugünkü Sarıkaraman köyünden aslen Nevşehir´li olan bir kadınla evlenir. Bu kadının imam olan eski kocası ölmüştür ve yanında bir oğlu vardır. Bu çocuk o günkü soyadı Damdıracı olan aileye kayıt olur. 1927 yılında çıkan soyadı kanunundan sonra Damdıracılar iki ayrı soyisme ayrılmıstır. Gerçek Damdıracılar Kunduracı, Kenan´ın oğulluğundan gelenler ise TEKİN soy ismini almışlardır. Halk arasında bu sülaleye Kölelerde denilmektedir. Kunduracı´lara çürük denilmesinin nedeni, eskiden çok hasta insanlarının olması ve yine aynı soydan gelen bu gün dahi doğuştan sakat insanlarının olmasıdır. Bugün için nüfus bakımından en büyük aile olan KOCAÖZ lerin, yani halk arasındaki adı ile Kaler olan sülalenin ilk dedesi Alibaz, Kunduracı´lardan evlenir. Yine Alibaz’ın oğlu Mustafa´dan olan torunu Hanifi ´de Kunduracı´lardan evlenir ve köye yerleşir. Kunduracı´lar yine Çatin Köyünden Kuruöz´lerden birine kız vererek bunlarında köye yerleşmelerini sağlamıştır. Bu sülaleninde halk arasındaki ismi Hökülerdir.
TARİHİ SIRALAMA
1900-1930 : Bu yıllar köy halkının en acılı yıllarıdır. Köylü, 1.Dünya ve Kurtuluş Savaşı sonrasında birçok yetişmiş evladını kaybetmiş , bunun yanı sıra kuraklık ve kıtlık sonucu ortaya çıkan zorluklara karşı da yaşam mücadelesi vermiştir. Bu yıllar Ozancık köyünün nüfusunun şekillendiği ve dışarıdan katılımın en fazla olduğu yıllardır. Bu yıllarda köy nüfusuna katılan sülaleler Çöl´ler ve Kapanlar’dır.
1930-1960 : Bu yıllar toprak reformunun olduğu ve öşür sistemi ile arazilerin kayda alındığı yıllardır. Tarıma yönelik makinaların ülke genelinde yavaş yavaş ortaya çıkması ile diğer köylüler gibi Ozancık´lılarda çevre köylerle arazi mücadesine başlamıştır. Bu mücadeleler, beraberce hareket bilincinin oluşmasını ve Ozancık içinde birlik ve beraberliğin gelişmesini sağlamıştır. Bu dönem içerisinde arazi yüzünden Dabanyer Mevkiinde Kaa Sarı isimli Kocaözler ailesinden bir şahıs Çatin köyü halkı ile mücadele etmiştir. Ozancık halkı, Kara Ağıl mevkiinde Cecelilerle , Dölek ve Kemer tarafında Göstesin´lilerle, Çallıbel mevkiinde ise Suvasa´lılarla arazi mücadelesi vermiş olup bu mücadeler çok kanlı bitmiştir. Yine bu dönem içerisinde köyde ilkokul açılmış ve eğitim-öğretime başlanmıştır.
1960-1990 : Bu yıllar nüfusun en fazla artış gösterdiği, teknolojinin ve modern tarım aletlerinin kullanıma başlandığı yıllardır. Bu dönem içerisinde köyümüzün en önemli yapıtı olan Aşağı Camii yapılmış olup, yine camilere mütakip minareler de yapılmıştır. Bu dönemin en önemli olaylarından biride, ülke genelindeki sağ-sol ayrımının köy halkı içerisinde yoğun yaşandığı ve birçok anlamı olmayan kavgaların edildiği yıllardır.
1990-2005 : 1991 yılında, o dönem muhtar olan Sefer KÖSE’nin yoğun çabası neticesinde Ozancık´ta nüfus tesbiti yapılmış, bütün köy halkının imzası toplanmış ve Köy tüzel kişiliğinden çıkıp Kasaba (belediyelik) olması kesinleşmiştir. Yine Sefer KÖSE’nin döneminde İlköğretim Okulu, Sağlık Ocağı ve İçme Su Tesisatı Ozancık´lının hizmetine sunulmuştur. 1994 yılındaki ilk mahalli idareler seçimi ile kasabanın ilk belediye başkanı Mustafa KOCAÖZ seçilmiş olup 2 dönem belediye başkanı olarak görev yapmıştır. 2004 Mahalli seçimleri ile Hüseyin Kunduracı Belediye Başkanı seçilmiş olup 1 dönem belediye baskani olarak görev yapmıştır.2009 Mahalli seçimleri ile Memis Köse Belediye Başkanı seçilmiş olup şuan görev yapmaktadır.