Osmanlı ve Türklük Bilinci
Osmanlı tarihçisi ve Şeyhülislamı Hoca Sadedin, ``Tacü`t Tevarih`` adlı eserinde Osmanlı fetihlerini anlatırken “Türk yiğitleri”, “Zaferleri gölge edinmiş Türk askerleri” gibi ifadelerle Osmanlı askerlerini över. 17. yüzyıl tarihçilerinden Solakzade Mehmet Hemdeni de eserlerinde “Konstantiniyeyi feth eden Türk`ün oğlu” gibi deyimler kullanır. 16. yüzyılın en büyük tarihçilerinden Gelibolulu Mustafa Ali ise ``Kühn-ül Ahbar`` adlı eserinde “seçkin millet, güzel ümmet, Türk milleti” nitelemesi yapar. Bazı tarihçiler bazı Türk boylarının Safeviye yönelmeleri nedeniyle düşüncesiz hareket etmelerinden dolayı bazı Türk boylarına “etrak-ı bi idrak” yani “idraksiz Türkler” diyerek kötülemiştir. Görüldüğü üzere Osmanlılar Türklükler`inin farkındaydı.Osmanlı zamanındaki saray tarihçileri Osmanlı Hanedanı`nı Oğuz Han`a ve Orta Asya`ya bağlarlar. Bu eserlerde; Osmanlılar, Oğuz neslinden ve Kayı boyundandır. Osmanlı Tarihi, Türk Tarihinin bir parçası olarak ele alınır. Örneğin; Şehzade Cem Sultan oğluna “Oğuz Han”, 2. Beyazıd oğluna “Korkut” adını vermiştir.
Osmanlı bir millet ismi değildir. Selçuklu, Karahanlı, Gazneli gibi bir hanedan adıdır. Selçuklular, Karahanlılar, Gazneliler gibi bir hanedanın adıdır.
2. Murat döneminde Timurlular gibi kendilerinin de Türk olduğunu göstermek için, paralara ve toplara Kayı Boyu`nun tamgası (damga) vuruldu.
2. Murat döneminde Türkçe`nin ön plana çıkarıldığı ve Yazıcızade Ali`nin İbn Bibi`den çevirdiği ve ilaveler yaptığı “Selçukname” isimli eserde Oğuzlar ve Türklük anlatılır. Timur gibi Türklüklerini göstermek amacıyla 2. Murat dönemi ve Fatih dönemi Türk kimliğinin ön plana çıkarıldığı zamanlardır. 2. Murat döneminde dini, edebi, ahlaki, tıbbi, siyasetnameler, sözlük ve ansiklopedik eserler Türkçe`ye çevrilmiştir.
Devşirmeler ve Türk Yöneticiler Tartışmaları
Fatih Sultan Mehmet`e kadar ki dönemde yöneticilerin tamamı Türk kökenliydi. Fatih, Çandarlı sülalesinin siyasetteki etkisini azalttı. Kendine itaat eden devşirme sistemini tercih etti. Fakat devşirmelerinde politik hareketlerini görmesiyle Veziriazam Karamanlı Mehmet Paşa oldu. Bu dönemden sonra saray çevresinde “Türk olan”, “devşirme olan” gruplaşmaları başladı.1498`de Çandarlı, 1518`de Piri Mehmet, 1584`te Özdemiroğlu Osman Paşa, 1595`te Lala Mehmet Paşa, 1623`te Kemankeş Ali Paşa, 1637`de Bayram Paşa, 1638`de Tayyar Mehmet Paşa, 1656`da Deli Hüseyin Paşa gibi Türk kökenli veziriazamlar iş başındaydı. Bütün veziriazamlara bakıldığında Türk kökenlilerin oranı %44, devşirme kökenlilerin oranı %56`dır. Fakat şeyhülislam, kazasker, bürokrasi, defdardarlık, nişancılık, reisülküttaplık gibi üst bürokratların büyük çoğunluğu Türk kökenlidir. Osmanlı yönetiminin güvenilirliğin gerektiği yerlerde Türkleri ön planda tutması Türklüğünün farkında olduğunu gösterir.
Devşirmeler, Osmanlı sistemine kazandırmak için Türk köylerine verilirdi. Bir köylünün yanına devşirme için birisinin verilmesine “Türk`e vermek” deniliyordu. Daha sonra bu devşirmelere “Türk oldu” deniyordu. Güvenilir kadrolara ihtiyaç duyulan Kuzey Afrika`daki Garb Ocakları ve Hicaz askerleri Ege köylerinden seçiliyordu.
Osmanlılar ve Türkçe
Osmanlılar ilk dönemlerinde resmi yazışmalarını Türkçe yaptılar. Edebi ve bilimsel eserlerdeki Arapça ve Farsça etkisi Osmanlı`da giderek azaldı. Arapçanın üstün olarak düşünülebileceği zannından hareket edilerek Astronomi dalında Osmanlı zamanında yazılan eserler üzerinde yapılan dil araştırmasında; Örneğin; Osmanlı Astronomi Literatürü tarihine bakıldığında toplam 2286 astronomi eserinin, % 43`ü Arapça, %46`sı Türkçedir. Astronomi dalında 15. yüzyılda Türkçe verilen eserler %13 iken; 20. yüzyılda % 70`e ulaşmıştır.Matematik sahasında yazılmış kitapların %51`i Türkçedir. Coğrafya kitaplarının % 95`i Türkçedir. Tarih sahasında yazılmış kitapların %90`ı Türkçedir.
Osmanlıca Türkçe dilbilgisi ve Türkçe sözcükler üzerine inşa edilmiş, Farsça ve Arapça kelime ve gramerlerin katıştığı Arap harfleriyle yazılan bir dildir.