Nizamiye Medreseleri, Büyük Selçuklular zamanında kurulan vezir Nizamülmülk'ün adıyla anılan medreseler. En büyüğü, Bağdat'taki Nizamiye Medresesi olup, İsfahan, Nişapur, Belh, Herat, Basra, Musul ve Amul'da benzerleri vardı. Nizamiye Medreseleri'nin en büyüğü olarak Dicle kıyısında, şimdiki Gümrük Çarşısı civarındaki Nizamiye Medresesi, Nizam-ül Mülk’ün eseridir. 1064–1066 yıllarında yapılan medrese Büyük Selçuklu Devletinin ilim ve öğretime verdiği önem kadar, Sünni İslam camiasının devlet himayesine alınması ve güçlendirilmesi amacıyla kurulmuştur. Devrin diğer Nizamiye medreselerinden daha ihtişamlı olan Bağdad Nizamiye Medresesi’nde ilk dersi ünlü fıkıh alimi Ebu İshak Şirazi vermiştir. Medresede, Şafi mezhebi fıkhı, tefsir, hadis, feraiz ve kelam dersleri okutulmuş, pek çok alim yetiştirilmiştir.
Dört eyvanlı avlulu medreselerin öncülerinden olan yapı, talebe hücreleri, kütüphane, hamam, imaret ve hastane ek binalarıyla donatılmıştır. 1110 yılında esaslı bir tamir geçirmişse de, 1248’deki Dicle taşkınından zarar görmüştür. XV. yy.a kadar öğretime devam edilen medrese daha sonra terk edilmiştir. XIX. yy. başlarında çini süslemeli 2 eyvanı ve duvar parçaları bulunan medreseden bugün hiçbir iz yoktur.
Nizamiye Medreseleri
İlk Selçuklu medresesi Tuğrul Bey (1040-1063) tarafından 1046 yılında Nişabur'da kurulmuştur. Başlıca Selçuklu medreseleri Nizamülmülk (1063-1092) tarafından kurulmuştur. Nizamülmülk'ün kurmuş olduğu bu devlet teşkilatı, kendisinden sonra gelen İslam-Türk devletleri için bir örnek olmuştur.
Ayrıca kurduğu medreselerde güçlü bir din eğitiminin yanında, İslam hukuku anlayışına uygun eğitilmiş güvenilir ve yetenekli yöneticileri yetiştirmektir. Dini sahada izlediği hoşgörülü ve birleştirici siyaseti, ülkeyi terk eden Kuşeyri ve Cuveyni gibi ünlü bilim adamlarının yurtlarına geri dönmelerini sağlamıştır. Bu hoşgörülü siyaseti, kendini medreselerde de göstermiştir. Çünkü, kurduğu Nizamiye medreseleri çeşitli düşüncelerin barınabildiği ilmi ve idari muhtariyete sahip üniversite karakteri taşıyordu. Nizamülmülk Bağdat, Musul, Basra, Nişabur, Belh, Herat, İsfahan, Merv, Amul, Rey ve Tuş gibi büyük kentlerde çok sayıda bu tip medreseler kurdu.
Büyük Selçuklu İmparatorluğu Veziri Nizamülmülk’ün 1068 de Bağdat’ta açmış olduğu “Nizamiye Medresesi” Türk yükseköğretim tarihinde yükseköğretim kurumu olarak önemli bir kurumdur. Gazali, Nişabur Medresesi’de öğrenim gördükten sonra Bağdat’ta açılan “Nizamiye Medresesi” nde 1091-1095 yılları arasında “müderrislik” yapmıştır.
Nizamiye Medreselerinin Başlıca Amaçları 1) Din adamı yetiştirmek, 2) Yoksul ve yetenekli öğrencileri okutup topluma kazandırmak, 3) İmparatorluğun yönetimi için memur yetiştirmek ve 4) Devlet adamlarını eğitmektir. 5) Bilginleri bir görev ve maaşla medreselere bağlayıp denetim altında tutmaktır.
Nizamiye medreseleri, "eğitimde şans ve fırsat eşitliği" gerçekleştirmeye çalışmıştır. Devlet, medreseleri "yatılı ve burslu" bir eğitim kuruluşu haline getirmekle öğretimde imkan ve fırsat eşitliğini sağlama çalışmalarına girişmiş oluyordu. Ayrıca “öğrenci statüsü”nde bazı yenilikler getirmiştir. Bu yenilikler, medrese öğrencilerinin büyük bir kısmının yatılı olması ve medrese vakfından burs alabilmeleridir. Bu okulların bir benzerleri Anadolu Selçukluları tarafından Konya, Kayseri, Sivas ve Erzurum'da açılmıştı. Bir dönemin bilim merkezi olarak toplumu aydınlatan Nizamiye Medreseleri Osmanlı, medreselerine de örneklik etmiştir. İmam-ı Gazali gibi büyük bir şahsiyet Nizamiye medresesinde baş müderrislik görevinde bulunmuş, alim ve fazıl biri olarak onlarca talebe yetiştirmişti. Aslında medreseler Selçuklulardan önce kurulmuştur. Ancak bunlar özel medrese niteliğindeydi. Oysa, Nizamiye medreseleri devletin teftiş ve himayesi altında faaliyet gösteren resmi ve muntazam öğretim kurumları idi. Nizamülmülk'ün yaptırdığı medreseler ile Karahanlı medreseleri arasında çeşitli benzerlikler vardır. Selçuklu medreseleri de Karahanlı medreseleri gibi Budist manastırlarına benziyorlardı. Bundan dolayı ünlü müsteşrik Wilhelm Barthold (1869-1930), Selçuklu medreseleri için, Budist viharalarından örnek alındığını iddia etmiştir.
Nizamiye Medreselerinin Türk ve İslam Eğitim Tarihindeki Yeri ve Önemi
1) Medreseler ile camiler: Medreseler, mimari açıdan camiden tamamen ayrı bir plana sahiptirler. Bu yapılarıyla medreselerin, okul mimarisinin veya üniversite kampüsünün ilk örneğini teşkil ettikleri görülür. 2) Medreseler, ilk önce Türkistan'da Karahanlılar tarafından kurulup, Gazneliler ve Samanoğulları tarafından da geliştirilmekle beraber, medreselerin devlet ve toplum tarafından büyük bir ilgi ve destek görmesi sonucunda yaygınlaşmaları ve bir üniversite kimliği kazanmaları Nizamiye medreseleriyle gerçekleşmiştir. 3) Nizamiye medreselerinde genellikle din, hukuk ve dil öğretimi yapılırdı. Felsefeye karşı ilk tepki Bağdat Nizamiye medresesinde müderrislik yapan Gazali'den gelmekle beraber, Nizamiye medreselerinde Felsefe ve Mantık dersleri de okutulmuştur. 4) Nizamiye medreselerinde kullanılan öğretim metodu, İslam dünyasındaki medreselerde kullanılan geleneksel öğretim metodu haline gelmiştir. Bilhassa şerh ve haşiye metodunun İslam dünyasında kullanılan geleneksel öğretim metodu haline gelmesinde Nizamiye medreseleri etkili rol oynamışlardır. 5) Arapça'nın İslam dünyasının ortak öğretim dili olarak yaygınlaşması Nizamiye medreseleriyle gerçekleşmiştir. Türkçe'nin şerh ve haşiye dili olarak kullanılması ve Farsça'nın da Türk medreselerinde okutulmasının öncülüğünü Nizamiye medreseleri yapmıştır. 6) Nizamiye medreseleri, Türk ve İran halkı ve kültürünün yakınlaşması ve kaynaşmasında aktif rol oynadığı gibi, ortak bir İslam kültürü ve müslüman kardeşliğinin doğmasında da etkili olmuşlardır. 7) Bugün orta ve yüksek öğretim kurumlarında uygulanan "ders geçme ve kredi sistemi"nin başlangıcını teşkil eden, medreselerdeki "ders geçme sistemi", Nizamiye medreseleriyle kurumlaşmış ve yaygınlaşmıştır. 8) Bugün çağdaş dünyada yüksek öğretim kurumlarında uygulanan burs, kredi ve yatılılık sistemi, Nizamiye medreseleriyle kurumlaşmış ve yaygınlaşmıştır. 9) Medreselere daimi statüde öğretim elemanı yetiştirme ve bunlar arasında bir mertebeleşme sistemi oluşturma, yine Nizamiye medreseleriyle kurumlaşmıştır. 10) Medreselerden mezun olanlara "icazetname" verme uygulamasının ilk örnekleri, Nizamiye medreselerinde görülmektedir. Büyük Selçuklu yönetimini örnek almış olan Anadolu Selçukluları, medreselerde talebelerine daha geniş imkanlar sağlamıştır. Bu dönemde medreseler, devletin önde gelen kişileri tarafından vakıf olarak kurulmuştur. Selçuklulara baktığımızda medreselerin yaygın olduğunu görmekteyiz. Bunun sebeplerini inceleyecek olursak; 1) Genişleyen Selçuklu İmparatorluğu’nun yönetimi için memur yetiştirme ihtiyacı, 2) İslamiyet'i yeni benimsemiş Oğuz topluluklarının yeni inançlarının pekiştirilme, eskilerinin silinme gereğinin duyulması, 3) Din adamı yetiştirme ihtiyacı, 4) Yeni ele geçirilen ülkelerin manen de fethini sağlamak için gerekli insanları yetiştirme düşüncesi, 5) Yoksul veya yetenekli öğrencileri okutup topluma kazandırma düşüncesi, 6) Bilginleri bir görev ve maaşla medreselere bağlayıp denetim altında tutmak ve böylece devlete karşı gizli hareketlere katılmaları ihtimalini ortadan kaldırmak, 7) Devlet adamlarının eğitim ve bilim severliği. İlk medreseler camilere ve mescitlere bağlı, onların yanında ya da içinde öğretime ayrılmış özel yerlerdi. Daha sonra Selçuklu sultanları kendi adlarına olduğu kadar eşlerinin adına da -çoğu tıp alanında öğrenim veren- medreseler inşa ettirdiler. XII. yüzyıldan itibaren görülen Anadolu Selçuklu Medreseleri, açık ya da kapalı avluludur. Açık avlulu medrese tipi ise en yaygın olanıdır. Bunlarda tek, çift, üç ve dört eyvanın yanı sıra iki katlı olanları da bulunmaktadır. Bunun yanı sıra avlu yerine, büyük bir kubbeyle örtülü merkezi bir mekanın bulunduğu medreseler de ikinci temel tipi oluşturmaktadır.