nihayet
1 . Son:
"Ben nihayete doğru yanımdaki çocuğu dürterek kalktım."- Ö. Seyfettin.
2 . zarf (ni'ha:yet) Sonunda:
"Uzun bir münakaşadan sonra nihayet işi şakaya dökmek zorunda kaldı."- Y. K. Karaosmanoğlu.
3 . zarf -den başka bir şey değil:
"Ama bu, nihayet bir nüktedir."- Y. Z. Ortaç.